Cumhurbaşkanı Erdoğan: Hedefimiz terörsüz bir Türkiye’dir
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Bizim hedefimiz terörsüz bir Türkiye’dir. Bundan taviz vermeyeceğiz, veremeyiz. Hedefimiz tam bağımsız, bir, bütün ve müreffeh Türkiye’dir” ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Tataristan Kazan Ziyareti dönüşünde uçakta gazetecilere önemli açıklamalarda bulundu.
İşte Erdoğan’ın açıklamalarından öne çıkanlar:
Öncelikle dün TUSAŞ’ın Kahramankazan’daki yerleşkesine
yapılan hain terör saldırısında şehit olan 5 kardeşimize Allah’tan rahmet,
yaralılarımıza acil şifalar diliyorum. Türkiye’nin huzuru, güvenliği, savunması
için çalışan TUSAŞ ailesine ve aziz milletimize “geçmiş olsun” diyorum. Alçak
saldırıyı gerçekleştiren, biri kadın 2 terörist ölü olarak ele geçirilmiştir.
Dün geceden itibaren saldırının cevabı kat kat fazlasıyla verilmeye
başlanmıştır. Saldırıya yönelik adli soruşturmanın yanı sıra, istihbarat ve güvenlik
birimlerimiz de kapsamlı çalışma yürütmektedir. Terörle mücadelemizi uhdemizde
bulunan tüm imkanları kullanarak, çok boyutlu bir şekilde sürdürüyoruz,
sürdüreceğiz. Terörün karanlık ve kanlı gölgesinin ülkemizin üzerinden tamamen
çekildiği, aydınlık, huzurlu, güvenli bir Türkiye’yi inşa etme hedefimize
mutlaka ulaşacağız. Savunma sanayiimiz inşallah bunun amiral gemisi olacaktır.
Hainlere inat daha fazla çalışacağız, daha fazla üreteceğiz. Büyüyen, güçlenen,
haksızlık ve hukuksuzluklara cesaretle itiraz eden Türkiye’den rahatsızlık
duyanları, başarılarımızla daha fazla rahatsız edeceğiz.
Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Sayın Vladimir Putin’in
davetine icabetle BRICS Zirvesi’ne katılmak üzere gerçekleştirdiğimiz Kazan
ziyaretimizi tamamladık. Bu sabah yapılan genişletilmiş liderler oturumunda
Ortadoğu’daki İsrail saldırganlığı başta olmak üzere, küresel, siyasi ve
iktisadi meselelere dair tutumumuzu anlattım. Ayrıca ev sahibi Sayın Putin
başta olmak üzere, zirveye katılan liderlerle ikili görüşmeler yapma fırsatım
oldu. Bu çerçevede Venezuela Devlet Başkanı Sayın Maduro, Özbekistan
Cumhurbaşkanı Sayın Mirziyoyev, Vietnam Başbakanı Sayın Pham Minh Chinh, Kongo
Cumhurbaşkanı Sayın Sassou Nguesso ile bir araya geldik. Diğer liderlerle de
ayrıca birebir görüşmelerim oldu. Bu temaslarımda İsrail’in bir an önce
durdurulması için Birleşmiş Milletler başta olmak üzere, farklı platformlarda
yürüttüğümüz çabalara destek istedim. Karşılıklı saygı ve kazan-kazan
formülüyle BRICS’le ilişkilerimizi geliştirme noktasında neler yapılabileceğini
ele aldık. Önemli kısmı bizim gibi G20 üyesi olan BRICS ülkeleri dünya
yüzölçümünün yaklaşık yüzde 30’unu, nüfusunun yüzde 45’ini kapsıyor. Küresel
petrol üretiminin yüzde 40’ı, mal ihracatının yüzde 25’i, ticaretin 5’te 2’si de
yine BRICS ülkeleri tarafından gerçekleştiriliyor. Sadece bu veriler bile BRICS
platformunun ekonomik açıdan önemini göstermektedir. Türkiye de kendi
menfaatleri ekseninde BRICS ile iş birliğini önümüzdeki dönemde de ilerletme
arzusundadır. Bu düşüncelerle ziyaretimizin ve temaslarımızın hayırlara vesile
olmasını diliyor, şimdi de sizleri dinlemek istiyorum.
