Çenesindeki devasa tümör Türkiye'de 10 saatte temizlendi
Gabonlu 23 yaşındaki Yamayong Yamayong, 2015'ten bu yana mücadele ettiği ve çenesinde ikinci bir baş varmış gibi "devasa" boyuta ulaşan ileri evre çene kemiği tümöründen Türkiye'deki 10 saatlik operasyonla kurtuldu.
Orta Afrika ülkesi Gabon'da yaşayan Yamayong Yamayong'un
çene bölgesindeki tümör, ilk olarak 2015'te şişlik olarak kendini gösterdi.
Genç hasta, zamanla büyümeye başlayan bu kitleden kurtulmak
için ülkesindeki birçok sağlık kuruluşuna başvursa da tedavi edilemedi.
Yamayong'un tümörü yıllar içerisinde çenesinden aşağıya sarkarak
kafa büyüklüğüne ulaştı.
DUDAKLARININ ŞEKLİ
BOZULDU, DİŞLERİ DÖKÜLDÜ, KONUŞMASI ZORLAŞTI
Kitle nedeniyle dudaklarının şekli bozulan, birçok dişi
dökülen ve ağzını kapatamadığı için tükürük salgısını kontrol edemeyen hasta,
katı gıdaları tüketemezken nefes almakta ve konuşmakta zorluk çekti.
Gabonlu hasta, tümörün neden olduğu fiziksel sıkıntıların
yanı sıra görünüşünde meydana getirdiği değişimden dolayı ruhsal çöküntü de
yaşadı.
Ülkesindeki doktorların önerisiyle son çare olarak
Türkiye'ye gelen Yamayong, KBB Baş ve Boyun cerrahları Prof. Dr. Ozan Seymen
Sezen ve Doç. Dr. Sertan Şahin tarafından ameliyat edildi.
Prof. Dr. Sezen'in öncülüğündeki operasyonda, Yamayong'un
yaklaşık 15 santimetre çapındaki iyi huylu tümörü tamamen temizlendi, doku
nakliyle hastaya yapay çene kemiği de yapıldı.
Gabonlu genç, Türk doktorların başarılı operasyonu sayesinde
hem sağlığına kavuştu hem de öz güvenini yeniden kazanmış olarak ülkesine
döndü.
HAYATİ SİNİR VE
DAMARLARIN GEÇTİĞİ BÖLGEDE "İNCE İŞÇİLİK" YAPILDI
Prof. Dr. Sezen, çok uzun süren bu ameliyatların iyi
planlama ve ekip işi gerektirdiğini söyledi.
Hasta büyük bir operasyon geçirse de ciddi ağrıları
olmadığını dile getiren Sezen, hastanın iyileşme sürecinin de hızlı
gerçekleştiğini, 7 ila 10 gün içerisinde normal hayatına dönebildiğini
belirtti.
Bu operasyonların hastalardan ziyade doktorlar için zorlu
olduğunu, vücudun en karışık anatomilerinden birinin boyun, çene ve baş
bölgesinde bulunduğunu aktaran Sezen, hayati sinirlerin ve damarların bu noktalardan
geçtiğini dile getirdi.
Prof. Dr. Sezen, operasyondaki bir diğer zorluğun ise
tümörlü bölgenin onarım aşaması olduğunu çünkü bölgeyi onaracak doku
damarlarının nakil sırasında çalışması ve sonrasında bu dokuların ölmemesi gerektiğini
kaydetti.
"BİR YILIN
SONUNDA ESKİSİNDEN DAHA İYİ ŞEKİLDE HAYATINI DEVAM ETTİREBİLECEK"
Ameliyatın çok incelikli olduğunu ifade eden Sezen,
"Operasyon 10 saate yakın sürdü. Öncelikle buradaki damarlara, sinirlere,
önemli yapılara zarar vermeden ve tümörü bırakmadan, tam olarak sınırlarından
güvenli bir şekilde çıkarttıktan sonra dokuyu onarmak gerekiyordu. Dokunun zarar
verilmeden, hazırlanarak nakledilmesi ve sonrasında iyi yaşaması için orada
güzel bir hazırlık yapılması gerekiyordu" dedi.
Hastaneden taburcu ettikten 4 gün sonra muayeneye gelen
hastada olumlu değişimler yaşandığını belirten Sezen, şöyle devam etti:
"Hastamız rahatlıkla yutabiliyor, yemek yiyebiliyor.
