Cumhurbaşkanı Erdoğan: İsrail artık bebek katili
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İslam İşbirliği Teşkilatı ve Arap Ligi Ortak Zirvesi kapsamında Suudi Arabistan’a gitmişti. Burada ikili temaslarda bulunan Erdoğan, yurda dönüşte uçakta gazetecilere açıklamalarda bulundu. Erdoğan, “İsrail, son Gazze saldırılarıyla uluslararası kamuoyunun desteğini yitirmiştir. Ülke yönetimleri emperyalist çıkarları doğrultusunda İsrail yönetimiyle kucaklaşma yarışına girse de toplumların nezdinde İsrail artık bebek katili bir ülkedir” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, dün "İslam
İşbirliği Teşkilatı (İİT) ve Arap Ligi Olağanüstü Ortak Zirvesi" için
Suudi Arabistan'ın başkenti Riyad'a gitti.
Günübirlik ziyaret gerçekleştiren Cumhurbaşkanı Erdoğan,
uçakta gazetecilere açıklamalarda bulundu.
"BATI ÜLKELERİ,
YAŞANAN TÜM VAHŞETİ SADECE TRİBÜNDEN SEYREDİYOR"
Erdoğan, İsrail'in Filistin'e yönelik saldırılarının ele
alındığı zirveyle ilgili şunları söyledi:
"Bildiğiniz üzere on yıllardır işgal ve baskı altında
var olma mücadelesi veren Filistin’de tam 36 gündür tarifi imkansız bir zulüm
yaşanıyor. Gazze’de masum siviller, ayrım göz etmeyen ağır bombardıman altında
hayatlarını kaybediyor, kendi topraklarında ayrıca göçe zorlanıyor. İsrail,
hastaneleri, okulları, ibadethaneleri, cami, kilise ayırt ekmeksizin hatta
hasta, ölü taşıyan ambulanslara varıncaya kadar, mülteci kamplarını hedef almak
suretiyle bütün dünyanın gözleri önünde savaş suçu işliyor. Batı ülkeleri,
yaşanan tüm vahşeti sadece tribünden seyrediyor. Bütün bunlar karşısında vicdan
sahibi olanların, sessiz kalması mümkün değil. Bu anlayışla ilk günden beri
Gazze’deki katliamı dünyaya duyurma, Filistin davasının sesi olma gayretinde
oldum. Bunları gerek ziyaretler vasıtasıyla gerek telefon diplomasisiyle
yürütme gayreti içindeyim. Bunu yaparken sivilleri hedef alan saldırıları
hiçbir şekilde tasvip etmediğimizi ve bütün bunları gerek yazılı gerek görsel
medya çalışmalarıyla da ifade ettik. 7 Ekim’den bu yana diplomasi ve diyalog
kulvarlarını kullanarak insani ateşkesin tesisi için yoğun çaba sarf ettik.
Temaslarımızda, ateşkes sağlanmasının, çatışmaların sona erdirilmesinin ve
insani yardımların Gazze’ye kesintisiz şekilde ulaştırılmasının önemine vurgu
yaptım."
"İSLAM
DÜNYASININ TEK VÜCUT, TEK SES OLMASI ŞARTTIR"
27 Ekim'de Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda ateşkes ve
engelsiz insani yardım çağrısı yapan kararın kabul edilmesinin umut verici
olduğunu belirten Erdoğan şu ifadeleri kullandı:
"Şimdiye kadar 10 uçak dolusu, yaklaşık 230 ton insani
yardım malzemesini, Gazze’ye ulaştırılmak üzere Mısır’a gönderdik. Sahra
hastaneleri, tıbbi ve diğer yardım malzemeleriyle dolu 50 konteyner taşıyan
büyük bir gemimiz dün sabah Mısır’a hareket etti ve büyük ihtimalle de yarın
sabah bunlar El Ariş’e ulaşmış olacak. Gemimizin El Ariş Limanı'na ulaşması şu
anda bütün gayretlerimizin neticesiyle 660 ton, malzeme yüklü. Uluslararası
toplumun yaşanan katliamlar karşısında artık icraat üretmesi gerekiyor. Ancak
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin bir kez daha işlevsiz kaldığını
görüyoruz. 27 Ekim'de Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda ateşkes ve engelsiz
insani yardım çağrısı yapan kararın, 121 üye ülkenin “evet” oyuyla kabul
edilmesi umut vericidir. Uluslararası camianın geniş çoğunluğunun yaklaşımını
yansıtan bu kararı önemli buluyorum, değerli buluyorum. Kararın hayata
geçirilmesi sürecinde, İslam dünyasının tek vücut, tek ses olması şarttır.
