Cumhurbaşkanı Erdoğan: Sokaklarımızı güvenli hale getireceğiz
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, (Sahipsiz hayvanlar teklifi) “Meclis tatile girmeden Genel Kurula sunacak, taşkınlıklara prim vermeyecek, yasalaştırıp sokaklarımızı güvenli hale getireceğiz” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasında şunları kaydetti;
Sözlerimin hemen başında bugün vefatının 29'uncu yıl dönümü
olan Batı Trakya Türkleri'nin efsanevi lideri merhum Doktor Sadık Ahmet'i bir
kez daha rahmetle yad ediyorum. Doktor Sadık Ahmet, inandığı değerleri
savunmaktan, bu uğurda bedel ödemekten çekinmeyen ismiyle müsemma bir dava
adamıydı. Batı Trakya Türk azınlığın bugün sahip olduğu kazanımlarda merhum
Sadık Ahmet'in yürüttüğü mücadelenin çok büyük payı vardır. Kendisini bir kez
daha rahmetle anıyor, ailesine ve yol arkadaşlarına sabır diliyor, Türkiye
olarak tüm imkanlarımızla Batı Trakya'daki kardeşlerimizin yanlarında
olacağımızı burada tekrar vurgulamak istiyorum.
"BATI TRAKYA
TÜRK AZINLIĞA KOL KANAT GERMEYE DEVAM EDECEĞİZ"
Yunanistan'la gelişen diyaloğumuzdan Batı Trakya Türk
azınlığın hak ve hukukunun korunması noktasında da istifade ediyoruz. Yunan
makamlarıyla görüşmelerimizde Batı Trakya'daki soydaşlarımızın sorunları
gündemimizin ilk sırasında yer alıyor. Özellikle din ve ibadet hürriyetiyle
eğitim haklarına dair meseleler sürekli takibimizdedir. Yunanistan tarafından
atılan bütün adımları takip ediyor, ihtiyaç halinde gerekli müdahalelerde
bulunuyoruz. İnşallah bundan sonra da Batı Trakya Türk azınlığa kol kanat
germeye devam edeceğiz.
Aynı durum Kıbrıs Türk halkının gasp edilen hakları için de
geçerlidir. Kıbrıs Türk halkı 1960'lardan beri neredeyse üç çeyrek asırdır
haksızlığa, hukuksuzluğa ve ayrımcılığa maruz kalıyor. 1963 ile 1974 yılları
arasında yaşanan katliamları birçoğumuz daha dün gibi hatırlıyoruz. Yakılan
köyleri, öldürülen çocukları adanın sadece yüzde 3'lük bölümüne sıkıştırılmak
istenen Kıbrıslı kardeşlerimizin dramlarını asla unutamayız. Tüm bu zulümler
işlenirken batılı kurum ve kuruluşlar hiçbir şey yapmadı. Bugün Gazze
Soykırımı'nı seyrettikleri gibi Kıbrıs Türk halkına yönelik etnik temizlik
teşebbüslerini de uzaktan izlediler.
"KIBRIS TÜRK
HALKINA UZANAN KİRLİ ELLERİ TÜRKİYE KIRMIŞTIR"
20 Temmuz 1974 Barış Harekatı'yla Türkiye, Kıbrıs Türk
halkının varlığına uzanan kirli ve kanlı elleri kırmıştır. 1983 yılında Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin ilanıyla Barış Harekatı taçlandırılmıştır. Ancak
Kıbrıs Türkü'nün bağımsızlık iradesini kırmaya yönelik politikalar o günden bu
yana artarak devam etti. Son olarak 2004 yılında Annan Planı'na evet diyen
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti cezalandırılırken plana hayır diyen Rum kesimi
Avrupa Birliği'ne tam üye yapılarak ödüllendirildi. Daha sonra oturulan
müzakere masalarından ne yazık ki hiçbir sonuç çıkmadı. Eski yöntemlerle bir
yere varılamayacağını artık görmüş durumdayız. Federalizme dayalı tekliflere
bizim de Kıbrıs Türkü'nün de karnı tok. Anavatan ve garantör ülke olarak duruşumuzu
Barış Harekatı'nın 50'inci yıl dönümünde çok net biçimde tekrar ortaya koyduk.
