Cumhurbaşkanı Erdoğan: Terörü yok edeceğiz
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Irak’ın kalkınma vizyonunun, uluslararası yatırımların güvenliği için bu terör çukurlarının dümdüz edilmesi ve Irak için öngörülebilir yarınların inşa edilmesi şarttır. Biz terörü öyle ya da böyle yok edeceğiz” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Irak’a tarihi bir ziyaret
gerçekleştirerek 26 anlaşmaya imza attı. Yoğun geçen Irak ziyareti dönüşü
uçakta Lider Haber TV Genel Yayın Yönetmeni Sabri Çağlar ve diğer gazetecilerin
sorularını yanıtlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan çarpıcı açıklamalara imza attı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın
açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
Kıymetli basın mensupları, değerli arkadaşlar sizleri en
kalbi duygularımla, sevgiyle selamlıyorum. Öncelikle bugün vefat haberini derin
bir teessürle öğrendiğim, son devrin manevi liderlerinden Hasan Kılıç
Hocaefendiye Allah'tan rahmet niyaz ediyorum. Merhum Hasan Efendi ile kısa bir
süre önce yüz yüze görüşmüş, kendisinin hayır duasını almıştık. Rabbim, ruhunu
şad, mekanını cennet eylesin diyorum. Kıymetli hocamızın ailesine, yakınlarına,
talebelerine ve tüm İsmailağa camiasına başsağlığı diliyorum.
12 YIL ARADAN SONRA
IRAK ZİYARETİ
Değerli basın mensupları, aziz kardeşim Irak Başbakanı Sayın
Muhammed Şiya es-Sudani’nin daveti üzerine Irak'a resmi bir ziyaret
gerçekleştirdik. Irak Cumhurbaşkanı Sayın Abdullatif Reşit'le ve Irak Başbakanı
Sudani ile yaptığımız görüşmelerde son dönemde ivme kazanan ilişkilerimizi ele
aldık. Münasebetlerimizi daha da ilerletme yönündeki ortak irademizi teyit
ettik. Başbakan Sayın Sudani riyasetindeki hükümetin Irak'ta istikrarın ve
refahın idamesi için attığı adımlara verdiğimiz desteği bu vesileyle tekrar
vurguladık. Özellikle terörle mücadele, ticaret, ulaştırma, enerji ve iklim
değişikliğinin etkileri gibi başlıklarda atabileceğimiz adımları
değerlendirdik. Biliyorsunuz Irak kısa süre önce terör örgütü PKK'yı yasaklı
örgüt ilan etti. Ülkemizin bundan duyduğu memnuniyeti dile getirdik. PKK'nın resmen
terör örgütü ilan edilerek Irak'taki mevcudiyetinin sonlandırılması yönündeki
beklentimizi bir kez daha vurguladık. Önümüzdeki dönemde inşallah bunun somut
çıktılarını daha net göreceğiz. Kalkınma Yolu Projesi de gündemimizin en üst
sırasındaydı. İmzaladığımız dörtlü mutabakat muhtırasıyla bu konuda kritik bir
eşiği daha aşmış bulunuyoruz. İnşallah bundan sonra daha da mesafe alacağız.
Ayrıca akdedilen 27 anlaşma ve mutabakat zaptlarıyla ilişkilerimizin ahdi
zeminini güçlendirdik. Stratejik çerçeveye ilişkin mutabakat muhtırası
özellikle münasebetlerimizin gidişatına yön verecektir. Böylece ilişkilerimize
kurumsal, yapıcı ve sonuç üreten bir hüviyet kazandırmaya yönelik de tarihi bir
adım attık. Bu anlaşmaların etkin şekilde uygulanması noktasında hemfikiriz.
Iraklı kardeşlerimiz de gerekli iradeye sahiptir. Bağdat'ta ayrıca Türkmen
liderleri de kabul ettim. Türkmen kardeşlerimize ülke ve millet olarak her
zaman yanlarında olduğumuzu ve olacağımızı ifade ettik.
“PKK TEHDİDİNE KARŞI
ATABİLECEĞİMİZ ADIMLARI ELE ALDIK”
Değerli arkadaşlar, Bağdat'tan sonra Erbil'e geçtik.
