Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan UEFA’nın skandal kararına tepki
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, UEFA’nın EURO 2024’ün son 16 turunda oynanan Avusturya maçındaki bozkurt hareketi nedeniyle milli futbolcu Merih Demiral’e verdiği cezayla ilgili, “Bu ceza, Merih’in şahsına değildir. Aslında Türkiye’nin millet olarak yapısına dönük verilmiş olan bir cezadır” sözleriyle tepki gösterdi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye A Milli Futbol
Takımı ile Hollanda Milli Takımı arasında oynanan 2024 Avrupa Futbol
Şampiyonası (EURO 2024) çeyrek final mücadelesini izlemek için gittiği
Berlin'den İstanbul'a dönüşte gazetecilere gündeme ilişkin açıklamalarda
bulundu.
"KIRAN KIRANA
BİR MÜSABAKA İZLEDİK"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Hollanda'ya 2-1 mağlup olan ve
turnuvadan elenen A Milli Futbol Takımı ile ilgili şunları söyledi:
"Öncelikle gerek Türkiye Futbol Federasyonu
Başkanlığını, gerek teknik kadroyu, şampiyonanın organizasyonunda emeği geçen
herkesi tebrik ediyorum. Biliyorsunuz bu maç UEFA’nın Merih Demiral hakkında
alelacele aldığı haksız kararın da gölgesinde oynandı. UEFA’nın Merih’e verdiği
2 maç men cezası, açık söylemek gerekirse şampiyonaya ciddi manada gölge
düşürdü. Bunun izahı mümkün değil, tamamen siyasi bir karar. Bu karar
vicdanları karartmıştır, ama millilerimizin moral ve motivasyonunu hamdolsun
etkilememiştir. Tüm bu olumsuzluklara rağmen A Milli Futbol Takımımız Hollanda
gibi bir futbol ekolüne bu akşam adeta kök söktürdü. Heyecan verici, kıran
kırana geçen bir müsabaka izledik. İlk golü çok erken attık, uzun süre maçın
kontrolünü elimizde tuttuk. Maçın özellikle son on dakikasında birkaç önemli
gol fırsatından da istifade edemedik. Hatta ben bir hakem değilim ama adeta
futbol topunu kucaklayıcı bir tavır içerisinde olan Hollandalı futbolcu
karşısında, hakem pozisyonun yakınında olmasına rağmen, biz penaltı beklerken o
penaltıyı da vermedi. Millilerimizin bütün gayretlerine rağmen yarı finale
yükselen ilk dört takım arasına maalesef giremedik. Ne diyelim, kısmet buraya
kadarmış. Son saniyeye kadar ellerinden gelenin en iyisini yapan, bizlere büyük
bir heyecan ve gurur yaşatan millilerimizi gönülden tebrik ediyorum. Bütün
bunların yanında da gerek gurbetçilerimiz gerek ülkemizden bu maçı izlemek için
gelen vatandaşlarımız, her şeyiyle buraya gönüllerini koydular ve bu üstün
mücadelede onlar da katkılarını verdiler."
"HEDEF BÜYÜTEREK
YÜRÜYECEĞİZ"
"Dünya şampiyonası ve bundan sonraki UEFA şampiyonasına
hedef büyüterek yürüyeceğiz" diye Erdoğan konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Yaklaşık 80 bin kişilik Berlin Olimpiyat Stadı’nı bu
denli dolduran gurbetçilerimiz heyecana heyecan kattı. Onlar “Türkiye” dedikçe
biz de gururlandık, onurlandık. Bunu bir de galibiyetle süsleyebilseydik durum
çok başka olurdu. Ama en az galip gelmiş kadar stattan başımız dik ayrıldık.
Maçın sonunda da soyunma odasında gerek Teknik Direktörümüz Vincenzo Montella,
gerek ekibi, gerekse bütün futbolcularımızla, Federasyon Başkanımızla birlikte
görüşme fırsatımız oldu. Tek tek kendileriyle kucaklaştık. “Artık dünya
şampiyonası ve bundan sonraki UEFA şampiyonasına hedef büyüterek yürüyeceğiz.”
dedik. Genç bir milli takıma sahibiz. Herhalde o zaman da yaş ortalaması 26, 27’yi
bulur. Çok daha yetişmiş, çok daha organize bir milli takımla bu döneme
hazırlanırız. Bizim çocuklarla birlikte, aslanlarımızı turnuvaya en iyi şekilde
hazırlayan teknik direktörümüz Sayın Montella’yı ve ekibini, milli takımın tüm
emekçilerini de kutluyorum. Burada taraftarlarımızı tekrar unutamayız.