20 Temmuz Barış ve Özgürlük Bayramı'nı ülkemizden geniş bir heyetin de
katılımıyla Kıbrıs Türkü kardeşlerimizle beraber büyük bir coşkuyla kutladık.
Kıbrıs davasına ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin bağımsızlığına verdiğimiz
önemi böylece bir kez daha tüm dünyaya ilan etmiş olduk.
Hedefimiz, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin tanınırlığını
artırmaktır. İslam İşbirliği Teşkilatı ve Türk Devletleri Teşkilatı bünyesinde attığımız
adımların devamını getirmekte kararlıyız. Aynı şekilde Kıbrıs Türk Halkının
kendi ayakları üzerinde durması için de desteklerimizi, yatırımlarımızı
sürdürüyoruz. Bu vesileyle Barış Harekatı’nda şehit olan Mehmetçik ve
Mücahitleri tekrar rahmetle, kahraman gazilerimizi şükranla yad ediyorum. 20
Temmuz Barış ve Özgürlük Bayramına iştirak etmek suretiyle Kıbrıs Türk halkına
varlıklarıyla destek olan; Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanımız Sayın Numan
Kurtulmuş’a, Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’ye,
Cumhur İttifakı’nda beraber yol yürüdüğümüz ortaklarımıza, siyasi partilerin
genel başkanlarına ve milletvekillerine hassaten teşekkür ediyorum.
"MUHALEFETİN
ESKİ SİYASETİNİ TERK ETMEYE BAŞLAMASINI ÖNEMSİYORUZ"
Özellikle muhalefetin, Türkiye’yi yabancılara şikayet eden
eski siyasetini terk etmeye başlamasını önemsiyoruz. Hatırlanacağı üzere “Sâbık
Genel Başkan” döneminde Cumhuriyet Halk Partisi’nin dış politikada yaşadığı
savrulmalar, siyasi rekabet kavramıyla açıklanamayacak boyutlara ulaşmıştı.
Kimi CHP milletvekilleri, Avrupa’da ülke ülke dolaşıp, PKK’nın Suriye’deki
uzantılarının gönüllü avukatlığını yapıyorlardı. Geçen hafta 8’inci yıldönümünü
geride bıraktığımız 15 Temmuz ihanetinin faillerini aklama görevini de yine CHP
yönetimi üstlenmişti. Milletin, bir gecede 252 evladını şehit vererek yazdığı
milli irade destanına, “kontrollü darbe” yaftası vuranlar da, bu
kifayetsizlerden başkası değildi. Türkiye’ye ve Türk siyasetine yakışmayan bu
tavrın değişim işaretleri göstermesini, açık söyleyeyim, “muhalefetin
normalleşmesi” adına kaydadeğer buluyoruz. Lefkoşe’de sergilenen birlikteliğin,
başta terörle mücadele olmak üzere milli meselelerde istikrarlı bir şekilde
sürdürülmesini temenni ediyorum. Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın şahsında Kıbrıs
Türk halkına samimi ev sahiplikleri için buradan ayrıca şükranlarımı sunuyorum.
"TOKALAŞMAK
AMACIYLA UZATILAN HİÇBİR ELİ HAVADA BIRAKMAYIZ"
Burada şunu da ifade etmek isterim. Biz, komşularımızla
ilişkilerimizde gerilim peşinde asla değiliz. Yakın çevremizden başlayarak tüm
ülkelerle dostluğumuzu ilerletmeye, bölgemizde ve dünyada dostlarımızın
sayısını artırmaya bakıyoruz. Bu politikamızda da son derece samimiyiz,
kararlıyız, iyi niyetliyiz. Tokalaşmak amacıyla uzatılan hiçbir eli havada bırakmayız.