Seyahatimizin Erbil bölümünde Irak Kürt Bölgesel Yönetimi liderleri ile verimli
görüşmeler gerçekleştirdik. Ziyaretimiz vesilesiyle Erbil’in dört bir tarafının
ay yıldızlı al bayrağımızla donatılması, bizi gerçekten duygulandırdı. Türkiye
ile Irak Kürt Bölgesi arasındaki samimi dostluğu böylece bir kez daha yakından
görme fırsatı bulduk. Irak Kürt bölgesel yönetimiyle tesis ettiğimiz iş
birliğimizi ilerletme yönündeki irademiz bakidir. Ziyaretimizde kendilerine bunu açıkça ifade
ettim. PKK tehdidine karşı atabileceğimiz adımları ele aldık. Terörle
mücadelede elde edeceğimiz kalıcı başarıların bölgemizin güvenliği için kritik
önemde olduğunu teyit ettik. Enerji, ulaştırma, ticaret ve yatırımlar başta
olmak üzere, ekonomik ilişkilerimizi kapsamlı bir şekilde değerlendirdik.
Görüşmelerimizde Gazze başta olmak üzere Filistin'de yaşanan insanlık dramını
da konuştuk. İsrail mezaliminin bölgemiz ve Irak üzerindeki menfi yansımalarına
karşı Irak'ın güvenliğine ve istikrarına verdiğimiz önemi dile getirdik.
Irak'la hem ikili hem bölgesel düzeyde artan iş birliğimizin tüm bölgenin
huzuruna ve istikrarına katkı sağlayacağına inanıyorum. Görüşmelerimizin ve
aldığımız kararların ülkelerimiz için hayırlara vesile olmasını diliyorum.
Samimi misafirperverlikleri için tüm Iraklı kardeşlerimize teşekkür ediyorum.
Şimdi sözü sizlere veriyorum.
“TERÖRLE BİRLİKTE YOL
YÜRÜYENLERE MEYDANI ASLA BIRAKMAYACAĞIZ”
SORU: Irak’la terörle
mücadele konusunda ‘Bu yaz itibariyle Irak sınırında terörün çözüleceğini’
söylemiştiniz. Irak ile bir ortak operasyon mu söz konusu? Yoksa bu operasyonu Türkiye
kendi başına mı yapacak? Bu konu Irak’taki temaslarınızda gündeme geldi mi?
Süreç nasıl işleyecek?
Irak'ta da Suriye'de de özellikle terör bataklığı sadece
bizim çalışmamızla değil, buradaki her iki ülke yönetiminin müşterek
gayretleriyle kurutulacaktır. Bunun yanında biz bütün terör örgütleriyle
ayrımsız bir şekilde aralıksız mücadelemizi sürdürüyoruz. Özellikle Irak ve
Suriye'de yuvalanmış PKK/PYD/YPG ile ilgili mücadelemiz uzun yıllardır
bildiğiniz gibi kapsamlı bir şekilde sürüyor. Bundan sonra da yine aynı
kararlılıkla bu devam edecek. Gerek yurt içinde gerek sınırlarımızın hemen
ötesinde, uluslararası hukukun içinde ve komşularımızın toprak bütünlüğü
noktasındaki hukukuna da saygılı olarak bu mücadele devam edecektir. Gönül
ister ki komşularımız topraklarından bize yönelen tehditler karşısında gereken
tavrı kendileri koysun ve müşterek olarak bu mücadeleyi sürdürelim. PKK/PYD/YPG
terör örgütü Irak’ın da istikrarına, kalkınmasına, huzuruna bir tehdittir. Bu
tehdidin ortadan kaldırılması Irak’ın da çıkarınadır. Ben inanıyorum ki bu
gerçeği görüyorlar ve artık bu pürüzün yok edilmesi için irade ortaya
koyacaklardır. Irak’ın kalkınma vizyonunun, uluslararası yatırımların güvenliği
için bu terör çukurlarının dümdüz edilmesi ve Irak için öngörülebilir yarınların
inşa edilmesi şarttır. Biz terörü öyle ya da böyle yok edeceğiz. Biz bu konuda
kararlıyız. Terörle ve terör örgütleriyle birlikte yol yürüyenlere, terör
örgütlerini maşa olarak kullananlara meydanı asla bırakmayacağız.
