Cevdet Yılmaz: Enflasyonun ana eğilimi düşüyor, beklentiler iyileşiyor
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, 2024 Yılı Değerlendirme ve 2025 Yılı Hedeflerine İlişkin Bilgilendirme Toplantısı’nda , “Enflasyonun ana eğilimi düşüyor, beklentiler iyileşiyor” dedi.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, ‘2024 Yılı Değerlendirme ve
2025 Yılı Hedeflerine İlişkin Bilgilendirme Toplantısı’nda medya kuruluşlarının
ekonomi haberleri müdürleri ile bir araya gelerek soruları cevapladı.
“ASGARİ ÜCRETLE
GÖSTERİP, BAŞKA ŞEKİLLERDE ÜCRET VEREN İŞLETMELER OLDUĞUNU DA BİLİYORUZ, BUNA
DA EKSİK KAYITLILIK DİYORUZ”
Asgari ücret ile alakalı açıklamada bulunan Yılmaz,
“Öncelikle bizim toplam istihdamımız sunumda da aktardım Ekim ayı itibariyle 32
milyon 970’ti. Bazen asgari ücretli çalışan sayısına ilişkin oranlar da
tartışılıyor, bizim elimizde kayıtlı olan SGK’lı çalışanlar var, orada kayıtlı
çalışanların yüzde 42’si asgari ücretli görünüyor o da 6.7 milyon kişi yapıyor.
Yani şu anda kayıtlı asgari ücretli 6.7 milyon, toplam istihdamımız ise 32
milyon 970 bin. Toplam istihdam içinde Devlette çalışan var, SGK’lı ve SGK dışı
çalışanlar var vs. tabii hepsini topladığınızda 32 milyon 970 bin kişiye
ulaşıyorsunuz. Burada tabii kayıtlı çalışanlarda da şöyle bir durum var onu da
izah etmemiz lazım: Kayıt dışılık dediğimiz şey ikiye ayrılıyor. Bir, tamamen
kayıt dışı çalışma meselesi var, bir de eksik kayıtlılık dediğimiz şey var,
yani kayıtlı aslında ama bir kısmı kayıtlı, bir kısmı kayıtsız diyelim. Dünyada
da bu durum böyle, bizde de böyle.
Asgari ücret meselesinde biraz bu sorunun da olduğunu
biliyorum, yani asgari ücretli 6.7 milyon gözüküyor, ama muhtemelen bundan daha
düşük gerçek anlamda, çünkü asgari ücret üzerinden prim ödeniyor malum,
birtakım yükümlülükler getiriyor. O yüzden asgari ücretle gösterip, başka
şekillerde ücret veren işletmeler olduğunu da biliyoruz, buna da eksik
kayıtlılık diyoruz. Biz tabii kayıt dışılıkla da, eksik kayıtlılıkla da
mücadele ediyoruz. Ama bu faktörleri dikkate almadan yapılacak bir yorumun çok
da gerçekçi olmayacağını bilmemiz lazım.
Asgari ücretle ilgili söyleyeceğim ikinci husus şu: Altını
hep çiziyoruz bu bir taban ücret, bunun üstü bir limit söz konusu değil veya
ideal ücret veya olması gereken ücret şeklinde bir hadise değil. Bundan aşağı
olmaz dediğimiz bir ücret dolayısıyla, birçok metropolde, belli sektörlerde,
belli büyüklüklerdeki firmalarda zaten fiili ücretlerin daha yüksek olduğunu
hepimiz biliyoruz. Burada asıl problem asgari ücrette daha az gelişmiş
bölgeler, küçük ölçekli işletmeler ve emek yoğun sektörler. Bunlar asıl bunun
baskısını daha fazla hissediyorlar. Ama biz her zaman söylüyoruz, burada
verimlilik çok önemli. Verimlilik arttıkça ülkenin toplam faktör verimliliği,
işletmelerin de işletme bazında verimliliği arttıkça aslında daha yüksek
ücretin de zemini oluşmuş oluyor. Dolayısıyla, önemli olan bu verimliliği
artırmak, daha sağlam bir zeminde, kalıcı bir zeminde bu gelişmeleri sağlamak.
