Cumhurbaşkanı Erdoğan: ABD de İsrail’in artan şımarıklığından rahatsız
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “ABD de İsrail’in artan şımarıklığından rahatsız. Bu rahatsızlığı Amerikan yönetimi açık açık dile getirmese de Amerikan üniversitelerinden, sokaklarından, öğrencilerinden, rektörlerden yükselen sesler, burada artık belli bir dönüşümün başladığını gösteriyor” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, İspanya-İtalya ziyareti sonrası
dönüşünde uçakta gazetecilerin sorularını cevapladı, gündeme ilişkin
değerlendirmelerde bulundu.
Erdoğan, açıklamalarında şunları kaydetti;
Bildiğiniz üzere Türkiye-İspanya 8. Hükümetlerarası Zirve
Toplantısı vesilesiyle 12-14 Haziran'da Madrid’deydik. İlk gün İspanya Kralı 6.
Felipe ile bir araya geldim ve kendisiyle baş başa bir akşam yemeği, Mehmet
Şimşek kardeşimiz de yanımızda olması suretiyle yedik. Ertesi gün İspanya
Hükümet Başkanı Sayın Pedro Sanchez’le birlikte başkanlığını yaptığımız
“Hükümetlerarası Yüksek Düzeyli Stratejik Konsey Toplantısı”nda bakanlarımızın
da iştirakiyle ilişkilerimizi tüm yönleriyle gözden geçirdik. Münasebetlerimizi
tanımlayan kapsamlı ortaklık temelinde iş birliğimizi derinleştirme yönünde
önemli kararlar aldık. Her iki ülkeden iş adamlarının katıldığı iş forumunun
açılışını Sayın Sanchez'le beraber yaptık.
"TCG ANADOLU,
İSPANYA'YLA SAVUNMA SANAYİİ İŞ BİRLİĞİMİZİN SEMBOLÜ"
Türkiye ve İtalya'dan yaklaşık 400 iş adamının katıldığı bir
buluşma oldu. Zirve sonunda açıkladığımız ortak bildiriyle yeni ticaret hacmi
hedefimizi 20 milyar dolardan 25 milyar avroya çıkardık. Muhtelif alanlarda
imzaladığımız 12 anlaşmayla ilişkilerimizin ahdi zeminini güçlendirdik. Bu
arada TCG Anadolu, İspanya'yla savunma sanayi iş birliğimizin sembolüydü. Şimdi
yaptığımız görüşmelerle birlikte artık bunun bir üst segmentine geçme kararı
aldık ve bunun da adımını attık. Zaten proje çalışmalarını Savunma Sanayii
Başkanlığı ve Türk Silahlı Kuvvetleri adına Deniz Kuvvetleri Komutanlığımız şu
anda yürütüyor. İspanya, Avrupa Birliği içerisinde Türkiye'nin Avrupa ve Birlik
açısından taşıdığı stratejik öneme vakıf ülkeler arasında. Hükümet başkanı
Sayın Sanchez'e tam üyelik sürecimize dair beklentilerimizi ilettik.
"AP SEÇİMLERİ
KAYGILARIMIZI HAKLI ÇIKARDI"
Kıymetli dostum Sanchez'le bölgesel konuları da ele aldık.