Bugünkü zirvemizde buna dikkat çektim."
"GARANTÖR
SIFATIYLA SORUMLULUK ALMAYA HAZIRIZ"
Daha fazla kanın akmaması için Türkiye olarak üzerlerine
düşeni yapmayı sürdüreceklerini vurgulayan Erdoğan şöyle konuştu:
"Kuruluş nedeni Filistin davası olan İslam İşbirliği
Teşkilatı'na büyük sorumluluklar düştüğünün de altını çizdim. Gerek zirve toplantısında
gerek mevkidaşlarımla yaptığım ikili görüşmelerde, Filistin meselesi çözülmeden
normalleşme adımlarının akim kalacağını ifade ettim. Bölgemiz ancak 1967
sınırları temelinde, başkenti Doğu Kudüs olan, coğrafi bütünlüğe sahip,
bağımsız ve egemen Filistin devletinin vücut bulmasıyla kalıcı barışa
kavuşabilir. Bu konuda herkesin elini taşın altına koyması gerektiğine işaret
ettim. Gerek Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'la yaptığım
görüşmede ki düşüncelerimiz mutabık, gerek Endonezya Cumhurbaşkanı Joko Widodo
ile yaptığım görüşmede bunları ele aldık gerekse Mısır Devlet Başkanı Sayın
Sisi'yle yaptığım görüşmede yine bunları görüştük. Tabii Mısır Devlet
Başkanı'nın özellikle Refah Kapısı’nı bütün olumsuzluklara rağmen işletmesi,
burayı devreye sokması çok büyük önem arz ediyor. Bu konuda da şu ana kadar
yaptığı gayretler takdire şayandır. Kendileriyle de irtibatlarımızı gerek
dışişleri bakanlarımız gerek istihbarat başkanımız, onlar sürdürüyorlar ve biz
de sürekli irtibat halinde kalacağımızın teyidini yaptık. Türkiye olarak
varılacak bir çözümün uygulanması aşamasında, garantör sıfatıyla sorumluluk
almaya hazır olduğumuzu tekrar dile getirdik. İslam İşbirliği Teşkilatı'ndaki
dostlarımızla koordinasyon halinde, daha fazla kanın akmaması için üzerimize
düşeni yapmaya devam edeceğiz. Türkiye olarak bu sürecin takipçisi
olacağız."
Erdoğan açıklamasının ardından gazetecilerin sorularını
yanıtladı.
"İŞGALCİ
YERLEŞİMCİLERİN TERÖRİST OLARAK İLAN EDİLMESİ ÇOK ÇOK ÖNEMLİ"
Erdoğan, "Türkiye'nin İslam İşbirliği Teşkilatı'nın
sonuç bildirisinin ortaya çıkmasındaki tavrı ne oldu? Diğer ülkeler, bu
bildirideki bütün maddelere rahatlıkla ikna oldular mı? Yoksa bir ikna süreci
yaşandı mı? Nasıl bir süreç, bu bildirinin ortaya çıkmasını sağladı?" sorusuna
şu yanıtı verdi:
"Öncelikle bizler Riyad’a, Filistin'de yaşanan katliama
karşı ortak ses verip, ortak çözümler üretmek için geldik. Bir gün önce de
Dışişleri Bakanım Hakan Fidan buradaydı ve İslam İşbirliği Teşkilatı ve Arap
Birliği’nin Dışişleri Bakanları ile orada bir toplantı yaptılar. Bu
toplantılarda, sonuç bildirgesinin bütün çerçevesini çizdiler. Evet, İslam
İşbirliği Teşkilatı’nın geleneğinde genelde kınamak vardır. Devletler, çeşitli
nedenlerle çok fazla aksiyona girmezler. Ama geçen Olağanüstü İcra Komitesi
Toplantısı’ndan itibaren bizim kafamız ne yapılması gerektiği konusunda netti
ve son gelişmelerin detaylı bir biçimde sonuç bildirgesine eklenmesini talep
ettik ve kabul ettirdik.
