BU SORUN BÜYÜK

Türkiye’de yakın zamandaki göç sorunu Körfez Savaşı’ndan sonra bir ivme kazandı.

1991 Körfez Savaşı'nın neticesinde Irak'ın kuzeyinde ve güneyinde Baas Partisi rejime karşı halk ayaklanmaları başlamıştı.

Çok kısa bir süre içerisinde Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı bölgelerde o dönem güçlerini birleştiren Mesut Barzani ve Celal Talabani'nin peşmerge kuvvetleri önderliğinde Baas rejimine karşı geniş katılımlı ayaklanmalar baş gösterir oldu.

Hemen akabinde ise Saddam’a bağlı olan Cumhuriyet Muhafızları, halka uyguladıkları şiddetten dolayı büyük bir sorunun habercisi oldu.

İlk Körfez Savaşı sonrası Saddam Rejimi'nden ve savaşın zorlu koşullarından kaçan Kürtler Türkiye sınırına yığılmaya başladı.

Bununla beraber yaşanan bu göç sorunu Türkiye’nin de politikalarından dolayı yıllardır süregelen bir sorun haline geldi.

İki milyona yakın Kürt, bir anda hayatlarının bir parçası olan savaşın yıkıntıları arasında Irak'ın kuzey sınır komşuları olan Türkiye ve İran'a doğru kaçmaya başladı.

***

Türkiye Osmanlı döneminde bu yanan göçmenle konusunda oldukça ılımlı politikalar izlemiş ve hiçbir şekilde kendisine sığınan mazlumları geri çevirmemişti.

Bu yıllardır devam eden göçmen sorunu son yıllarda özellikle Orta Doğu’da savaşlar ve Arap Baharı’nın yaşanması ile beraber artmaya başladı.

Sınırlarını Suriye, Yemen, Mısır, Afganistan gibi ülkelerden gelen savaş mağdurlarına açan Türkiye, onlara için tüm imkanlarını seferber etti.

***

Türkiye’nin bu insancıl politikasına karşı ise komşu ülkelerden beklenilen destek gelmedi.

Almanya ve Yunanistan başta olmak üzere komşu ülkeler yaşanan bu insanlık dramına sessiz kalmayı tercih etti ya da üç kuruş parayla ötelemeye çalıştı.

Böyle bir ortamda tek başına  kalan Türkiye, ardı arkası kesilmeyen mülteci akınıyla karşı karşıya kaldı.

Özellikle Suriye’deki Esad rejiminin eziyetinden kaçan halk, kendisini Türkiye’nin kollarına bıraktı.

Onlar için Türkiye tam anlamıyla güvenli bir liman, sıcak ve şefkatli bir yuvaydı.

***

Öylede oldu aslında

Türkiye her ne kadar elindeki imkanları yetersiz olsa da tüm mültecilere kapılarını ardına kadar açtı.

Hiçbir şekilde onları geri çevirmedi.

Sıcak yuva, güvenli ortam tüm mülteciler için sağladı.

Kimi zaman ülke içinde bir takım problemlere sebebiyet verdilerse de Türkiye yine de hepsini aynı kefeye koymadı.

“BİZ BİR İNİSİYATİF BAŞLATTIK”

Evet, belki zor bir durum belki kendimizi onların yerine koymamız gerekiyor ama bence göçmen konusunda bu kadar hassas davranmanın bir manası yok.

Ülke politikamız gereği tüm imkanları onlar için seferber etsek de bu önü alınamaz bir durum.

Orta Doğu bataklığında savaşlar ve ayaklanmalar her zaman  devem edecek.

Böyle bir ortamda her insana kapıları açmak tamamen ütopya olur.

Nitekim devletimiz artık bu sorunun büyüdüğünün farkına vararak hareket etmeye başladı.

Tek başına altından kalkamayacağımız bu sorun için komşu ülkelerle görüşmeler başladı.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu konu hakkında, Suriyeli mültecilerin ülkelerine döndürülmesi için komşu ülkeler olarak inisiyatif aldıklarını belirterek, "BM Mülteciler Yüksek Komiserliği'yle Suriyeliler başta olmak üzere mültecilerin ülkelerine döndürülmesi için çalışmalarımız var. Bu konuda komşu ülkeler Türkiye, Lübnan, Ürdün ve Irak olarak biz bir inisiyatif başlattık" dedi.

YAPICI ÇÖZÜM ŞART

Umarım en kısa sürede mülteci sorununa yapıcı bir çözüm bulunur.

Çünkü Türkiye içinde bulunduğu bu hassa durumda en çok zarar gören olacak.

Duygusal bir ülke olmamız bazen bu olumsuzlukların başımıza neler açabileceğini bizlere unutturuyor.

Unutmayalım ki

Orta Doğu’ya bu kadar yakın bir coğrafyada olmamız bizi zaten yeterince içinden çıkmakta güç bir duruma itiyor.

Böyle bir ortamda açıkçası her koyun kendi bacağından asılır.