Gazze’de yaşanan katliam gündemimizin ilk sırasındaydı. İspanya'nın Filistin'i
tanıma kararıyla ilgili olarak duyduğumuz memnuniyeti yine kendisiyle
paylaştım. Sayın Sanchez'in tüm baskılara rağmen Filistin'in halklı
mücadelesine verdiği destek her türlü takdire şayandır. İsrail-Filistin
ihtilafının çözümünde inşallah bundan sonra da İspanya ile dayanışma içinde
hareket edeceğiz. Avrupa Parlamentosu seçimleri, ırkçı ve faşist yapılarla
ilgili bizim kaygılarımızı haklı çıkardı. Avrupa'daki Müslümanları ve göçmenleri
maalesef daha zor günler bekliyor. Medeniyetler İttifakı girişimini hayata
geçiren iki ülke olarak, İslam ve yabancı düşmanı akımlara dair ortak
endişelerimizi dile getirdik. Zaten 20’nci yıla giriyoruz ve Medeniyetler
İttifakı'nda 20’nci yılla ilgili de müşterek bir hazırlık yapacağız. Gelecek
yıl 20’nci yıl dönümüne erişeceğimiz Medeniyetler İttifakı çerçevesinde diyalog
ve karşılıklı anlayışa vurgu yapan faaliyetler düzenleme imkanlarını da gözden
geçireceğiz. 8. Hükümetlerarası Zirve Toplantımızın ve Madrid'deki
istişarelerimizin İspanya ile ilişkilerimizin güçlenmesine önemli katkılar
yapacağına inanıyorum.
Madrid ziyaretimizin ardından İtalya Başbakanı Sayın Giorgia
Meloni'nin davetine icabetle İtalya'ya geçtik. Burada G20 dönem başkanı
İtalya'nın ev sahipliğinde düzenlenen Liderler Zirvesi'ne iştirak ettik.
Görüşlerimizi zirve marjında gerçekleştirilen Afrika ve Akdeniz ile Yapay Zeka
ve Enerji Konulu Yüksek Düzeyli Oturum’da mevkidaşlarımızla paylaştık.
Bölgemizin karşı karşıya kaldığı çok boyutlu tehdit ve meydan okumalar hakkında
fikir alışverişinde bulunduk. Gazze özelinde mevcut uluslararası sistemin ve
kurumların asli görevlerini yerine getirme noktasında sınıfta kaldıklarını bir
kez daha açıkça ifade ettim. İnsanlığın mazlumların sesine kulak veren çok daha
adil bir dünyada yaşamasının mümkün olduğuna işaret ettim. Zirve marjında bazı
G7 ve davetli ülke liderleriyle ikili görüşmeler de gerçekleştirdim. Zirve
hitabında Gazze'de acil kalıcı ateşkes ilan edilmesi ve insani yardımların
kesintisiz akışının sağlanması için bir kez daha çağrıda bulundum.
"DAHA ÇOK
ÜLKENİN İSRAİL'E CESURCA “DUR” DEMESİ GEREKİR"
İsrail’in uluslararası hukuku hiçe sayan katliamları
karşısında İspanya ile duygularımızın çekincelerimizin ve itirazlarımızın ortak
olduğunu görmek sevindirici. Özelikle Filistin’in devlet olarak tanınması
konusunda İspanya, zifiri karanlıkta insanlık gemisine yol gösteren bir deniz
feneri olduğunu kanıtladı. Gerek insanlığın vicdanını harekete geçirici
çağrıları gerekse cesur ve kararlı uygulamaları bunu perçinledi. Ancak insanlık
gemisinin yoluna kazasız belasız devam edebilmesi için yeni deniz fenerlerine
ihtiyaç var. Filistin meselesinde İspanya'yla aynı istikamete bakışımız şu
bakımdan önem arz ediyor. İspanya malum bir Avrupa Birliği üyesi, Avrupa
Birliği üyesi olmanın yanında aynı zamanda da NATO’da beraber olduğumuz bir
ülke.
İsrail’in uluslararası hukuku hiçe sayan tavrı karşısında
Filistin’in haklı direnişine yüreğini koyması ve hemen ardından da Avrupa
ülkelerinden bazı çözülmelerin başlaması açısından da çok büyük önem arz
ediyor. Özellikle Filistin'in devlet olarak tanınması konusunda İspanya'nın
tavrının İsrail’e öyle ya da böyle destek olan devletler arasından çözülmeleri
beraberinde getireceği inancındayım. Nitekim Sanchez'le yaptığımız ayaküstü
görüşmelerde de “bunun devamı gelecek” yaklaşımları oldu. İnsanlığın karşı
karşıya olduğu Filistin sınavından geçmek için daha çok ülkenin bence İsrail'e
cesurca “dur” demesi ve barışın yanında yer alması gerekir. Ama İspanya gibi
ülkeler bu adımı atınca, inşallah barışın yanında yer alacak ülkelerin sayısı
da artacaktır. Biz de İspanya da diğer dostlarımız da insanlığa barışı
vadetmeye ve bunun için çabalarımızı artırmaya devam etmeliyiz.