Ortak çıkarlar ve karşılıklı saygı çerçevesinde hareket edildiği takdirde
aşılamayacak hiçbir engel görmüyoruz. Nitekim son bir yılda bu yönde önemli
adımlar attık. Komşularımızın yanı sıra, pek çok uluslararası kuruluşla
işbirliğimizi ilerlettik. Artan güvenlik tehditleri karşısında Türkiye’nin
manevra alanını genişletmek için gayretlerimizi inşallah daha da
yoğunlaştıracağız.
"ENFLASYON, DAHA
HİSSEDİLİR BİÇİMDE DÜŞECEKTİR"
Dış siyasette tüm bu hamleleri yaparken, bir diğer temel
önceliğimiz olan ekonomide de sıkıntılarımızın üstesinden geliyoruz. Orta
Vadeli Programın olumlu sonuçlarını görmeye başladık. Enflasyonda en kötü
tabloyu geride bıraktığımıza inanıyoruz. Enflasyon, inşallah bundan sonra daha
hissedilir biçimde düşecektir. Aşırı kâr hırsının şişirdiği fiyat balonu, kimi
sektörlerde yavaş yavaş sönüyor. Fiyatlama davranışlarının, tekrar piyasa
gerçekleriyle uyumlu hale gelmeye başladığını görüyoruz. Bu dengelenme
önümüzdeki dönemde güçlenerek devam edecek. Sene sonunda enflasyonu, hedeflediğimiz
seviyelere mutlaka indireceğiz.
"TÜRKİYE,
HEDEFLERİNE EMİN ADIMLARLA İLERLEMEKTEDİR"
Bunun piyasadaki ana aktörler tarafından da kabul edilmesi,
ekonomideki yol haritamızın sağlamlığının delilidir. Kredi derecelendirme
kuruluşları da Türk ekonomisiyle ilgili daha objektif değerlendirmeler
yapıyorlar. Moody’s geçen hafta kredi notumuzu iki kademe birden artırması,
bunun en son örneğiydi. Tam 11 yıl sonra gelen bu not artırımı, esasen Türkiye
için çok geç kalmış bir adımdı. Peki bunlar yeterli mi? Elbette değil.
Türkiye’nin ekonomik kapasitesinin bu oranların çok çok üzerinde olduğunu gayet
iyi biliyoruz. Kredi derecelendirme şirketleri adaletli davrandıkça, inşallah
bu notlar da hak ettiğimiz seviyelere çıkacaktır. Burada şunu çok net
vurgulamak isterim: Milletimiz gönlünü ferah tutsun. Türkiye, doğru yoldadır ve
hedeflerine emin adımlarla ilerlemektedir. Daha önce nasıl enflasyonu tek
haneye indirdiysek, inşallah aynısını yine başaracağız. Bunu, AK Parti ve
Cumhur İttifakından başka yapabilecek kimse de yoktur.
"MUHALEFET
HAVANDA SU DÖVMEKTEDİR"
Her gün yeni bir vaatle arz-ı endam eden muhalefet, bize
göre havanda su dövmektedir. Bunlar, aynı riyakarlığa seçim döneminde de
başvurdular. Lütfen 4-5 ay öncesini şöyle bir hatırlayın. Suyu ucuzlatmaktan
bahsediyorlardı; şimdi suya yüzde 400-500 oranında zam yapıyorlar. Liyakatten
bahsediyorlardı; şimdi belediyeleri akraba çiftliğine çeviriyorlar. Ortalıkla
boş gezen ne kadar eş, dost, hısım, tanıdık varsa; eğitimine bakmadan, hepsini
belediyelere üst düzey yönetici olarak atadılar. Otoparkından toplu taşımaya
belediye bünyesinde hangi hizmetler sunuluyorsa, hiç sektirmeden hepsinin
ücretlerinde fahiş artışa gittiler. Emeklilere verdikleri sözleri zaten
hatırlamak bile istemiyorlar. Daha 4 ay öncesinde meydanlarda bol keseden para
dağıtıyorlardı, şimdi emeklilerimizi kapılarına dahi yaklaştırmıyorlar. Seçim
bitti, sandıklar kapandı, verilen sözlerin tamamı rafa kalktı.
