BÜYÜK ADAM OLABİLMEK!

Antalya’da son dönemlerde her alanda kendisini büyük adam sanan ve kendini bu kentte yaşayanlardan üstün görenler türemeye başladı. Bir başka deyişle, kendisini ‘Üstün ırk’ gibi gösterenler çoğaldı. Tıpkı bir dönem Almanya’da Naziler’in yaptığı gibi.

Büyük adam olmak, herkesin gönlünde yatan bir aslandır. Büyük adam olmanın okulu yoktur. Büyük adam; kendisini büyük adam sanan değil, topluma verdiği hizmetlerle, toplumca büyük adam sıfatı layık görülendir.


Toplum gerçek büyük adamlara sözle ‘BÜYÜK ADAMSIN’ demez, saygısıyla hissettirir. Büyük adamların en önemli sıfatları kin tutmamalarıdır. Büyük adamlar dedikodulara, asılsız şeylere asla itibar etmez, terazinin kefesine kendi şahsi duygularını koymaz.

Büyük adamların tahtı, gönül tahtıdır. Çünkü, böyle olduğu takdirde hayatlarını gönül rahatlığı içerisinde sürdürebilirler. Gönül tahtına oturamayan bir insan, en yüksek mevkiye gelse bile, başkalarının sözüyle hareket ettiği takdirde bulunduğu yerde rahat edemez.

Çünkü dalkavuklar, kuyuya taşı atıp kaybolurlar. Sıkıntıya katlanmak da ona düşer. Gerçek büyük adamların yüzüne ‘Sen büyük adamsın’ diyen olmamıştır. Büyük adamlar iltifattan, yağcılıktan hoşlanmazlar. Bilirler ki bu gibi sözlerin ardında menfaat saklıdır.

Giyimiyle, kuşamıyla, yediğiyle, içtiğiyle, yüksek ses tonuyla, havalara girerek, başkalarını hafife alarak, kendini olduğundan farklı sunarak, çevresindeki insanlara tepeden bakarak ‘Büyük Adam’ olunmaz.

Yaşadığımız dünyada canlı veya cansız tüm varlıkları sanki babasının malıymış gibi hor kullanarak, “Ben ne dersem o olur” zihniyetini toplumda hakim kılmaya uğraşanların gerçek niyetlerini anlayamadığımız, onlara ve benzerlerine değer verdiğimiz müddetçe, toplum içerisinde gerçek büyük adamların boy göstermelerine engel olmuş ve kötülüklerin her geçen gün daha da artmasına zemin hazırlamış oluruz.

Büyük adam olmanın bence en önemli koşulu, insan olmanın gerektirdiği görevleri, sorumlulukları tam anlamıyla yerine getirmektir. İnsanlar yaşamlarını hakka, hukuka uygun olarak sürdürmeksizin sırf tanınmış birtakım insanların yanında görünerek hak etmedikleri şeyleri elde ediyorlarsa, o toplumda ilerlemeden ve adaletten söz edilemez.

Toplum hizmetinde, iş bileni değil, iş bilmese bile benden olanı kayırayım anlayışı ile o alanda hizmetin gereğini yerine getirmek mümkün değildir.

Bariz hatalar yaparak, kendisine verilen görevi savsaklayıp, ciddiyetsiz davranışlar sergileyenleri de sırf menfaatim var diyerek savunur gözükmenin dürüstlük ve objektiflikle bir ilgisi olamaz.

‘Büyük adam’ olmanın yolu öncelikle çalışmaktan geçer. Nerede ve hangi görevde olursa olsun, insan öncelikle görevini tam anlamıyla yapmalı ve her gün çalışma alanıyla ilgili kendini bilgilendirecek ve geliştirecek bilgilere ulaşmak için çaba harcamalıdır.

Yağ çekmekle, hileyle, aldatmakla büyük adam olunmaz. Tıpkı kendini son günlerde siyaset dünyasında ‘Büyük Adam’ sananlar gibi.

Gelin, bu konuda bir de Büyük Atatürk’ün sözlerini hatırlayalım; “Büyük adam olmak için kimseye iltifat etmeyeceksin, hiç kimseyi aldatmayacaksın, memleket için hakiki mefkure ne ise onu görecek, hedefe yürüyeceksin. Herkes senin aleyhinde bulunacaktır. Fakat sen buna mütahammül olacaksın. Önüne nihayetsiz manialar yağdıracaklardır. Kendini büyük değil; küçük, zayıf, vasıtasız, hiç telakki ederek, kimseden yardım gelmeyeceğine kani olarak bu maniaları aşacaksın. Bundan sonra sana büyük derlerse güleceksin.”

Bu ‘BÜYÜK ADAM’ olma meselesi nereden çıktı? sorusuna gelince! Sanırım benim ne demek istediğimi siyaseti yakından takip edenleriniz anlamıştır. Sözüm bu camia içindeki bazı zatlar içindir.

Yani ‘ARİF OLAN ANLAR’...