"AMERİKA,
BİRLEŞMİŞ MİLLETLER GÜVENLİK KONSEYİ’Nİ BLOKE EDİYOR"
(BMGK'nın ateşkes kararı) Birleşmiş Milletler Güvenlik
Konseyi'nin bugüne kadar attığı adımlara dikkat ederseniz Amerika Birleşik
Devletleri her zaman kesişim noktası olmuştur. Burada da büyük ihtimalle yine
öyle olacak. Aslında bizim “dünya beşten büyüktür” tezimizin işaret ettiği
nokta da burası. Çünkü İsrail aleyhinde alınması gereken kararlar söz konusu
olduğunda Amerika, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ni bloke ediyor. Şu
anda alınan ateşkes kararında da benim endişem yine bir şekilde Konsey’i bloke
edeceği şeklinde. Fakat öyle de olsa, böyle de olsa, bizim için en önemli adım
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nden öte, Birleşmiş Milletler Genel
Kurulu'ndan çıkan kararlardır. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'ndan çıkan
olumlu kararlarda 150'ye yakın ülke ne yaptı? Bizim düşündüğümüz gibi
düşündüler ve Filistin’in yanında yer aldılar. Bunları daha ileri taşımamız
lazım. Bunu başardığımız takdirde bu yaklaşım zaman içerisinde inşallah
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ni de belli bir noktaya çekecektir.
Aslında mevcut durum Birleşmiş Milletler için de bir fırsattır.
BM yapılanması başta İsrail olmak üzere bazı hukuk tanımaz
ülkelerin yerle yeksan ettiği itibarını yeniden kazanmak istiyorsa, bu fırsatı
çok iyi değerlendirmesi gerekir. İsrail’in durdurulması sadece Gazze’de huzuru
sağlamakla kalmayacak, aynı zamanda BM sistemine, uluslararası hukuka, insan
haklarına karşı gerçekleştirilen İsrail saldırılarını da bastıracak. Bu
sorumluluk öncelikle Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi üyelerinin
omuzlarındadır. Birleşmiş Milletler’in sonunun Milletler Cemiyeti gibi olmasını
istemiyorsak, bunu sağlamak mecburiyetindeyiz. Her zaman söylediğimiz gibi,
bölgede nihai barışın yolu iki devletli çözümden geçer. Bu formül beraberinde
kalıcı çözümü getirir. Güvenlik Konseyi üyelerinin Filistin’i devlet olarak
tanıması bölgede iklimi değiştirebilir.
"ABD DE
İSRAİL’İN ARTAN ŞIMARIKLIĞINDAN RAHATSIZ"
(ABD'nin üç aşamalı ateşkes planı) Kabataslak baktığımız
zaman bu açıklamadan memnuniyet duyuyoruz. Ama bu BMGK’nın beş daimi üyesini
Filistin’in yanına çekmeye yetmiyor. Buraya özellikle bakmamız lazım. Ben,
inanıyorum ki, Amerika Birleşik Devletleri de İsrail’in artan şımarıklığından
rahatsız. Bu rahatsızlığı Amerikan yönetimi açık açık dile getirmese de Amerikan
üniversitelerinden, sokaklarından, öğrencilerinden, rektörlerden yükselen
sesler, burada artık belli bir dönüşümün başladığını gösteriyor. Bu da İsrail’i
ciddi manada rahatsız ediyor. Artık şundan herkes emin ki bu kervan böyle
yürümez. İnşallah Amerika'da yaklaşan son seçimlerle birlikte hava çok daha
farklı gelişebilir. Biden'in bu açıklamasından sonra bizim yaptığımız
açıklamalar var. Dünyada birçok ülkenin bu konuda yaptığı açıklamalar var.