Biz bütün imkanlarımızla bu yönde gayret ettik.
2023 yılında enflasyon oranı yüzde 64,8, asgari ücrete
yaptığımız artış yüzde 107.3, yani bugün yaptığımız artışlar geçmişteki bu
yüksek oranların üzerine yaptığımız artışlar, bunu da dikkate almamızda fayda
var.
2024 yılında bugün belli oldu yüzde yıllık enflasyon 44,4.
Asgari ücret 49,1 arttırılmış, yani son 2 yılda yapılan artışlar oldukça önemli
artışlar. O yıldaki enflasyonun üstünde artışlar. Bu yıl da yine yaptığımız
artışın bu yıl gerçekleşecek enflasyonun üstünde kalacağını bekliyoruz.
Asgari ücretteki reel artışın yıllık büyümesi 5.6 olmuş, yani
bu uzun dönemli baktığınızda da biz asgari ücreti büyümemizin üstünde
artırmışız. Son dönemde önemli bir gelişme var 2022 yılında emeğin milli
gelirden, katma değerden aldığı payı gayri safi katma değerden aldığı pay
oldukça düşük seviyeye gelmişti 2022’de. Pandeminin de etkisiyle, başka
faktörlerin de etkisiyle hakikaten çok düşük bir düzeydi. Nitekim TÜİK 2022
gelir dağılımı istatistiklerini yayınladığında bunu gördük. Gelir dağılımında
ciddi bir olumsuz etkilenme olduğunu gördük 2022’de. Geçtiğimiz günlerde TÜİK
2023 gelir bazlı rakamları açıkladı, burada nispi olarak bir düzelme olduğunu
görüyoruz gelir dağılımında. Ben, 2024 verilerinde de yine bu iyileşme
eğiliminin devam edeceğini düşünüyorum” dedi.
“ESAS OLAN PROGRAM
ETKİSİDİR”
Enflasyonda baz etkisi hakkında konuşan Yılmaz, “Geçen yıl
yani 2024’ün Ocak-Şubat aylarında nispi olarak yüksekti enflasyon dolayısıyla
baz etkisinin bu sene olumlu olacağını bu anlamda Ocak özellikle baz etkisinin
olumlu olacağını düşünüyorum. Ocak’ta genelde diğer aylara göre nispeten daha
yüksek olur aylık enflasyon, çünkü birçok fiyat, ücret Ocak’ta güncellendiği
için Ocak ayı biraz daha normal ortalamanın üstünde gelir. Ama geçen senenin
ocak ayıyla mukayese ettiğimiz zaman bu sene çok daha düşük olacağını tahmin
ediyoruz. Dolayısıyla, geçen senenin Ocak’ı biraz daha beklentinin üstünde
çıkmıştı onun baz etkisi olumlu olacaktır diye düşünüyorum. Geçen yıl Ocak
atında yüzde 6,7 olmuş, Şubat 4,5 olmuş dolayısıyla, bu ilk aylarda bize olumlu
olarak yansıyacaktır. Bazen medyadan arkadaşlarımız da söylüyorlar, baz etkisi
de şu oldu, bu oldu diyorlar. Program yoksa baz etkisi de olmaz değerli
arkadaşlar, esas etki program etkisidir. Çünkü program olmazsa siz bu oranı
düşürmezseniz bu 6,7’nin altında bir oran çıkmazsa baz etkisi de oluşmaz zaten.
Dolayısıyla, esas olan program etkisidir, ama baz etkisinin de faydalı olduğu
aylar veya olumsuz etkilediği aylarda elbette olabilir. Esas olan program
etkisidir, program etkisi de olumlu yöndedir” diye konuştu.