“TÜRKİYE’NİN HUZUR VE
GÜVENLİĞİNİ HEDEF ALMIŞLARDIR”
SORU: TUSAŞ’a yönelik
hain saldırı ile ilgili son bilgileri merak ediyoruz. Zamanlaması açısından
bakıldığında ne dersiniz? İlk açıklama ve bilgilere göre saldırı terör örgütü
PKK tarafından yapılmış görünüyor. Dolayısıyla TUSAŞ’ın seçilme amacı sizce
nedir? BRICS toplantısı ve üyelik başvurusu nedeniyle dış bağlantılı olma
ihtimali konusunda bir istihbarat var mı? İsrail' in bu saldırının arkasında olduğuna
ilişkin iddialar da gündeme geldi, bir bulgu var mı?
Bu terör saldırısında TUSAŞ gibi güzide bir kuruluşumuzun
seçilmiş olması manidardır. Teröristler sadece bir kuruluşu değil, Türkiye’nin
huzur ve güvenliğini hedef almışlardır. Kahramanlarımız canları pahasına
TUSAŞ’ımızı, yani Türkiye’nin aydınlık geleceğini savunmuşlardır. Maalesef hain
saldırıda şehitler verdik, 5 şehidimiz, bunun yanında çok sayıda yaralımız
bulunuyor. Başımız sağ olsun. Yaralılarımıza Allah’tan acil şifalar diliyorum.
Hem bu gözünü kan bürümüş canilerle mücadele edeceğiz, bu konuda durmak yok,
hem ülkemizi müreffeh geleceğe taşıma azmimizden asla taviz vermeden yolumuza
devam edeceğiz. Nitekim Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanımız İbrahim Kalın dün
akşam bu saldırının sonrasında hemen Ankara’ya döndü ve bütün gelişmeleri
yerinde bizzat takip etti. Bizler de Tataristan’dan bu gelişmeleri takibe devam
ettik. İstanbul’da bulunan Milli Savunma Bakanımız Yaşar Güler, hemen
İstanbul’dan Ankara’ya geçti. Ankara’daki Cumhurbaşkanı Yardımcım Cevdet
Yılmaz, İçişleri Bakanımız Ali Yerlikaya anında hadiseye müdahil oldular. Bütün
güvenlik güçlerimiz anında teröristlere müdahale ederek, çok kısa zamanda
saldırıyı gerçekleştiren kadın teröristi etkisiz hale getirdiler. Terörist
kendi kendini bildiğiniz gibi öldürmüş oldu. Bu terör saldırısının Suriye’den
bir sızma hareketi şeklinde gelişmiş olduğunu özellikle öğrenmiş bulunuyoruz.
Buna yönelik de tüm gece boyunca 40 ayrı noktaya operasyonlar yapıldı. Bu
operasyonlarla da teröristlere çok çok ağır bedeller ödetildiği de ortada.
“BİZİM HEDEFİMİZ
TERÖRSÜZ BİR TÜRKİYE’DİR”
SORU: Türkiye,
terörle mücadelesinde büyük mesafe aldı. Bundan sonra terörle mücadele nasıl
devam edecek? “Terörsüz bir Türkiye inşa edelim” demiştiniz, bu nasıl olacak?
Terörle mücadeleden kesinlikle taviz vermemiz mümkün değil.
Bu, kararlılıkla devam edecek ve terörü kaynağında yok etme politikamızı yine
aynen sürdüreceğiz. Bundan da taviz söz konusu değil. Teröre sebep olan siyasi
ve toplumsal nedenlerden finansal kaynaklara, dış desteklere kadar geniş bir
yelpazede mücadele stratejisi belirledik. Bu stratejiyi çok boyutlu ve daha
kapsamlı bir şekilde devam ettireceğiz. Şunun bilinmesini isterim, teröristler
kukladır, bunlar taşerondur. Bizim hedefimiz terörsüz bir Türkiye’dir. Bundan
taviz vermeyeceğiz, veremeyiz. Hedefimiz tam bağımsız, bir, bütün ve müreffeh
Türkiye’dir. Kesinlikle şu andaki hükümetimizin “laf ola beri gele” şeklinde
bir anlayışı söz konusu değildir. Biz terörü tamamen kaynağında kurutmak üzere
çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bunun kaynağı Suriye mi, Suriye… O zaman oradaki
kaynak neyse biz orada gereğini, dün akşam yaptığımız gibi yaparız. Bundan
sonraki süreçte de aynen bu şekilde bu kararlılıkla yolumuza devam edeceğiz.