Eskiden çok zorlandığı konuşması oldukça düzeldi. Görünüşü de ameliyattan
sonraki şişliğe rağmen eskisinden çok daha iyi bir halde. İletişim kurarken göz
teması kuramayan, üzgün, kendine güveni az olan o genç beyefendi gitti, yerine
neşeli, konuşan, kendisine güvenen bir beyefendi geldi. İlk başta sıvı gıdalar
yerken sonra yarı katı gıdalar yemeye başladı. Çenesinde biraz şişlik var. Ama
1 yılın sonunda şişlik iyice gerileyecek, tam olarak normale dönmese bile
eskisinden çok daha iyi şekilde günlük hayatını devam ettirebilecek."
"TÜRKİYE
İNSANLIĞA HİZMET EDİYOR"
Prof. Dr. Sezen, birçok ülkede pek çok kişinin sağlık
sistemine bu kadar kolay erişip problemlerini halledemediğini, bu ülkelerin
başında da Afrika ülkeleri ile Türk cumhuriyetlerinin geldiğini söyledi.
Avrupa'daki birçok gelişmiş ülkede bile burada rahatça elde
edilen sağlık hizmetinin elde edilemediğini, bunun da insanların tedavisinde
gecikmelere yol açtığını ifade eden Sezen, "Son yıllarda sağlık turizminin
artmasıyla bu tarz hastaları çok görmeye başladık. Aklımızın almayacağı
ülkelerde çok basit bir sağlık problemini halledemeyip 3-4 saatlik uçak
yolculuğuyla bize gelen hastalar var. Öncelikle herkese şunu söylemek isterim.
Ufak tefek, günlük problemler olabilir ama ülkemizin sağlık sistemi yine de pek
çok ülkeden çok daha iyi işliyor" diye konuştu.
Prof. Dr. Sezen, Türkiye'nin sağlık hizmeti alamayan,
gerçekten ihtiyacı olan diğer ülke vatandaşlarına ve insanlığa hizmet ettiğini
sözlerine ekledi.
BOYUN BÖLGESİNDEKİ
UFAK ŞİŞLİKLER ÖNEMSİZ GÖRÜLEREK İHMAL EDİLMEMELİ
Doç. Dr. Şahin ise Yamayong'da görülen tümörlerin tekrarlama
riskini en aza indirmek adına kitleleri geniş sınırlarla çıkarttıklarını ve
hastayı takip altına aldıklarını anlattı.
Şahin, hastalarıyla 6 ay sonra tekrar planladıkları
görüşmede görüntülemelerini yapıp, herhangi bir problemi olup olmadığını takip
edeceklerini dile getirdi.
Yamayong'da gelişen kitleyi örnek göstererek, dil, dudak ve
damakta geçmeyen yaraları önemsemek gerektiğinin altını çizen Şahin,
"Boyun bölgesindeki ufak tefek şişlikleri, 'Önemli bir şey değil' diyerek
ihmal etmek çok doğru bir yaklaşım değil. Böyle durumlarda işin uzmanına
ulaşmak ve bir an önce bunun adının konulması gerekiyor" uyarısında
bulundu.
"İYİ OLACAK
MIYIM?" TEDİRGİNLİĞİ YERİNİ MUTLULUĞA BIRAKTI
Gabonlu Yamayong da çenesindeki tümör için ülkesinde
başvurduğu doktorların kendisine çözüm olarak protez önerdiklerini söyledi.
Hastalığına müdahale edilemeyince Türkiye'de tedavi
olmasının önerildiğini ve devletinin yardımıyla buraya geldiğini aktaran
Yamayong, ameliyat edildiğinde hiç yemek yiyemeyeceğini, konuşmakta çok
zorlanacağını düşündüğünü ancak durumun korktuğu gibi olmadığını dile getirdi.
Genç hasta, ameliyat öncesinde yaşadığı tedirginliği ve
operasyon sonrasında kendinde gözlemlediği değişiklikleri ise şöyle ifade etti:
"Ameliyat öncesinde sürekli 'İyi olacak mıyım,
olmayacak mıyım?' diye düşünüyordum. Ameliyat sonrasında biraz ağrım vardı ama
bana ağrı kesiciler verdiler ve o sorun da ortadan kalktı. Ameliyattan önce
yemek yiyordum ama çok zorlanıyordum, ağrılarım oluyordu. Yerken çaba göstermem
gerekiyordu. Daha çok sıvı gıdayla besleniyordum, et tarzı sert yemekleri
yiyemiyordum. Tükürük akıntısı artık hiç olmuyor. Eskiden böyle değildi. Çünkü
konuşurken akıntılarım vardı ama şimdi kendimi çok iyi ifade edebiliyorum. Çok
mutluyum, teşekkür ediyorum."
AA