Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan yerel seçim mesajı
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yerel seçimlerle ilgili önemli mesajlar verdi. Erdoğan, “Bizde kavga, gürültü yok, rahatız. Sonu iyi olacak” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yerel seçimlerle ilgili önemli mesajlar verdi. Erdoğan, “Bizde kavga, gürültü yok, rahatız. Sonu iyi olacak” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Macaristan ziyareti dönüşü
gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamalarının satırbaşları şöyle:
Değerli dostum Macaristan Başbakanı Sayın Viktor Orban'ın
daveti üzerine Budapeşte'ye resmi bir ziyareti gerçekleştirdik.
Türkiye-Macaristan Yüksek Düzeyli
Stratejik İşbirliği Konseyi'nin altıncı toplantısını bugün Budapeşte'de
başarıyla icra ettik. Malumunuz Macaristan'ı son olarak geçtiğimiz Ağustos
ayında ziyaret etmiştim. Budapeşte'ye varışımın ardından Cumhurbaşkanı Sayın
Katalin Novak ile ikili görüşme gerçekleştirdik. Sonrasında Başbakan Sayın
Orban ile bir araya geldim. İkili temasların ardından ilgili bakanlarımızın da
katılımıyla konseyimizin altıncı toplantısına kendisiyle birlikte başkanlık
ettik. Türkiye-Macaristan ilişkilerini çeşitli boyutlarıyla ayrıntılı olarak
ele aldık. Son on yılda gerçekleştirdiğimiz beş konsey toplantısı iki ülke
olarak münasebetlerimizi derinleştirmemize büyük katkılar sağladı. Muhtelif
alanlarda imzaladığımız 50 kadar anlaşmayla ilişkilerimizin ahdi zeminini
güçlendirdik. Bugün 17 yeni anlaşma metni daha imzalayarak iş birliğimizi
perçinledik. Sayın Orban'a ülkemizin gurur kaynağı olan yerli ve milli otomobil
markamız TOGG'u hediye ettim. Sağ olsun o da bize güzel bir at hediye etti.
Yılsonu itibarıyla 4 milyar dolar düzeyine yaklaşacak ikili ticaret hacmimizi 6
milyar dolar hedefine ulaştırmak istiyoruz. İlkini Türkiye'de düzenleyeceğimiz
Ekonomi ve Ticaret Ortaklık Komitesi Toplantısı ile bu hedefimize bir adım daha
yaklaşacağız. İkili münasebetlerin yanı sıra Türkiye-Avrupa Birliği
ilişkileriyle Ukrayna ve Gazze başta olmak üzere işgal edilmiş Filistin
topraklarındaki gelişmeler de gündemimizde yer aldı. Macaristan, önümüzdeki
yılın ikinci yarısında Avrupa Birliği Dönem Başkanlığı’nı deruhte edecek.
Stratejik ortağımız Macaristan'ın Avrupa Birliği üyeliğimize olan desteğini
yeniden teyit etmesi bu minvalde önemliydi. Macaristan ile Türk Devletleri
Teşkilatımızda tesis ettiğimiz iş birliği de bizler için çok kıymetli. Tüm
görüşmelerimde 7 Ekim'den beri Gazze'de yaşanan insani drama özellikle dikkat
çektim. Kalıcı ateşkesin tesisi ve insani yardımların akışının temini
noktasında yapılabilecekleri istişare ettik. Sayın Orban’la imzaladığımız ortak
siyasi bildiri ile stratejik ortaklık düzeyindeki ilişkilerimizi, geliştirilmiş
stratejik ortaklık seviyesine yükselttiğimizi ilan ettik. Aldığımız kararlar ve
imzaladığımız yeni anlaşmalar, ilişkilerimizin ulaştığı seviyenin ve stratejik
vizyonumuzun birer göstergesi olmuştur. Ziyaret vesilesiyle Cumhurbaşkanı Sayın
Novak ve Başbakan Sayın Orban ile Türkiye-Macaristan Kültür Yılı'nın açılışını
da gerçekleştirdik. Ülkelerimiz ve halklarımız arasındaki köklü dostluk
bağlarını 2024 yılı boyunca düzenlenecek kültür yılı etkinlikleri ile
taçlandıracağız. Ayrıca 2025 senesini Türkiye-Macaristan Bilim ve İnovasyon
Yılı olarak kutlayacağız. Bilim ve teknoloji alanında atacağımız müşterek
adımlarla ülkelerimizin önünde yeni fırsat pencereleri açacağız.
