ÇANAKKALE RUHU LİDER HABER'DE YAŞATILDI
18 Mart Çanakkale Şehitlerini Anma ve Çanakkale Deniz Zaferi'nin 107'nci yıl dönümünde şehit yakınları Lider Haber ekranlarında bir araya geldi. Antalya Şehit Aileleri ve Gazileri Derneği Başkanı Cengiz Nizam, 15 Temmuz Vatan Şehitleri ve Gazileri Derneği Başkanı Zeki Kılınç’ın konuk olduğu Antalya Konuşuyor programında canlı telefon bağlantıları ile de duygu dolu anlar yaşandı.
Ankara Emniyet Müdürlüğünde şehit düşen Muhammet Oğuz Kılınç'ın babası 15 Temmuz Vatan Şehitleri ve Gazileri Derneği Başkanı Zeki Kılınç ve 1996'da şehit düşen Jandarma Tabip Asteğmen Atilla Nizam'ın kardeşi Antalya Şehit Aileleri ve Gazileri Derneği Başkanı Cengiz Nizam, 18 Mart Çanakkale Şehitlerini Anma ve Çanakkale Deniz Zaferi dolayısıyla Lider Haber ekranlarında yayınlanan ‘Antalya Konuşuyor’ programına konuk oldu. İsmail Akkaya’nın moderatörlüğünde gerçekleşen programa aynı zamanda Şehit Annesi Fatma Bilgiç’in telefonla bağlanması duygu dolu anlar yaşanmasına sebep oldu. Ayrıca Çanakkale’de rehberlik yapan Ali Hikmet Karakaş betimlemeli anlatımıyla Çanakkale ruhunu izleyicilere aktardı.
“ÇANAKKALE’NİN ASIL KAHRAMANLARI KADINLARIMIZ”
Antalya Şehit Aileleri ve Gazileri Derneği Başkanı Cengiz Nizam, şehit kahramanları yetiştirenlerin kadınlar olduğunu ve Çanakkale’nin asıl kahramanlarının kadınlar olduğunu belirterek, “Burada kahramanlar aslında kadınlarımız. O askerleri ve cephedeki çocukları yetiştirenler, cepheye dualarla yollayan hep analarımız. Bunlar olmasa ülkeyi nasıl kurtaracağız. Çanakkale’nin asıl kahramanları kadınlarımız. Çanakkale destanlar silsilesi. 15 Temmuz’da aynı destanı tekrar yaşadık. Kahramanlarımız tankların ve helikopterlerin altında mücadelesini verdiler” dedi.
“GÖĞSÜNE 10 KURŞUNLA ŞEHİT OLDU”
1996’da terörün yoğun olduğu Bingöl kırsalında Tabip Asteğmen olarak görev yapan ve terörist tarafından sızma girişimiyle göğsüne atılan 10 kurşun ile şehit düşen Atilla Nizam’ın kısa dönem askerliği de reddettiği öğrenildi. Şehidin kardeşi olan Cengiz Nizam şöyle konuştu:
“Kardeşim Tunceli’deydi sivil doktor olarak. Terörün en yoğun olduğu yerler burası. Hemen hemen hergün şehit haberleri geliyordu. Tayini Antalya’ya geldikten sonra 1995’te askere Bingöl’ün Adaklı ilçesine gitti. Hakkı olduğu halde kısa dönem askerlik yapmadı. Askerliğinin bitiminin son aylarında sürekli çatışmaya gidiyorlardı. Pusu görevine gidiyorlardı. Son geldiğinde doğum gününü kutladık. Çok yorgundu. İstersen birkaç gün rapor alalım dedim. Yok dedi ben gideyim zaten izinlerimi hiç kullanmadım erken gelirim dedi. Birkaç gün sonra polisler evimize geldi. Karakola çağırdılar. Karakolda şehadet haberini verdiler. Gece pusuda sızma yapan terörist tarafından göğsüne 10 kurşunla şehit oluyor”
“TEK İHTİYACIMIZ HATIRLANMAK”
Kardeşinin 17 Ağustos 1996’da aynı zamanda depremin yaşandığı acı bir tarihte şehit olduğunu söyleyen Nizam, derneği kurma amaçlarının hatırlanmak olduğunun altını çizerek, “1998 yılında herhangi bir anma organizasyonu yok. O zamanlar muhatap olacağımız kimse yoktu. 1998 yılında bu derneği ailelerimizi ziyaret etmek, hatırlamak, birlik ve beraber içinde olarak şehit ailelerinin acılarını birbiriyle paylaşıp acıları hafifletmek için Antalya Şehit Aileleri ve Gazileri Derneği’ni kurduk. Bizim amacımız maddi değil manevi. Hükümetimiz sağolsun şehit aileleri ve gazilere yönelik çok büyük kanunlar var. Bizi yalnız bırakmıyorlar. Tek ihtiyacımız olan hatırlanmak” dedi.