Ülkelerin sonuç bildirgesi için hazırlıkları vardı.
Yaptığımız toplantılarda herkes bu metinlerini tekrar gözden geçirdi. Hemen
hemen icra ile ilgili bütün teklifler bizden geldi. Böylelikle zirveye gitmeden
önce planladığımız konuların hepsinin nihai metne konulması sağlandı. Gerçekten
çok fazla eylem noktası içeren, bugüne kadar hiç söylenmemiş, yerleşimcileri
terörist olarak tanımlayan, hatta jeostrateji üreten bir metin var burada. İlk
defa İsrail'in nükleer silahlarından hareketle bölgede “Nükleer Silahlardan
Arındırılma Konferansı”nı teklif ediyoruz. Yani olayın hem taktik kısmı var hem
stratejik kısmı var. İkisi iyi bağlandı birbirine. Özellikle yardım nasıl
götürülecek konusunda daha da ileriye gidildi, “ablukayı kırma” diye bir ifade
konuldu mesela. Diplomatik tanımlamanın önüne çok giderek eyleme yönelik bir tanımlanma
getirildi. Üye ülkeler ilk önce bize, “Ya bunların bir kısmı yapılmazsa niye
yazıyoruz biz” dediler. Biz de hep şunu söyledik, “Ortaya söylemin çıkması
lazım ki arkasından eylem gelsin. Bir şey yapmak isteyen bir ülke olursa, bu
metnin referans noktası olması lazım. Daha da önemlisi, Batı şunu görsün,
Filistin’den dolayı onlarla bizim aramızdaki mesafe giderek açılıyor ve bu da
onun göstergesi. Bu argümanlar üzerine bu ağır maddeleri kabul ettiler.
Hep söylerim, İranlıların bir atasözü vardır “Oturdular,
konuştular, dağıldılar” diye. Şimdi bu bildiri, yani oturulup, konuşulup,
dağılınan bir zeminde oluşan bir bir bildiri olmadı. Tam aksine, eyleme
geçirilmesi gereken başlıklar var. Hele hele o işgalci yerleşimcilerle ilgili,
onları terörist olarak ilan etmek ki, o çok çok önemli. Bir de tabii o ablukayı
kırma, yarma hareketi burada büyük bir önem arz ediyor. Nükleer silahlardan
arındırma meselesi de çok çok önemli ve bu orada gerek İsrail gerekse İsrail'in
arkasında olanları da bir yerde deşifre ediyor. Mesela, Macron şu anda değişik
açıklamalar yapmaya başladı. Ama sen baştan hemen gittin, ziyaret ettin ve her
türlü desteği verecek havasında gözüktün. Ama bu defa buralardaki ölümlerin,
katliamın boyutunun çok çok ileri olduğunu söylemek suretiyle, ona karşı o da
bir eylem politikası geliştirmenin havasına girdi. Şimdi burada özellikle gerek
İslam İşbirliği Teşkilatı ile Arap Ligi’nin bir araya gelerek bu adımı atmış
olması büyük önem arz ediyor çünkü iki teşkilatın tarihinde ilk kez böyle bir
toplantı gerçekleşti."