Görüşmelerimizin ve aldığımız kararların hayırlara vesile olmasını temenni
ediyorum.
Soru: Macaristan,
Türkiye ile birlikte İsveç'in NATO üyeliğine onay vermeyen ülkeler arasındaydı.
Sayın Viktor Orban ile görüşmeniz sırasında bu hususa dair bir değerlendirme
yaptınız mı? İsveç'in NATO üyeliğine katılım protokolünü TBMM'ye sevk ettiniz,
son tahlilde parlamentonun onayına sunulacak. Cumhur İttifakı olarak tutumunuz
ne olacak?
Biliyorsunuz İsveç’in NATO üyeliği ile katılım protokolünü
Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne biz gönderdik. İsveç konusu Amerika Birleşik
Devletleri Başkanı Sayın Joe Biden ile yaptığımız görüşmede de gündeme geldi.
ABD ile aramızdaki F-16 meselesini de bu çerçevede değerlendirdik. Görüşmede
kendisinin "Siz bunu Meclis’ten çıkarın, aynı şekilde ben de Kongre’den
bunu geçiririm." şeklinde bir
ifadesi oldu. “ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ile Dışişleri Bakanımız
Hakan Fidan eş zamanlı olarak bu süreci işletsin. Eş zamanlı olarak bunu
işletirsek, bunu parlamentodan çok daha rahat bir şekilde bizim de geçirme
imkanımız olur." dendi. Parlamentodaki sürece ilişkin bir başka
zorlaştırıcı konu da savunma tedarikinde Kanada ve bazı müttefiklerin olumsuz tavırları...
Bunların hepsi birbirine bağlı. Gerek Amerika'nın F-16 konusu, gerekse
Kanada'nın verdiği sözleri tutması noktasında beklediğimiz olumlu gelişmeler,
inanıyorum ki parlamentomuzun da konuya olumlu bakışını hızlandıracaktır. Diğer
taraftan İsveç’in bize Vilnius'ta verdiği sözler bulunuyor. Bunların
tutulmasını bekliyoruz ve gelişmeleri yakından takip ediyoruz.
Soru: Türk Devletleri
Teşkilatı sizin yüksek gayretlerinizle 2009’da kuruldu. Sizin özel
gayretlerinizle Macaristan da gözlemci ülke olarak Türk Devletleri
Teşkilatı'nın bir parçası haline geldi. Bugün mevcut durumda da Türkiye ile
birçok noktada aynı istikamette kararlar aldıklarını görüyoruz. Türk Devletleri
Teşkilatı ile Macaristan arasındaki bu ilişkinin acaba politikalarına da bir
etkisi oluyor mu?
Macaristan ile Türk Devletleri Teşkilatı bağlamında gayet
olumlu ilişkilerimiz söz konusu. Macaristan, teşkilatımız ile Avrupa Birliği
arasında adeta bir köprü vazifesi görüyor. Macaristan’ın Türk Devletleri
Teşkilatı ile Avrupa Birliği arasında ilişkilerin güçlendirilmesine katkı
sağlayan bir konumu var ve bu çok kıymetli. Tabii ki bu Türkiye-Macaristan
ilişkilerine de yansıyor. Macaristan Başbakanı Sayın Viktor Orban'la ilişkiler
bugüne kadar hep olumlu istikamette gelişti. Avrupa Birliği'nde Türkiye'nin
haklarına bakışta Orban'ın duruşu hep olumlu istikamette seyretmiştir. 2024'ün
ikinci yarısında Avrupa Birliği Dönem Başkanlığı görevini alacaklar ve o
süreçte çok daha farklı gelişmeler olabilir. Bugün kendisiyle bu hususu da
konuştuk. Şu ana kadar 21 kez kendisiyle bir araya geldik. Sayın Orban,
karşılıklı olumlu ilişkileri sürdürdüğümüz bir lider. Temenni ediyorum ki
bundan sonraki süreçte de bakanlarımızın muhataplarıyla görüşmeleri ve
mutabakatları işimizi çok daha kolaylaştıracaktır. Macaristan ile ikili
ilişkilerimizde güzel gelişmeler var, o bakımdan ümitliyiz. Bundan sonraki
süreçte de bunun böyle devam edeceğine eminim.
