13. Büyükelçiler Konferansı: Erdoğan büyükelçilere seslendi!
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 13. Büyükelçiler Konferansı'nda büyükelçilerle bir araya geldi. Erdoğan, 'Mescid-i Aksa bizim kırmızı çizgimizdir' diyerek "Çocukları, daha kundaktaki bebekleri öldürmenin hiçbir bahanesi olamaz. Türkiye, Gazzeli kardeşlerinin yanındadır" ifadelerini kullandı. Erdoğan, Madrid zirvesinde verilen sözlerin yerine getirilmemesi durumunda Finlandiya ve İsveç'in üyeliklerine onay verilmeyeceğini duyurdu. Terörle mücadeleye de değinen Erdoğan, "Suriye'de terör örgütünün yuvalandığı son bölgeleri de temizleyerek güvenli bölgenin halkalarını birleştireceğiz" dedi. Erdoğan, "FETÖ elebaşının hala serbestçe dolaşmasını kabul etmiyoruz. Meclis'i bombalayanların yeri sokaklar değil, hapishanelerdir" ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Çankaya Köşkü'nde, 13. Büyükelçiler Konferansı'nda konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmasının satır başları şöyle;
İki yıl aradan sonra sizleri yeniden Cumhurbaşkanlığında ağırlamaktan büyük bir memnuniyet duyuyorum. Büyükelçiler Konferansı'nın ve yapacağımız istişarelerin ülkemiz, milletimiz ve hariciye teşkilatımız için hayırlara vesile olmasını diliyorum.
Dışişleri Bakanımın şahsında konferansın icrasında emeği geçen, değerli fikirleriyle programa katkı sunan herkesi şimdiden tebrik ediyorum. Dünyanın dört bir köşesinde görev yapan devletimizi gururla temsil eden büyükelçilerimizin tespit, teklif ve değerlendirmelerinin son derece kıymetli olduğuna inanıyorum. Sizlerden bu süreçte görüş ve kanaatlerinizi açık yüreklilikle paylaşmanızı özellikle rica ediyorum. İlk kez 2008 yılında düzenlediğimiz Büyükelçiler Konferansı'nın önemi aradan geçen 14 yıllık süre zarfında çok daha iyi anlaşılıyor. Her yıl küresel diplomasinin fotoğrafının çekildiği konferans vesilesiyle hem geçmiş yılın muhasebesini yapıyor hem de ülkemizin tehditler ve fırsatlar karşısında daha hazırlıklı olmasını sağlıyoruz.
Büyükelçilerimizin kendi aralarında tecrübe ve bilgi paylaşımına imkan veren devletimizin diğer kurumlarıyla koordinasyonunu artıran konferansın idari yapımızda önemli bir ihtiyacı giderdiğini görüyoruz. 2023 ve ötesinde akil ve müşfik Türk diplomasisi temasıyla gerçekleştirilen 13. Büyükelçiler Konferansı'nın da daha öncekiler gibi verimli, ufuk açıcı tartışmalara zemin teşkil edeceğini düşünüyorum. Bilhassa bölgemizde ve küresel ölçekte yaşanan kritik gelişmeler dikkate alındığında samimi ve içerikli fikir teatisine olan ihtiyacımız ortadadır. Merhum Cengiz Aytmatov'un ifadesiyle bir günü bir asra bedel olan bu dönemlerde en küçük bir hatanın, ihmalin sonuçları çok ağır olacaktır. Bunun önüne geçmek ise ancak istişare kültürü ve iş birliği ruhunun içselleştirilerek bakanlıklarımız arasında güçlendirilmesiyle mümkündür. Bürokratik oligarşinin sembollerinden olan kurumsal taassubun geçmişte ülkemize yüklediği faturaları hepimiz gayet iyi biliyoruz. Türkiye sadece devlet organlarında eşgüdüm eksikliğinin değil, rekabetin güç savaşının, çekişmenin hatta çatışmanın bedelini ödemiş bir ülkedir.