TÜRİYE-IRAK SU
MESELESİ
SORU: Su meselesi iki
ülke arasındaki önemli konulardan biri. Irak’ın Fırat ve Dicle Nehirlerinden
akıtılan su miktarı konusunda önemli bir beklentisi vardı. Su konusunda iki
tarafı bir araya getirecek iş birliği ya da anlaşma olabilir mi?
Burada kaynakların su konusunda akılcı kullanılması gereği
söz konusu. Irak’ın su konusunda bizden talepleri bulunuyor. Bu noktada
yapılması gereken dünyanın değişen iklim şartlarına uygun yeni planlar,
programlar ortaya koymak ve suyun sürdürülebilir kullanımını temin etmektir.
Akıldan çıkartmamak gerekir ki bizim de en az onlar kadar su konusunda
sıkıntımız bulunuyor. Türkiye de su
zengini değil ve su stresi yaşayan ülkeler kategorisinde. Yani, kısa süre
içerisinde planlamalarımızı hayata geçiremezsek biz de su temini konusunda
sorun yaşayabiliriz. Dolayısıyla temkinli adım atmamız gerekiyor. Bu doğrultuda
yapılacak değerlendirmelerle bir ortak noktada buluşmak mümkün olabilir. Teknik
meseleler ayrıntılı incelenmeden, geleceğe yönelik senaryolar oluşturmadan
‘yaptık oldu’ mantığıyla bunlar halledebilecek konular değildir. Türkiye bu
konularda duygusal değil, akılcı, uzlaşmacı ve çözüm odaklı bir yaklaşım
tarzını benimsemektedir ve buna devam edeceğiz. Yapacağımız iyi niyetle ve
yapıcı bir yaklaşımla diyaloğu sürdürmek, ortak projeleri hayata geçirmek ve
ortak sorunumuza müşterek çözümler üretmektir. Çünkü su, çatışma aracı değil
müşterek çıkarlarımıza hizmet edecek bir iş birliği alanı.
GAZZE’DE KALICI
ATEŞKES
SORU: Gazze’de İsrail
tarafından yapılan bir soykırım var. Gazze’de kalıcı ateşkesin sağlanması için
çalışmalar da bulunuyor. Türkiye olarak çok yoğun diplomasi trafiği
yürütüyoruz. Son olarak Hamas lideriyle görüştünüz. Ayrıca birçok liderle de
temaslarınız oldu. Kalıcı ateşkesin sağlanması için ümidiniz var mı? Irak’la
görüşmeleri nasıl değerlendirirsiniz?
Gazze meselesine 7 Ekim öncesinin perspektifiyle bakarsak
hata ederiz. Çok daha hassas olmamız gerekiyor. İsrail'in eşi benzeri
görülmemiş katliamlara imza atması ve Gazze'yi yok etmek üzere harekete
geçmesi, bu konudaki yaklaşım biçimlerini değiştirmesi lazım. Gazze’nin İsrail
tarafından ele geçirilmesi, başka işgallerin de kapısını aralar. Gazze’nin,
İsrailli hırsız teröristlerin yerleşimine açılması İsrail’i daha saldırgan,
daha pervasız yapar. Buna da bizim müsaade etmemiz söz konusu olamaz.
Dolayısıyla atmamız gereken adımlar var. İsrail’in bu şımarık, cani tavırları
karşısında bizler de Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliği’ni devreye sokma,
onlarla müşterek bazı adımları atma gayreti içinde olacağız. İslam dünyası bu
soykırımlara varan katliamlar zincirinin oluşturduğu titremeyle kendine
gelmezse, reflekslerini tamamen kaybetme tehlikesiyle yüzleşir. Onun için de
bizim burada sessiz kalmamız mümkün değildir. Bütün sinir uçları nerede ise
onları harekete geçirmemiz şarttır. Gazze konusu şu anda İslam dünyasının en
önemli meselesidir. İslam dünyasının odaklanması, çözüm için akıl yürütmesi,
gerçekçi ve etkili politikalar üretmesi gereken yer Gazze’dir. Hem Hamaslı
yetkilerle hem birçok ülkenin liderleri ile bu konuları görüşmeye devam
edeceğiz. Birinci gündem başlığımız bu konudur ve çözüm için elimizden gelenin
fazlasını yapmayı sürdüreceğiz. Herkes bu konuyu görmezden gelebilir,
unutabilir ama bizim öyle bir yaklaşımımız olamaz.