Soru: BM Genel
Kurulu'nda 7 Ekim'den bu yana ilk defa geçen hafta ivedilikle ateşkes çağrısı
ezici bir çoğunlukla kabul edildi. Macaristan bir önceki oylamada ret oyu
vermişti bu defa çekimser kaldı. Acaba Macaristan Başbakanı’na bu konuda bir
telkininiz oldu mu?
BM Genel Kurulu oylamasının küresel sistemin sakatlığı
neticesinde doğrudan bir yaptırım gücü maalesef yok ancak oylamada verilen 153
kabul oyu, son derece değerlidir. Bu karar bütün dünyaya bir şey söylüyor.
Oylamanın neticesinde ezici çoğunluk “Biz İsrail’in katliamlarına karşıyız ve
Filistin’in yanındayız. Bir an önce bu saldırılar durmalıdır.” diyor. Bunu
diyen ülkelerin içinde Güvenlik Konseyinin daimi üyeleri de bulunuyor. Hatta
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin beş daimi üyesinden sadece Amerika
Birleşik Devletleri İsrail’in yanında yer aldı ve ret oyu verdi. Bunun bile
dünyaya bir şey anlatması lazımdır. Sadece 10 ülkenin, ki onlardan ikisi ABD ve
İsrail, ateşkese hayır demesi ve kalıcı ateşkesin hala sağlanamamış olması
düşündürücüdür. Bu yüzden her yerde “Dünya beşten büyüktür” ve “Daha adil bir
dünya mümkün” diyoruz. Bir ülke, küresel sistemi kilitleyebiliyor. Macaristan
çekimser kaldığına göre, demek ki o da ateşkesi destekleme tarafına doğru
herhalde geçecektir. BM Genel Kurulu oylamasında ateşkese destek veren
ülkelerin sayısı 121'den 153'e çıktı. Şimdi bu 153 kabul oyu ile bizim
açımızdan olumlu yaklaşım daha da artacaktır ve İsrail-Filistin süreci çok daha
farklı gelişecektir. Ben mesela ABD Kongresinde İsrail’e yardım ile ilgili
kararın reddedilmesini de önemli buluyorum.
Soru: İsrail'in,
Hamas'ın Gazze'deki etkinliğini sona erdirme gerekçesiyle başlattığı, çoluk
çocuk yaşlı demeden bölgedeki katliamı maalesef devam ediyor. Herkes şu soruyu
soruyor, "Peki sonrası ne olacak?" Orada yeni bir yönetim mi kuracak,
ilhak mı edecek, Mahmud Abbas yönetiminde, El Fetih liderliğinde yeni bir oluşum
mu olacak? Hamassız bir çözüm mümkün mü? Acaba bu süreçte Hamas ile El Fetih
arasında bir temas oldu mu? İki devletli çözüme bu ateşkes sonrasında ne kadar
yakın bölge? Burada Türkiye'nin rolü konusunda neler söylemek istersiniz?
Hamas'ın terör örgütü olmadığını ve bir siyasi parti
olduğunu defalarca söyledim. Yine söylüyorum.