Birliğimize saçılan nifak tohumlarını temizlemek, bu ayrık otlarını ayıklamak ve
hepimizin olan bu vatanı aydınlık yarınlara hep birlikte taşımak zorundayız ve
taşıyacağız. Bundan da taviz söz konusu değil. Bölgemizdeki gelişmeler bu
gerçeği bir kez daha önümüze koymuştur. Ayrışan değil, kucaklaşan Türkiye
idealine doğru kararlılıkla yolumuza devam ediyoruz.
“BİZ KENDİ
TOPRAKLARIMIZIN KORUMACISI, ONLARIN HAMİSİ OLACAĞIZ”
SORU: PKK’nın Suriye
kolu PYD/YPG ile mücadele ne durumdadır? Bununla birlikte Amerika’nın bölgeden
çekilmesine yönelik tartışmalar uzunca bir süredir devam ediyor. Eğer böyle bir
şey olursa PKK Suriye’de himayesiz kalır ve tasfiye edilir, böyle bir
değerlendirmeniz var mı?
Terör örgütü PKK’nın Suriye’deki kolu olan PYD/YPG özellikle
terk edilmeye, yalnız bırakılmaya mahkumdur. Amerika bu terör örgütünü bir süre
kucağında taşır, ama o süre dolunca da bunları kendi başına bırakmak zorunda.
Suriye’deki istikrarsızlıktan faydalanan terör örgütünün, bazı Batılı ülkelerin
himayelerine girmek için gösterdikleri gayret boşunadır. Bu ilanihaye devam
etmez. Amerika’nın bölgeden çekileceği yönündeki tartışmalar, hatırlayın uzun
zamandır sürüyor. Çekilmenin taktiksel olacağı, stratejik bir çekilme
olmayacağı da tartışmaların uzamasıyla zaten ortaya çıktı. Amerika’nın
bölgedeki terör örgütlerini kendi çıkarları ve İsrail’in güvenliği için
kullandığı artık bilinen bir gerçek. Amerika bölgede İsrail’e her türlü araç,
gereç, mühimmat tüm destekleri veriyor mu, veriyor. Para veriyor mu, veriyor.
Bizim gözümüz de, kulağımız da topraklarımızın yanı başında yaşanan bütün
gelişmelere açıktır ve bunlardan da taviz veremeyiz. Biz kendi topraklarımızın
korumacısı, onların hamisi olacağız. Suriye’den veya farklı yerlerden bize
herhangi bir sızma hareketi olabileceğini her an düşünmek durumundayız. Onun
için de bütün güvenliğimizi ona göre almak durumundayız. Biz bölgedeki tüm
terör örgütleriyle mücadelemizi kendi milli çıkarlarımız, sınırlarımızın
güvenliği için sürdürüyoruz. Buna devam edeceğiz.
“BRICS İLE
İLİŞKİLERİMİZİ GELİŞTİRMEK İSTİYORUZ”
SORU: BRICS
Zirvesi’ne katılarak önemli temaslarda bulundunuz. Şunu sormak istiyorum,
Türkiye’nin BRICS’e üyelik başvurusu kamuoyunda duyulduktan sonra başlayan bir
yön değişimi tartışması, soru işareti vardı. Siz de önceki açıklamalarınızda
“BRICS’e katılma isteği NATO’ya alternatif değil” vurgusu yapmıştınız. Kazan
Zirvesi sonrasında gelinen noktayı sormak istiyorum, Türkiye’nin durduğu yeri
nasıl değerlendirirsiniz? Bir de Türkiye Kazan Zirvesi’nden ne tür sonuçlarla
ayrılıyor?
BRICS yükselen ekonomilerin özellikle bir arada olduğu büyük
bir platform. Bu gerçeği görmek durumundayız. Türkiye olarak BRICS ile
ilişkilerimizi geliştirmek istiyoruz. BRICS üyesi ülkelerle ikili olarak zaten
uzun yıllara dayalı ilişkilerimiz, birlikteliğimiz söz konusu. BRICS de diğer
platformlar ve uluslararası oluşumlar da bizi ekonomik açıdan güçlendiren
unsurlardır. Bunları da biz görmezden gelemeyiz. Hem Doğu hem Batı ülkesi
olduğumuzu sürekli anlattık. Türkiye’nin BRICS ile iş birliğini ilerletmesi,
ekonomik ortaklıklarımızın sayısını artırmayı karşılıklı saygı çerçevesinde bu
dayanışmayı sürdürmemiz, “kazan-kazan” esasına göre hem BRICS ülkelerinin hem
de ülkemizin çıkarınadır. Nitekim başta dönem başkanı olarak Sayın Putin olmak
üzere yaptığımız ikili görüşmeler, bunları çok açık net ortaya koyuyor. Bu
anlayıştan birilerinin bize yapmış olduğu telkinlerle vazgeçemeyiz. Kendi
kararımızı kendimiz vermek suretiyle yolumuza devam edeceğiz.
