BİZ CUMHURİYET'İ İŞTE BÖYLE KURDUK
Bugün, Türkiye Cumhuriyeti’nin 100’üncü yılını kutluyoruz. İçimiz kıpır kıpır, heyecanımız ve coşkumuz
hiçbir yere sığmıyor. Türkiye’nin dört bir yanında cumhuriyetin 100’üncü yıl
dönümü coşkuyla kutlanırken caddeler, sokaklar, yollar, evler, binalar kısacası
her yer Türk bayrakları ile donatıldı. Her özel günde evlerimize bayraklarımızı
asarız tabi ki ama bu sefer bir başka güzel.
***
Tüm Türkiye KIRMIZI BEYAZ…
Ne güzel cennet vatanımızı 100’üncü yılında ülkemizi böyle
görmek. Ne mutlu bizlere ne mutlu Türk insanına. Türkiye Cumhuriyetimizin
100’üncü yılını kutlarken vatanımızı bize kazandıran Gazi Mustafa Kemal Atatürk
ve tüm silah arkadaşlarına rahmet diliyorum. Kahramanlıklarınız unutulmaz…
İşte bu kahramanlıklardan bir tanesini bu yazımda sizinle
paylaşmak istiyorum. Yedi düvele karşı mücadele ettiğimiz Çanakkale Savaşı’nda
Ertuğrul Koyu’nda büyük bir kahramanlık örneği sergileyen Ezineli Yahya
Çavuş’un hikayesi bu. Ezineli Yahya Çavuş’un hikayesini İsmail Bilgin’in
Çanakkale Destanı kitabından alıntılayarak sizlere sunuyorum.
***
İşte eller öpülesi Yahya Çavuş’un o kahramanlığı…
Ezineli Yahya Çavuş, Çanakkale Cephesi'nde, 9. Tümen 26.
Alay 3. Tabur 10. Bölük ikmal eri olarak 5 manga (45 kişi; bu sayı bazı
kaynaklarda 63 ve 85 kişi olarak da verilmektedir.) komutanı olarak Binbaşı
Mahmut Sabri komutasında 22 Nisan akşamı Seddülbahir'e gelir. Görevi Ertuğrul
Koyu'na çıkacak olan düşmanı olabildiğince engellemektir. Makineli tüfekleri yoktur.
Topları söz konusu bile değildir. Zaten mensubu olduğu alayın bile topu topu 6
km'lik savunma alanı içinde dört tane topu vardır...
Sabah erkenden yoğun bombardıman ile Yahya Çavuş ve
emrindeki erlerin olduğu derin siperler üzerine tam 4.650 adet top mermisi
atılır. Bu mermilere tam kırk adet makineli tüfeğin attığı mermileri
katmıyoruz. Bu sayı 18 Mart'ta tüm Türk tabyalarının attığı mermilerin iki
katıdır... Tepeler savrulur göklere, siperler hallaç pamuğu gibi atılır. Bu
cehennemvari bir ortamda 45 asker ise siperlere sinip bombardımanın geçmesini
beklemektedirler. Üstelik sabırsızdırlar... Devamlı gözleri çavuşlarındadır. O
ise bekledikleri ateş emrini vermez. Hep "Bekleyin, biraz daha
sabredin" der. Siperdeki erler beklerler... Yahya Çavuş düşmanın biraz
daha yaklaşmasını beklemektedir. İçinden sayıklar biraz daha, biraz daha...
İtilaf Devletleri askerleri kendilerine ateşle karşılık verilmeyince çıkarma
kayıklarından inerler.
***
Hızla sahile doğru koştuklarında Yahya Çavuş emrindeki
erlere "ateş" diye emir verir. İşte deminden beri sabırsızlanan erler
karşı ateşe başlarlar. O gün tam 10 kat düşman askerini, 12 saat yerlerine
mihlarlar. Bu mücadele sırasında İngilizler çok sayıda subayı da
kaybetmişlerdir. Bu yüzden İtilaf Kuvvetleri askerlerinin cesareti kırılmış,
ilerlemek için diğer subayların büyük bir gayreti ve tehdidi gerekmiştir. Hatta
İngiliz erlerinin ilerlemediği gören subaylar ön saflara atılmak zorunda kalmışlardır...
***
O gün Yahya Çavuş akşam vakti batıdan Aytepe'nin düşman
tarafından alınması üzerine geri çekilir. Arkadan sarılmalar söz konusudur.
Yine vuruşmaya devam ederler. Sonunda karşı koyamayacakları bir hal alınca üç
kişi ile bölük karargâhına gelerek büyük mahcubiyet içerisinde durumu
komutanına anlatır. Üstelik bacağından yaralıdır. Geri çekilirken bu yarasını
palaskası ile sardığı da söylenmektedir. Yahya Çavuş iyileşince tekrar cepheye
döner. İddialara göre Kerevizdere ya da Kirte çarpışmalarında şehit olur...
İşte o zaman Yahya Çavuşun bu şanlı direnişi Vali Namik
Sevik tarafından şöyle ölümsüzleştirilir:
Bir kahraman takım ve Yahya Çavuştular.
Tam üç alayla burada gönülden vuruştular.
Düşman tümen sanırdı bu erleri.
Allah'ı arzu ettiler akşama kavuştular.
***
İşte bu özel günde Yahya Çavuş’un hikayesini sizlerle
paylaştım. Yahya Çavuş gibi az bilinen veya bilinmeyen binlercesi, on binlercesi
var. Türklerin hiçbir zaman kahramanı bitmez. Bitmeyecektir.
Bu vesileyle Yahya Çavuş gibi Türkiye’nin bize anayurt
olmasında katkısı olan bütün şehitlerimizi tekrardan rahmetle anıyorum. Ruhunuz
şad olsun. Türkiye Cumhuriyeti’nin 100’üncü yıl dönümünü de bu vesileyle içtenlikle kutluyorum. Nice
yüzyıllara, nice yaşlara inşallah.