CHP’li belediyelerin alamet-i farikası olan “çöp, çamur,
çukur, yolsuzluk, hırsızlık” girdabına vatandaşlarımız tekrar sürüklendi. Vals
ve dans gösterisi düzenlemeyi belediyecilik zannediyorlar. Beceriksizlik, iş
bilmezlik, ideolojik bağnazlık adeta bunların paçalarından akıyor. Buradan
Sayın CHP Genel Başkanına şunu söylemek isterim: Dürüst siyaset verilen
sözlerin arkasında durmayı gerektirir. Tutmadığınız sözlerin mahcubiyetini, daha
büyük vaatlerde bulunarak gizleyemezsiniz. Gücünüz yetiyorsa, belediye
başkanlarınıza söyleyin, “bedava” yapacağız diyerek milletten oy istedikleri,
ancak 3 ayda 3-4 kez zam yaptıkları hizmetlerin fiyatlarını düşürsünler.
“Emeklilere faydanız dokunsun” istiyorsanız, talimat verin, belediyeleriniz
Sosyal Güvenlik Kurumuna olan birikmiş borçlarını ödesinler. Meydanlarda “oy
verene bedava traktör vereceğiz” demek kolaydır; zor olan sözünün eri olmaktır,
ahdine sadık kalmaktır.
"GAYRETLERİMİZE
VE SAMİMİYETİMİZE HALKIMIZ ŞAHİTTİR"
Biz, siyasette hiçbir zaman böyle ucuz yollara meyletmedik.
Sırf seçim kazanmak uğruna tutamayacağımız sözler vermedik. Meydanlarda ne
söylediysek, neyi taahhüt ettiysek, milletten yetki alınca bunları yerine
getirmeye çalıştık. Sandıkta verilen görevin hakkını, sahada ter dökerek;
koşarak, koşturarak ödemeye gayret gösterdik. Gerçekten yapmak isteyip de
irademizi aşan sebeplerden dolayı yapamadığımız hususlar elbette olmuştur. Ama
gayretlerimize ve samimiyetimize halkımız şahittir. Hiçbir ayrım yapmadan 85
milyonun tamamının huzuru, refahı, esenliği için verdiğimiz çetin mücadeleye
milletimizin hepsi şahittir. Şunu tüm kalbimle söylemek istiyorum: Benim
çiftçim, üreticim, sanayicim, işçim şüphesiz en iyisine layıktır. Bilhassa
ömrünün en güzel yıllarını; ailesine, ülkesine, milletine hizmet etmek için
harcayan emeklilerimizin hakkını ödeyemeyiz.
Hayatlarının ikinci baharında emeklilerimizin yanında yer
almayı asli görevimiz olarak görüyoruz. Son 21 yılda emeklilerimizin hayat
kalitesini yükseltecek birçok adım attık. Bizden önce emekli maaşları gerçekten
insani standartların çok altındaydı. Kasım 2002’de nasıl bir ücret tablosuyla
karşı karşıya olduğumuzu burada sizlerle paylaşmak istiyorum. Ülkeyi yönetme
sorumluluğunu üstlendiğimizde en düşük emekli aylığı 66 lira, yani 43 dolardı.
Yine bu dönemde asgari ücret 184 lira olarak uygulanıyor, bu rakam da 122
dolara tekabül ediyordu. Emeklilerimizin önemli bir kısmı asgari ücretin 3’de
biri civarında aylık almaktaydı. Bu dengesizliği giderecek pek çok düzenlemeyi
hayata geçirdik. En düşük emekli aylığını, geçtiğimiz hafta yapılan artışla 12
bin 500 liraya, yani 380 dolara yükselttik. Son 2 yılda en düşük emekli
aylığını yüzde 257 oranında artırmış olduk. Bu yıl ocak ayında bütçe imkanlarımızı
zorlayarak tüm emekli aylıklarını yüzde 49,3 oranında artırmıştık.
