COĞRAFYA KADER Mİ YOKSA KEDER MİDİR?
İbni Haldun’un o meşhur sözünü duymayanınız yoktur galiba. Hani şu: “Coğrafya kaderdir.” olanı. Evet, coğrafya kaderimizdir. Nasıl ki doğarken ailemizi, milletimizi, dinimizi seçemiyorsak doğacağımız coğrafyayı da seçemiyoruz.
Doğuştan düştüğümüz Orta Doğu cehennemi kaderimiz bir nevi. Cahit Zarifoğlu’nun da dediği gibi: “Alt tarafı bir çiçek koklayıp, bir hayvan sahiplenip, birkaç insan tanıyıp sevip gidecektik dünyadan. Nasıl kötü bir döneme geldi ömrümüz. Vicdansızların, sapıkların, canilerin, nefretin, cehaletin ortasına düştük.”
Tarih boyunca Orta Doğu kanayan ve bir türlü kabuk bağlayamayan bir yara olmuştur. Savaşlar, ölümler, anasız babasız kalan çocuklar bu coğrafyada hiç eksik olmamıştır. Birileri sürekli kaşımıştır bu coğrafyayı. Biz de bu oyundan bazen doğrudan bazen de dolaylı yoldan etkilenmişiz. Dünyanın öbür ucundaki insanlar son 250 yıldır savaş yüzü görmezken bu coğrafya o insanlar yüzünden savaştan mahrum bırakılmamıştır. Velhasılı kelam zor bir devirde zor bir coğrafyada dünyaya gelmişiz ve kapana kısılmış gibi bir yere kaçıp gidemiyoruz.
Siz de düşünüyor musunuz bazen? Şöyle sihirli bir değnek olsa da Türkiye’yi çekip alsa akdeniz havzasından, götürüp bıraksa okyanusa. Ne komşumuz olsa kapımızı çalacak ne de biz çalsak başkalarının kapısını. Uzak kalsak savaştan, sürtüşmeden ve bilumum kötülüklerden. Kendi yağımızda kavrulup gitsek.
Bakın elin İrlandalısı ne Irak savaşını biliyor ne Suriye ne de Ukrayna. Tabiki biliyor da bir zararını görmüyor. Mülteci gelmiyor, her gün sınırında düşen bir bomba olmuyor vs.
Hayallerle olmuyor bu işler dostlar. Sihirli bir değnek icat edilmediğine göre daha gerçekçi olmak zorundayız. Ya kaçıp kendimizi kurtaracağız ya da kalıp mücadele edeceğiz.
Kaçmak pek bize göre değil aslında. Biz kaçacak olsak yedi düvelin üzerimize geldiği Çanakkale'den kaçardık. Ama dedim ya biz şehadeti şerbet bellemişiz bir kere. O şerbeti içmek için koşarak gitmişiz düşman kurşunlarının üstüne. Biz kaçamayız bu topraklardan, çelik halatlardan daha sağlam görünmez bir bağla bağlıyız. Biz aşığız bu vatana. İnsan aşkını bırakıp da gider mi hiç. Ne diyordu Altan Erkekli Vizontele'de? “İnsan memleketini niye sever? Başka çaresi yoktur da ondan. Ama biz biliriz ki bir yerde mutlu mesut olmanın ilk şartı orayı sevmektir. Burayı seversen, burası dünyanın en güzel yeridir. Ama dünyanın en güzel yerini sevmezsen, orası dünyanın en güzel yeri değildir...”
Coğrafya kaderimizdir, hatta çoğu zaman kederimiz. Amma velakin seviyoruz işte çoğu zaman kederimiz olan kaderimizi. Sevelim vatanımızı, sevelim birbirimizi, bu vatanın börtü böceğini. Sevgi olunca ortada kederlendiğimiz kaderimiz de çekilir olur.
SON SÖZ
Çanakkale şehitlerimizi rahmetle anıp bize bu toprakları vatan yapmak için yine bu toprakların her karışının altına kefensiz giren ecdadımıza şükranlarımızı sunarak büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ün o anlamlı sözüyle bitireyim yazımı: “Yurtta sulh, cihanda sulh.”