ÇADIR

Arkeoloji ve sanat tarihi mezunu bir gazeteci olduğum için sık sık ören yerlerini ziyaret eder arkeolojiyle ilgili etkinlikleri takip etmeye çalışırım. Bundan 20 yıl kadar önce Akdeniz Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nevzat Çevik’i fakültedeki odasında ziyaret ettiğimde TRT adına çekilen “Son Göç” isimli belgeselin metin yazarlığını yapmak için Mersin’in Gülnar ilçesinden Konya civarına göç eden Yörüklerle birlikle günlerce çadırlarda kaldığını anlatmıştı.

***

“Yörüklerle birlikte göçebe hayat yaşarken bir şey fark ettim. Bizim aslında şunsuz yapamam dediğimiz şeylere bile aslında hiç ihyacımız yok” diyerek Sarıkeçili Yörükleriyle geçirdiği günleri anlatmıştı. Geçtiğimiz 10 Mart’ta 88 yaşında vefat eden devlet sanatçılarımızdan piyanist Ayşegül Sarıca’nın eşi Prof. Dr. Nejat Diyarbekirli, Mimar Sinan Üniversitesi’nde Orta Asya Sanatı dersimize giriyordu.

Hocaların hocası olan Prof. Dr. Nejat Diyarbekirli, 1995’te biz mezun olduktan sonra emekliye ayrılmıştı. Kendisiyle üniversiteden mezun olduktan sonra zaman zaman telefonla görüşüyordum. Yapacağım haberlerle ilgili kendisinden görüş alıyordum. Sohbet ediyorduk.

***

Geçmişte Fenerbahçe Basketbol takımının kaptanlığını da yapan Nejat Diyarbekirli, erken Devir Türk Sanatı’nın tanıtılması hususunda en etkili isimlerden biri olarak öncül bir rol üstlenmişti.  Kendisi Sovyetler Birliği döneminde 1964 yılında sanat tarihi araştırmaları için Dışişleri Bakanlığı aracılığıyla Orta Asya’ya Türkiye’den giden ilk sanat tarihçisiydi.

Türk kültüründe Çadırı da, üzerinde sefere çıkan Türklere özgü kuyruğu düğümlü at figürlerinin yer aldığı Pazırık Halısını da,  Nejat hocadan öğrenmiştik. Türkistan coğrafyasında en çok kullanılan çadır tipi dairesel tipolojiye sahipti. Bunun adına” Yurt” diyorlardı.  Yurt kelimesi işte çadırdan geliyor.   

***

Eski Türklerde çadır yalnızca ev olarak kullanılmamaktaydı. Ölen kişiler ilk olarak çadıra getirilirdi. Dolayısıyla kişi öldükten sonra ilk mezarı çadırı olmuştur. Hatta türbeler ve kümbetlerin mimarisi de çadırdan doğmuştur. Bugün de ölen kişilerin cenazesinin toprağa verilmeden önce evine götürülmesi belki de o geleneğin bir devamıdır.  

Kahramanmaraş merkezli 11 ilde etkili olan depremlerden sonra çadırlar tekrar hayatımıza girince; Orta Asya’daki çadırlar ve de göçebe olarak hayatlarına devam eden Yörükler aklıma geldi. Depremden sonra kimi evi yıkıldığı için, kimi de kapalı alanlardan korkmaya başladığı için çadırlarda yaşamaya başladı.

***

Çadırkentler kuruldu. Çadırlardan çarşılar, okullar yapılmaya başlandı. Sadece depremzedeler değil, kira derdinden dolayı da çadırlarda kalanları duymaya başladık. Çünkü özellikle ücretli kesim artan kiralarla baş edemez hale geldi. İnsanlar araçlarında yaşamaya başladı.

***

Geçimini kiraya verdiği konutlardan sağlayan ev sahipleri ise hayat pahalılığını ve konut fiyatlarının yükseldiğini söyleyerek artış talep ediyorlar. Onlar da kira artışlarının geçen yıl yüzde 25’le sınırlandırılmasına tepkililer. Kira artışları enflasyonun altında tutulduğu için geçinemediklerini söylüyorlar. Mevcut durumdan ev sahipleri de kiracılar da dertli. Öte yandan konut soruna acilen çözüm bulunabilmesi için devletimiz tüm imkanları da seferber etmiş durumda.  

1 YILDA 650 BİN KONUT

Bir taraftan da kalıcı konutların inşası için çalışmalar devam ediyor. Neredeyse her gün temel atma törenleri yapılıyor.  Bir yıl içinde 650 bin konut inşa edilerek depremden etkilenen yerler ayağa kaldırılmak isteniyor. Başını sokacak yer bulamayanlara ise sabır etmekten başka pek seçenek kalmıyor.