Bir siyasi parti olarak da kazanacakları hakların mücadelesini
vermektedirler. El Fetih ile Hamas’ı, yani İsmail Heniyye ile Mahmud Abbas'ı
makamımda bir araya getirdim. Medyaya da zaten o görüşme yansımıştı. El Fetih
ile Hamas'ın görüşmemesi diye bir durum söz konusu değil. Görüşüyorlar, bu
görüşmeleri daha ileri taşımaları da mümkün. Bu konuda Türkiye olarak bizim
yaptığımız ve yapabileceğimiz çok şeyler olduğuna inanıyorum. Çünkü El Fetih ile
Hamas’ın birbiriyle barışık yaşaması şart. Şu anda Hamas denince Filistin
konuşuluyor. Demek ki bunlar birbiriyle adeta et ve kemik gibiler. Bizim şu
anda bu birlikteliği korumak ve bu birliktelikle beraber de inşallah bu işi bir
sonuca kavuşturmanın gayreti içinde olmamız lazım. Neticeyi de böyle almamızın
gereğine inanıyorum. Şu anda bütün derdimiz Gazze’den yaralı ve hastaların ne
kadarını ülkemize alabiliriz, ülkemizde bunların tedavilerini yaptırabiliriz…
Ondan sonra bu saldırılar biter, bir nokta konulursa gündemimiz Gazze’nin inşa
ve ihya çalışmaları olacak. İslam dünyasını, bunun için seferber etmemiz lazım.
Bu konuda da biz yine görev almaya, inşa ve ihya konusunda da elimizden gelen
gayreti göstermeye hazır olduğumuzu görüştüğümüz Körfez ülkeleriyle, İslam
İşbirliği Teşkilatı’yla değerlendiriyoruz.
Soru: Birleşmiş
Milletler Genel Kurulundaki ateşkes oylamasının ardından yaptığınız “Daha adil
bir dünya mümkün ama Amerika’yla değil” çıkışı çok ses getirdi. Aslında birçok
ülkenin aklında olan ama dile getiremediği bir ifade bu. Amerika Birleşik
Devletleri ile ilgili yaptığınız bu yorum, görüştüğünüz diğer dünya
liderlerinde nasıl bir yankı buldu, kendileri bir şey söyledi mi? Amerika
karşısında diğer dünya liderlerini yeteri kadar cesur buluyor musunuz? Bu
çıkışın hemen birkaç gün sonrasında da ABD Başkanı Biden ile bir telefon
görüşmeniz oldu. Burada dile geldi mi, kendisiyle ne konuştunuz?
Daha adil bir dünya için adil adımlar atmak şart. Amerika
Birleşik Devletleri’nin bu süreçte tarihi bir sorumluluğu olduğuna ve bunu
yerine getirmesi gerektiğine inanıyorum. O sorumluluk İsrail’i bu canilikten
vazgeçirmek, Gazze’deki bu katliamı durdurmaktır. Fakat ABD bugüne kadar
İsrail’i durdurmak şöyle dursun adeta teşvik etti. ABD’den cesaret ve güç alan
İsrail ise ne uluslararası hukuk tanıdı ne insan hakları. “Nasıl olsa arkamda
ABD var ve beni her şartta korur.” yaklaşımı ile hareket eden bir İsrail’den
söz ediyoruz. Biden ile görüşmemizde ABD’ye o tarihi sorumluluğu hatırlattım.
Tüm dünyanın beklediği o tavrı takınmaları çağrısında bulundum. Dünya İsrail’in
durdurulması gerektiğini daha nasıl haykırabilir? BM zemininde de ülkelerin
meydanlarında da haftalardır insanlık “yeter” diyor. Beyaz Saray önünde hatta
ABD kongresinde bile bu haykırış yankılandı. Artık Amerika Birleşik Devletleri
bu çağrılara kulak tıkamayı bırakmalıdır. İsrail sadece Filistinlileri,
Gazze’yi değil insanlığı vurmaktadır.
