CEMAAT VE CEMİYET

Tarih, milletlerin ders çıkarması gereken olaylar zinciri… İnsan için hafıza neyse millet için tarih de odur. Bireysel olarak yapılan bir hatadan insan ders çıkarabilmeli. Milletler de/devletler de geçmişte yaşanılan olayları iyi değerlendirerek yoluna çıkan dikenlere bir daha basmamayı öğrenebilmeli. İstiklâl Marşı şairimiz kastımızı, Kıssadan Hisse şiirinde “Tarihi  ‘tekerrür’ diye tarif ediyorlar/Hiç ibret alınsaydı tekerrür mü ederdi?” veciz ifadesiyle vurguluyor. 

***

Yaşadıklarından ders çıkarma yeteneğine sahip tek varlık insan. Anlık bir refleks hareketi olan tepki ile ders çıkarma arasındaki farkı, içgüdü ile bilinç/akıl sözcükleri arasındaki farkla açıklamak mümkündür. Bir canlı türünün bütün bireylerinde akıl ve düşünceden bağımsız olarak doğuştan gelen bilinçsiz her türlü hareket ve davranışa içgüdü diyoruz. Örneğin kendisine zarar verecek bir davranış karşısında ani bir refleksle kendisini korumaya alan canlıların bu davranışı içgüdüseldir; davranış, akıl ve bilinçten ayrı oluşmuştur. Kendi davranışları, yaşadıkları; toplumun veya başkalarının yaşadıkları olayları değerlendiren, bunlara karşı fikirler veya davranışlar geliştiren ise bilinç ve akıldır.

***

Yakın geçmişimizde bir cemaatin devlet içinde güçlenerek zamanla iktidara ortak olma, daha da öte, iktidara tek başına sahip olma arzusundan doğan bir süreç yaşadık. Devlet içinde güçlenerek süreç içerisinde siyasi, iktisadi, askerî taleplerle devletin karşısına dikilen yapının devlet içinde devlet olma hatta yalnız başına devlet olma gizli planının aşikâr olmasında sakınca görmedikleri bir kalkışmayı gördük. Ustalar arasında birçok çırağın zayi olduğuna, kurunun içinde birçok yaşın yandığına hep birlikte şahit olduk.

***

Hatta bazı ustaların, kuruların bir şekilde paçayı sıyırıp her devirde olduğu gibi paşalar gibi kurulduğuna şahit olduk. Olaylar hafızamızda hâlâ canlı. Yollar birken cemaat diye anılan topluluk yollar ayrıldığında “terör örgütü” oldu. Tanımlama doğru mu? Elbette doğru. Halkın özgür iradesiyle seçilmiş bir hükûmete darbe yapmaya kalkışan; kendi halkını kurşunlayan, üzerine tanklarla yürüyen bir topluluk, herhâlde olumlu çağrışımlar yapacak sözcüklerle adlandırılamaz.

***

Düşünen, ülkesini seven yöneticilerimiz şimdi bu durumdan ders çıkarmakla sorumlu değiller midir? Cemaatler vatanını seviyor, çocuklarımızın, torunlarımızın daha güçlü bir ülkede huzur içinde yaşamasını istiyorsa kendilerine çeki düzen vermeli; iktidardan güç devşirmek yerine toplumun huzuru için, gelişmesi için cemiyetleşmeli.

***

İktidar gölge kabul etmez, etmemelidir de. Malum cemaatin –artık örgütün- boşalttığı yere başka başka cemaatlerin talip olma arzularının yaşandığını gözlemlemek, ülkesini sevmeyi aziz bilen herkes gibi beni de kaygılandırıyor, düşündürüyor. Cemaatlerin cemiyetleşerek liyakat sahibi insanların işbaşına gelmesini istemeleri yerine kendi daireleri içindekileri, “bizden olsun, ne olursa olsun” düşüncesiyle erk sahiplerinden güç devşirmeye çalışmalarını, en hafif ifadeyle, yaşanılan olaylardan ders çıkaramama olarak değerlendiriyorum. Ülkeyi yönetme erkini elinde bulunduran her kademedeki yöneticilerimize de uyanık olmalarını ve cemaatlerin bu tür yaklaşımlarına asla taviz vermemeleri gerektiğini hatırlatıyorum.

SON SÖZ

Birilerinin hataları söyleme cesareti göstermesi lazım.

Akıl, izan ve bilinç öğüt veriyor, yol gösteriyor:

Aynı hatayı iki kez yapamazsınız. İkinci kez yaptığınız hata değil, tercihtir.

Kökü “cem” olan ve kök haliyle “toplanma” anlamına gelen Arapçadan dilimize geçmiş birçok kelime var. Cem, cemevi, cami, cuma, cumartesi, cemaat, cemiyet, cumhur, cumhuriyet…