"DEPREMİN
FATURASI AZALDIKÇA, ORTAYA ÇIKAN İLAVE KAYNAĞI HALKIMIZIN EMRİNE
SUNACAĞIZ"
Temmuzda da SSK ve BAĞ-KUR emeklilerinin aylıklarına yüzde
24,7; emekli sandığı emeklilerimizin aylıklarına yüzde 19,3 oranında zam
yaptık. Dolayısıyla 2024 yılında emekli maaşlarında yüzde 78 ilâ 86 oranında
artışa gitmiş durumdayız. Yaptığımız bu artış, enflasyon beklentisinin oldukça
üzerindedir. Yine geride bıraktığımız dönemde emeklilerimize tek seferlik 5’er
bin lira ödeme yaparak, onlara destek olduk. Bunun yanı sıra, emeklilerimize
bayram ikramiyesi ödemesini biz başlattık. 2018 yılında bin lira olarak
başlayan bu ödemeleri, son iki bayramdır 3 bin lira olarak gerçekleştiriyoruz.
Emeklilerimize sunduğumuz bir diğer imkân banka promosyonudur. Son olarak kamu
bankalarımızın öncülüğünde emeklilerimize ödenen promosyon tutarlarının
yükseltilmesini temin ettik. Maaş düzeylerine göre emeklilerimiz 8 ile 12 bin
lira arasında promosyon alıyor. Hatta özel bankalarda bu tutar 18 bin liraya
kadar yükseliyor. Tüm bunlarla birlikte Çalışma Bakanlığımız, “emekliler yılı”
kapsamında bu sene emeklilerimize farklı alanlarda pek çok imkân sağlıyor.
İnşallah çok daha fazlasını yapacağız. Depremin toplam 104 milyar doları bulan
faturası azaldıkça, ekonomide uyguladığımız politikalar daha fazla sonuç
verdikçe inşallah ortaya çıkan ilave kaynağı, başta emeklilerimiz olmak üzere
halkımızın emrine sunacağız.
"AMACIMIZ;
İNSANLARIMIZIN REFAHINI KALICI OLARAK ARTIRMAKTIR"
Emekli kardeşlerimizin şunu bilmesini arzu ediyorum:
Gösterdiğimiz tüm bu çabalara rağmen, Cumhurbaşkanınız olarak yaşadığınız
sıkıntıların tamamının farkındayım. Serzenişlerinizi duyuyorum. Sorunlarınızı
çözmek için tüm imkanlarımızı seferber ediyoruz. Bizim popülizmle işimiz yok.
Bizim hayal tüccarlığıyla da işimiz yok. Biz meydanlarda söz verip sonra
unutanlardan değiliz; verdiği sözün her zaman dimdik arkasında duranlardanız.
Bizden öncekilerin yaptığı yanlışları tekrarlamamakta da kararlıyız. Bu ülke,
yakın geçmişte kendi çıkarı için ülkeyi popülizm bataklığına sürükleyen
siyasetçilerden çok çekti. Bu ülke, meydanlarda vaat yarıştıranlardan, sırf
seçim kazanmak için vatandaşın umutlarıyla oynayanlardan çok çekti. Böyle bir
hataya yeniden düşme lüksümüz yoktur. Amacımız; ekonomimizi, enflasyonu
körükleyecek bir kısırdöngüye sokmadan insanlarımızın refahını kalıcı olarak
artırmaktır. El ele, gönül gönüle vererek bunu başaracağımıza yürekten
inanıyorum. Siz dava arkadaşlarımdan da bu hususları, vatandaşlarımıza anlatmanızı
özellikle rica ediyorum.
