DAMARLARINDAKİ ASİL KAN

“Türkiye Cumhuriyeti'nin arzu ettiği şey, Suriye'nin bağımsız bir İslam devleti olmasıdır. İsterlerse Suriyeliler bizimle dost olurlar veyahut olmazlar. Bu onların bileceği bir şeydir. Fakat, her halde bağımsız bir Suriye İslam devleti kurulmalıdır. Eğer Fransız dostlarımız bu meseleyi benim deklare ettiğim gibi düşünmüyorlarsa, bu da bir ayıptır. Fakat ne de olsa Fransızlar bir gün hakikati görmeye ve onu olduğu gibi kabule mecbur olacaklardır.”

***

Yoğun, karmaşık ve dezenformasyonu yüksek bir hafta içerisinde doğruları ayıklamaya çalışırken bulabildim bu satırları. İfadenin sahibi: Gazi Mustafa Kemal Atatürk. 21/22 Aralık 1937 tarihinde Karpiç Lokantası’nda, Suriye Başvekili Cemil Mardam ve Adil Arslan’la yaptığı görüşme sırasında, Hatay meselesi halihazırda sıcaklığını korurken dile getirdiği cesur ifadeler. Halbuki Instagram’da kim tarafından uydurulduğu bilinmeyen, dolaşıma sokulan bir sığınmacı yasası ve gereğinden fazla merhametin ihanet olduğunu söyleyen yığınlar vardı. Türkiye’nin Suriye ile ne işi olurdu, Ortadoğu bataklığında ne işimiz vardı? 

***

Her neyse; popülizmi bir kenara bırakıp, 20’li yaşlarının ciddi bir kısmını Suriye’de Kurmay Subay olarak geçiren Gazi’nin odak noktasından yola çıkarak, bugüne bakmak gerekiyor: “Sömürgecilere rağmen bağımsız bir Suriye.” Peki, Suriye dünden farklı noktada mı? 

***

Buna maalesef cevabını vermek durumundayız. Çünkü Membic’ten Hasekeye, Kamışlı’dan Deyr-ez Zor’a, Rakka’ya kadar geniş bir alanı kontrol eden YPG ile iş birliği yapan, 2020 yılında İdlib’e harekat gerçekleştirip muhaliflerini sığınmacı akını yoluyla Türkiye’ye göndermeyi hedefleyen, özel bir yasayla mülteci veya sığınmacı pozisyonundaki Suriyelilerin malvarlığını zapt eden bir Beşar Esed portresi karşımıza çıkıyor. Peki, 2014 yılında Şam harici alanı kontrol edemeyen, askeri topluluğu savaşta ağır şekilde imha edilmiş bu şahıs nasıl hala gündem olabilir? Burada da Doğu Akdeniz hedefi olan Rusya ve Şii Hilali Projesini hayata geçirmeye çalışan İran’ın ardışık desteği karşımıza çıkıyor. Politikalarına uygun olarak Esed’i seçip, ayakta tutmak için ciddi mesai harcayan bu ikili grubun “sana karışmıyoruz” demesini düşünmüyorsunuz diye umut ediyorum. Müstemleke valisi gerçekten de bağımsız politika üretemiyor mu sorusunun cevabı açık şekilde ortada. Yani özetle; dünün, bugünden bir farkı kalmıyor. 

***

Peki, ne yapılmalı sorusunun cevabı ise basit. Türkiye için çıkar yol kimse ile uzlaşmak, anlaşmak değil. Kırmızı çizgi olarak nitelendirdiği ve önünde militanları ABD tarafından kumanda edilip eğitilmiş sayısı yüzbinleri bulan bir YPG sorunu dağ gibi duruyor. YPG’nin seçim veya referandum yoluyla kendisini meşru kılmaya çalıştığını ise artık sağır sultan bile duydu. Bu sebeple; ya Suriye'nin kuzeyinde daha fazla alanı kontrol edip terörü etkisizleştirip Suriyelileri gönderebileceği alanı yaratacak ya da Suriye savaşını milyonlarca Suriyeliyi kalıcı olarak kabul ederek ve terör devletiyle komşu olarak bitirecek. Üçüncü bir yol kalmadı. 

***

Yakın zamanda başlaması muhtemel Lübnan Savaşı ise bu konuda Türkiye için bulunmaz bir fırsat olarak gözüküyor. Taraflardan biri olan Lübnan; Şii Hilali politikası sebebiyle İran ve Doğu Akdeniz sebebiyle Rusya için kritik öneme sahip, bu konudaki tepkilerinin sert bir şekilde yansıması muhakkak. Karşı tarafta da İsrail bulunuyor. Ekim 2023 savaşı sonrası İsrail’in meşruiyetini tekrar sağlamak ve bilhassa korumak için YPG’yi eğiten ve kumanda eden Amerika, çatışmanın bizatihi tarafı olacaktır. Bu ne demek? 

***

Suriye ve Beşar Esed meselesinde Türkiye'nin karşısında bulunan aktörler; Lübnan'da karşı karşıya gelmek üzereler. Türkiye bu krizi lehine kullanabilir. Çeşitli adımlar atarak Suriye’ye operasyon yapabileceği, sığınmacı ve mültecileri buralara yerleştirebilecek altyapıyı oluşturması işten bile değil.

***

Evet; özetle, tarih bizi gene bir kritik anda yine tek başımıza sorumluluk almaya itekliyor. E şimdi ne olacak, bütün bu gücü nereden sağlayacağız, bu hamleleri gerçekleştirecek kudrete sahip miyiz sorularının cevabı ise yine Gazi’den: “Damarlarındaki asil kanda mevcuttur.”