Vatandaşlarımızı unutamayız. Onlara özel bir parantez açmamız gerekiyor. Sizler
de hem stadın içindeki muhteşem havayı hem de sokaklardaki muazzam coşkuyu
gördünüz. Berlin caddeleri hamdolsun Türk bayraklarıyla donatıldı, onların
coşkulu tezahüratlarıyla yankılandı. Bu caddeleri dolduran vatandaşlarımızla da
ayrıca gururlandık. Göğsümüzü kabartan, gözlerimizi yaşatan bir kardeşlik
iklimine şahit olduk. Türkiye'nin, Almanya'nın ve Avrupa'nın birçok farklı yerinden
gelip, önce Berlin'i sonra maçın oynandığı Olimpiyat Stadı’nı bayram yerine
çeviren, burada olmasa da dualarıyla ekranları başında takımımıza destek olan
tüm kardeşlerime, Cumhurbaşkanı olarak çok çok teşekkür ediyorum."
"MİLLİ TAKIMIMIZ
KENDİLERİNE YAPILAN HAKSIZLIĞA CEVAPLARINI SAHADA OYNADIKLARI MUHTEŞEM FUTBOLLA
VERDİLER"
Erdoğan, UEFA’nın Merih Demiral hakkında verdiği cezayla ilgili
de şu ifadeleri kullandı:
"Milli takımımız kendilerine yapılan haksızlığa
cevaplarını sahada oynadıkları muhteşem futbolla verdiler. Sadece takımımız
değil millilerimizi destekleyen taraftarımız da taşkınlığa prim vermeden
Türkiye’nin ne kadar vakur bir ülke olduğunu, Türk milletinin de ne denli
şerefli bir millet olduğunu tüm dünyaya bir kez daha gösterdiler. Rabbim
hepsinden razı olsun. Bu vesileyle Hollanda milli takımını da başarıları için
ayrıca tebrik ediyorum. Güzel ve heyecan seviyesi yüksek bir atmosferde oynanan
maç öncesinde ve sırasında Hollandalı taraftarlar da centilmence davrandılar.
Kendilerini burada özellikle kutluyorum, teşekkür ediyorum."
"BU CEZA,
MERİH’İN ŞAHSINA DEĞİLDİR"
Merih Demiral'e verilen cezanın Türkiye'nin millet olarak
yapısına dönük verilmiş bir ceza olduğunu belirten Erdoğan şu açıklamaları
yaptı:
"Batı'nın bugüne kadar zihniyet itibarıyla bize
yaklaşımı hiçbir zaman değişmemiştir. Batı aynı zihniyetiyle devam etmiştir ve
aynı şekilde de devam etmektedir. Merih Demiral’a verdikleri ceza, adeta ilk
andan itibaren kararı verilmiş olan bir ceza. Ben Kazakistan'dan dönüşte uçak
söyleşimizde de ifade etmiştim. Eğer olay bozkurt işaretini cezalandırmaksa
Almanlar’da kartal var, kartalı cezalandırıyor musunuz? Yok. Fransızlarda horoz
var, ‘Niye horozlanıyorsun’ diyerek kalkıp da Fransızları cezalandırıyor
musunuz? Yok. Fakat Türkiye'de o golün ve arka arkaya atılan gollerin heyecanı
içerisinde bizim efsanelerimizde yer alan bozkurt işaretini yapan Merih’e
verilen bu ceza, Merih’in şahsına değildir. Aslında Türkiye'nin millet olarak
yapısına dönük verilmiş olan bir cezadır. Bunun en güzel karşılığı da aslında
bu maçtan bizim galip olarak çıkmamız olacaktı. Ben zaten inanıyorum ki bütün
futbolcu arkadaşlarımız, kardeşlerimiz de bu aşkla, bu heyecanla sahaya
çıktılar. Onlara sahada güzel bir ders vereceklerdi ama ne yazık ki bu son 3-5
dakika içerisinde yakalanan pozisyonlar gole döndürülmüş olsaydı, oradan
ağlayarak dönen onlar olacaktı. Maalesef olmadı. Artık şimdi 2026’da Dünya
Kupası, 2028’de Avrupa Şampiyonası var. Şimdi bizim bunlara en güzel şekilde
hazırlanarak, Montella’nın da dediği gibi inşallah bunların rövanşını orada
alma şansımız var. Böyle de bir ekip inşallah hazırlandı."