İnşallah isabetli adımları hep beraber atarız ve Birleşmiş Milletler Güvenlik
Konseyi'nden bu konuyla ilgili çıkacak kararlar bundan böyle çok daha farklı
istikamette gelişir. Sayın Biden’dan bu planın bir seçim yatırımı değil,
gerçekten ve samimi olarak Filistin’deki katliamları sonlandırmak için atılmış
bir adım olduğunu ispat etmesi doğal olarak beklenir. Güvenlik Konseyi kararı
bir adımdır, ancak yeterli değildir. Kağıt üstündeki bir çok kararın İsrail
tarafından nasıl yok sayıldığını hepimiz biliyoruz. Sayın Biden da artık bir
samimiyet testinden geçmektedir.
"BÖLGEDE BİR
TERÖRİSTAN KURMAK İÇİN TERTİPLENMİŞ BİR OYUN VAR"
(PKK'nın Suriye'de sözde yerel seçim planı) Ortada seçim
falan yok, öncelikle bunu belirtelim. Ortada terör örgütünü meşrulaştırma ve
bölgede bir teröristan kurmak için tertiplenmiş bir oyun var. Biz oyun bozma
konusunda ne kadar mahir olduğumuzu bundan önceki süreçlerde net bir şekilde
gösterdik. Tabii burada Suriye yönetimi de kesinlikle onlara bu noktada rahat
adım atma veya hareket etme müsaadesini vermeyecektir, vermez. Dışişleri Bakanımız
Hakan Fidan Moskova'daydı. Moskova'da Sayın Putin'le bu konuları etraflıca
görüştüler. Rusya Dışişleri Bakanı Sayın Lavrov'la görüşmeleri oldu. Suriye'de
PKK terör örgütünün ve diğerlerinin rahat hareket etme imkanı inşallah
olmayacaktır. Böyle bir durum olduğu anda zaten biz de ilgili birimlerimizi
gerekli şekilde seferber ederiz. Burnumuzun dibinde bir teröristan kurdurmayız.
Bunun için gereken ne ise yapmaktan da asla ve asla imtina etmeyiz.
"İHTİYAÇLARIMIZI
ÖNCELİKLE NATO MÜTTEFİKLERİMİZDEN KARŞILAMAK İSTERİZ"
(Eurofighter savaş uçağı temini) Bu konuyu Sayın Sanchez'le
görüştük. İspanya’nın biliyorsunuz eğitim uçakları önemli. Bu eğitim
uçaklarından bize verebilme şansları veya kabiliyetleri var. Ama Almanya'yla
temas noktasında bu konuda bize yardımcı olma durumunu kendilerine söyledim.
Eurofighter'la ilgili böyle bir görüşme yapabileceğini ifade etti. Ama
hepsinden öte bizim için şu anda Eurofighter önemli. Bu konuda Almanya'da artık
yumuşadı. İlgili bakanlarımız muhataplarıyla gerekli görüşmeleri yapıyorlar, yapacaklar.
Bizim temel yaklaşımımız bellidir: ihtiyaçlarımızı öncelikle NATO
müttefiklerimizden karşılamak isteriz. Fakat sürecin sonunda olumsuz bir sonuç
elde edilirse alternatifsiz de değiliz. KAAN’ımız artık kanatlandı. İlerleyen
dönemlerde seri üretimin başlaması ve envantere giriş sürecinin tamamlanması
sonrası bu konuda sıkıntımız da kalmayacak. Bir dönem benzer süreci insansız
hava araçlarında da yaşamıştık. O zaman da müttefiklerimizden bunları
alamamıştık. Sonra ne oldu, insansız hava araçlarımızı en yüksek kalitede
ürettik. Şimdi birçok ülke bunları alabilmek için Türkiye’nin kapısını çalar
hale geldi.