“BİZ YILLARDIR MİLLİ
PARALARLA TİCARET POLİTİKASINI SAVUNUYORUZ”
SORU: BRICS
Zirvesi'nde “alternatif finans sistemi” dillendirildi. Sizin bu konudaki
görüşlerinizi evvelden beri biliyoruz zaten. ABD Başkan adaylarından Donald
Trump geçtiğimiz günlerde “Doları rezerv para birimi olmaktan çıkaran ülkelerin
mallarına yüzde 100 vergi getirilebileceği” tehdidinde bulundu. Bu durumda
mevcut finans sistemine alternatif bir finans sistemi hayata geçirilebilir mi?
Burada amacımız mevcutları birbiriyle yarıştırmak değil.
Bizim yerli ve milli paralarımızla yolumuza devam etmemiz lazım. Sayın Trump,
Amerika Birleşik Devletleri’nin başında bulundu. Bu tür bir görüşü olabilir. O
zaman da biz kendileriyle finans sektörüyle ilgili tüm konuları görüştük.
Bunları kendileriyle paylaştık. O zaman ne için buna müdahale etmediler? Yerli ve
milli paralarla hangi ülke ile bu adımı atabiliyorsak atarız. Burada amacımız
‘kazan-kazan' esasına dayalı olarak finansal sektörü ayağa kaldırmaktır. Bu
konuda Amerika olsun, Batı ülkeleri olsun herkes adımını buna göre atacak
olursa biz de kazanırız, onlar da kazanır, Amerika da kazanır. Biz yıllardır
milli paralarla ticaret politikasını savunuyoruz. Bu, ikili ticaretin döviz
baskısından kurtarılmasını sağlar. Ülkelerin ticari faaliyetlerine başka
ülkelerin müdahil olmasının önüne geçer. Milli paralarla ticaret aynı zamanda
özgür ticarettir. Aynı şekilde ödeme sistemlerinde çeşitliliğin olmaması da
finans piyasalarının şoklara karşı kırılganlığını artırıyor. Dolayısıyla alternatif bir finans ve ödeme
sistemi hem uluslararası ticareti kolaylaştırır hem de çeşitlendirir.
“İSRAİL’İN
SOYKIRIMINA SESSİZ VE TEPKİSİZ KALIYORLAR”
SORU: İtalya, İspanya
gibi bazı ülkeleri dışarıda tutarsak Batı'nın İsrail'in Gazze'deki uyguladığı
soykırıma ve Lübnan'da yaptığı katliama sessiz kaldığını görüyoruz. Sizin BRICS
Zirvesi'nde yaptığınız ikili görüşmelerde diğer ülkelerin yaklaşımı nasıldı? Bu
konuda ne düşünüyorlar ve Batı'dan hangi noktada ayrışıyorlar?
Bu zikrettiğiniz ülkeler bu konuda gerçekten kararlı. Onlar
Filistin’e destekten taviz vermiyor. Biz bundan sonraki süreçte de gerek
İspanya gerek İrlanda gerekse Norveç ve Slovenya gibi ülkelerle bu
dayanışmamızı sürdürme kararlılığındayız. Birlikte adım atarsak güç
kazanabiliriz. Batı maalesef kendini İsrail’e karşı borçlu hissediyor. Mesela
Almanya Nazi döneminde yaşananlar nedeniyle kendilerini İsrail’e karşı sorumlu
görüyor. Bazı Batılı ülkelerin de tutumu aynı şekilde. O dönemde Avrupa
Yahudilerine karşı Nazi yönetiminin yaptıklarına sessiz kaldıkları için bir
borç ödeme yöntemi olarak İsrail’in soykırımına sessiz ve tepkisiz kalıyorlar.
