DEMOKRATİK İSİM TAMLAMALARI
Kabul edelim ki; silah bırakma, barış, toplumsal mutabakat, kardeşlik gibi kelimeler ve bu öbeklerin aurası, zihinlere yerleşimi, ittiği hayal ziyadesiyle genel bir pozitif hissiyat içerir. Evet; herkesi bir şekilde etki alanına alıp büyülemesi, başkalaştırması da gayet doğal, kesinlikle yadsımıyorum. Ama ya karşı çıkarsanız? Hadi hepsini geçtim, soru sormak bile yeterli midir? Üzgünüm ama bu durumda ötekileşme, itilme ve sözüm ona savaştan nemalanan bir paranoyak diye lanse edilmekten başka şansınız bulunmuyor. Nihayet; bu tarz düşüncelerin kanıksanıp yaygınlaşmasından itibaren “acaba mı?” ibaresi içerek sorularınızın tamamının ne olursa olsun yok sayılacağından emin olun. Ta ki sorduğunuz soruların ihtimalleri; kapınızın önündeki otobüs durağında bir bomba şeklinde patlayana kadar.
***
Geçmişi
unutmak ne mümkün. Hele ki 2009’da başlayan, 2013’te resmileşen ve 2015’te
biten garabeti olmamış gibi kabul etmek mi, asla. Liberallik ve “stratejik
derinlik” içeren o aklın, köşe yazılarının, programların, “Akil İnsanların”,
barış atmosferi doğurmaya çalışan “Genç Sivillerin” STK’ların, Türkiye’yi neye
sürüklediğini hatırlamamak ihtimal dahilinde olacak mı? Peki ya kardeşlik edebiyatının
ürettiği o şımarıklığın; 16 yaşındaki bir çocuğun kaldırım taşıyla katline,
yaşını doldurmamış bebeğin askeri araç içinde parçalanmasına neden olmadı mı
diyelim?
***
Peki ya bu
manasız romantizmin; Türkiye’yi nerelerden döndürdüğünü, öz yönetim kavramının
ülkeyi alevler içine iterken nice vatan evlatlarının toprağa karıştığını söylemeyelim
mi? Söyleyelim. Söyleyelim de “demokratik” barış güvercinlerini de bir kere
olsun bizim plastik sandalyemizde başı eğik şekilde otururken görelim. Selası mahallemizden,
cenazesi musalladan geçerken “aklı başındaki” kişilerin sessizce bekleyişini de
bilelim. Yahu bir başınız sağ olsun demek de zor değildi, cenazeye gitme mi
yoksa bize karşı mı travmanız vardı en azından bir söyleyin be kardeşim.
***
Neyse derdinizi
biliyoruz; biliyoruz da çeneyi sıkma, öfke bileyleme ve kinle yaşamanın keskin
sirkeye dönüştürdüğünün farkına varmak da mühim. Vaziyetin sadece bize zarar
oluşu ise malum. Bu yüzden mümkün oldukça akıllıca bakmak gerekiyor, unutmadan
tabi ki.
***
İşte tam da
bu yüzden silah bırakmanın kendisiyle değil, nasıllığıyla ilgileniyoruz. Bizim
için göstermelik lafların, kıvrak sözlerin, başında demokratik olan belirtisiz
isim tamlamalarının bir ehemmiyeti yok. Mazlum Abdi ile Salih Müslim arasındaki
ayrım, mücadele veya hangi devlet, hangisinin arkasında gibi sorular bizleri
alakadar etmiyor.
***
Terörist
başının; Suriye’de kuvvetlendiği, defacto devlet yapılanmasını kurmaya ramak
kaldığı 90’lı yıllarda, yanı başında Irak’ta kendisiyle de pek anlaşamayan
Barzanilerin nasıl doğduğunu da hatırlıyoruz. Tarihin kime öncelik verdiği, hangisinin
önünün nasıl açıldığı ise açık. Günümüze gelip, duruma baktığımızda; söylem
dilinde antiemperyalizm manşetli sosyalist bir ahlak ile örgütlenmesini
kurduğunu iddia eden, malum açıklamasında da tasdiklediği gibi ağır Sovyet
etkisinde olan biri neden Kapitalizmin göz bebeği ABD tarafından göz göre göre
himaye edilsin ki? Demek ki şartlar “demokratik” demeye doğru itebiliyor.
***
“Demokratik”
konular belliyse, sorular gayet açık: SDG’nin olası dağılmama ihtimalinde tavır
ne olacak? Vaziyeti kabul etmeyen Türkiye’nin saldırıya devam etmesi halinde
ortaya çıkacak “masa deviren” imajı kime yarar? Bu imaj; Kürtlerin zihni olarak
Türkiye’den tam kopuşuna giden, ABD’nin kalıcı hamiliğine sebebiyet veren bir
durum yaratmaz mı? Diyelim ki; Türkiye SDG’nin durumuna göz yumdu, o zaman
Suriye’nin bütünlüğüne ehemmiyet veren ve Fırat’ın doğusunda devlet olmayacak içeren
kırmızı çizgiye ne olacak? Daha açık konuşalım; 2015’te Suriye’deki keşmekeşten
faydalanmak için süreci bozan ve bugün yenildiği için her şeyin önüne
demokratik kelimesi koyan Kürt siyasetinin, kısa/orta vadede İran’la olası işbirliği
halinde tavrının ne olacağının garantisini kim verebilir. Ezcümle; biliyoruz, aynı
delikten iki kere geçilmez. Her şeyin önüne demokratik koyunca asıl amacın
kaybolmadığı gibi.