“FİLİSTİNLİ
KARDEŞLERİMİZLE BİZ ET-TIRNAK GİBİYİZ”
SORU: HAMAS Siyasi
Büro Lideri İsmail Haniye Filistinlilerin sizin İsrail yönetimine karşı
söylediğiniz “one minute” ve “işgalci İsrail” değerlendirmenize aşık olduğunu
söyledi. Bu konudaki duygularınızı
alabilir miyiz?
Sayın Haniye ile gerçekten çok samimi bir görüşme
gerçekleştirdik. Sayın Haniye’yi İsrail’e karşı mücadelede kararlılık
içerisinde gördüm. Bu samimi görüşmede gönülden gönüle uzanan bu bağın,
Filistin’deki karşılığını hissettik. Filistinli kardeşlerimizle biz et-tırnak
gibiyiz. Onların canı yanıyor ve kimse zannetmesin ki biz rahat uyuyoruz. Bizi
Gazze'deki, Nablus’taki, Kudüs'teki, Beytüllahim'deki, Ramallah'taki ve diğer
tüm Filistin şehirlerindeki kardeşlerimizle ayrı bir yere koymaya kalkanlar
büyük bir hezeyan içindedir. Onlar bizi bilir, biz onları biliriz. Bunu bundan
önce de Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda ve bunun dışında yaptığımız bütün
açıklamalarımızda çok açık, net zaten ortaya koyduk. Bundan sonra da yine aynı
şekilde biz bu tavrımızı sergilemeye devam edeceğiz. Biz hiçbir zaman
Hamaslılar dahil Filistinli kardeşlerimizi kendi başlarına bırakmayız. Bunun
için şu ana kadar Gazze’ye 45 bin ton civarında yardım gönderdik. Bu yardımlar
hala devam ediyor ve edecek. Bunun yanında Ankara ve İstanbul'daki
hastanelerimizde şu anda yaralıları tedavi ediyoruz. Sahra hastanesi noktasında
attığımız adımlarla biz bu kardeşlerimizin yanında olmaya devam edeceğiz. Bizim
öykümüz Filistin Davası’ndan ayrı yazılamaz. Ne mutlu ki, Filistin Davası’nın
büyük öyküsünde de bizim bir yerimiz vardır. Bunu Filistinli kardeşlerimiz
tarafından bize yönelik söylenen naif sözlerden, oradaki çileli anaların ve
yavruların dualarından anlıyoruz. Onların sevgisine, onların yüce gönüllülüğüne
layık olabilirsek ne mutlu bize. Şairin deyimiyle insanlık için vakit
daralıyor. Daralan vakitlerde Filistin
için daha çok koşturmalı, yaslı yürekleri ferahlatacak, bebeklerin acı dolu
çığlıklarını dindirecek bir gelecek için çalışmalıyız.
SORU: Sayın
Cumhurbaşkanım Katar'daki Hamas üyelerine yönelik ciddi baskılar olduğuna,
Hamas yönetiminin oradan ayrılmasına yönelik iddialar var. Türkiye'ye gelmeleri
mümkün olabilir mi? Sizden bir talepte bulunuldu mu?
Önemli olan Hamas liderlerinin nerede olduğu değil,
Gazze'deki durumdur. Bu söylediğiniz konuyla ilgili olarak Katar'daki
konumlarının ne olacağı hususunda doğrusu bana böyle bir bilgi gelmedi. Fakat
Katar Emiri Sayın Şeyh Temim’in, bu kardeşlerimizle ilgili, onların Katar'daki
pozisyonunu yok farz edecek bir adımı atacağına dair bir şey duymadım. Böyle
bir adım atacağını da düşünmüyorum. Onlara karşı olan samimiyeti, onlara karşı
olan tavrı, her zaman ailenin bir ferdi gibidir. Bundan sonraki süreçte de yine
onlara karşı bu tavrın değişeceğine asla ihtimal vermiyorum.