Yani Batı, bir anlamda borcu borçla kapatmaya çalışıyor. Fakat şimdi de
Filistinlilere karşı borçlanıyorlar, bu dönemin Nazileri haline gelen İsrail’e
kol kanat gererek torunlarına utanç verici bir geçmiş bırakıyorlar. BRICS
üyelerinin de Filistin’in haklı davasına ve İsrail’in hedefindeki Lübnan’a daha
fazla destek vermelerini, İsrail saldırganlığına yüksek sesle “dur” demelerini
bekliyoruz.
“İSRAİL'E KAPSAMLI
BİR SİLAH AMBARGOSU KONULMASI İÇİN GİRİŞİM BAŞLATTIK”
SORU: Birleşmiş
Milletler nezdinde İsrail'e silah satışını durdurmasına yönelik bir girişim
başlatmıştınız. Ardından İtalya Başbakanı Giorgia Meloni’yle de bu durumu
görüştüğünüzü biliyoruz. İspanya, İrlanda ve Fransa'dan da buna yönelik bir
açıklama gelmişti. Yine BRICS üyelerine de bu girişimi desteklemeleri
çağrısında bulundunuz. Bu konuda bir ittifak politikası uygulamak ve benzer
ülkeleri bir araya getirerek, ülkeleri İstanbul'da toplamak noktasında bir
gelişme olur mu?
İsrail'i durdurmak, onların bebekleri, çocukları, anne ve
babaları öldürmesinin önüne geçmek için silaha erişimin önünü kesmemiz şart. Şu
an itibariyle Amerika ve Almanya başta olmak üzere birçok ülke maalesef
verdikleri silahlarla İsrail'in katliamını sürdürmesine destek oluyor. Biz de
Birleşmiş Milletler çatısı altında bu soruna bir çözüm olması, İsrail'e
kapsamlı bir silah ambargosu konulması için girişim başlattık. Bu çağrımıza
destek verenlerin sayısı da her geçen gün artıyor. Umarız 'İnsanlık İttifakı'
olarak bu girişimimizi başarıya ulaştırır ve kalıcı barış için bir kapı
aralarız. Ateşe benzin dökenlere inat bu yangını söndürmek için elimizden
geleni yapıyoruz ve yapmaya devam edeceğiz. İsrail’e karşı silah ambargosu
çağrımızın İtalya, İspanya, İrlanda ve Fransa gibi ülkeler tarafından da
yapılmış olması, konunun giderek daha fazla gündeme geldiğini gösteriyor. Demek ki sadece biz değil, pek çok ülke
İsrail’in pervasızca, orantısız güç kullanımından rahatsız. Ama gelinen aşamada
Türkiye’nin başını çekeceği ülkelerin, insan hakları ve uluslararası hukuk
konularında daha güçlü bir ses çıkartması gerekiyor. Diplomatik zeminin
güçlendirilmesi, alternatif bakış açıları geliştirilmesi ve uluslararası
baskının artırılması için ne gerekiyorsa yapılmalı ve insanlığa kasteden bu
terör devleti durdurulmalıdır.
“UMARIM
TÜRKİYE-SURİYE NORMALLEŞMESİNİ İNŞA EDERİZ”
SORU: Suriye Devlet
Başkanı Beşar Esad'la görüşme, temas bir süredir konuşulan bir başlık. Acaba
Sayın Putin'le bu görüşmeniz sonrasında yeni bir gelişme, yeni bir durum
beklenebilir mi?
Biz, sürecin en başından bu yana hep Suriye’nin toprak
bütünlüğünün korunmasından ve komşumuzda kalıcı, adil, kapsayıcı bir barış ve
huzurun tesisinden yana olduğumuzu vurguluyoruz. Terör örgütleriyle ayrımsız
mücadele anlayışımızda sınırlarımızı korumanın yanında bu tutumumuzun da payı
vardır. Bölgemiz bir ateş çemberine dönmüş durumda ve her geçen gün maalesef bu
çember daralıyor. Suriye yönetiminin Türkiye ile samimi ve gerçekçi bir
normalleşmenin kendilerine sağlayacağı faydaları anlayarak adımlarını ona göre
atması temel beklentimizdir. Umarım
önümüzdeki dönemde bu konuda yapıcı bir adım görür ve Türkiye-Suriye
normalleşmesini inşa ederiz. Çünkü o bölgedeki istikrarsızlık bir bataklığın
sinekleri topladığı gibi terör örgütlerini, kirli emelleri olanları oraya
biriktirdi. Onları dağıtmanın yegane yolu o bataklığı kurutup orayı gül
bahçesine çevirmekten geçer. Rusya’nın Suriye yönetimi üzerindeki etkisi
herkesin malumu. Sayın Putin ile tüm bu konuları, bizim durduğumuz noktayı,
beklentimizi konuştuk. Sayın Putin'e, Beşar Esad'ın bizim çağrımıza vereceği
cevabın temini noktasında bir adım atması çağrımız oldu. Sayın Putin, Esad'a bu
adımı atması için herhangi bir çağrıda bulunur mu? Onu da zamana bırakıyoruz.
