ÇÖZÜM YA DA ÇÖZÜLME

“Artık yeter. Ölümlerle büyümeyeceğiz, silahlar bırakılmalı, seçim sürecinden önceki pozisyona geri dönülmelidir. Müzakereden kimsenin bir kaybı olmamalı. Eğer gerçekleşmezse ölüm orucuna başlayacağım. Söz ağızdan bir kere çıkar”

***

10 Eylül 2015’te yanına Altan Tan, Ertuğrul Kürkçü ve Kürt siyasetinin önde gelen isimlerini yanına alarak, İdil’de bu açıklamayı yaptı Leyla Zana. Bu konuşmadan yaklaşık 3 ay önce Kürt siyaseti %13,1 ile zirve noktaya çıkmış, 80 milletvekiliyle büyük bir temsil gücü elde etmişti. “Seni Başkan Yaptırmayacağız” mesajı, Türkiyelileşme çağrısı, Koalisyon ordusu ile beraber yıkılma sürecine giren DAEŞ’in boşluğunu ABD’li dostlarının yardımıyla dolduran YPG’nin “de facto” varlığı ve bunun gibi bir çok done Kürt siyasetinin artık kazandığını ve hatta iktidara bile yürüyeceğini söylüyordu.

***

Konuşmanın üzerinden yaklaşık 10 yıl geçti. Ölüm orucunun akıbeti haricinde; Zana’nın Kürt siyasetine yönelik kaygılı açıklamaları gerçeğe dönüştü denebilir. Yıllarca; iktidara giden yolda kilit olarak gösterilen Kürt temsiliyeti, artık partilerden bir parti hüviyetinde. Türkiye sınırları içerisinde Hendek Operasyonları ile başlayan sahadaki süreç ise artık Suriye ve Irak’ta. Görülen o ki; sırtını YPJ, YPG ve PYD’ye yaslamanın faturası beklenenden daha ağır yaşanıyor.

***

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın; “Yazın Irak sınırlarımızla ilgili meseleyi kalıcı olarak çözüme kavuşturacağız. Güney sınırımızda kuracakları teröristan ile bizi dizi getirmeyi düşünenlere kabuslar yaşatacak hazırlıklarımız var” açıklaması sonrası yaşanan hareketlilik ise dikkat çekici bir boyuta ulaştı. Selahattin Demirtaş, Gültan Kışanak ve Ahmet Türk’ün peşisıra gerçekleşen barış atmosferi ve çözüm süreci içerikli açıklamaları bunu destekler nitelikte. Yaklaşık 10 senedir herhangi bir şekilde siyaset sahnesine müdahil olmayan Leyla Zana’nın, geçtiğimiz günlerdeki “yüzeydeki ve derindeki devlete sesleniyorum. 2013’te daha özgür ve demokratik şekilde yaşıyorduk. İki taraf da bunun değerini bilemedi, biz gençler için yarınları kuralım” açıklaması bile bu hareketliliğin tavrı ve boyutlarını açıkça ifade ediyor.

***

Kürt siyaseti; 2015’ten itibaren Türkiye sınırlarında yaşadığı yenilgilerin 14 Mayıs 2023 seçimiyle birlikte ağır şekilde finallendiğinin farkına varmış durumda. 1991 yılından itibaren başlayan bu sürecin artık dip noktasına ulaşıp, varlığını dahi koruyamadığı ve bu sebeple 2013 dönemindeki çözüm sürecine benzer bir atmosfer için ateşkeş istendiği artık aşikar.

***

Ancak bu durum sadece Türkiye sınırlarıyla alakalı olmaktan çıktı. Brett McGurk adlı beyaz dostları ise sahadan desteğini çekmiş değil. PKK’nın Yürütme Komitesi Üyesi Murat Karayılan’ın müjde olarak açıkladığı şey ise “SİHA’ları etkisizleştirme imkanı yakaladık” demecinden ibaret. Bu durumda; Kürt siyasetinin barış mesajı, basit bir retorikten öteye de geçemiyor.

***

Zamanı 2013’e almanın derdinde olan Kürt siyasilerinin; öteberiden hallice mi yoksa muteber bir figür mü olduklarını en azından bu yaza kadar göreceğiz. Yoksa sıklıkla düşledikleri çözüm süreci yerine, bir tür çözülme sürecinin getirileriyle uğraşma gerçekliği pek uzak değil gibi gözüküyor.