BU İŞTE BİR İŞ VAR AMA NERESİNDE?

Türkiye’nin 100. yılı yani 2023 seçimleri yaklaşırken birileri yine bildik oyunlarla birilerinin suyuna dümen çeviriyor yine. Yine birileri oturdukları yerden düğmeye bastı. Bundan kısa bir süre önce patates, soğan, biber, domates, sebze, ayçiçek yağı ve şeker fiyatları ile oynayarak bir oyun oynamışlardı. Sanki bir deprem yarattılar ülkede.

Resmen operasyon çekmişlerdi! Var olan bir ürünü yokmuş gibi gösterip fiyatları astronomik artırıp algı yapmışlardı. Resmen piyasaları kaosa sürüklemeye çalıştılar o dönem. Tarlada 3-4 lira olan patatesi 10 liraya pazardan alamamıştık, hatırladınız değil mi? 5 litre ayçiçek yağını almak için market market koşturmuşlardı bu milleti. Hem de ramazan ayında!

Bu ülkede var olan ayçiçek yağı için çıkıp, “YOK” dediler. Yetmedi Rusya-Ukrayna savaşını gerekçe gösterip “Ham madde sıkıntısı var” dediler. Maksatları zihinleri karıştırmaktı. Ayçiçek yağını marketlerin raflarından depoya çektiler. 5 litresi 90-110 lire arasında olan ayçiçek yağını 200-250 liraya sattılar. 10 günde 500 bin teneke yağ sattı o insafsızlar.

Devlet işe el atıp halk tepki gösterince fiyatları hoooppp 150-160 liraya çektiler. Yahu zaten asıl fiyatı ve ederi 90 liraydı. Vurgunu yapıp sonrada indirim varmış gibi sattılar. Son haftalarda aynı buna benzer oyunlar başka gıda maddeleri üzerinden yapılmaya başlandı. Özellikle süt ve süt ürünleri üzerinden. Nasıl mı? 70 liralık peynir 140 liraya kadar çıkarıldı!

Yine zincir marketler sahnede. Önlenemez fiyat artışların arkasındaki market zincirleri, uyguladıkları bu stratejiyi sanki bir yerlerden talimat almış gibi aynı anda düğmeye bastı. Yahu, 3 aydır petrol, enerji ve işçi maaşlarında artış yok. Lakin tedarikçi firmaların aynı anda etiket fiyatlarını neredeyse yüzde 50-100 arasında artış yaparak değiştirmesi neyin nesi? Dün marketlerde bugün giyim mağazalarında bildik görüntüler!

Ivır zıvır konuda her daim hazır asker olan ve mutlaka görüş beyan eden sanatçılar, siyasetçiler, akademisyenler acaba böylesine önemli anormallik karşısında niye susarlar ki? Ama yok. Mesele başka. Amaç üzüm yemek değil bağcıyı dövmek. Keyfi yerinde olanların derdi bu alamazdı zaten. Hedef başka, amaç seçim öncesi kaos yaratmak.

Bakın, devlet bu yaşananlar karşısında vatandaşı ezdirtmemek için aldığı vergilerden feragat ediyor, işçisine memuruna katkı koymak için işverenle el ele verirken birileri bu işi sabote ediyor. Asıl görev bunu denetleyecek mekanizmalarda. Kimse seçimi bahane edip ÜÇ MAYMUNU oynamasın. Çıkıp görevlerini yapsınlar ve oynanan oyunu bozsunlar.

Ha birde şöyle bir gerçek var, “Hain içeriden olunca kapılar kilit tutmuyor” diye. Yoksa bunlar çözülemeyecek, çilingirle kilitlenemeyecek kapılar değil.

Aksi ne oluyor biliyor musunuz; milleti depresyona ve karamsarlığa sürüklüyor. 7’den 70’e herkesi strese sokuyor. Toplumu agresif hale getiriyor. Sonuçta herkes mutsuz oluyor. Artık gözümüzdeki bazı perdeleri yırtmak gerekli. Zaman geçmeden ve hayatımızı kendimize zehir etmeden, olumsuzlukları olumlu hale getirmeliyiz.

Öncelikle gücümüz oranında harcamalar yapmalı, ödeyebileceğimiz oranda borçlanmalı, gelirimize göre yaşamayı kendimize ilke edinmeliyiz. Yani ayağımızı yorganımıza göre uzatmalıyız. Tüketimi pompalayıcı parlak ilanlara itibar etmemeli, şu gün veya bu gün gibi bizden olmayan günlere kanmamalıyız.

Tıpkı “AÇ KALDIK” diye nara atanların AVM önlerinde alış veriş için kuyruğuna girmemeliyiz. Bunlara bakınca maazallah “EVİMİZ YANIYOR” desek bile kimseyi inandıramayacak hale geleceğimizi görür gibi oluyorum.

Hani dedim ya, “BU İŞTE BİR İŞ VAR AMA NERESİNDE?” diye?

YİNE AYNI SENARYO

Antalya’da bir türlü çözüm bulunamayan su profesyonel duygu sömürücüleri (DİLENCİLER) meselesi yine gündemde. Bildik senaryoları farklı yerlerde uygulayıp yollarını buluyorlar!

Son olarak Cırnık Köprüsü (Dechatlon Mağazası) yanındaki yan yolda görülen bir genç profesyonel duygu sömürücüsü, çöp konteynerinin önüne oturarak rolünü oynuyor. Elindeki poşetin içinden çıkardığı küflü ekmeği yeme rolünü yaparak gelip geçenlerin kalbine dokunmaya çalışıyor. Rolü yiyen yiyor, yemeyen yoluna devam ediyor.

Ancak bu görüntüye alışık olanlar birbirlerini kanmamaları için uyarıyor. Lakin bunu gören o yetkili etkisiz kişiler ise ÜÇ MAYMUNU oynamaya devam ediyor. Sonuçta herkes kendine yakışan rolün gereğini yerine getiriyor.