“BİZ SAVUNMA SANAYİİ
KONUSUNDA İHTİYAÇLARIMIZI KENDİMİZ KARŞILIYORUZ”
SORU: Almanya
Şansölyesi Olaf Scholz misafirinizdi. Türkiye'ye yönelik silah ambargosunun
kaldırılmasına ilişkin beklentiler vardı. Basın toplantısında onların
kaldırılmasına dönük çok net konuşmadı. Sadece Deniz Kuvvetlerine yönelik bir
satış mevzusu konuşuldu ama o hep vardı. Onun dışına taşacak mı? Eurofighter'a
izin verilecek mi? Bunları çok açık söylemedi. Siz kendisinden daha açık
garantiler aldınız mı, izleniminiz nedir?
Kendisiyle yaptığımız ikili görüşmede Eurofighter konusunda
olumlu adımlar atılabileceğini, gerek İngiltere gerekse Almanya'nın bu işe
sıcak baktığını gördük. Şu an itibariyle de ilgili bakan arkadaşlarımız
karşılıklı olarak görüşmelerini sürdürecek. Olay sadece Eurofighter ile sınırlı
değil. Bunun dışında Deniz Kuvvetleri, Kara Kuvvetleri ve Hava Kuvvetleriyle
ilgili birçok alanda parça, makine alımları da buna dahil. İkili görüşmede
olumlu yaklaşımları kendisinden aldık. Biz savunma sanayii konusunda
ihtiyaçlarımızı attığımız adımlar sayesinde büyük oranda kendimiz karşılıyoruz.
Ancak bazı kalemlerde zamana ihtiyacımız bulunuyor. Bu kalemleri de öncelikle
müttefiklerimizden karşılama yoluna gidiyoruz. Bu süreç ne zaman tamamlanır
uçakların temini aşamasına ne zaman geliriz onu zaman gösterecek. Umarız çok
uzun sürmez.
“SAVAŞIN KAZANANI,
BARIŞIN İSE KAYBEDENİ OLMAYACAĞINI VURGULAMAYA DEVAM EDİYORUZ”
SORU: Rusya Devlet
Başkanı Vladimir Putin ve Rusya heyetiyle yaptığınız görüşmeye dair biraz daha
detaylı bilgi vermeniz mümkün mü? Ukrayna Savaşı'nda ateşkes arayışları ve
Türkiye'nin arabuluculuk misyonuna dair yeni bir konu gündeme geldi mi? Bir de
Putin de bu savaşı bitirmeye dönük yeni bir irade gözlemlediniz mi?
Amerika'da Türkevi’nde Ukrayna Devlet Başkanı Sayın Zelenski
ile yaptığım görüşmede olduğu gibi, Sayın Putin’in de daimi ateşkesin
sağlanması noktasında bir arayışının olduğunu gördük. Bunu zaten Dışişleri Bakanımız
Hakan Fidan Bey ile Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov İstanbul’da yaptıkları
görüşmelerle teyit ettiler. Karadeniz Tahıl Koridoru’nun canlandırılması,
mayınların temizlenmesi konularının yanı sıra, dün akşam Sayın Putin ve
heyetiyle yaptığımız görüşmede de esir takaslarıyla alakalı beklentilerin
olduğunu gördük. Şu anda bu esir takaslarına yönelik adımları da yakın takibe
almış bulunuyoruz. Biz sorunların diplomasi yoluyla çözülmesi konusunda
elimizden geleni yapmaya devam edeceğiz. Arzumuz bir an önce iki ülke arasında
barış için müzakereleri başlatmak, hayırlı neticeye ulaşacak yolu açmaktır.