"BAŞARIYI
YAKALAYANLAR HEP KALICI KADROLARLA YAKALADILAR"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir gazetecinin "Bu jenerasyonu
nasıl görüyorsunuz? Önümüzdeki süreçte az önce söylediğiniz turnuvalarda daha
iyi olabilmek adına, bu sürekliliği yakalamak adına nelere dikkat edilmesi
gerekiyor? Buradaki kritik nokta ne sizce?" sorusuna da şu yanıtı verdi:
"Önemli olan iki husus var. Bir tepeden tırnağa
federasyonun yapısı, iki teknik kadroların kalıcılığı… Dikkat edin Batı’ya veya
dünyadaki işleyişe, çorap söküğü gibi bir taraftan ör bir taraftan sökülsün,
böyle bir şey yok. Yani oturtacaksan bir yapıyı, kalıcılığı çok önemli. Şimdi
bu kalıcılığı yakalayabilmek için de şu anda güzel bir tırmanış, genç bir ekip
var. Dolayısıyla bu genç ekiple beraber, bir diğer taraftan da yönetim
kadrolarını kalıcı kılmak suretiyle atılacak adımlardan ben netice
alınabileceğine inanıyorum. Yoksa durmadan değiştir, tekrar getir. Bugüne kadar
öyle olmadı mı? Hep değişti. Teknik kadrolar öyle değişti. Federasyon da aynı
şeyleri yaşadı. Öyle olmaz. Yani Batı’da veya dünyada başarıyı yakalayanlar hep
o kalıcı kadrolarla yakaladılar. Onunla neticeye ulaştılar. Şimdi mesela Mesut
Özil, bizimle beraberdi. Mesut Alman milli takımında oynarken kaç yaşındaydı?
Bizi 3-1 yedikleri maçı ben Merkel'le birlikte seyretmiştim. O zaman 22
yaşındaydı. Bir tane de bize gol atmıştı. Türkiye'de şimdi futbol okulu,
akademisi kuruyor. Almanya'daki ve Real Madrid'deki yapıyı bizde oluşturmak
istiyor. Böyle bir adım hakikaten atılırsa o yapı aynen bize geçerse, o zaman
bırak sen 22 yaşı, 10-12 yaşlarındaki yavruların futbol sahasında yetiştiğini
görürüz. Bunlar topa vurmaktan önce saygıyı sevgiyi bu akademide
görecekler."
"İSTİKRARLI
ŞEKİLDE YOLA DEVAM EDERSE ARDA'DAN TÜRKİYE ÇOK İSTİFADE EDER"
Erdoğan, Arda Güler ve Mert Günok ile düşüncelerini de şu
sözlerle aktardı:
"Mert Günok’un şu anda yaşı 30’u geçti. Yani bu yaşı
yakalamış olan Mert'in o refleksi ortaya koyması muhteşem bir şey. 35 yaşında
bir kalecinin böyle bir refleks ortaya koyması anlatılır bir şey değil. Yani
adeta yaylandı ve topu oradan çıkardı. Bir önceki maçta maalesef hakemlerin
vurdumduymazlığı ortaya çıktı. Kalktılar sayılmaması gereken golü saydılar. Bir
kalecinin biliyorsunuz altıpas, onsekiz içerisinde hatalı hareketi olmaz. Ona
faulü yapan ortada zaten. Arda Güler’e gelince, Arda tabii şu anda 19 yaşında
ama Arda 10 yaşın altında top oynamaya başladı. Allah gerçekten kendisine çok
farklı kabiliyetler de verdi. Biraz sabretmek ve Arda'ya fırsat vermek
gerekiyor. Mesela bugün şimdi 90 dakika oynadı. Top dağıtımları iyiydi, hele
hele duran toplarda, geriye attığı kornerlerde Arda müthişti. Kendisine telefon
konuşmamda onu söyledim, dedim “al da at diyorsun ve top adrese gidiyor.” Bugün
de aynısı oldu. Herkes bu kadar kabiliyetli değil. Şu anda eksiği hava topları…
Uzun toplarda Arda ayrı bir kabiliyet. Şımarmadan, kararlı ve istikrarlı bir
şekilde yola devam ederse Arda'dan Türkiye çok istifade eder. Şu anda bulunduğu
Real Madrid takımı da çok istifade eder."