Tarih buna sessiz kalanları yargılayacak ve mahkum
edecektir. Adalet sadece Gazze’de sükunet ile sağlanmayacak maalesef. Dünyada
çok çeşitli sorun alanları bulunuyor. Mesela Tahıl Koridoru mekanizması daha
adil bir dünya için atılmış olumlu bir adımdı. Tahıl Koridoru’nu yeniden
işletmemiz lazım. İhtiyacı bulunan Afrika ülkelerinin, buradan nasibini
almalarını sağlamamız lazım. Rusya, Katar, Türkiye olarak üçlü bir dayanışma
oluşturmuştuk. Bu koridordan gelecek tahılı mali noktada Katar destekleyecek,
fabrikalarımızı çalıştırmak suretiyle bunları una çevirmek noktasında biz
devreye girip işleyecek ve sonra da Afrika ülkelerine bunları gönderecektik. Bu
planın takibini yapıyoruz. Yakında Rusya Devlet Başkanı Sayın Vladimir Putin
ile görüşme yapıp, “Ne yapıp edip Tahıl Koridoru’nu işletelim” diyeceğiz.
İnşallah ondan da olumlu cevaplar alarak yolumuza devam ederiz.
Soru: Siz ilk günden
beri hep Gazze’deki masumlar için çaba sarf ediyorsunuz. Fakat daha çok çaba
sarf etmesi gereken bazı İslam ülkelerinin sessiz kaldığını görüyoruz. Bu
sessizliği nasıl değerlendiriyorsunuz?
Herkes kendinden sorumludur. Başkalarının sessizliğinin
hesabını biz vermeyeceğiz. Biz ‘durmak yok, yola devam’ diyoruz, çok
çalışacağız, uyaracağız. Bu bizim vazifemizdir. Filistinli kardeşlerimizin
yanında olduğumuzu onların haklılığını durmak dinlenmek nedir bilmeden
haykırmak zorundayız. Herkes bilmelidir ki haklı olan, yıllardır ülkeleri işgal
edilmiş, evlerine teröristlerce el konulmuş, topraklarını korumak için
yıllardır bedel ödeyen Filistinlilerdir. Dünya bizim gibi onların çığlığını
duyurmaya çalışanların vesilesiyle bu haklılığı birçok defa tescil etmiştir. En
son BM oylamasında İsrail barbarlığına karşı en güçlü mesajlar verilmiştir.
Artık Filistin’in çığlığını duymayanlara da anlatmak, suçluların
cezalandırılması için gerekeni yapmak vaktidir. Bugün eğer biz, Riyad
Zirvesi’ne katıldıysak, bundan dolayı katıldık. Eğer Doha’ya katıldıysak,
bundan dolayı katıldık. Bundan sonra da yine oralarda toplantılar yapılacaksa
bundan dolayı ben ve arkadaşlarım oralarda olacağız. Mesela şimdi Dışişleri
Bakanımız Hakan Fidan Riyad Zirvesi sonrası oluşturulan yedili temas grubu
toplantılarına katılıyor. Bu yedili grup niye çeşitli ülkelere gidiyor? İşte bu
işleri takip etmek için. Aynı şekilde buna devam edeceğiz. Bazı İslam
ülkelerine çeşitli vesilelerle özel görüşmemizde “Biz sizden çok daha farklı
adımlar bekliyoruz, farklı gayretler bekliyoruz ve bu adımları sizin atmanız
şart” dedik. Ben de arkadaşlarım da bunun takibini yapıyoruz.
Soru: Kasım ayı
başlarında İsrail Başbakanı Netenyahu için “Netenyahu gidicisin” diye bir ifade
kullanmıştınız, sonrasında da bunu tekrarlamıştınız. Aradan bir aydan fazla
süre geçti. Baktığınızda yaşanan gelişmeler, sizin bu öngörünüzün haklı
olduğunu gösteriyor. Amerika Birleşik Devletleri’nden dahi artık Netenyahu’yu
eleştiren açıklamalar gelmeye başladı. Bundan sonraki süreçte İsrail
kabinesinde bir değişiklik olmasını öngörüyor musunuz?