Buna muvaffak olmak için yorulmadan çalışmaya devam edeceğiz. Savaşın kazananı,
barışın ise kaybedeni olmayacağını vurgulamaya devam ediyoruz. Bu savaş elbet
bitecektir, bizim gayretimiz daha fazla kan ve gözyaşı akmadan tamamlanması
içindir.
“TÜRKİYE CUMHURİYETİ
HÜKÜMETİ KAYNAK TEMİNİ NOKTASINDA SIKINTININ İÇİNDE DEĞİLDİR”
SORU: Son dönemde
Türkiye'de özellikle savunma sanayii destekleme fonunun artırılması noktasında
birtakım tartışmalar yaşandı. Hava savunma sistemleri konusu bu kapsamda
tartışıldı. Dün Putin ile görüşmenizde S-400'ün yeni fazı ve özellikle
Türkiye'nin kurmaya başladığı Çelik Kubbe Hava Savunma Sistemleri ile ilgili
ortak hareket edilmesi gibi bir durum söz konusu oldu mu?
Demir Kubbe ile bizim Çelik Kubbe projemizi birbirine
karıştırmamız gerekiyor. S-400 konusuna gelince o zaten farklı bir adım.
S-400’ün diğer fazıyla alakalı 'acaba birileri ne der?' diye bizim bir
düşüncemiz yok. Onun kararını Türkiye Cumhuriyeti hükümeti olarak biz veririz.
Bu konuda hükümetimiz oturur, değerlendirmelerini yapar, kararını verir. Ama
dediğimiz gibi Çelik Kubbe adını biz koyduk. Çelik Kubbe adını biz koyduğumuza
göre bunun takvimini de biz belirleyeceğiz. Adımını da vakti saati geldiğinde
savunma sanayii ile atarız. Bu konuda Türkiye'nin muhalefet partisi veya
muhalifleri acaba ne diyor? Bütçe meselesinde muhalefet çılgına döndü. 'Niye
şuradan para alıyorsunuz? Niye buradan para alıyorsunuz?' dediler. Biz
kaynaklarımızı kendimiz temin ederiz ve bu kaynakları temin ettiğimiz zamanda da
adımlarımızı atarız. Türkiye Cumhuriyeti hükümeti kaynak temini noktasında
herhangi bir sıkıntının içinde değildir. Vakti saati geldiğinde adımını atar,
kaynaklarını üretir ve Çelik Kubbe’sini de yapar. Burada önceliğimiz kendi
ihtiyaçlarımızın eksiksiz karşılanmasıdır. Savunma sanayiinde geldiğimiz
noktaya nasıl aşama aşama ulaştıysak, daha ileri hedeflerimize de sağlam
adımlarla ilerlemeye devam edeceğiz.
“ÇİN DEVLET BAŞKANI
Xİ JİNPİNG BİZE BİR ZİYARET GERÇEKLEŞTİRECEK”
SORU: Bir taraftan
Çin'den gelen milyar dolarlık yatırımların haberlerini yapıyoruz, bir taraftan
“Çin Dünya Ticaret Örgütü'ne Türkiye'yi şikayet etti” şeklinde haberler
geliyor. Ankara-Pekin ilişkileriyle ilgili vizyon nedir? Ben Nisan'da
gittiğimde Çinli yetkililer “biz Sayın Cumhurbaşkanını ülkemize bekliyoruz”
demişlerdi. Nereye doğru evrilecek Çin'le ilişkimiz?
Çin ile geçmişten bugüne uzanan bağlarımız bulunuyor. Birbirlerini etkileyerek gelişmiş iki büyük uygarlığın mirasçılarıyız. İlişkilerimizi bu bağlar üzerine inşa ediyor, köklü yeni bağlar oluşturmak için çalışıyoruz. Çin dünya siyasetinde de ticaretinde de son derece etkin bir ülke. Stratejik ortaklık düzeyindeki ilişkilerimizi geliştirmek için yeni adımlar atabiliriz. Çinli dostlarımızla ikili ticaret hacminin artırılmasından, yatırım potansiyellerine kadar birçok başlığı zaman zaman ele alıyoruz. Biz Çin'den yakın zamanda bir ziyaret bekliyoruz. Ondan sonra da biz iade-i ziyareti yaparız. Sanıyorum bu çok uzun bir zaman almayacak. Çin Devlet Başkanı Xi Jinping bize bir ziyaret gerçekleştirecek, ardından da biz kendilerine bir ziyaret yapacağız.
Bülten