"TÜM
FUTBOLCULARIMIZ SAHADA İŞİN HAKKINI VERDİ"
Erdoğan, takımın gösterdiği performansı ve turnuvada en
beğendiği oyuncuları ise şöyle özetledi:
"Ben bu maçlarda görev alan futbolcularımızın hiçbirini
birbirinden ayırt edemem. Hepsi de gerçekten ortaya kabiliyetlerini döktüler.
Yani şimdi mesela bakıyorsun bir Ferdi Kadıoğlu’na, çok hırslı. Topu aldığı
zaman, söktüğü zaman geriden forvete katılması çok çok sağlam. Şimdi onunla
ilgili bazı rakamlar konuşuluyor. Fenerbahçe Teknik Direktörü Jose Morinho,
‘gidemez’ dedi. Ferdi’nin de istikbaliyle oynamamak lazım. Maşallah Barış Alper
de gayet iyi. Arda'yı zaten konuştuk. Ondan sonra geride Abdülkerim stoper
olarak oynadığı zaman iyiydi. Libero olarak oynadığı zaman yine iyiydi. Şimdi
mesela Portekiz'de özellikle libero olarak Beşiktaşlı Pepe. Şu anda 41 yaşında.
Yani 41 yaşında bir adam geri dörtlüden orayı nasıl koordine ediyorsun? 50
metre, 60 metre, 70 metre, topları dağıtması olayı rastgele olay değil. Ronaldo
38 oldu o da aynı. Mesela Ronaldo'nun en çok dikkatimi çeken özelliği, hava
toplarındaki hakimiyeti. Gol olarak zaten penaltıdan iki golü var. Bir uzatmada
attı, bir de bir önceki penaltıdan attı, bir de kaçırdı. Özetle bizim milli
takımımızda “şu daha iyidir, bu değildir” diyeceğim hiçbir futbolcumuz yok.
Hepsi de sahada işin hakkını verdi. Hepsinin de gözlerinden öpüyorum. İşte bu
deneyimleri 2032’ye yansıtacağız. Orada da İtalyanlarla dayanışmamız çok çok
önemli. Zaten İtalyanlarla beraber bu işi üstlenmek biraz altyapı sebebiyle,
tesisler sebebiyle oldu. O zaman Montella İtalyan olarak yine görevinin başında
olursa işimiz herhalde daha kolay olur."
"MONTELLA
KENDİNİ İSPATLAMIŞ BİR İSİM"
Erdoğan, A Milli Futbol Takımı'nın teknik direktörü Vincenzo
Montella ile ilgili şu ifadeleri kullandı:
"Her teknik direktörün savunulan yanı olur. Hatasız
insan olmayacağı gibi tabii ki hatasız teknik direktör de olmaz. Basketbolda,
voleybolda da koçlar var onlarda da durum aynı. Montella bir defa kendini zaten
ispatlamış bir insan. Şimdi bugün hemen saldırmaya başlamışlar. Neymiş?
Değişiklikleri zamanında yapmamış. Yok artık bırak da yani onu da o yapsın. Yok
60’ıncı dakikada olması lazım işte, niye 60’ıncı dakikada olmamış? Ya bunlar
söylüyorlar. Yani ben işin bu yanında değilim. O kendini zaten ispatlamış bir
isim. Dolayısıyla da elinden geleni ortaya koymaya çalışıyor, yapıyor. Galip
geldiği zaman takım Montella iyi, mağlubiyet olduğu zaman kötü. Bunlar şık
şeyler değil. Hele hele bir Cumhurbaşkanı olarak bana hiç yakışmaz. Biz sadece
“elinden geleni yaptı” dedik. Şimdi bundan sonra ne konuşuluyor? Türkiye ilk
beşte deniliyorsa demek ki bir yere varmış."