“ENFLASYONUN ANA
EĞİLİMİNDE AŞAĞIYA DOĞRU BİR EĞİLİM, GİDİŞAT OLUŞMUŞ DURUMDA”
Yılmaz, “Merkez Bankası’nın faizlerle ilgili faiz indirimi
oldu malum, Merkez Bankamız bir faiz indirimi yaptı. Burada Merkez Bankamız
kendi kanuni çerçevesi içinde kararlarını veriyor ve bunları da toplumla
paylaşıyor, izah ediyor. İki şeyin altını çiziyor yaptığı açıklamalarda,
enflasyonun ana eğilimine bakıyorum diyor ve beklentilere bakıyorum diyor. Her
ikisinde de bir iyileşme süreci olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla bugün çıkan
enflasyon oranı da yine enflasyonun ana eğiliminde özellikle hizmetlerde hep
sizinle onu paylaştık biliyorsunuz, en katı olan alan hizmetler, özellikle
hizmetlerde de son çeyrekte ciddi bir kırılma olduğunu görüyoruz, enflasyonun
aşağıya doğru geldiğini görüyoruz. Dolayısıyla bu enflasyonun ana eğiliminde
aşağıya doğru bir eğilim, gidişat oluşmuş durumda. Bu da tabii Merkez
Bankamızın politikasını etkileyecektir, başka türlü düşünmek de mümkün değil.
Ama faiz politikası dışında da enstrümanları var Merkez Bankamızın. Bir taraftan
da makro ihtiyati tedbirler dediğimiz başka tedbirler de alması mümkün. Sıkı
tutuşunu ana çerçevede sürdürecektir tek hanede enflasyona düşünceye kadar, ama
enflasyondaki bu ana eğilimlere göre de tabii ki kararlarını kendi yetkili
kurullarında alacaktır. Ama genel çerçeve bu, enflasyonun ana eğilimi düşüyor,
beklentiler iyileşiyor” dedi.
“SURİYE YENİDEN İMAR
EDİLECEK”
Cevdet Yılmaz, “Suriye bizi nasıl etkiler? Bir defa
geçmişten daha kötü etkilemez. O kadar kötü bir dönemden geliyoruz ki
Suriye'de, bir diktatörün olduğu, savaşların, çatışmaların yaşandığı, bize
dönük neler yaşadığımızı 13 yılda hepiniz biliyorsunuz. O kötü tabloların
geride kaldığı bir dönemdeyiz. Bir diktatörlük yıkıldı, yeni bir düzen
oluşuyor. Bugün orada yaşanan bir halk devrimi tabii. Şu anda acil konu
buradaki siyasi istikrarın sağlanması, güvenlik ortamının pekiştirilmesi, iç
kavgaların olmadığı, bütün etnik grupların, mezheplerin, dinlerin kapsandığı
kapsayıcı bir siyasi yapının oluşması, yeni bir anayasa, yeni bir güvenlik teşkilatıyla
birlikte Suriye'nin siyasi ve güvenlik bakımından istikrarının sağlanması.
Bunun inşası bizim için başlı başına büyük bir artı değer. Çünkü böyle bir
Suriye, Türkiye'ye yönelik güvenlik risklerini bir defa azaltacaktır, göç
riskini azaltacaktır, güvenlik risklerini azaltacaktır, Türkiye çok daha
emniyetli sınırlarla karşı karşıya kalacaktır. Bütün bunlar bir defa güvenlik
açısından, siyasi açıdan, terör bakımından, birçok açıdan Türkiye'ye faydalar
doğuracak.
Ekonomik boyutuna bakacak olursak, kısa vadede Türkiye'den
oraya giden bir takım işgücü veya sermayesini alıp giden bazı Suriyeli vatandaşlar
olabilir. Bunlar ekonomik etki bakımından farklı değerlendirilebilir, ama orta
vadeli bir perspektifle yine bakarsanız, Suriye yeniden imar edilecek. Alt
yapısıyla, üst yapısıyla, tarımıyla, sanayisiyle, ticaretiyle, turizmiyle yeni
bir Suriye oluşacak. Burada da en yakın komşu olarak Türkiye bu sürece mutlaka
müdahil olacak, bu sürece katkı sunacak. Ben buradan dış ticaretimizin de,
lojistiğimizin de çok çok olumlu etkileneceğini düşünüyorum. Suriye'nin
büyümesi, gelişmesi, daha müreffeh bir ülke olması, Suriye'yle ticaretimizin
artması, yatırımların artması karşılıklı olarak bütün bunlar Türkiye
ekonomisine de çok önemli katkılar sunacaktır. Dünyada da bunun örneklerini
biliyoruz, komşuları istikrar içinde olan ve büyüyen ülkeler bundan olumlu etkilenirler.