"AVRUPA’DA
YÜKSELEN IRKÇILIĞIN BİR TEHLİKE OLDUĞUNU MUHATAPLARIMIZA ANLATTIK"
Şu anda özellikle bizim Avrupa Birliği üyesi ülkelerle
atacağımız adımlarda ibre bizden yana dersem abartmış olmam. Bu konuyla ilgili
olarak da şu anda Avrupa Birliği'nden Avrupa Parlamentosu seçimlerine katılan
partilerin çoğu Türkiye'nin ne denli haklı olduğunu kabul ediyor. Mesela
onlardan biri İspanya Başbakanı Sanchez. Türkiye'nin duruşunu takdirle
karşıladığını bizlere ifade etti. Almanya Başbakanı Olaf Scholz da bu noktada
olumlu duruş sergiliyor. O da Türkiye’ye bakışı lehte olanlardan. Biz işimize
bakacağız. Bu süreçte Türkiye'nin gerek Almanya'da gerek İngiltere'de gerek
Fransa'da yakaladığı şanslar var. Biz bu şanslarımızı da güçlü durarak denemeye
devam edeceğiz. Bizler uzun zamandan beri, yaklaşan tehlikeyi işaret ediyorduk.
Özellikle Avrupa’da yükselen ırkçılığın bir tehlike olduğunu, buna imkan
verilmemesi gerektiğini muhataplarımıza anlattık.
Sokaklarını, meydanlarını insanların kutsallarına hakarete,
yabancı karşıtlığına açan, onların sırtlarını işlerine geldiği için sıvazlayan
ülkeler, şimdi görmezden geldikleri gerçekle yüzleşti. Sık sık söylediğimiz
bumerang etkisi işte tam olarak budur. Avrupa’nın “zararın neresinden dönersek
kardır” anlayışıyla hareket etmesi ve gerçekçi tedbirleri hayata geçirmesi
elzemdir. Yoksa bu ateş herkesi yakacak boyuta ulaşır. Terör konusunda da
benzer bir tehlike söz konusudur. Testi kırılmadan Avrupa’ya çağrımızı
tekrarlıyorum. Gelin terörün her türlüsü ile ayrım gözetmeksizin mücadele
edelim. Gelin terör belasını birlikte gündemimizden nihai biçimde çıkartalım.
"CUMHUR İTTİFAKI
OLARAK DURUŞUMUZDAN TAVİZ VERMEYECEĞİZ"
Sayın Devlet Bey'in yapmış olduğu açıklama bir devlet adamı
yaklaşımıyla, sakin, herhangi bir tartışmaya fırsat vermeden yapılmıştır.
Konuyu bu şekilde kapatmış olması, bence gayet isabetlidir. Bizler Cumhur
İttifakı olarak asla duruşumuzdan taviz vermeyeceğiz. Parti sözcümüz Ömer Çelik
Bey zaten gereken açıklamaları detaylıca yaptı. Bu açıklamalarda da dikkat
ederseniz tahrik ve dalaşma yoktur. Sadece net bir duruş vardır. Cumhur
İttifakı'nın bir tarafı olarak partimizin duruşunu belirtmesi bakımından Ömer
Bey'in açıklaması isabetli olmuştur. Diğer taraftan CHP’den yapılan bazı
açıklamalar oldu. Biz iade-i ziyareti yapmak suretiyle siyasete bir yumuşama,
bir kibarlık getirelim dedik. Ama bu kibarlıktan anlamayanlar İstanbul'da basın
toplantısı yaptılar ve orada belli ki birilerinin etkisi altında kaldılar.
Demek ki bazı yerlerden onay aldılar.
Bunlar tabii doğru şeyler değil, güzel şeyler değil. Sürece
katkı sağlayan şeyler değil. Yani bu, yumuşama değildir. Siyasete yeni bir
başlangıç getirme değildir. Bizim iade-i ziyaretimizi demek ki hazmedemediler.