“GURUR VE ONURLA ANLATIYORUM”
Baba Zeki Kılınç, oğlu Muhammet Oğuz Kılınç’ın hain darbe girişimi gecesinde vatanı uğruna canını feda ederek şehit düştüğünü ve o gece yaşanılanları şöyle anlattı:
“Şehidim de benim gibi polisti. Oğlum 15 Temmuz’da istihbarat polisi olarak işgal girişiminde bulunan kişilere karşı mücade etmesi sonucu şehit oldu. Oğlum Ankara’da görev yapıyordu. Sabah görevine gidiyor. Öğlen namazına gidiyor. O gün itibariyle internet hesabı üzerinden borçlarını ödemiş, şehit ve gazilere ödeme yapmış. Akşam Ostim’de bulunan evine gidiyor. Akşam kimse davet etmemesine rağmen, kendisini eve bırakan ekip arkadaşlarına gelin beni alın diyor. O gün itibariyle kendisine gelen ekip olmamasına rağmen, sırt çantasına özel eşyalarını alıp, sıfır aldığı ayakkabıyı giyerek Ankara İl Emniyet Müdürlüğü’ne geliyor. Tanklar çevreyi kuşatmış, içeriye girmeye girişiyor. O hain darbeciler o gün emniyet müdürlüğüne giremiyorlar. Tarama anında oğlum elindeki silahla aşağıdan yukarı doğru tarama yapıyor. Bunları onur ve gururla anlatıyorum. 00.14te kendisini arıyorum. Baba aslında bir sıkıntı yok seni Allah’a emanet ediyorum dedi ve kapattı. Ya Allah bismillah alla hu ekber diyerek hainlerin yanına gidiyor ve yaylım ateşi sonrası şehit oluyor. İl Emniyet Müdürlüğü önünde naaşını atılan bombalardan dolayı 3-4 saat kimse alamıyor.”
“15 TEMMUZ’DA BİR KEZ DAHA ŞEREFLENDİK”
Silah seslerinin arasında oğluyla 10 saniye de olsa telefonla görüşen baba Kılınç, “Biz Allah’a emanet edilen şehit aileleriyiz. Bu evlatları biz geçmişten günümüze, Malazgirt, Çanakkale, Kurtuluş Savaşı’nda gördük. Askerimizi ve polisimizi bu devletin bekası için şehit verdik. Biz bu evlatları neden yetiştirmiştik. Daha o doğmadan önce eşimle beraber Allah’a, bize bir evlat ver ismini Muhammed Oğuz koyacağız diye dua ettik. Onu peygamber yolunda yetiştireceğiz dedik. Muhammed Oğuzumuz babalar gününde cenabı Allah’ın emaneti olarak gönderildi. 15 Temmuz’da biz bir kez daha şereflendik” diye konuştu.
“NE KADAR GURUR DUYSAK AZ”
Oğlunun şehit olacağını hissettiğini söyleyen Baba Kılınç, “15 Temmuzda da gördük 15 yaşındaki vatan evlatları arkalarına bile bakmadılar. 1 hafta öncesinde oğluma söyledim. Bu çocuk Van’a gidecek gerekirse devlet vatan için şehit olsun dedik. Şehadetinden önce Allah bizi hazırlıyor. Bizim gibi onların da hazırlıkları var. Fethi Seki’nin şehadetinden 1 hafta öncesinde babasıyla oturuyor. Bak baba görüyorsun demi Ömer Halisdemir’i? Bu evladın da vatan için canını verecek. Beni TV’den izleyeceksin demiş. Şehadet herkese nasip olmuyor. Bu milletimizle ne kadar gurur duysak az olur” dedi.
“O GÜN 15 TEMMUZ’MUŞ”
Oğlunun kendisiyle gurur duyduğunu söyleyen Baba Kılınç, şehit oğlunu defnettiği anı şöyle anlattı:
“Ben çocuğumu Ankara’dan alıp Uncalı’ya getirdiğimde oğlumu kendi elimle defnederken oğlumun kulağına evladım ben senden çok memnundum sen beni üzmedin. Biz seni bu yolda şehadete gitmen için yetiştirdik. Hiç merak etme bayrağı teslim aldık. Bana şehadet nasip olmadı sana oldu. Seninle gurur duyuyorum demişti. Ben de zamanı gelecek seninle gurur duyacağım demiştim. O gün 15 Temmuz’muş.”
"ŞEHİT AİLELERİNİ KUCAKLIYORUZ"
Şehadete erenler kadar şehit ailelerinin de Allah tarafından seçildiğini söyleyen Baba Kılınç, “251 tane vatan evladımızın yakınlarıyla biz Antalya’da bir araya geliyoruz. O anne babaları gördüğümüz zaman eşimle birlikte diyoruz ki, şehitleri seçtiği gibi bu aileleri de seçmiş dedik. Bayrak, vatan ve şehadet için koşa koşa savaşa giden vatan evladı yetiştirmişiz. Şehit ailelerini kucaklıyoruz. Devletimiz bize imkanlar veriyor. Mağdur edilen insanlar değiliz. Maddi olarak bir şey istemiyoruz. Güleryüzlerini göstersinler, yol göstersinler” ifadelerini kullandı.
"NE ARAYANIMIZ VAR NE SORANIMIZ"
Oğlu Ergün Bilgiç’in, Hakkâri’de vatani görevini yaparken 13 Temmuz 1995’te çatışmada şehit düştüğünü anlatan Fatma Bilgiç, şehit aileleri olarak hatırlanmak istediklerini söyleyerek gözyaşlarına hakim olamadı. Bilgiç, sitemini şöyle ifade etti:
“Biz şehit aileleri olarak böyle ilgisizlik görmedik. Ne arayanımız var ne soranımız var. Bizler hatırlanmak, sevgi ve şefkat istiyoruz. Antalya Şehit Aileleri ve Gazileri Derneği Başkanı Cengiz Nizam Bey her zaman arar.”