DECCAL'IN DEŞİFRESİ
İlk olarak noksanlardan kusurlardan münezzeh olan bir Halık-ı Zülcelal ve Zatı Akdesin hakkaniyetine iman edeceksin ki bu imanın gereği tam aksi olarak kendini hep noksan kusurlu aciz fakir ve günahkar olarak bilip kabul edecek ve tevbelerin ile bir hayat süreceksin.
Zira senin Peygamberin günde yüz defa tevbe-i istiğfar ediyordu bunu hiç unutmayacaksın.
Eğer sen nefsini görmüş olduğun bütün günahlar içinde, bunlardan birini işlemedim yahut işlemem garantisiyle bir avukatlığa soyunursan, nefsini yermediğin için aksine temize çıkardığın için deccaliyetin ordusuna iltihak için bir adım atmışsın demektir.
Fakat ey Rabbim bütün bu günahları ben işliyorum işlemediklerim ise senin koruman ve muhafazan sayesindedir yoksa ben kendimi temize asla çıkarmıyorum dersen kendini bir derece muhafaza etmiş olacaksın.
Gelelim deccallığın ve deccaliyetin bel kemiğini kırmaya. Kesinlikle materyalist olmamalısın. Yani zahire hükmedip batınından gafil olmamalısın. Bil ki dine ait hiçbir mesele tartışma götürmez. Zira din açık ve seçiktir. Ve kolaydır. Akla kalbe ruha bütün duygularına tatminkar gıdadır.
Aklını, tefekkürünü, araştırmanı, incelemeni, sorgulamanı kendine bekçi edeceksin. Hiçbir sözü irdelemeden kurcalamadan özüne, nedenine, niçinine, nasılına inmeden kalbine girmesine yol vermeyeceksin.
Dünyada iki büyük mücadele vardır birde bu mücadelenin arasında tercihsiz kalanlar. İman ile küfrün mücadelesidir. Arada kalanlar saflarını belli etmeyen iki yüzlü münafıklardır.
Küfrün safı bellidir. İman ehlinin safı da bellidir. Münafıkların safı ise belli değildir. O halde Deccaliyet arada kalıp küfür hesabına çalışan bir sistemdir ki tanımak onu zordur.
En büyük hata düşmanı karşıdan beklemektir. Halbuki içimizdeki köstebeklerin oyduğu çukurlar ile birer birer imanlar yanmaktadır. O mübarek zatın şu sözünü hatırlayalım:
“Eskiden tehlikeler hariçten gelirdi; onun için mukavemet kolaydı. Şimdi tehlike içeriden geliyor. Kurt, gövdenin içine girdi. Şimdi, mukavemet güçleşti. Korkarım ki cemiyetin bünyesi buna dayanamaz. Çünkü düşmanı sezmez. Can damarını koparan, kanını içen en büyük hasmını dost zanneder.
Cemiyetin basiret gözü böyle körleşirse, îman kalesi tehlikededir. İşte benim ıztırabım, yegâne ıztırabım budur. Yoksa şahsımın mâruz kaldığı zahmet ve meşakkatleri düşünmeğe bile vaktim yoktur. Keşke bunun bin misli meşakkate mâruz kalsam da îman kalesinin istikbali selâmette olsa!
Yüzbinlerce îmanlı talebeleriniz size âtî için ümit ve teselli vermiyor mu?- Evet, büsbütün ümitsiz değilim...”Evet Bediüzzaman doğru söylüyor. Kurt gövdenin içine girmiş. En büyük düşman dost zannedilmiş. Müslümanlarında basiret gözlü böyle körleşirse iman kalesinin tehlikede olduğunu belirtmiş. İşte bu tehlike ile yaşıyorsun ve vazifelisin bu tehlikeleri dağıtmaya ortadan kaldırmaya.
Müminlerin birlik ve beraberlik içinde olması deccaliyeti yıktığı gibi müminlerin birbirlerini çekiştirmeleri birbirlerinin aleyhinde konuşmaları deccaliyeti besleyecek kuvvetlendirecektir. Hak ile batılı birbirine katıp karıştırıp sunan bir sistemdir ki Deccaliyet demektir, bunun hizmetçileri de Deccal hükmünde deccalcıklardır.
İlim ve edebiyatta yükselişin ile Deccalcık olmaktan kendini koruyabilirsin. Güzel ahlaklı olmak, yardım sever olmak, fakirlerin kalkınması için onlara yardım et etmek gibi binlerce Peygamberi sistemi şahsi hayatında yaşayıp umumi hayata örnek olmalısın.
Unutmamalısın ki Hz. Muhammed aleyhisselamın sünnetinin ve yaşam biçiminin yaşatıldığı bir ortamda Deccal ve Deccaliyet barınamaz sende Deccal cık olmaktan kendini korumuş olursun.“Ehadîs-i şerifede gelmiş ki:
"Âhirzamanın Süfyan ve Deccal gibi nifak ve zendeka başına geçecek eşhas-ı müdhişe-i muzırraları, İslâm’ın ve beşerin hırs ve şikakından istifade ederek az bir kuvvetle nev’-i beşeri herc ü merc eder ve koca Âlem-i İslâmı esaret altına alır." (Mektubat: 270)
Bu açık ifadeyi açmamakla birlikte hadisenin ne kadar ciddi ve tehlikeli tüyler ürpertici boyutta olduğunu görmeniz mümkündür.
SON SÖZ
Uzun sözümü kısa kesiyorum. Eğer mutsuz isen bilmelisin ki hayatının bir yerlerine deccal sızmıştır ne yap et onu hayatından çıkar.