"DEVLETİN İÇİNE SIZMIŞ ÖRGÜTLERDEN, FARKLI MENFAAT GRUPLARINA KADAR BİR ÇOK KARANLIK ODAKLA KARŞILAŞTIK, MÜCADELE ETTİK"
İlk göreve geldiğimizde bu sorunla malesef biz de pek çok defa yüzleştik. Kendini milletten, milletin yetki ve sorumluluk verdiği siyasi iradeden üstün gören elitist zihniyetin engellemelerine maruz kaldık. Devletin içine sızmış örgütlerden farklı menfaat gruplarına kadar bir çok karanlık odakla karşılaştık, mücadele ettik. 27 Nisan bildirisinden 7 Şubat MİT krizine, 17-25 Aralık girişiminden 252 vatan evladını şehit verdiğimiz 15 Temmuz kanlı darbe teşebbüsüne kadar devletin içine çöreklenmiş yapıların hedefi haline geldik. Milletimizin güçlü desteği ve demokratik zeminde yürüttüğümüz kararlı mücadele sayesinde hamdolsun tüm saldırıları boşa çıkardık. Devletine ve milletine bağlı, vatanperver bürokratlarımızın da çabalarıyla ülkemize tarihi önemde eserler, hizmetler, yatırımlar kazandırdık.
"TÜRKİYE SON ASRIN EN BÜYÜK SAĞLIK KRİZİNİ BAŞARIYLA YÖNETEN BİR KAÇ ÜLKEDEN BİRİ OLDU"
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne geçerek Türkiye'yi ekonomik, siyasi ve diplomatik olarak bedel ödeden vesayetçi yaklaşımları tamamen rafa kaldırdık. Karar alma süreçlerini hızlandıran, yönetimde çift başlılığa son veren bu sistemin özellikle avantajlarını bilhassa salgın döneminde bizzat müşahade ettik. Türkiye son asrın en büyük sağlık krizini başarıyla yöneten bir kaç ülkeden biri oldu. Kendi insanımıza sahip çıktığımız gibi bizden talepte bulunan 161 ülke ve 12 uluslararası kuruluşa destek gönderdik. Gerek vatandaşlarımızın diğer ülkelerden tahliyesi gerekse yardımların ulaştırılması noktasında fedakarca çalışan milletimizin yüzünü ağartan siz büyükelçilerimizi bir kez daha canı gönülden tebrik ediyorum.
"ÇEVREMİZDE BARIŞ VE İŞ BİRLİĞİ KUŞAĞI OLUŞTURMA, İYİ KOMŞULUK İLİŞKİLERİNİ GELİŞTİRME ANLAYIŞIYLA HAREKET EDİYORUZ"
Burada yakaladığımız başarıyı bölgemizde gerilimlerin azaltılması ve barışın tesisi yolunda da sergilemenin gayretindeyiz. Çevremizde barış ve iş birliği kuşağı oluşturma, iyi komşuluk ilişkilerini geliştirme anlayışıyla hareket ediyoruz. Yaşadığımız acı tecrübeler özellikle bize savaşı kazananın, adil bir barışın da kaybedeninin olmayacağını göstermiştir. Çocukların daha ömürlerinin baharındayken can verdiği bir ortamda kimsenin kendisini güvende hissedemeyeceği açıktır. Rusya-Ukrayna savaşında ilk günden itibaren hep bu hususa dikkat çektik. Hem sayın Zelenskiy ile hem sayın Putin ile olan görüşmelerimizde sorunların diyalog yoluyla çözülmesi gerektiğinin altını çizdik. Önce Antalya'da ardında da İstanbul'da yapılan temaslar umutların yeniden yeşermesine sebep olmuştu. Fakat sahada yaşanan müessif gelişmeler dolayısıyla oluşan müspet atmosferi kalıcı ateşkese tahvil etmek ne yazıkki mümkün olmadı.
