ÇILDIRMAMAK ELDE DEĞİL!
Akşam Gazetesi’nde çalıştığım yıllarda sık sık Akdeniz
Üniversitesi’ne de gider, akademisyenlerin gerçekleştirdikleri araştırmalarla
ilgili haberler yapardım. O yıllarda
kampüs içerisindeki Olbia Çarşı’sının hemen arkasında tek katlı betonarme bir
ev vardı. Bu binada doğal kaynakların ekolojik ilkelere uygun olarak
kullanılması ve her türden çevre kirliliğinin önlenmesi için 1991 yılında
kurulan Akdeniz Üniversitesi Çevre Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi yer
alıyordu.
***
Bu merkezin kuruluşundan 2005 yılına kadar 14 yıl
müdürlüğünü Prof. Dr. Tuncay Neyişçi yaptı . O tarihlerde ben de sık sık bu
merkezi ziyaret eder. Prof. Dr. Tuncay Neyişçi’den burada yaptıkları çalışmalar
hakkında bilgi alırdım. Kendisi çok bilgili bir akademisyendir. Tuncay hoca
geçenlerde sosyal medya hesabından Antalya’da yaşanan su baskınlarını şu
ifadelerle değerlendirmiş:
***
“Bu şehir deniz
seviyesinden ortalama 25 m yükseklikte dünyanın en büyük (630 km2, ortalama
kalınlık 280 m) traverten platosu üzerinde kurulu. Traverten çok geçirgen bir
yapı ve 400 kg/ m2/gün yağışta bile sele neden olmaz. İnanmayanlar açık
alanlarda gözlem yapabilir. Bu özellikteki bir kentte sel zarara neden oluyor,
yetmiyor can kaybına yol açıyorsa şaşmak yetmez çıldırmak gerekir. Bunu
başaranlar, mübalağasız Nobel mühendislik ödülüne hak kazanır. Bana rant, plansızlık,
falan gibi boş ve ezber gerekçeler söylemeyin. Bu ezberleri tekrar eden herkes
bu suça ortaktır. Bu kentte rantın, planın var olduğu biliniyor. Günde 400 kg
yağışın sıklığı da. Rantı da planı da gerçekleri dikkate alarak çözebilirsiniz.
Einstein’ın dediği gibi, kafanızı, bakış açınızı değiştirmediğiniz sürece aynı
sorunları, aynı yakınmalarla defalarca yaşarsınız.
“Bırakın 380 kg metre kareyi bir yana 2 kg m2 bir yağışta
bile tüm yollarınız küçük ırmaklara dönüşüyorsa, doğru yanıtı başka yerlerde
aramak, başka akılcı çözümler üretmek gerek. Daha bu ülkenin teknokratları ve
yöneticileri sorunsuz bir cadde/sokak/ meydan tasarımı bile
gerçekleştirememişken, yerel yöneticiler şu kadar km asfalt yol ürettik demenin
ötesine geçememiş, fikir sahipleri kilişe çözümlerini tekrarlamaktan keyif
alırken neyi tartışacağız… Bu kentte sel felaketinin yaşanması başarılması en
zor konulardan biridir ve benim bildiğim ( yaklaşık 50 yıldır) en azından 10.
kez yaşanmıştır… Traverteni tanımadan, öğrenmeden bu kentte selleri
önleyemeyeceğiniz gibi, yönetemezsiniz de… yazın bir kenara”.
***
Ben de buradan 31 Mart seçimlerinde Antalya’daki belediye
başkanlıklarına talip olan sayın adaylara sesleniyorum. Lütfen Tuncay hocanın
feryadına kulak verin. Nitekim ben de geçtiğimiz günlerde Antalya’daki su
baskınlarının yağıştan değil, kötü yönetimden kaynaklandığını ifade etmiştim.
Asfalt dökmeyi bir marifet sanan yöneticilerimiz suları sünger gibi çeken
travertenlerin üzerini kapattığı için Antalya bugün sel sularına teslim
olmaktadır. 31 mart seçimlerinde artık her yeri betona çeviren, suya akacak yer
bırakmayan rant düzenine de bir son verilmesi gerekiyor.
***
Öte yandan geçtiğimiz yıl ülke deprem felaketleri ile
boğuşurken, Antalya Konyaaltı bölgesindeki Boğaçayı’nın çevresindeki taş
ocaklarının olduğu bölge birileri tarafından parsellenip üzerlerine
konteynerler yerleştirilmişti. Bu konuda katıldığım televizyon programlarında
ve gazetedeki köşemden yetkililere bu talana, yağmaya son verilmesi için
çağrıda bulunmuştum. Geçenlerde o
bölgeye tekrar gittim. Her taraf mis gibi kekik kokuyor. Devletin dere yatağına
çökenlerin yaptığı konteynerler kaldırılmış.
Attıkları su basmanlar yıkılmış. Çok da güzel olmuş. Kim yaptıysa
ellerine sağlık.