BUGÜNÜN HAYALİ YARININ GERÇEĞİ
Birçoğumuz hayal kurmayı, gerçeklerden uzaklaşmak olarak görür, daldığımız bu gündüz düşlerini zihnimizden kovup kendimizi gerçek hayata döndürmeye çalışırız. Oysa hayal dünyamız, hissetmek ve arzulamak istediğimiz her şeyi, istediğimiz gibi hissedebildiğimiz ve arzulayabildiğimiz tek yerdir.
***
Özgür olduğumuz, kendimiz olduğumuz ve aynı zamanda gerçeğe açılan kapının anahtarına sahip olduğumuz tek yerdir. İşte yarının gerçeklerinin, bu günün sınır tanımaz hayallerde saklı olduğunu anlatan bir hikâye!
***
Bu hikâye, çiftlikten çiftliğe, yarıştan yarışa koşarak atları terbiye etmeye çalışan gezgin bir at terbiyecisinin çocuğuna aittir. Babasının işi nedeniyle, çocuğun okul hayatı sık sık kesintiye uğramaktadır. Bir gün Türkçe öğretmeni ona büyüdüğünde ne olmak istediğini anlatan bir kompozisyon yazmasını ister.
***
Çocuk bütün gece oturup, günün birinde at çiftliğine sahip olmayı hedeflediğini anlatan yedi sayfalık bir kompozisyon yazar. Hayalini en ince ayrıntısına kadar anlatır. Hatta hayalindeki iki yüz dönümlük çiftliğin krokisini bile çizmiştir. Binaların, ahırların ve koşu yolların yerlerini bile ayrıntılı şekilde anlatmıştır. Arazinin üzerine oturacak bin metrekarelik evin ayrıntılı planını da eklemiştir.
***
Yani çocuğun yazdığı kompozisyon aslında onun tam kalbinin sesidir. Ancak iki gün sonra yedi sayfalık bu ödevi, öğretmeni çocuğa geri vermiştir. Ödev kâğıdının üzerinde de kırmızı kalemle kocaman bir “0” yazmaktadır. Çocuk, bu kadar heyecanla hazırladığı, ayrıntılı ödevine öğretmeninin neden “0” verdiğini merak eder ve öğretmenine sorar.
***
Öğretmen, “Bu senin yaşında bir çocuk için gerçekçi olmayan bir hayal. Paran yok, ailen bir gezginci, kaynağınız da yok. At çiftliği kurmak çok büyük para gerektirir. Önce araziyi satın alman lazım. Bunu başarman imkânsız! Daha gerçekçi bir hayal kurman gerekiyor. Eğer ödevini gerçekçi hedefler belirledikten sonra yeniden yazarsan, o zaman notunu yeniden veririm.” der.
***
Çocuk üzgün ve düşünceli evine döner ve babasına ne yapması gerektiğini sorar. Babası “Oğulum bu senin ödevin ve senin hayalin. Bu yüzden kararı sen vermelisin. Bu senin hayatın ve seçim de senin!” cevabını verir. Çocuk bir hafta kadar düşündükten sonra ödevinde hiçbir değişiklik yapmamaya karar verir, ilk yazdığı şekli ile öğretmenine ödevini geri verirken ona şunu söyler;
***
“Öğretmenim, siz verdiğiniz notu değiştirmeyin, ben de hayallerimi…” O çocuk, bu gün iki yüz dönümlük arazi üzerindeki bin metrekarelik evinde oturmakta ve yıllar önce yazdığı o ödev, şöminenin üzerinde çerçevelenmiş şekilde asılı durmaktadır.
***
Bilim insanları, kurduğumuz hayallerin vücut kimyamızı etkilediğini ve kendimizi yeni bir şey yaparken hayal etmenin, beynimizin bu isteği gerçeğe dönüştürmek için hazırlık yapması anlamına geldiğini söylemektedir. İçimizden geldiği gibi düş kurmak yerine, onlara sansür uygularsak, kendimizi yaratıcılıktan ve üretkenlikten uzaklaştırmış oluruz.
***
Oysaki düşlerimizi yazı yazmak, resim yapmak gibi yaratıcı bir şekilde dışa vurursak, içimizdeki ilham perilerinin hiç susmamasını sağlamış olur ve zamanla bu seslerin bizim gerçeğimiz olmaları için, onlara kapı aralamış oluruz.
***
SINIRSIZ HAYALLER
Hayallerinizin sesini kısmayın, onları susturmayın, onlara sınır koymayın! Onlar size gelecekteki bu gününüzü anlatıyor. Eğer işitebilirseniz gerçeğiniz olabilir… Önce hayaller kaybolur, sonra gerçekler… Herkese düşlerinin gerçek olduğu bir ömür dileğiyle…
SON SÖZ
Albert Einstein der ki; Mantık sizi A noktasından B noktasına götürür. Hayal gücü ise her yere… Hayallerinize sınır koymayın… Kim bilir, belki yarının gerçekleri, bugünün sınırsız düşlerin içinde saklıdır.