"TAHIL KORİDORU MUTABAKATININ HAYATA GEÇİRİLMESİNİ TEMİN ETTİK"
Elbette bizim gibi barışı savunanlar kadar savaşın uzamasını her iki taraf için daha yıpratıcı hale gelmesini isteyenler de vardı. Tüm bu olumsuzluklara rağmen çabalarımızı sürdürerek Tahıl Koridoru Mutabakatının hayata geçirilmesini temin ettik. Şu anda bildiğiniz gibi gemiler geliyor. Böylece gıda krizinin kapıda olduğu bir dönemde dünya arz güvenliğine katkıda bulunduk. Şimdiye kadar ciddi bir sıkıntıyla karşılaşmadan bu mutabakatı işletmeyi başardık. Bölgemizde sulhu sukün hakim olana kadar da mücadelemizi sürdüreceğiz.
Nasıl bal bal diyerek ağız tatlanmazsa barış nutukları atarak da dünyada barış tesis edilemez. Yurtta barış, dünyada barış ilkesi ancak proaktif, girişimci ve sorumluluk üstlenen yaklaşımlarla gerçeğe dönüşebilir. Aynı şekilde sahada güçlü olmadan masada kazanımlar elde etmenin zorluğu da ortadadır. Azerbaycan'ın işgal altındaki topraklarının azadlık süreci bunun en çarpıcı örneğidir. Yaklaşık 30 sene boyunca süren işgal, katliam ve soykırım politikaları karşısında malesef uluslararası toplum kayda değer hiç bir adım atmadı. Azerbaycanlı kardeşlerimiz yıllarca hem işgalin hem kayıplarının acısıyla yaşamak mecburiyetinde bırakıldı.
"VARILAN ANLAŞMALARLA GÜNEY KAFKASYA'DA YENİ BİR DÖNEM BAŞLAMIŞTIR"
Bu adaletsizliğe son vermek Türkiye'nin destekleriyle Azerbaycan Silahlı Kuvvetlerine nasip oldu. 44 gün süren destansı bir mücadelenin neticesinde hamdolsun Karabağ yeniden özgürlüğüne kavuşmuş 30 yıllık işgal son bulmuştur. Varılan anlaşmalarla Güney Kafkasya'da yeni bir dönem başlamıştır. Bu tarihi fısatın heba edilmemesi için yoğun çaba harcıyoruz. Bugüne kadar Azerbaycan ile yakın istişare halinde pek çok adım attık.
Radikal Ermeni çevrelerin sabotajlarına rağmen Kafkasya'da kalıcı barış yolunda önemli mesafe aldık. Ermenistan'la özel temsilciler vasıtasıyla başlattığımız görüşmeler devam ediyor. Başbakan Paşinyan ile Kurban Bayramı münasebetiyle aradığında çok yapıcı bir görüşme yaptık. Ermenistan'ın gelişmeleri doğru okuyarak Azerbaycan ve Türkiye'nin samimi çağrılarına karşılık vermesiyle bölgemizin istikrara kavuşacağına inanıyorum.
Suriye'deki iç savaşın sonlandırılması, Irak'ta, Lübnan'da, Filistin'de, Yemen'de, Libya'da, Afganistan'da istikrarın temini için gayretlerimizi sürdürüyoruz. Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri ile ilişkilerimizi daha eskisinden güçlü hale getiriyoruz. İsrail ile tekrar rayına oturan ilişkilerimizi ülkemizin çıkarları yanında Filistinli kardeşlerimizin hak ve hukukunu savunmak için de kullanıyoruz. Kudüs meselesindeki hassasiyetimizi Türkiye'nin iki devletli çözüme ve Filistin'in güvenlik, huzur ve kalkınmasına verdiği önemi İsrail yönetimi ile en üst düzeyde paylaşıyoruz. İlk kıblemiz Mescid-i Aksa'nın bizim kırmızı çizgimiz olduğunu açıkça ifade ediyoruz.