"BEN ÇOK FAZLA
YABANCININ OLMASINI MİLLİ FUTBOLUMUZ İÇİN DOĞRU BULMUYORUM"
Cumhurbaşkanı, futbol kulüplerinin yabancı kontenjanı ile ilgili
de görüşünü şöyle aktardı:
"Bence yerli futbolcularımızın önünü açmak lazım. Ben
çok fazla yabancının olmasını milli futbolumuz için doğru bulmuyorum. Yoksa
futbolcu nasıl yetişecek? Yoksa kulüplerimizin altyapılarından, Başakşehir
Akademi gibi, Mesut Özil’in kuracağı akademi gibi yerlerden yetişecek olan 10
yaşın üstü çocuklarımız için bu kapı açık olmaz. Buna fırsat vermemek lazım.
Yani belli bir sayı özellikle piyasa oluşturma bakımından isabetli olabilir.
Çok sayı da piyasayı öldürür. Buna fırsat vermeden kapıyı açmakta fayda
var."
"İSRAİL
ÇATIŞMALARI BÖLGEYE YAYMA NİYETİNDEN VAZGEÇMELİDİR"
Erdoğan, Gazze'de yaşanan son gelişmelerle ilgili şu
değerlendirmeyi yaptı:
"Gazze konusunda iki üç gündür ciddi manada olumlu bazı
gelişmeler var. MOSSAD’ın başındaki şahsın Doha’da Hamas yetkilileriyle yaptığı
görüşmeler söz konusu. Görüşmelerde daimi ateşkesi öngören bazı olumlu adımlar
atıldı. Artık ateşkes için “anbean” diyorlar. Yani anbean oradan isabetli bir
haber gelebilir. Ama bütün mesele Netanyahu’nun tavırları. İsrail bu caniliği,
bu vahşeti daha fazla sürdürmemeli. İsrail bu katliamları devam ettirmek
noktasında ayak diremeyi artık bırakmalı ve bu insanlık dışı saldırıları
sonlandırmalıdır. Bu konuda uluslararası toplumun ve özellikle Batılı ülkelerin
İsrail’e yönelik baskılarını artırması şarttır. Bugüne kadar saldırıda direten,
katliamları sürdüren İsrail’dir. İnsan haklarını ve uluslararası hukuku ayaklar
altına alan İsrail’dir. Şimdi kalkmış çatışmaları bölgeye yaymak, kendilerini
rahatlatmak için Lübnan’ı tehdit ediyorlar. İsrail çatışmaları bölgeye yayma
niyetinden vazgeçmelidir. ABD başta olmak üzere Batılı ülkeler, bu noktada
İsrail’e verdikleri destekten vazgeçmelidir. Türkiye, ilk andan itibaren
barıştan yana olmuştur. Türkiye bu çatışmaların sona ermesi gerektiğini, 1967
sınırlarında iki devletli çözümün kalıcı barışı sağlayacağını en yüksek sesle
dile getiren ülkedir."
İran'da geçtiğimiz günlerde bir seçim oldu ve Türk kökenli
bir Cumhurbaşkanı seçildi. Her seferinde de Türk kimliğini saklamayan, iftar
ettiğini de söyleyen birisi yeni Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan. Bundan sonra
Türkiye-İran ilişkilerinde bu durumun bir etkisi olacağını düşünüyor musunuz?
Bununla ilgili değerlendirmenizi alabilir miyiz?
Mesut Pezeşkiyan aslında Azeri kökenli bir Türk. Mesela
Tebriz'de Türkçe konuşuyor. Ama Kürt bölgelerine gittiği zaman oralarda da
Kürtçe konuşabiliyor. Farça’ya da gayet hakim. O şekilde onu da konuşabiliyor.
Ben döndüğümüzde kendisiyle irtibat kurup tebrik edeceğim. Bundan sonraki
süreçte Türkiye-İran ilişkileri inşallah daha iyi olacaktır. Kaldı ki İran'la
bölgede münasebetleri en iyi olan ülke Türkiye. İran bizim tarihi ve kültürel
bağlarımız bulunan önemli bir komşumuzdur. Yeni dönemde Türkiye-İran ikili
ilişkilerinin artan bir tempoda olumlu istikamette gelişmesini bekliyorum.
