ÇİN İŞKENCESİNE 'BARO' FERYADI
Çin'in, Doğu Türkistan'da Uygur Türklerine karşı uyguladığı zulüm, tüm şiddetiyle artarak devam ediyor. Antalya Barosu Başkanı Av. Polat Balkan, Doğu Türkistan'daki insan hakları ihlalleri ve Uygurlara yönelik 'soykırım' niteliğindeki işkencelere tepki gösterdi. Balkan, mağdur ve mazlum Doğu Türkistan’daki Uygur Türkleri’nin yanında olmaya devam edeceklerini vurguladı.
Çin rejiminin Uygur Türklerine yönelik insanlık dışı uygulamaları son bulmuyor. Doğu Türkistan'da yıllardır Müslüman Türklere zulmeden Çin rejimi, “asimilasyon” çalışmalarına devam ediyor. “Terörle mücadele” adı altında, Uygur Türkleri’nin hem dini hem de milli kimliğini yok etmeye çalışan komünist Çin rejimi, adeta işkence ederek masum insanları Çinlileştirmeye zorluyor…
İNSAN HAKLARI İHLALLERİ DEVAM EDİYOR
Antalya Barosu Başkanı Av. Polat Balkan, Çin hükümeti tarafından Doğu Türkistan’da Uygur Türklerine yapılan zulüm ile ilgili açıklama yaptı. Yapılan zulmü, şiddetle kınadıklarını belirten Başkan Balkan, “Doğu Türkistan’daki Uygur Türkleri’nin yanında olmaya devam edeceğiz” ifadelerine yer verdi. Çin Halk Cumhuriyeti’nin, 1949 yılından beri Doğu Türkistan’da sistematik zulüm uyguladığını kaydeden Başkan Balkan, şöyle konuştu:
“Çin Hükümeti, özellikle bölgede yaşayan yerleşik halktan kurtulmak için uygulamaya koyduğu ve 2018 yılında uydu görüntüleri ve tanıklıklarla ispatlandıktan sonra kabul ettiği “toplama kamplarını” suçu ve suçluyu gizlemek suretiyle “meslek edindirme kursu” olarak dünyaya kabul ettirmeye çalışmakta, bu şekilde Doğu Türkistanlıları terörizm, ayrımcılık ve aşırılıktan arındıracağını iddia etmektedir. Esasında bu kamplarda insanlığa karşı suç kategorisinde sayılan suçlar işlenmekte olup kamplarda kalan birçok insandan tekrar haber alınamamaktadır. Bir milleti ve bir dini inancı ortadan kaldırmaya yönelik sistematik faaliyetlerin varlığı göz önüne alındığında bahse konu fiillerin ‘’İnsanlığa Karşı Suçlar’’ kapsamında olduğu yadsınamaz bir gerçektir.”
İŞKENCELER SINIR TANIMIYOR
“Çin Hükümeti’nin “Aşırılıkla Mücadele Düzenlemesi”ni kabul ettiği Mart 2017’den bu yana, Doğu Türkistan bölgesinde kamplara kapatılan Uygur Türklerinin sayısı hızla artıyor. Düzenlemeye göre “normal” olmayan sakal bırakmak, peçe veya başörtüsü takmak, namaz kılmak, oruç tutmak, alkol almamak ya da İslam veya Uygur kültürüyle ilgili kitaplar veya yazılar bulundurmak da dahil olmak üzere, dini veya kültürel aidiyetin açık veya hatta özel alanda sergilenmesi “aşırılık” olarak değerlendirilmektedir. Çalışma veya eğitim amacıyla özellikle Müslüman nüfusun ağırlıklı olduğu ülkelere gitmek ya da Çin dışında yaşayan insanlarla iletişim kurmak da insanları şüpheli konumuna düşüren temel sebepler arasında bulunmaktadır. Erkek-kadın, genç-yaşlı, kentli-taşralı fark etmeksizin herkes, gözaltına alınma tehlikesi altındadır.”
MİLLET BİLİNCİ YOK EDİLMEK İSTENİYOR
“Uluslararası Af Örgütü’nün yayımladığı ‘ Çin: Neredeler? Sincan Uygur Özerk Bölgesi’ndeki toplu gözaltılar hakkında cevap verme zamanı ‘ adlı raporunda bu ihlaller tanık raporlarıyla ispat edilmiştir. Uluslararası Af Örgütü Doğu Asya Direktörü Nicholas Bequelin’in konuya ilişkin, “Çin hükümetinin etnik azınlıkları hedef alan kirli politikalarını sürdürmesine izin verilmemeli. Dünyanın her yerinden hükümetler, Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde yaşanan kabus nedeniyle Çin’e hesap sormalıdır” açıklaması da durumun vehametini gözler önüne sermektedir. Bir millet tamamen inkâr edilmekte, ibadet özgürlüğü yok sayılmakta, Türkçe isimler ve yazılar yasaklanmakta, Doğu Türkistan bölgesine kasten Sincan adı verilmektedir. Bu uygulamalar ile millet bilinci yok edilmeye çalışılmaktadır.”
BU SESSİZLİK İÇİMİZİ ACITIYOR
“Bahse konu bölgenin kadim bir Çin toprağı olduğu iddia edilerek bölgenin tarihi ve değerleri yok sayılmaktadır. Bütün ilgilileri bu noktada sorumluluk almaya, kıymetli vatandaşlarımızı ve sivil toplum kuruluşlarımızı ise konuyu gündemde tutmaya; BM Genel Kurulu olmak üzere uluslararası tüm kurumları, engelleyici yaptırımları derhal gündeme almaya çağırıyor, uluslararası kamuoyunu Doğu Türkistan Uygur halkı için harekete geçmeye davet ediyoruz. Barolar olarak, Avukatlık mesleğinin ruhu gereği bir haksızlığa sessiz kalmanın da başkaca bir haksızlık olduğunu düşünerek mağdur ve mazlum Doğu Türkistan Uygur Türkleri’nin yanında olmaya devam edeceğimizi ise kamuoyuna saygıyla beyan ederiz.”