Son bir kaç gündür İsrail güvenlik güçlerinin Gazze'yi, Gazzeli sivilleri hedef alan saldırıları karşısında da net bir duruş sergiledik. Çocukları daha kundaktaki bebekleri öldürmenin hiç bir bahanesi olamaz. Türkiye, Filistin halkının ve Gazzeli kardeşlerinin yanındadır. Derin bağlarla sahip olduğumuz Balkanlar'da istikrar, iş birliği ve refahın tesisi için ayrıca çalışıyoruz. Ege'de, Doğu Akdeniz'de ve Karadeniz'de aynı gaye ile hareket ediyoruz.
Karadeniz'de yaptığımız 540 milyar metreküplük doğal gaz keşfi enerji alanındaki ısrarlı çabalarımızın ilk meyvesini oluşturdu. Bizi hayalcilikle, bizi maceraperestlikle ülkenin kaynaklarını heba etmekle suçlayanlar bu tarihi keşifle birlikte bir kez daha mahçup oldu. Yarın adını Abdülhamid Han koyduğumuz yeni nesil teknolojiye sahip dördüncü sontaj gemimizi Mersin Taşucu Limanı'ndan uğurlayacağız.
Sınırlarımız içinde ve sınır ötesinde gerçekleştirdiğimiz operasyonlarla bölücü terör örgütünün belini kırdık. Bölgemizin geleceğinde teröre yer olmadığını bu örgütlerin destekçileriyle beraber tüm dünyaya gösterdik. Emperyalistlerin tetikçiliğini yapan katil sürülerini bölgemizden tamamen söküp atana kadar durmayacak terörle mücadelemizi sürdüreceğiz. Güney sınırımız boyunca 30 kilometre derinliğinde güvenli bir hat kurma kararımız bakidir. Suriye'de terör örgütünün yuvalandığı son bölgeleri de temizleyerek bu güvenlik kuşağının halkalarını inşallah yakında birleştireceğiz.
Mevcudiyetimizi küresel ölçekte göstermemiz çok taraflı platformlarda da söz sahibi olmamızı gerektiriyor. Birleşmiş Milletler, AGİT, NATO, İslam İşbirliği Teşkilatı ve Türk Devletleri Teşkilatı gibi platformlarda sözünün ağırlığı olan bir ülkeyiz. Mevcut küresel sistemin yapısından kaynaklanan sorunların günümüzün meseleleri karşısında yetersiz kaldığını görüyoruz. Bunun en son örneği altıncı ayına giren Rusya-Ukrayna savaşıdır. Veto yetkisine haiz 5 ülke binlerce sivilin ölümüne milyonlarcasının evlerini terk etmesine engel olamamıştır. Bu itibarla dünya 5'ten büyüktür söylemimizi her vesileyle ve haklı argümanlarımızla tekrarlıyoruz. Daha adil bir dünya mümkün diyerek de insan, adalet, hak, hukuk ve eşitlik eksenli bir sisteme olan ihtiyacı dile getiriyoruz.
Türkiye'nin çağrılarının sistemin mağdur ettiği coğrafyalar başta olmak üzere ciddi bir makes bulduğunu müşade ediyoruz. Bugün Türkiye 255 dış temsilciliği ile dünyanın en geniş diplomatik ağına sahip ilk 5 ülkesi arasında yer alıyor. Afrika ortaklık politikamız kapsamında 54 ülkenin bulunduğu kıtada 44 büyükelçiliğimiz faaliyet gösteriyor. Latin Amerika ve Karayipler açılım politikamızla bölge ile ticaret hacmimizi 15 kat artırdık. Büyükelçilik sayımızı ise 18'e yükselttik. Yeniden Asya girişimimizle bu bölge ile ilişkilerimizi daha da derinleştiriyoruz. Türk Hava Yolları, TİKA, Yurt Dışı Türkler Başkanlığı, Yunus Emre Enstitüsü, Türkiye Maarif Vakfı ve Türk Kızılayı gibi kuruluşlarımız bu diplomatik hedeflerimize ulaşmamıza destek sağlıyor. Devletimizin kurumları arasındaki insicamı yansıtan bu iş birliği ruhunu güçlendirerek devam ettireceğiz.