"YENİ DÖNEMDE DE
MÜTTEFİKİMİZ İNGİLTERE İLE İLİŞKİLERİMİZİ HER ALANDA GELİŞTİRMEYİ
SÜRDÜRECEĞİZ"
Erdoğan, İngiltere'de yaşanan seçim sürecini şu sözlerle
aktardı:
"Şu ana kadar uyguladıkları politikalar ve
İngiltere'nin ekonomik alanda yaşadığı sıkıntılar Rishi Sunak’ın bana göre en
önemli kayıp sebebi olmuştur. Sola gelince, 14 yıldır malum İşçi Partisi
İngiltere'de bir netice alamadı. Ama şimdi bu seçimde 411 milletvekili
kazandılar. Bugüne kadar İşçi Partisi Tony Blair zamanında bile böyle bir
sayıya ulaşamamıştı. Şimdi ise bu milletvekili sayısını yakalamak suretiyle
İngiltere'de ikinci defa İşçi Partisi böyle bir güce erişti. İşçi Partisi
lideri Keir Starmer’ı da henüz tebrik için arayamadım. Şimdi döner dönmez ilk
yapacağımız işlerden bir tanesi onu da aramak olacak. Avrupa Birliği'nden
ayrılmış bir ülke olarak tekrar katılmayı düşünmediğini söylüyor. Yapacağımız
görüşmede “Bundan sonra Türkiye-İngiltere ilişkilerini nereye vardırırız?”
bunları da konuşacağız. Türkiye ile İngiltere ikili ilişkileri son derece
köklüdür. Biz, iktidarımız döneminde gerek İşçi Partili gerek Muhafazakar
Partili başbakanlarla çalıştık. Önemli olan iki ülkenin ortak çıkarları
doğrultusunda çalışmalar ortaya koymaktır. Yeni dönemde de müttefikimiz
İngiltere ile ilişkilerimizi her alanda geliştirmeye devam edeceğiz. Önümüzde
önemli gündem başlıkları var bunları ele alarak ilişkilerimizdeki olumlu seyri
ilerletmek niyetindeyiz."
"TÜRKİYE-SURİYE
İLİŞKİLERİNİ GEÇMİŞTE OLDUĞU GİBİ AYNI NOKTAYA GETİRELİM İSTİYORUZ"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, son zamanlarda yaşanan provokatif
olaylarla ilgili şu yorumda bulundu:
"Muhakkak ortada bir mikser var. Yani bu tür olaylarda
bir siyasi mikserin olmaması mümkün değil. Onlar ne kadar bu işi karıştırmaya
gayret ederlerse etsinler zaten biz güçlü bir devlet olarak bunlara gereken
tokadı anında attık. Bundan sonra da atmaya devam ederiz. Türkiye'nin gücü
sayesinde nasıl ki PKK’yı, PYD’yi, KCK'yı, FETÖ'yü çökerttiysek, aynı şekilde
bunları da çökertiriz. Ama yeter ki bizim içimizdeki siyasetçiler bu noktada
akıllı hareket etsin. Artık biliyorsunuz ana muhalefet diye bir şey kalmadı. Bu
muhalefet sürekli kışkırtıcılık yapmaya devam ediyor, rahat durmuyor. Hala kalkıyor,
mültecilerle uğraşıyor. Şu anda Suriye'den 3 milyonu aşan mülteci ülkemizde.
Şimdi öyle bir noktaya geldik ki, Beşar Esed şu anda Türkiye ile ilişkileri
düzeltme noktasında bir adım attığı anda biz de ona karşı o yaklaşımı
gösteririz. Çünkü biz dün Suriye ile düşman değildik ki, biz Esed ile ailece
görüşüyorduk. Biz davetimizi yapacağız. İnşallah bu davetle birlikte de
Türkiye-Suriye ilişkilerini geçmişte olduğu gibi aynı noktaya getirelim
istiyoruz. Davetimiz her an olabilir. Türkiye’de görüşme olması konusunda ise
Sayın Putin'in yaklaşımları var. Irak Başbakanı’nın bu konuda yaklaşımları var.
Biz her yerde arabuluculuktan bahsediyoruz da sınırımızdakiyle, komşumuzla niye
olmasın?"