İSRAİL’İN
GAZETECİLERE YÖNELİK SALDIRISI
SORU: İsrail,
Gazze'de kadın, çoluk, çocuk demeden katliam yapmaya devam ediyor. Aynı zamanda
gerçekleri dünyaya duyurmak için görevini ifa eden gazeteci meslektaşlarımız da
bundan fazlasıyla etkileniyor. En son TRT Arabi ekibine bir saldırı olmuştu, 7
Ekim'den itibaren İsrail tarafından yaklaşık 140 gazeteci şehit edildi. Bununla
ilgili düşüncelerinizi alabilir miyiz?
İsrail'in gerçeklerden rahatsızlığının somut kanıtı,
özellikle yazılı, görsel medya mensuplarına yönelik bu saldırılarıdır. İsrail
katliamlarının izlerini silmek, soykırım delillerini karartmak için bu
saldırıları gerçekleştiriyor. Demokrasinden, insan haklarından, hürriyetlerden
dem vuranlar bu tabloyu iyi analiz etmelidir.
Yüzlerce basın mensubunun bu şekilde öldürülmesi dünyanın bu saldırılara
karşı, bu zulme karşı sessiz kalması anlaşılır değildir. TRT mensubu
kardeşimizin ağır yaralanmış olması da gerçekten bizler için ayrı bir üzüntüyü
beraberinde getiriyor. Rabbim sağlık, sıhhat, afiyet lütfetsin inşallah. Onlar
ne yaparlarsa yapsınlar Uluslararası Adalet Divanı önüne biz İsrail’in işlediği
suçlara dair bütün belgeleri koyduk, koymaya devam edeceğiz. Biz gerçeği ortaya
koymaya, İsrail'in cinayetlerini dillendirmeye devam edeceğiz. Şunu bilelim ki,
zamanın Hitler'i Netanyahu ve suç ortakları hesap vermekten kaçamayacak. O ne
kadar kaçarsa kaçsın, biz de o denli onu takip edeceğiz. Bir gün mutlaka
adalet, masumların ve mazlumların hesabını onlardan soracak. Adalet sormazsa
tarih soracak.
“UMARIM ERMENİSTAN
AYDINLIK YARINLAR İÇİN YENİ BAŞLANGIÇLAR YAPMA YOLUNU SEÇER”
SORU: Ermenistan
Başbakanı Nikol Paşinyan geçtiğimiz günlerde, 1915 olaylarından bahsederken
"soykırım" ifadesini kullanmaktan çekindi. "Büyük felaket"
demekle yetindi. Bu kendisini iktidara taşıyan seçmenin bölgede bir normalleşme
talebinin yansıması olarak yorumlandı. Aynı Paşinyan, Ağrı Dağı’nın Türkiye sınırları
içerisinde olduğunu söyleyerek devlet armasında yer almasını da eleştirmişti.
Siz, barıştan yanaymış gibi görünen bu tavır hakkında ne düşünüyorsunuz?
Türkiye'nin, Azerbaycan'la, Türkistan'la Kafkasya'daki o büyük kalkınma
projelerinde, barıştan yana tavır devam ettiği takdirde, bu projelere
Ermenistan'ın da dahil olması ihtimali mümkün olabilir mi efendim?
Artık bölgede yeni bir düzen kuruluyor. Dayanaksız
ezberlerin bir kenara bırakılma vakti geldi ve geçiyor. Zamanın gerçekleriyle
hareket etmek, gerçeklikle bağı olmayan uydurma tarihi öykülerle hareket
etmekten her zaman daha iyidir. Şu anda bunu Paşinyan da anlamış durumda.
Tarihsel süreçte neyin ne olup bittiğini öncelikle tarihçiler ele alır. Bu
konuda en başından beri çok açık davrandık ve arşivlerimizi açabileceğimizi
söyledik ve açtık. Şimdi gerçekçi bir zeminde yeni bir yol haritaları oluşturma
zamanıdır. Umarım Ermenistan, diasporanın kendilerini esir ettiği karanlıktan
kurtulup, aydınlık yarınlar için yeni başlangıçlar yapma yolunu seçer. Fırsat
kapıları sonsuza kadar açık kalmaz. Onu açık kaldığı süre içerisinde iyi
değerlendirmek lazım. Sadece diaspora değil, birçok kışkırtıcı bu süreçte
Ermenistan'ı, sizlerin de takip ettiğiniz gibi, etkileme gayreti içerisinde.