ERDOĞAN 17 KASIM'DA
ALMANYA'YA, 21 KASIM'DA DA CEZAYİR'E GİDECEK
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Türkiye'nin bundan sonra barışı
sağlamaya yönelik Türkiye'nin yol haritası ne olacak?" sorusunu da şöyle
yanıtladı:
"Şu anda Birleşmiş Milletlerde yapılan oylamada
Filistin’in yanında duran 121 ülke bizim için önemli. Burada 40 ülkenin malum
çekimser oyu, 14 de karşı oy var. Karşı olanların başını da ABD çekiyor. Fakat
biz “Bu 121 ülkeye acaba 40 çekimser ülkeden ne kadar daha ilave edebiliriz?” meselesine
odaklandık. Onlarla bir telefon diplomasisi veyahut da görüşme söz konusu
olabilir. Örneğin, şimdi biz bu akşam Endonezya'yla görüştük ama Endonezya'yla
ilgili zaten sıkıntı yok. Örneğin çekimser ülkeler arasında Macaristan
bulunuyor. Onlarla görüşsek, olumsuz davranmasına rağmen, acaba yanımıza
çekebilir miyiz? Ayrıca çekimser olanlardan yanımıza çekebilecek olduklarımız
var mı yok mu? Bunun arayışı içindeyiz, şöyle bir gözden geçirelim istiyorum.
Bu telefon diplomasisine de Riyad zirvesinden sonra başlayalım istiyorum. Yoğun
bir şekilde inşallah buna da başlayacağız. Ayrıca ayın 28'inde de İran
Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi bize geliyor. Yani bunları sağlayabilirsek, bunlar
da tabii çok daha farklı bir ses inşallah çıkaracaktır. Türk Devletleri’nde zaten
fire yok, orada sıkıntı olmadı. Rusya-Ukrayna meselesinde Ukrayna’nın yanında
duran bugün çekimser olanlarla konuşup “Bak siz orada Ukrayna'nın yanında yer
aldınız, şimdi Filistin’de de binlerce insan öldürülüyor, burada da siz sessiz
kalamazsınız. Biz ne Ukrayna ne Rusya’da ayrım yapmadık ve tahıl naklini tüm
Afrika'ya, Avrupa'ya biz sağladık. Şimdi sesinizi çıkarın” deme imkanımız
olacağını düşünüyorum. Ve tabii bu adımları attığımızda Afrika ülkelerinden
ciddi bir fire vereceğimizi zannetmiyorum. Çünkü Afrika ülkelerinin bize bakışı
çok daha iyi. Kaldı ki Mısır'la ilişkileri gayet iyi. Burada inanıyorum ki
Katar'ın devreye girmesi de Afrika ülkelerinin bu sürece destek vermesini ciddi
manada sağlayacaktır.
15 Kasım'da, eşimin, lider eşleri ile toplantısı var. Kaç
lider eşi gelecek bilemiyorum. Şu anda görüşmeler devam ediyor. Bundan sonra 17
Kasım'da bizim bir Almanya ziyaretimiz var. Bu Almanya ziyaretimizde de tabii
Batı'ya yönelik bazı mesajlarımız olacak. Veyahut da Batı’nın en güçlü ülkesi
Avrupa'nın Almanya olması hasebiyle de tabii oradan Avrupa'ya bir ses olur. Ama
21 Kasım'da da inşallah bizim bir Cezayir ziyaretimiz olacak. Cezayir
ziyaretini çok önemsiyorum. Çünkü bu ülkeler arasında gerçekten Cezayir,
duruşunu her zaman net ortaya koyabilen bir ülke. Afrika'da tesir alanı geniş
bir ülke. Onun için Sayın Tebbun’la da bu görüşmeyi çok çok önemsiyorum.
İnşallah bu takvimi de başarılı bir şekilde sürdüreceğiz."
"HAMAS TERÖR
ÖRGÜTÜ DEĞİLDİR, TOPRAKLARINI KORUMA MÜCADELESİ VEREN İNSANLARDIR"
Erdoğan, Avrupa Birliği Komisyonu 2023 Raporu'nu da şu
sözlerle değerlendirdi:
"Her meselede malum Avrupa Birliği’nin, bir defa
Türkiye’ye bakışı ne yazık ki ters. Burada da yine o tersliği görüyoruz. Biz
Avrupa Birliği’nin bu tuzağına kesinlikle Türkiye olarak düşmeyiz, düşemeyiz.