Netanyahu’nun gidici olduğunu söylediğimizde kulak
asmayanlar, haklılığımızı ifade etmekte zorlananlar da dahil herkes onun
gittiğini görecektir. Ancak koltuğunu bırakıp gitmek onu kurtarmayacak.
Mazlumların hesabını sormak için hukuk zemininde peşinde olacağız. İsrail
kabinesinde yapılacak değişiklik sonrası umarım bu katliam biter. Yoksa
Netanyahu’yu koltuğundan eden bu süreç onları da tarihe karıştıracaktır. Sadece
Netanyahu değil, bu soykırımda parmağı bulunan herkes hukuk önünde işledikleri
savaş suçlarının hesabını verecek. İsrail’de de Netanyahu yönetimine karşı güçlü
sesler yükselmeye başladı. Mesela
rehinelerin, İsrail tarafından öldürülmesi olayı var ki tepkinin dozunu
artırdı. En büyük intikam sahibi Allah’tır.
Soru: Avrupa Birliği
yakın zamanda üç ülkeye ilişkin önemli kararlar aldı. Savaş halindeki Ukrayna ve
aynı zamanda Moldova’yla katılım müzakerelerini başlattı. Gürcistan’a da aday
statüsü verdi. Türkiye yıllardır AB kapısında bekletilirken bu kararları nasıl
değerlendiriyorsunuz?
Onlara adaylık statüsü vermesi demek, bunların gelip de
Avrupa Birliği’ne üye olması anlamına gelmez. Onlarla bir süreç başlatılacak,
onlar da oyalanacak. Bu ülkelerin hiçbirisi, bir Türkiye değil. Avrupa
Birliği’nin, bundan sonra Türkiye’nin konumunu iyi değerlendirmesi lazım.
Avrupa Birliği’ne katılmaya birçok üye ülkeden daha hazır durumda bulunan
Türkiye’nin, yıllardır siyasi engellemeler nedeniyle kapıda bekletilmesi
yanlıştır. Türkiye’nin gerek stratejik gerek ekonomik potansiyeli Avrupa
Birliği’ne tam üyeliği çoktan elde etmiş olmasını gerektirirken, yıllardır
çeşitli bahanelerle oyalandık. Türkiye’nin ne kadar önemli ve ne kadar etkili
bir ülke olduğu son yıllarda yaşadığımız süreçlerde bir kez daha ortaya
çıkmıştır. Artık AB bu yanlıştan vazgeçmelidir. Belki de Macaristan’ın dönem
başkanlığında bu konu masaya çok daha farklı bir şekilde yatırılıp ona göre
yeni bir adım atma durumu gündeme gelebilir.
Soru: 14-28 Mayıs
seçimlerinden sonra Millet İttifakı darmadağın bir durumda. Bunda seçimin
odağına sadece size karşı tavır almayı yerleştirdikleri için amaçlarının
tükenmesinin etkisi olduğu yorumları da yapılıyor. İYİ Parti, CHP ile ittifak
ve iş birliği konusunda tamamen ilişiğini kesti, seçime tek başına gireceğini
açıkladı. İYİ Parti ile CHP arasında bu konuda düellolar yaşanıyor. CHP de bir
çıkış noktası olarak DEM’e yönelmeye çalışıyor. Seçimlerin hemen ardından
muhalefetteki bu dağınıklığı nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu durum 2024 Mart
seçimlerini nasıl etkileyecek?