Bunların farkındayız. Zaman zaman da bizler de uyarılarımızı yaptık. Umarım
Ermenistan doğru yolu tercih eder ve yeni bir dönem başlar.
YENİ ANAYASA
ÇALIŞMALARI
SORU: Sayın
Cumhurbaşkanım yeni Anayasa için çalışmalar başladı. 1921 Anayasası da yeniden
gündeme geldi. Bu arada, CHP Genel Başkanı Özgür Özel de gelecek dönemi konuşmak
için sizden bir randevu talep edeceğini söylemişti. Randevu talebi geldi mi?
Özür Özel'den bu konuşma ve sonrasında yeni Anayasa konusunda CHP'yle uzlaşma
olur mu sizce?
Şu an itibariyle henüz böyle bir randevu talebi gelmiş
değil. Fakat olabileceğini düşünüyoruz. Dünyada birçok alanda değişimden söz
ediliyor. Sosyolojiler, teknolojiler, iklimler ve daha birçok zemin çok hızlı
değişiyor. Bunu ayak uydurmak için de Türkiye'nin eskinin darbe ruhunu özünde
barındıran anayasa metninden kurtulup yenilikçi ve özgürlükçü bir anayasaya
kavuşma zamanı gelmiştir. Yani bu konuda Cumhuriyet Halk Partisi'nin de böyle
bir değişime destek verebileceği düşüncesinde ve inancındayım. Bu görüşme
sağlandığında tabii ki anayasa konusu da bizim görüşme başlıklarımızın arasında
yer alacaktır. Kaldı ki Meclis Başkanımızın da liderlerle yapacağı görüşmelerde
bu konuları onlarla ele alma düşüncesinin olduğunu biliyorum. Doğrusu ben de
bize çok ama çok dar gelen bu mevcut anayasayla ilgili liderler olarak neler
yapabiliriz, bunları konuşmakta fayda var diye düşünüyorum. Sayın Özel'in bu
ziyaretinin gerçekleşmesi halinde kendisiyle de bunları konuşarak böyle bir
adımı atabileceğimizi kendisine teklif etmekten daha doğal bir şey olmaz. Biz
Türkiye Yüzyılı vizyonumuzun en önemli köşe taşlarından biri olan yeni anayasa
çalışmalarıyla ilgili çalışmaktan, gayret etmekten geri durmayacağız.
Milletimize yeni ve demokratik bir anayasa kazandırana kadar gayretimiz
sürecektir.
“TERÖRE DESTEK VERMEK
BİZİM DEĞERLER SİLSİLEMİZE SALDIRIDIR”
SORU: Efendim son
birkaç gündür DEM Parti'yle ilgili bir tartışma var. Mardin ve Diyarbakır
Büyükşehir Belediyelerinin meclis açılışında İstiklal Marşı'nın okunmadığı ve
Bayrağımızın kaldırıldığı iddiaları sebebiyle İçişleri Bakanlığı zaten mülki
müfettiş görevlendirdi, bu kamuoyuyla paylaşıldı. Bugün Sayın Bahçeli'nin çok
sert eleştirileri vardı. Sizin değerlendirmeleriniz nedir?
