CESUR YÜREK

Geçtiğimiz gün Facebook hesabımda gezinirken hatırlatma kısmında bir paylaşım gördüm.

Yıllar önce yakın bir arkadaşım tarafından yapılan ve beni o zaman çok etkileyen bir içerik; Milli Mücadele’nin başlamasına İzmir’i işgale gelen Yunan birliklerine ilk kurşunu sıkarak ön ayak olan Şehit Gazeteci Hasan Tahsin’den bir kesit.

2016 yılında yapılan bu paylaşım o gün okurken benim tüylerimi diken diken etmişti.

Neden bilmiyorum ama içimde tuhaf bir his bırakmıştı.

O günkü duygu ve düşüncelerim sanırım halen aynı şekilde devam ediyor ki yıllar önce okuduğum bu kesit beni yine tarif edilemez duyguların içerisine sürükledi.

Biraz hüzün, biraz heyecan ve biraz maneviyat…

İşte o paylaşımda geçen ifadeler;

“O sırada... İnce, uzun, siyah takım elbiseli bir delikanlı fırladı ortaya... Elinde revolver tabir edilen toplu tabanca vardı.

"Olamaz, böyle güle oynaya giremezler" diye bağırdı. Bastı tetiğe, peş peşe... Efsun alayının sancaktarı altının sırtından karpuz gibi düştü. Adeta zaman durmuştu. Önce sessizlik, sonra panik yaşandı. Baktılar ki, tek kişi, sarıverdiler çevresini, ilk süngüyü iman tahtasına sapladılar, sonra neresine gelirlerse orasına... Şehit oldu Hasan Tahsin, henüz 30'unda.”

***

Sanki bu paylaşım ile o gün kendimi tarihte bir yolculuğun içinde bulmuştum kendimi.

Yine aynısı oldu!

Hasan Tahsin’in vatanı uğruna gözünü karartması ve koca bir orduya tek başına saldırması.

Nereden bakarsanız bakın, vatan sevgisi işte böyle bir şey…

Gözünü karartıp koca bir ordunun üstüne atılan, esarete boyun eğmeyen bir insan.

Ne güzel demi bugün bile halen hafızalarımızda.

Vatanı için şehit olan, bir direnişin ateşini yakan gazeteci Hasan Tahsin ya da gerçek adıyla Osman Nevres…

***

O gün bu paylaşımı yapan arkadaşım altına çok güzel bir not düşmüş.

“Soruyorlar ya bazen, sizin gazeteciliğinizin kökeni nedir diye?

Bakın budur işte, bizim gazeteciliğimizde bile teslim olmamak yatar, vatan sevgisi yatar.

Hasan Tahsin'in torunlarıyız!”

Bu kelimelerin üstüne başka bir şey demeye gerek var mı?

Hasan Tahsin’in 15 Mayıs 1919 tarihine attığı o kurşun bugün bizlere yol gösteren bir ok olmuştur.

Ateşe verdiği meşale bugün bizlerin yolunu aydınlatmaktadır.

Ne mutlu biz genç gazetecilere, böylesine cesur yürekli insanların izinden gitmek bizlere nasip oldu.