Biz bu konuda kendimize bakıyoruz, diğerleri ne yapmış, ne
yapıyor bunun üzerinde durmuyoruz. Bizim şu anda Cumhur İttifakı olarak
biliyorsunuz bir yolculuğumuz var. Burada da Milliyetçi Hareket Partisi ve AK
Parti olarak beraber bu yolculuğumuzu devam ettiriyoruz. Görüşmelerimizi
yaptık, yapıyoruz. Geçen hafta içinde malum gerek Yeniden Refah Partisi gerek HÜDA
PAR gerek diğer iki ortağımızla da görüşmelerimizi yaptık. Şu an itibarıyla
ekiplerimiz birbirleriyle temas halinde. Genel Başkan Vekilimiz Efkan Ala ile
Genel Başkan Yardımcılarımız Ali İhsan Yavuz ve Yusuf Ziya Yılmaz bizim bu
görüşmelerle görevlendirilmiş arkadaşlarımızdır. Bu arkadaşlarımıza gösterilen
muhataplar kimlerse onlarla arkadaşlarımız görüşmeleri yapıyorlar. Biz de bu
arada illerimizi, büyükşehirlerden başlamak üzere davet ediyor görüşlerini
alıyoruz. Ankara, Adana, İzmir ve Pazar günü de İstanbul’da bütün arkadaşları
davet ettik. Bu arkadaşlarımızla İstanbul’da toplantımızı yaptık. Şimdi,
yarından itibaren tekrar kaldığımız yerden devam edeceğiz. Ay sonuna kadar da
peyderpey aldığımız bu temayüllerin neticelerini açıklamaya başlayacağız. Bütün
bunlarla beraber Cumhur İttifakı’nda ilçelerde kimlerle gireceğiz, Meclis
üyeliklerinde kimleri Meclis üyesi olarak belirleyeceğiz, bunları
arkadaşlarımız da birer birer görüşüyorlar. Şu ana kadar herhangi bir sıkıntı
yaşamadan çalışmalarımız devam ediyor. Bizde kavga, gürültü yok, rahatız. Ama
diğer ittifaktaki durumu zaten izliyorsunuz, benim size anlatmama gerek yok.
Kavgayla, gürültüyle zaten bir yere varılmaz. İnşallah sonu iyi olacak.
Soru: Cumartesi günü
“İlim Yayma Ödülleri” töreninde yaptığınız konuşmada "Biz, kendi
kavramlarımızı kaybettiğimiz ve yenilerini üretemediğimiz için fikir kuraklığı
yaşıyoruz." tespitinde bulundunuz. 21 yıllık kesintisiz iktidarlarınız
döneminde eğitim, kültür ve sanat alanlarında arzu ettiğiniz ilerlemeyi
sağladığınızı düşünüyor musunuz? Bu konuda siyasilerden, kurumlardan, ilim ve
fikir adamlarından beklentiniz nelerdir?
Bu söylediğimiz alanlarda netice almak kolay bir iş değil.
Hala eksiklerimizin olduğu ortada. Fikir alanı da sanat alanı da ilim de uçsuz
bir deniz. Ne kadar çalışırsak, ne kadar gayret edersek edelim bunun sonunu
bulmak mümkün değil. Onun için ilim adamlarımız, profesörlerimiz,
doçentlerimiz, hepsi bize katkı verecekler ve bütün bu katkılarla beraber de bu
işi zirveye taşıyacağız. En güzel şekliyle de bu asrın sonuna çok farklı bir
şekilde gireceğiz diye düşünüyorum. Dünya gün geçtikçe fikri ve ahlaki
çölleşmenin girdabına doğru çekiliyor. Bundan kurtulmak, bu fırtınada
sürüklenmemek için sağlam dallara tutunmalı, köklerimizi daha derine salmalıyız.
Sözünü ettiğimiz kendi kavramlarımız, aslında bizi bu fırtınada savrulmaktan
kurtaracak yegane sığınak.
Kavramlarımız aslında bizim kimliğimiz. Yapmamız gereken
onları hatırlamak, kıymetlerini fark edip onları ihya etmektir. Kendi fikir
atmosferimizde, öz cevherimizi kullanarak ürettiğimiz her yeni fikir bu
topraklara asırlardır saldığımız köklerimize tutunmamızı sağlayacaktır. Kendi
cümlelerimizi kilitlediğimiz odaların kapılarını açıp o cümlelerin aleme
yayılması için çaba göstermek görevimizdir. Gözlerimizden sanal gerçeklik
gözlüklerini çıkartıp, hakikatin izinde yürüme vakti gelmiştir ve geçmektedir.
Ayrıntılar geliyor…