14 Mayıs 2023 seçimlerinin hemen ardından Meclis grubumuz
teşekkül etti ve 14 aydır yoğun bir tempo içinde çalışıyorsunuz. Bu 14 aylık
süre zarfında milletimizin ihtiyaç duyduğu, ülkemizin sorunlarına çözüm olacak
çok sayıda yasayı çıkardınız. Öncelikle tek tek hepinizi çabalarınızdan,
özverili ve gayretli çalışmalarınızdan dolayı kutluyor, tebrik ediyor, sizlere
milletim adına kalpten teşekkür ediyorum. Parlamentonun gündeminde olan bazı
kanun tekliflerini de görüştükten sonra, inşallah Meclis çalışmalarımız kısa
süreli bir tatile girecek. Tabii tatile giren sadece Meclis çalışmaları olacak;
Meclis dışı çalışmalarımız, sahadaki gayretlerimiz inşallah hız kesmeden devam
edecek.
3 Kasım 2002’de yapılan genel seçimlerle Türkiye Büyük
Millet Meclisi; 22’inci dönem faaliyetlerine başlamıştı. 22’inci dönemden
28’inci döneme kadar, 7 dönem boyunca, AK Parti birinci parti olarak, Meclis’i
sevk ve idare eden kuvvet oldu. Gerek Hükümetlerimizle gerekse Meclis’teki
gruplarımızla, insanüstü bir gayret gösterdik, her anımızı, her dakikamızı
milletimize adayarak yoğun şekilde mücadele ettik. Geride bıraktığımız 22
yılda, hükümetteki icraatlarımız kadar Meclis çalışmaları itibariyle de
rekorlar kırdık. Milletimiz bizi Meclis’e çalışmaya gönderdi, ter dökmemiz için
seçti, ülkemiz için mücadele görevi verdi ve biz de milletimize mahcup olmamak
için, emaneti hakkıyla taşımanın gayreti içinde olduk. AK Parti Hükümetlerinin
de, AK Parti’nin Meclis Gruplarının da en temel vasfı, milletle doğrudan iletişim
kurmasıdır. Bizim aracılara ihtiyacımız yok. Bizim vasıtalara ihtiyacımız yok.
Biz; çarşıda, pazarda, dolmuşta, otobüste, sokakta, caddede, vatandaşımızın
evinde, işyerinde, onunla doğrudan irtibat kurar, doğrudan iletişim kurar;
derdini, sorununu dinler; gelir burada o derde çare bulmanın, o sorunu çözmenin
mücadelesini veririz.
“BİZ, SADECE
MİLLETİMİZE BAKAR ADIMIMIZI DA ONA GÖRE ATARIZ”
AK Parti’yi kuran, aziz milletimizdir. AK Parti’yi 22 yıl
boyunca birinci parti yapan ve bugünlere taşıyan da, milletle ruberu kurduğu
irtibattır, iletişimdir. Bugüne kadar milletimizin hiçbir derdine bigâne
kalmadık. Hiçbir soruna kulağımızı tıkamadık. Görmezden gelenlerden asla
olmadık. Milletimizin sevincine olduğu gibi hüznüne, acısına da ortak olduk,
derdini paylaştık; milletimizle daima iç içe, yan yana yaşadık. Başkalarının ne
dediği, ne düşündüğü mühim değil; millet ne diyor, millet ne düşünüyor, millet
ne söylüyor, biz ona dikkat kesildik. Efendim, muhalefet ne der? Bize ne
muhalefetten. Efendim, medyada ne yazarlar, ne söylerler? Bize ne medyadan?
Efendim seçkinler rahatsız oluyorlarmış, tuzu kurular gürültü yapıyorlarmış,
sesi çok çıkan cazgırlar ortalığı velveleye veriyorlarmış. Bunların hiçbirine
bakmayız, hiçbirine aldırmayız. Biz, sadece milletimize bakar, milletimizin
ortak hissiyatına bakar, ortak beklentilerine bakar, adımımızı da ona göre
atarız.
