BİZ TOPLUM OLARAK ALEMİZ VESSELAM

Son birkaç gündür moral bozukluğu, üstüne üstlük birde geçmek bilmeyen bir gribal enfeksiyon nedeniyle parmaklarım klavyeye varmıyor, varsa da patinaj yapıp duruyor. Yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen hayatın devam ettiği de bir gerçek. Bende her şeyi bir kenara bırakıp biraz neşelenelim istedim. Hem size hem de bana belki iyi gelir diye.

Biz millet olarak zaten tuhafız. Günlük yaşantımızda yaptıklarımızı ve karşılaştıklarımızı bir yerde toplayıp derlesek kitap olur. Sizinle birlikte bir şehir turu yapalım. Bakalım neler yaşıyormuşuz da farkında değilmişiz!

Telefonunuzun zili çalıyor ve açıyorsunuz; “Sanırım yanlış numara çevirdiniz beyefendi, bu telefon bana ait ve adım Bartu değil” diyorsunuz. Karşıdaki “Ama nasıl olur, az önce konuştum kendisiyle” diye ısrar ediyor.


Bu kez ben başlıyorum, “Ben konuşmadınız demiyorum ama yanlış çevirdiniz diyorum” karşımdaki ise “Numara falan çevirmedim ki, hafızadan aradım ben” diye ısrar ediyor. Bu kez; “O vakit hatlar karıştı, kapatın bir daha arayın” diyorum. Cevap, “Peki, kusura bakmayın.”

Birkaç dakika bile geçmeden, telefonunuz yeniden çalıyor. Efendim! Bartu! “Beyefendi yine yanlış aradınız, lütfen aradığınız numarayı kontrol edin çünkü ben Bartu değilim” diyorum.

Bu kez de, “Ben zaten Bartu’yu aramadım ki, siz kapatıp tekrar arayın dediğiniz için aradım” deyince tepem atıyor. Neyse “Hı!..” deyip kapatıyorum.

Düşünelim bir kere. Siz mağazadasınız. Birisi “Bunun 42 bedeni var mı?” diyor. Tezgahtar bütün yardımseverliği ile yanınızda, “42’si yok ama 40’ı var” diyor. Siz ise, “Biliyorum, elimdeki 40 zaten dar geldi” diyorsunuz.

Tezgahtar ille de yardım edecek ya; “Onun 42’si kalmamış ama isterseniz bunun 40’ını deneyin” diye ısrarcı. Siz hafiften sinirlenip, “İyi de ben ceket aramıyorum ki, pantolon bakıyorum” diye cevap verince bu kez tezgahtar, “Ama bakın bu da çok güzel” diye sizi ikna etmeye çalışıyor.

Siz yine nazik bir şekilde, “Yaa, pek güzelmiş gerçekten, çizgili, ışıl ışıl” cevabını verince “Siz nasıl bir şey bakmıştınız?” sorusu peşinden geliyor ve “Düz renk, hatta mümkünse göze batmayanından, bildiğiniz pantolon işte” dediğiniz anda, “Öyle pantolonumuz kalmadı ama yeni sezonun takım elbiseleri geldi” cümlesi ise karşılaşıyorsunuz.

Daha olay bitmedi. Bu kez siz sazı elinize alıyorsunuz, “Neyi merak ediyorum biliyor musunuz?.” Tezgahtar, “Neyi?” Siz, “Düz renk sıradan ve de kesinlikle gösterişsiz bir pantolon arıyorken, durduk yere çizgili bir takım elbise satın alabileceğimi nereden çıkardınız?” deyince ortalık sus pus oluyor bu kez.

Yani bu tür konuşmalar uzayıp gidiyor. Peki bu kez halk otobüsündesiniz; Bütün koltuklar dolu. Otobüs harekete hazır halde ve bir kişi koştur koştur geliyor ve cumburlop otobüsü atlıyor.  Zaten hava sıcak. Otobüs tıklım tıklım. Klimalar ya açık zar zor soğutuyor ya da kapalı. En son binen sizin gibi ayakta ve omuz başınızdan şoföre, “ Bu otobüs Sütçüler’e gider mi ?” diye bağırıyor.


Dedim ya hava sıcak otobüsün içi hamam gibi. Beyni kaynayan şoför destursuz bir şekilde, “Mahalle sütçüsüne mi yoksa mandıraya mı gideceksin” deyince, “Manyak” sözlü ile ortam gerili veriyor.

Neyse birde hastaneye gidelim bakalım.  Doktor soruyor; “Şikayetiniz?” “Midem ağrıyor, sadece ağrımıyor ekşiyor, kaynıyor ve de yanıyor.” Muayene etmeden reçeteyi yazmaya başlıyor. Siz kısık bir sesle, “Bir muayene falan etseydiniz” diyorsunuz. Doktorda size, “Bu ilaçları kullanın, geçmezse yine gelin” diyor. Siz yine mahcup bir şekilde, “Muayene etmeyecek misiniz?” diye soruyorsunuz.


Bundan sonrası tam bir alem. Doktor, “Gerek var mı?” diyor. Siz, “Yok mu?” dediğiniz anda, “Başka şikayetiniz var mı? ” cevabını alıyorsunuz. Hasta olmamak elde değil. Azıcık yüzünüz gülsün istedim. Zaman zaman yaptığımız gibi, bir kez daha, gün içinde karşılaştığımız yığınla boş bulunma anlarından birkaçını örnekleyip önünüze getirdim.

Eminim bunların birden fazlası mutlaka hem de aynı gün içinde birçoğumuzun başına gelmiştir. Zira farkındaysanız, yaşam da insanlarla iletişim kurmak da giderek daha katlanılmaz hale geliyor.

Bazen düşünüyorum, “İnsanlar mı fazlasıyla saf yoksa benim zekamda mı bir anormallik var” diye. Bu soruyu daha sık aklımdan ve aklından geçirenleriniz olmadı mı? Ne yalan söyleyeyim, benim çok sık başıma geliyor bu tip dumur halleri.

Her seferinde de aynı şeyi söylüyorum; “Alem vallahi, alem bu insanlar ya!”