4.17’DE HAYAT DURDU

Ülkemizin yaşadığı büyük felaketin ardından futbola dönmek psikolojik olarak oldukça zor. Her iki takım için de ne sonuç olursa olsun teselliden öte bir anlam taşımayacak bir maça çıkıldı. 

90 dakikanın en önemli anı da maçın hemen başında yaşandı. Depremin saati olan 4.17’de binlerce oyuncak, sahaya gönderilirken tüm Türkiye bir kez daha tek yürek oldu.

Felaket anlarını düşünürken de hiçbir şeyin insan yaşamından daha değerli olmadığını, alınan galibiyet veya mağlubiyetlerin aslında ne kadar anlamsızlaştığını daha iyi anladık.

Saha içerisine baktığımızda da her iki takımda da ertelenen maçta tescil olmadığı için yeni transferlerin oynayamamış olmasından dolayı ciddi eksikler bulunurken, Antalyaspor’da bu durum tam bir kabus oldu. 

Oynayamayan futbolcu sayısının, oynayabilen futbolcu sayısından fazla olduğu ender maçlardan birisi olmuştur. Bu noktadan baktığımızda hem felaketin üzerine oynanmış olması hem de bu kadar eksiği bulunduğu Antalyaspor için kötü bir sonucun hiçbir eleştiri alamayacağı maçı izledik.

Bir futbol klişesi olan “atanın ve tutanın” iyi olacak sözünden yola çıkarsak, Antalyaspor’da bu iki bölgede görev alan isimler de ideal kadroda yer almayanlar olması maç öncesi en çok dikkat çeken nokta oldu. 

Kalede Ataberk Dadakdeniz, kariyerindeki ilk Süper Lig maçına çıkarken, Admir Mehmedi ise alışık olmadığı santrafor bölgesinde yer aldı. 

Mehmedi, ileri uçta ne kadar sırıttıysa Ataberk de o kadar kalesinde güven verdi. Boffin sonrasında Alperen Uysal’a sabreden Nuri Şahin, bunca zaman Ataberk’i düşünmeyerek genç kaleciye kesinlikle yazık etmiş. 90+7’de kurtardığı penaltı da ortaya koyduğu performansını daha da süsleyen sadece bir detay oldu. Genç kaleci ortaya koyduğu bu performansla Kasımpaşa maçında da eldiveni giymeyi net bir şekilde hak ettiğini gösterdi. 

Yazının başında söylediğim gibi bu maçta kazanmak ya da kaybetmek çok önemli değildi. Bunca eksiğe rağmen alınan 1 puan normal şartlarda galibiyetten bile değerli sayılabilirdi, ancak bu dönemde ortaya koyulan birliktelik ve genç kaleci Ataberk’in ortaya koyduğu oyun hepsinden daha değerliydi.