Eğer bu iade-i ziyaretimizi CHP'nin başındaki arkadaş hazmedebilseydi, bu tür
bir açıklamayı yapmaya gerek duymazdı. Böyle bir açıklama karşısında ben
Cumhurbaşkanı olarak, Adalet ve Kalkınma Partisi'nin başkanı olarak, buna cevap
vermeyi dahi yanlış bulurum. Ama onlar ne yaparsa yapsın. Biz Cumhur İttifakı
olarak aynı duruşumuzu, aynı dayanışmamızı devam ettireceğiz. Şunu da
söyleyeyim, Cumhur İttifakı bir altılı masa değildir. Altılı masanın içinde yer
alanlar, bildiklerini okusunlar.
"TÜRKİYE’NİN
ARTIK DARBE ANAYASASI AYIBINDAN KURTULMASI GEREKİYOR"
Türkiye bu yeni dönemde yeni anayasayı gündemine almak
suretiyle bir adım atabilir. Bizim bu ziyaretleri yapmamızın altında yatan
gerçek de “her ne kadar ters görünse de CHP ile de böyle bir anayasa yapma
başlığı altında buluşabilir miyiz?” arayışıydı. Teklifimizi yaptık. Onlardan
“niye olmasın” noktasına gelen bir yaklaşım gördüm. Fakat iki gün sonra ortaya
maalesef arzu etmediğimiz bir yaklaşım çıkınca bu durum da bizi üzmedi değil.
Türkiye’nin artık darbe anayasası ayıbından kurtulması gerekiyor. Bu, siyaset
kurumunun ve Meclisin millete karşı asli görevidir. Hiçbir siyasi parti bu
yükümlülükten kaçamaz. Gerek Meclis Başkanımız Numan Kurtulmuş’un girişimleri,
gerek bizim temaslarımız, artık yeni anayasa için adım atmanın zamanının
geldiğini ortaya koymuştur. Mevcut anayasada birtakım değişiklikler yapılmış
olması, darbe ruhunun anayasamızdan silindiği anlamına gelmiyor. Kaldı ki 1982
yılından bu yana dünya değişti, Türkiye gelişti ve yeni ihtiyaçlar ortaya
çıktı. Milletin ihtiyaçlarına tam hizmet eden ideal anayasa bu millete
siyasetin borcudur.
"ENFLASYONU SON
ÇEYREKTE OLUMLU BİR KONUMA TAŞIMIŞ OLACAĞIZ"
(Enflasyon hedefi) Yılın son çeyreğini bekleyeceğiz. Yılın
son çeyreğinde inşallah bunlar tam manasıyla görünecek. Şu anda işi sıkı
tutuyoruz. Ama bütün mesele yine geliyor, faiz olayına dayanıyor. İnşallah
faizde atacağımız adımlarla enflasyonu son çeyrekte çok daha olumlu bir konuma
taşımış olacağız. Nitekim ekonomide dengelenmeye yönelik politikalar
meyvelerini veriyor. Cari işlemler açığı önemli ölçüde azaldı. Mayıs itibarıyla
yıllık ihracatımız 260 milyar doları aştı. İthalatımızdaki düşüş aynı şekilde
sürüyor. Merkez Bankası rezervlerimiz 146,2 milyar dolarla tarihimizin en
yüksek seviyesine çıktı. Rezervlerdeki artış devam edecek. Hayat pahalılığını
tetikleyen sebeplerden olan fahiş fiyat artışları ve fırsatçılıkla
mücadelemizden de taviz vermiyoruz. Milletin aşına ve ekmeğine kan doğrayanlara
göz açtırmayacağız. Bu kritik süreci bir taraftan mali disiplini koruyup,
kamuda tasarrufu teşvik ederek, diğer taraftan denetimleri artırarak
hassasiyetle yürüteceğiz.