BORDERLİNE (SINIR) KİŞİLİK BOZUKLUĞU
Borderline (Sınır) Kişilik Bozukluğu, genç erişkinlik
döneminde başlayan, aşırı dürtüsellik, duygulanımda ve kişiler arası
ilişkilerde dengesizlik, benlik algısında yetersizlik ve terkedilmeye karşı
aşırı hassasiyet ile karakterize bir sendromdur. (APA, 2013).
***
Oldukça yaygın olup, genel nüfusta yüzde2, kadınlarda
erkeklerden üç kat daha fazla oranda görülen, 1930’larda ilk kez Stern
tarafından nevroz-psikoz arasında bir durum olarak tanımlanan “Sınır” kavramı
ile şekil bulmuştur.
Stern’e göre; narsisizm, güvensizlik, aşırı duyarlı olma,
aşağılık duygusu gibi özellikleri bünyesinde barındırmaktadır. Genel olarak
kişilerarası ilişkilerde bozulmayla beliren, duygulanımda dengesizlik ve
birtakım dürtüsellik örüntüleri eşlik etmektedir.
***
Mesleki ve özel yaşamda güven ve denge kurma sorunları
yaşayan borderline bireyler, kimlik duyguları sağlam şekilde oturmadığından
hızlıca hayal kırıklığına uğrayabilir ve sıklıkla bunaltı, çökkünlük
belirtileri gösterebilirler.
Bu duyguların bir yansıması olarak anti sosyal davranışlar,
madde kötüye kullanımı ya da uyuşturucu/uyarıcı madde bağımlılığı, hatta
kendilerine zarar verme davranışları görülebilmektedir.
***
Semptomları arasında bozulmuş sosyal ilişkiler,
dürtüsellilk, güvensizlik, duygusal dengesizlik ve değersizlik bulunan
borderline kişilik bozukluğu belirtileri şöyle sıralanabilir:
• Terk
edilme korkusuna bağlı aşırı önlem almaya yönelme
• Öz
kimlikte hızlı değişimler
• Paranoyaya
kapılıp, gerçeklikten kopma
• Geçici ve
yüzeysel kişilerarası ilişkiler
• Reddedilme
korkusuna bağlı kendine zarar verme eğilimi
• Öfke
nöbetleri
***
Borderline kişilik bozukluğu olan kişilerin yaklaşık
yüzde70-75’ inde en az bir kez ciddi biçimde kendine kıyım eğilimi
görülebilmekte, çoğunda intihar girişimi bulunabilmektedir. Bunların yüzde 8–
10’unda tamamlanmış intihar öyküsü bulunmakta olup, bu da genel nüfusa oranla
50 kat daha fazladır.
***
Borderline kişilik bozukluğunun tam olarak neden
kaynaklandığı bilinmemekle birlikte olumsuz çevresel ve genetik faktörlerin
büyük rol oynadığı görülmektedir.