Dolayısıyla daha istikrarlı bir Suriye, daha müreffeh bir Suriye, Türkiye için
de ekonomik anlamda da son derece olumlu olacaktır diye ifade etmek isterim.
Çok detaylarına girmeyeyim, ama şunu da söyleyeyim: Komşumuz
Suriye'nin bu yeni döneminde yanında olacağız. Özellikle kurumsal anlamda
tecrübe birikimimizi Suriyeli kardeşlerimizle her alanda paylaşacağız. Burada
tabii dünyaya da büyük bir rol düştüğünü ifade etmek isterim. Esad döneminde
ortaya konan yaptırımlar var bir diktatör döneminde. Şimdi yeni bir Suriye var,
artık eski kalıplarla Suriye'ye bakılması doğru değil, eski tanımlamalarla
bakılması da doğru değil, yeni bir ortam var” şeklinde konuştu.
“BAHÇELİ HER ZAMAN
‘ÖNCE MİLLETİM, DEVLETİM, SONRA PARTİM, SONRA BEN’ DİYEN BİR SİYASETÇİ”
Yılmaz, “ Sayın Bahçeli her zaman önce milletim, devletim,
sonra partim, sonra ben diyen bir siyasetçi. Siyasi hesaplarla değil, ülkenin
geleceğiyle düşünen, uzun vadeli geleceği açısından doğru bulduklarını ortaya
koyan bir devlet insanı. Dolayısıyla, buradaki perspektifi de şu: Terörsüz bir
Türkiye. Bir taraftan da bölgemizdeki emperyalist gelişmeleri, Ortadoğu’da
yaşanan gelişmeleri, Suriye’de yaşanan gelişmeleri ve bunların bölgemizde
oluşturduğu riskleri bütün bunları görerek aslında iç cephemizi bütünleştirmemiz,
kardeşliğimizi güçlendirmemiz ve terörsüz bir Türkiye olarak çok daha güçlü bir
şekilde yolumuza devam etmemiz gerektiğinin bir ifadesi.
Bunun zaten ana vizyonunu da Cumhurbaşkanımız ortaya koymuş
durumda, bu da Türkiye yüzyılı vizyonu. 100 yıllık bir cumhuriyetimiz var, çok
büyük kazanımlarımız var, şimdi yeni bir yüzyıla girdik ve bu yüzyıl birçok alt
başlığı var, ama bir tanesi de en temel başlıklarından biri huzurun ve
kardeşliğin yüzyılı olacak diyor Cumhurbaşkanımız. Dolayısıyla, ana vizyonumuz
da bu, bu vizyon çerçevesinde hareket ediyoruz. Terörün gölgesinde olmayan bir
siyaset istiyoruz.
Şunun da hep altını çiziyorum ben: Terör demokrasinin de,
kalkınmanın da düşmanıdır. Terörün olmadığı bir ortam ise demokrasiye de,
kalkınmaya da güç verir. Terör varsa bir ortamda siz seyahat etme özgürlüğünüzü
kullanamazsınız, düşüncelerinizi ifade etme özgürlüğünüzü kullanamazsınız,
girişimcilik özgürlüğünüzü kullanamazsınız, yatırım ortamı gelişmez.
Dolayısıyla, terörsüz bir Türkiye aynı zamanda daha hızlı kalkınan, demokratik
standartlarını daha hızlı yükselten bir Türkiye demek. Biz artık terörün
gündemden çıkmasını istiyoruz. Terörün hiçbir siyasi parti üzerinde, hiçbir
siyasi grup üzerinde gölgesinin devam etmesini istemiyoruz” dedi.
İHA