Bu konuyu İçişleri Bakanlığımız şu anda kapsamlı bir şekilde
incelemektedir. Türkiye'de hepimizi temsil eden değerler vardır. Bunları
dışlamak, bunlara saygısızlık etmek, birlik ve bütünlüğümüze kastetmek anlamına
gelir ve tabii ki hukuk devletinde bunun da bir karşılığı vardır. Bunları daha
önce de söyledim. Teröre destek vermek, terörle müşterek hareket etmek şüphesiz
ki bizim değerler silsilemize saldırıdır ve bununla ilgili olarak da Anayasanın
çok açık hükümleri vardır. Türk'ü de Kürt'ü de Laz'ı da Çerkez'i de diğer
gruplar da bu ülkenin hür ve eşit vatandaşlarıdır. Bunu değiştirmeye kimsenin
gücü yetmez ve yetmeyecek. Birliğimize ve bütünlüğümüze böylesine kışkırtıcı
eylemlerle el uzatmaya kalkanlara bundan önce hukuk zemininde hangi yanıt
verildiyse aynısının ortaya konması sürpriz olmaz. Buna bir defa herkesin hazır
olması gerekir. Sayın Devlet Bahçeli’nin yapmış olduğu açıklamalar Anayasa
hükmünün icrasından başka bir şey değildir. Aynı durum şu anda benim için de
geçerlidir. Anayasa'nın hükümlerini kimler çiğnemeye kalkıyorsa bedelini de
ödemeye hazır olmalıdır.
KAMUDA TASARRUFA
YÖNELİK ÇALIŞMA
SORU: Efendim kamuda
tasarrufa yönelik bir çalışma yürütüldüğünü, hazırlandığını biliyoruz. Bu
çalışmanın neyi kapsadığını, içeriği hakkında bilgi verebilir misiniz ve ne
zaman yürürlüğe girer?
Tasarruftan kamuda gereksiz harcamaların ortadan
kaldırılması, kamu kaynaklarının etkin ve verimli kullanılması anlaşılmalıdır.
Yani bundan farklı bir şey anlaşılmamalı. Bütçelerin buna göre revize edilmesi
için bizler de şu anda bir çalışma yapıyoruz. Hazine ve Maliye Bakanlığımız
tasarruf adımlarını takip edecek, resmi taşıt kullanımlarından, haberleşme
giderlerine, temsil, tören, ağırlama hizmetlerinden, demirbaş alımlarına kadar
tüm harcamalar gözden geçirilecektir. Gerçek ihtiyaçlar tespit edilip ihtiyaç
dışı harcamaların önü kesilecek. Milletimizin refahını artırmak için tasarruf
tedbirleri almak durumundayız. Bunun için de gereği neyse kesinlikle bunu
hükümet olarak yapmakta kararlıyız. Önceliğimiz ve birinci hedefimiz, tasarrufu
kamu harcamalarında uygulamak, enflasyonu düşürmek ve ekonomiyi rahatlatmaktır.
Bunu daha önce biz başardık. Yine başaracağız.
FAHİŞ FİYAT
AÇIKLAMASI
SORU: Sayın
Cumhurbaşkanım, gıdada özellikle son dönemde, son bir yılda hiçbir ekonomik
gerekçeye tabi olmayan fahiş fiyat uygulamaları görüldü. Bununla birlikte
toplumda, kafelere ve restoranlara yönelik boykot yapıldı. Hafta sonunda,
geçtiğimiz süreçte. Gıdada bu fahiş fiyatla ilgili mücadelede kimine göre
ambalajların üzerine ürünün kendi fiyatının yazılması gibi öneriler var. Fahiş
fiyata yönelik yeni bir yol haritası ya da yeni bir adım var mı? Örneğin hapis
cezası da düşünülebilir mi?
Burada temel önceliğimiz her şeyden önce vatandaşımızın
refahıdır. Fahiş fiyatlarla mücadelede yeni ve daha caydırıcı tedbirler ortaya
koyabiliriz. Aşırı kar hırsı dizginlenmediği müddetçe ne kadar maaş artışı
yaparsanız yapın sorun devam edecektir. Hele gıda gibi mecburi kalemlerde buna
müsaade edemeyiz. Gerekli tedbirler için ilgili bakanlıklarımız şu anda
çalışmalarını yapıyorlar. Kısa süre içinde somut birtakım adımlarla enflasyonu
da artıran bu fahiş fiyatlara karşı mücadelemiz kesinlikle gerçekleşecektir.
Ambalajların üzerine fiyatlarının yazılması konusu da düşünülebilir. Burada
taviz veremeyiz, üzerine üzerine gideceğiz. Milletimizin fahiş fiyat yükünün
altında ezilmesine asla müsaade etmeyeceğiz. Bunu kim yaparsa yapsın bedelini
fazlasıyla ödeyecek.