"SOKAK KÖPEĞİ
POPÜLASYONUYLA KARŞI KARŞIYAYIZ"
Bugün bazı şeyleri açık açık konuşmamız gerekiyor: Birileri
ısrarla görmezden gelse de, Türkiye’de bir başıboş köpek sorunu var. Daha önce
de ifade ettim: Dünyanın hiçbir medeni ülkesinde, modern şehrinde
göremeyeceğiniz, bir sokak köpeği popülasyonuyla karşı karşıyayız. Maalesef bu
sayı, her yıl asimetrik bir şekilde katlanarak artıyor. Üstelik bu başıboş
köpekler; çocuklara, yetişkinlere, yaşlılara, başka hayvanlara, koyun
sürülerine, keçilere saldırıyorlar. Trafik kazalarına sebep oluyor; en değerli
varlıklarımız olan çocuklarımızı parçalamak suretiyle bizden kopartıyorlar.
Artan kuduz vakalarını, yabancı ülkelerin Türkiye’ye gelen vatandaşlarına
yaptığı uyarıları burada saymıyorum bile. Müdahale edilmedikçe sorun daha da
büyüyor; kötüleşiyor, mesele tam anlamıyla çığırından çıkıyor. Milletimiz
bizden bu sorunu çözmemizi istiyor. Halkımız, sokakların güvenli hale gelmesini
istiyor.
"TİMSAHIN
GÖZYAŞLARI MERHAMETTEN DEĞİLDİR"
Çocuklarımız, gönül rahatlığıyla okula gitmek, parkta
oynamak istiyor. Vatandaşımız, hem şiddetin, hem sağlımıza yönelik tehdidin,
hem de istismarın sona ermesini arzuluyor. Bizim bu isteklere, bu arzulara,
ülkemizin dört bir yanından yükselen feryatlara sessiz, tepkisiz, bigâne
kalmamız düşünülemez. Daha önce de ifade ettim: Hayvanlar konusunda kimse bize
merhamet dersi vermeye kalkışmasın. Hele hele, bölücü terör örgütünün beşikteki
bebeği katletmesine, canlı bombaların şehirlerimizde masum sivilleri aramızdan
almasına, Gazze’de, şu anda sayısı 16 bini bulan masum çocuğun, sayısı 40 bini
geçen masum insanın katledilmesine ses çıkarmayanlar, kalkıp da bize
merhametten bahsetmesin. Dağdaki eli kanlı katil sürülerine methiyeler
düzenler, kimse kusura bakmasın ama, bize vicdan ve merhamet nutku çekemez.
Timsahın gözyaşları merhametten değildir.
Komisyon çalışmaları sırasında, köpek yüzünden hayatını
kaybetmiş 10 yaşındaki kızının acısını yüreğinde taşıyan annenin, 10 yaşındaki
oğlu parçalanmış babanın üzerine yürüyen bir karakter fukarasının diline en son
alacağı kelime merhamettir. Değil insana, değil masum çocuklara, herhangi bir
canlıya karşı, yüreğinde zerre miskal merhamet olan biri, kalkıp da o
densizliği yapmaz. Ciğerparesini kaybetmiş yüreği yaralı bir anneyle empati
kuramayan, başka canlılarla nasıl kursun? Eşrefi mahlukat olan insana sevgi
göstermeyen, başka canlılara nasıl sevgi beslesin? İnsan sevmiyorlar ki, bir
köpeği nasıl sevecekler?
“KİMSE GAZİ MECLİS’İN
ŞANINA VE KONUMUNA GÖLGE DÜŞÜREMEZ”
Ayrıca birileri kalkıp geliyor, daha doğrusu buraya,
Meclis’e taşınıyor, Meclis koridorlarını işgal ediyor; utanmadan sıkılmadan
Meclis çatısı altında milletvekillerine katil diye bağırabiliyor. Milletvekili,
milletin temsilcisidir. Milletvekili, sadece kendisini seçenlerin değil, tüm
Türkiye’nin, 85 milyonun tamamının vekilidir. Milletvekiline, hem de Yüce
Meclis çatısı altında katil diye bağıran da, onu oraya getirip o cesareti veren
de, bütün millete karşı saygısızlık yapmıştır, edepsizlik yapmıştır. Biz, bu
densizliğe, bu edepsizliğe, bu şımarıklığa pabuç bırakacak, boyun eğecek bir
grup değiliz. Biz, üç-beş marjinal karakterin çığırtkanlık yaparak, bağırarak,
çağırarak Meclisi çalışamaz hale getirmesine eyvallah etmeyiz. Burası, Gazi bir
Meclis’tir, milletin meclisidir, milli iradenin tecelligahıdır. Kimse Gazi
Meclis’in şanına ve konumuna gölge düşüremez.
