BÜLBÜLÜN ÇEKTİĞİ DİLİNDEN DEĞİL Mİ?

Bugün sizlere öyle bir konudan bahsedeceğim ki tıpkı ‘BÜLBÜL’ün dilinden çektiği misali gibi.

Dünya kenti bir günde DÖRT MEVSİMİN yaşandığı, SELÇUKLU payitahtının alt şehri, Türkiye’nin dünyaya açılan penceresi ve gözbebeği şehrimiz ANTALYA’da anlaşılan, “MIZRAK ÇUVALA SIĞABİLİR” diye düşünenler var. 

Mızrak bu. Sığar mı sığar! EĞİLİP BÜKÜLEMİYOR, ikiye katlanamıyor. Dolayısıyla Mızrak çuvala girmemek için direniyor. Girmiyor, DELİP geçiyor, yüreğimizle beraber.

Sonra, ÇAM DEVİRMELER var. Yani gaflar, “Dam üstünde saksağan demeler.” Düşünülmeden ve tasarlanmadan söylenen sözlerle, çamlar devrildiğini de bilirsiniz. Çamlar devrildikçe, altında çam devirenlerin değil, bizlerin kaldığı sözler ve fiiller yaşanıyor.

Bülbülün çektiği dili belasıdır, diyenler haksız sayılmaz. Sayılmazda, KARGALAR, bülbüllüğe soyunduğunda bu türden manzaralar karşımıza aniden çıkıveriyor.

Bitti mi? Bitmedi.


Kraldan fazla KRALCI olanlar, aramadığınız kadar çoktur. Bunlara AFERİN DELİLERİ de diyebilirsiniz. Bir aferin için söylemeyecekleri laf, yerine getiremeyecekleri fiil ve davranış yoktur.Bu aferin delileri pek çok. Oysa yaptıkları. Laf ile dünyaya nizamat vereceğini sananların düştüğü GAFLET çukurlarıdır hep. Amma, kime anlatıyorsunuz ki, bunları.

Diplomalarını nereden alırlarsa alsınlar, ÜNVANLARI ne olursa olsun, konuşmadan edemezler.“DİLİNİ EŞEK ARILARI SOKSUN” denesiceler bu ve bunlar gibi olanlardır.Bir çuval inciri berbat etmelerinin an meselesi olduğunu bile bile KONUŞMAKTAN vazgeçmezler.ANTALYA’da bunlardan sürüsüne bereket.

Bu güzel şehir, inanın bu yaşananlara ve olanlara LAYIK değil. Böyle insanlara, layık hiç değil. Konuşanların ve yaptırımlarda bulunanların kendilerine ait olan, şehrin hiçbir zaman katılmadığı SÖYLEM ve davranışları, bu şehre mal edilmemeli. Ama mal ediliyor maalesef.

ANTALYA’nın tamamı bu şekilde diye KORO halinde konuşmak bazı çevrelerin işine geliyor. ANTALYA böyle olmadığını bir türlü anlatamıyor! CILIZ tepkiler, gecikmiş tepkiler yerini bulmuyor.

Bütün bunlar bilindiği halde, Antalya adına konuştuklarını sananlar, KONUŞMAYA devam ediyorlar. Onların davranışlarını HOŞ GÖRENLERİN, yanlış yapılmış bir daha olmaz diyenlerin çabalarını anlayabilen varsa, beri gelsin.

“Sözlerimiz yanlış anlaşıldı, biz aslında öyle demek istememiştik” diyorlar. Kendilerine has “U” dönüşleri yapıyorlar yani. İşte bu insanlar yalnız bırakılmalı.

Olaylar zamana bırakılıp, GEÇİŞTİRMELER ve GÖSTERMELİK soruşturmalarla üzerleri örtülmemeli. Lüzumsuzların yaptığı LÜZUMSUZLUKLAR hiçbir şekilde savunulmamalı ve taraftar bulmamalı. 

Ağzına HAKİM olamayanları, içindeki emelleri kendine uygun bir ortam bulduğunu zannettiği an, dışarıya döküveren AFERİN DELİLERİNİ kimse kabullenmek zorunda değil.

Kim bunlar?


Kimi zaman bu şehri TEMSİL edemeyecek olanları, kimi zaman da siyasi arenada kendi görüşlerini temsil edemeyecek olanları temsilci seçenler sanırız düşünüyorlardır!

Bir şehrin kaderiyle oynamaya kalkan SİYASETÇİLER, İŞ İNSANLARI, SPOR ADAMLARI, GAZETECİSİ vb. söylediği sözü ölçüp, tartıp konuşamıyorsa, tıpkı BÜLBÜLÜN çektiği misalidir.

Bu şehre zarar verenleri BÜLBÜLÜN DİLİNDEN ÇEKTİĞİ gibi görmek zorunda da değiliz. Artık kente yapılacakları, EŞEK ARISI gibi boş kovan yapıp vızıldayarak es geçmek yerine, bal arısı gibi taş üstüne taş koyarak, üretken olup desteklemelisiniz.

Antalya, ACİZLERİN şehri olamaz. Antalya, Antalya’yı DÜŞÜNMEYENLERİN şehri olamaz. Antalya haddini bilmeyenlerin şehri de olamaz. ANTALYA aklına geldiği gibi konuşan ve davrananların şehri HİÇ AMA HİÇ olamaz.

Kimse kusura bakmasın. Üstüne alınan alınsın. Bu laf ya. Tıpkı mızrak gibi bu çuvala da sığmaz. Gittiği yere kadar gider.Evet mızrak nereye gider bilemem amma bendeniz 10 günlük tatile gider. 1 Eylül’de buluşmak ve görüşmek üzere Allah’a emanet olun.