Avrupa Birliği, İsrail’in katliamında insanlık onurunu acaba görebildi mi, buna
saygısı oldu mu? Bunları bizim tersten Avrupa Birliği’ne sormamız lazım. Ben
Avrupa Birliği üyesi ülkelerden maalesef şu ana kadar bir tavır ortaya
koyabilen göremedim. Yeni yeni şimdi çıkmaya başladılar. İşte Macron’un yaptığı
son açıklamalar gibi. Ama Almanya Cumhurbaşkanı ve Başbakanı her ikisi de acaba
ne gibi bir tavır içindeler? Bunu Almanya ziyaretinde çok daha net göreceğiz.
Ama şu ana kadar onlarda da bir netlik henüz yok. Avrupa'ya göre uluslararası
hukuku kimin ayaklar altına aldığı çok önemli. Şu an itibarıyla Avrupa
Birliği'ndeki yaklaşım tarzı, ne yazık ki bizim yaklaşım tarzıyla örtüşmüyor.
Fakat Almanya ziyareti birçok şeyleri deşifre edecek diye düşünüyorum.
Hamas’la ilgili Avrupa Birliği, aynen İsrail gibi düşünüyor.
Ama biz onlar gibi düşünmedik, düşünmüyoruz, düşünemeyiz. Çünkü ben Hamas’a
Filistin’deki seçimlerin galibi bir siyasi parti olarak bakıyorum. Onların
bakışıyla aynen bakmıyorum. Şimdi oradaki seçimi kazanan bir Hamas var, o zaman
bir siyasi parti, öyle bakılıyor. Şimdi ise bizi öyle bir yere getirmek
istiyorlar ki “Hamas bir terör örgütüdür” diyelim istiyorlar. Hayır arkadaş
terör örgütü değildir. Tam aksine topraklarını koruma mücadelesi veren, müdafaa
eden, vatanları için savaşan insanlardır. Aramızdaki bakış açısı bu kadar
farklı.
Şunu söyleyeyim, dün de söyledim. Malum Charlie Hebdo olayı.
Orada ne oldu, bütün dünya liderleri, cumhurbaşkanları, başbakanları Paris’te
yürüdüler. İçinde Müslüman ülkelerin liderleri de vardı. Bugün Gazze’de çocuk,
kadın, yaşlı hepsini bir araya getirdiğinizde 13 bin’e ulaştı şu anda ölenlerin
sayısı. Böyle bir tablo ortada. Ama şu anda dünya liderleri özellikle
Filistin’deki bu olaylarda hiç sesini çıkarıyor mu? Kalkıp da İsrail’e
yükleniyorlar mı? Hayır. Niye? Arkadaşlar şunu artık tespit etmemiz lazım.
Burada akan kan, ölenler, şehitler, bunlar Müslüman. Ama orada ölenler,
Fransızdı veya başkalarıydı ama her şeyden önce orada da ölenler insandı. Yani
onu da biz değerlendirirken, insan olması açısından bakarak değerlendirdik.
Fakat burada dünya liderleri niye olaya “bu kadar insan öldü” diye bakmıyorlar?
Bunların içerisinde yavrucuklar, çocuklar var. Bakıyorsun, beyaz kefene sarmış
baba, anne almış kucağına bir taraftan öpüyor, bir taraftan çocuğunu mezara
götürüyor. Sıra sıra dizmişler. Anneleri gördük, çocuğunun cesedini koklayarak,
öperek onu mezara götürmeye gayret edenleri gördük. Ya bunlar sizin vicdanınızı
sızlatmıyor mu? Bunlardan size bir nasip yok mu? Yok. Çünkü bunlar nasipsiz.
Onun için de burada büyük bir trajediyi, büyük bir dramı yaşıyoruz. Bu dram, bu
trajedi karşısında sessiz kalmak, eli kolu bağlı kalmak mümkün değil. Çok
çalışacağız, gayret edeceğiz ve belki bu olay daha başka gelişmelere vesile
olabilir. Bu akşam arkadaşlara, Sisi ile yaptığım görüşmeden sonra dedim, şimdi
herhalde bir başka kapı açılacak bize. Mısır ziyareti ve bu adımla beraber
bölgede neler yapabiliriz? Bunları inşallah yerinde konuşmak, görüşmek
noktasında bu adımı da inşallah atarız."