“HAYVANSEVERLERDEN
SAHİPLENME KAMPANYAMIZA GÜÇLÜ DESTEK BEKLİYORUZ”
Meclis Başkanımız, Meclis İdare Amirlerimiz, böyle bir
edepsizliğin tekrar yaşanmaması için gerekli tedbirleri almalıdır. Utanç verici
tüm sahnelere rağmen yasa teklifi dün komisyonda kabul edildi. Sadece insanları
değil, sokak hayvanlarını da yaşatmayı amaçlayan kanun teklifimize “evet” diyen
tüm milletvekillerini tebrik ediyorum. Bu meseleyi, Meclis tatile girmeden önce
inşallah Genel Kurul’un da takdirine sunacak; orada da taşkınlıklara prim
vermeden, inanıyorum ki Cumhur İttifakı olarak, teklifi yasalaştırarak
sokaklarımızı güvenli hale getireceğiz. Bu konuda tüm gurubumuzdan, milletin
vekili olarak bu yüce çatı altında bulunan her bir arkadaşımdan kararlı bir
duruş bekliyorum. Tabii teklifin yasalaşması sadece bir başlangıçtır. Bundan
sonra esas önemli olan sahiplenme kampanyasıdır. Son bir haftadır ortalığı
ayağa kaldıran sanatçılar, dernekler, medya mensupları başta olmak üzere tüm
hayvanseverlerden “başıboş köpekleri sahiplenme kampanyamıza” güçlü destek
bekliyoruz. Burada sergilenen yüksek hassasiyetin çok daha fazlasını,
sahiplenme sürecinde de göreceğimize inanıyorum.
Biraz önce de ifade ettim: Meclis çalışmalarına ara veriyor
olmamız, tatile çıktığımız anlamına gelmiyor. Yoğun Meclis çalışmaları
nedeniyle seçim bölgelerinizde yeterince mesai sarf edemediniz. Şimdi seçim
bölgelerimize gidecek, orada milletimizle buluşacağız. Teşkilatımızla, belediye
başkanlarımızla birlikte, halkımızı ziyaret edecek, kucaklaşacak, onları
dinleyeceğiz. Şehirlerimizdeki projeleri takip edecek, aksayan, geciken hususlar
varsa bakanlarımızla irtibata geçerek çözülmesini sağlayacağız. Bizim
lügatimizde rehavet olmaz, bizde dur-durak olmaz. Sanki yarın seçim varmış gibi
sahada koşturmayı sürdüreceğiz. Sizlere Meclis’teki kalan çalışmalarınızda
başarılar diliyorum. Kabine olarak inşallah biz de hizmetlerimize ara vermeden,
ülkemiz ve milletimiz için koşturmaya devam edeceğiz. Türkiye’yi büyütmek,
ülkemizi hedeflerine bir adım daha yaklaştırmak için mücadelemizi sabırla
sürdüreceğiz. Rabbim yar ve yardımcımız olsun diyorum.
Sözlerimi tamamlamadan önce 2024 Paris Olimpiyat Oyunlarında
yarışmak üzere dün Fransa’ya uğurladığımız sporcularımıza Mevla’dan başarılar
diliyorum. Kendilerinden, milletçe göğsümüzü kabartacak müjdeli haberler
bekliyoruz. Bu düşüncelerle her birinize 28’inci dönem, birinci yasama yılında
gösterdiğiniz üstün gayretler dolayısıyla tekrar tebriklerimi iletiyorum.
Şehirlerinize benim selamımı iletmenizi sizlerden rica ediyorum. Dönüşte
yeniden görüşmek, yeniden kucaklaşmak umuduyla her birinizi Allah’a emanet
ediyorum.