BULAŞICI AMA İLACI SANDIK

Nedir POLİTİKA? Bu soruya her politikacı yanıtını kendi siyasi ufkuna göre verir. Sokaktaki vatandaşın TARİFİ başkadır.

Sahi nedir POLİTİKA? Ömrünün en güzel yıllarını niçin PARTİLERDE, MEYDANLARDA, MİTİNG ve KONGRELERDE geçirir insan? Ailesini, işini hatta sağlığını hiçe sayarak bütün zamanlarını neden partisine HEBA EDER?

KAR demez YAĞMUR demez, yakasında parti rozeti, düğün, bayram, cenaze koşturur her yere. Neden? Kimine göre POLİTİKA tam bir HASTALIK. O virüs girdi mi kanına KURTULUŞ yok.

Öldürmez. Öldürmez ama adamı sürüm sürüm SÜRÜNDÜRÜR seçim meydanlarında. Tedavinin tek yolu seçmenin OYLARI! Seçilene dek sürer tedavi. Seçilince KRONİKLEŞİR!

Sandık en kuvvetli ANTİBİYOTİKTİR. Şifa niyetine gidilir. Bu İLACI içen bir, içmeyen bin pişman. İşin en kötüsü BULAŞICIDIR da bu HASTALIK. Seçim ateşi yükseldikçe, ‘ÜYE, DELEGE, SEÇMEN’ diye sayıklatır.

Kimine göre bir yaşam biçimi POLİTİKA. Halkın arasına karışmak, onların dertlerini dinlemek en büyük HOBİLERİ. Kürsüden saatlerce konuşmak, VAATLERDE bulunmak tarifsiz bir haz verir onlara.

Vatan-millet aşkına, bir makam, bir koltuk KAPMAK, kırmızı plakalarla DOLAŞMAK, gönüllerinde yatan azgın bir ASLAN. Memleketinin, kentinin, semtinin, sokağının sorunlarını çözmek, gazetede çengel BULMACA ÇÖZMEK kadar zevklendirir onları.

Kimilerine göre de yapılması kaçınılmaz bir görev. BABA MESLEĞİ sanki! Olmazsa OLMAZ. Politikasız yapamazlar. HAMAMDA peştamalsız dolaşırlar ama sokakta parti ROZETSİZ asla!

Bunları partisinden uzaklaştırın, SUDAN çıkmış BALIĞA dönerler. Kapıdan kovsanız BACADAN girerler. Bir de her seçimde aday olmayı çok severler. Yani uzun lafın kısası, politika bulaşıcı bir hastalıktan öte VİRÜS gibi ama ilacı hatta panzehiri de ‘SANDIK’.

Önceki gün POLİTİK bazı arkadaşlarla sohbet ederken ENTERESAN konular çıktı ortaya. Örneğin, adaylık RACONLARI ve listeye nasıl girilebileceği veya girildiği üzerine.

Hiş üşenmeden sohbet anında elime kalemi kağıdı aldım ve notlarımı aldım, sizlere aktarayım diye. Ortaya şöyle bir SONUÇ çıktı. Belki ilginizi çeker diye aktarmak istedim.

* SAMAN altından su yürüteceksin. Ortalıkta görünmeyip seçim döneminde boy gösterecek, BAYRAMLARDA, önemli günlerde basın bildirileri ile kendini hatırlatacaksın.

* Adaylık süreci öncesinde yardım programlarında ARZ-I ENDAM EDİP, dikkatleri üzerine çekeceksin. Kameralara gülümse ki, ‘Ya ne yardımsever insanlar var…’ izlenimi doğsun.

 

* Adaylığa giden yolda TEPEDEN bağlantılarla işi götüreceksin. Haddini bilmeyen kamunun hakkını savunan bir yönetici karşına çıktığında, “Sen benim kim olduğumu biliyor musun, başına ne iş açtığının farkında mısın? SÜRDÜRÜRÜM seni” diyeceksin.

* Yeri geldiğinde ne kadar ÇAĞDAŞ, yeri geldiğinde ne kadar MUHAFAZAKÂR olduğunu göstereceksin. Hatta yeri geldiğinde açılıp saçılıp manken edalarına bürüneceksin!

* Derin çevreleri etkileme gücün olduğu izlenimini vereceksin. Bilmesen de biliyormuş gibi yapacaksın.

* Sana rakip olacak kişiyi HARCAMAK da zaman kaybetmeyeceksin. Bu en yakın yol arkadaşın bile olsa ACIMAYACAKSIN. Yoksa HARCANIR, harcadıkların boşa gider.

* Listeye girdiğin zaman ARKANA değil ÖNÜNE bakacaksın. Mütevazı adam insan rolüne bürüneceksin. Zamanı gelince sana DİŞ GEÇİRENLERE diş geçirmenin zamanını bekleyeceksin.

* Seçilirsen bir de iktidar partisinden ise HASAT dönemine başlayacaksın. AKRABA-İ TAALLUKATI düşünüp onların geleceğini garanti altına alacaksın. Çünkü arkanı sağlama alacaksın ki ileriye yatırımın olsun.”

Aslında notlar uzun uzadıya gidiyor. Sanırım sizlerde böyle notlar çıkarabilir ve enteresan cümleler kurabilirsiniz. Öyle de böyle de bu iş bir HASTALIK ve VİRÜS gibi.

Dedim ya “Bu işin tek ilacı ve tedavisi ise SANDIKTIR” diye. Zaten ne kaldı SEÇİME şunun şurasında 17 kadar gün. Sayılı gün çabuk geçer de bu HASTALIK geçer mi bilemem.