BİZ, BU HALE NASIL GELDİK?

Biz dünyanın en anlayışlı, en hoşgörülü, en insancıl ve en yardım sever ülkesi-toplumuyken hayatı bir birimize zehir eden bir toplum haline döndük. Özellikle son Manavgat, Alanya, Akseki ve Gündoğmuş yangınları sırasında ortaya koyduğumuz tavırlar bizim ne hallere düştüğümüzü açık ve net ortaya koydu.

Acımasızca bir birimi eleştirdik, yerden yere vurduk, içimizdeki kini nefreti törpülemek yerine kustuk. Acılı günlerde omuz omuza everen bir toplumken ayrışan bir hale geldik. Hakikaten sizler ve bizler neden bu hale geldik? Ya da neden bu hale getirildik? Ne için? Sahi ne için? Çünkü, ahlak değerlerimizi, geleneklerimizi, göreneklerimizi ihmal ettik ya da çöpe attık!

‘Hırs’ denen illet ile ‘ego’ denen bencillik, aklımızı başımızdan alıp gitti. Ve ahlakımız, saygımız, sevgimiz, hoşgörümüz elimizden gitti. “Yangın bitti ama kavga bitmedi” dediğimde bana kızanlar oldu. İnanın sosyal medyada baktığımızda kavganın bitmediğini görürsünüz.

Bakın millet. Üç kuruşluk menfaatimiz için, her geçen gün kaybettiğimiz ve özellikle bugünlerde, ekmeğe, suya ve nefes alıp vermeye ihtiyaç duyduğumuz kadar çok elzem olan birlik ve beraberliğin olmazsa olmazı ahlaka, saygıya ve hoşgörüye ihtiyacımız var.

Önemli olan ahlaklı ve hoşgörülü olmak. Meseleleri kavgasız ve gürültüsüz çözebilmektir. Yoksa,  tahribat büyük olacak, onarılması güç yaralar açılacaktır. İmtihan dünyasında olduğumuzu çok iyi biliyorum. Son yaşadıklarımız resmen bir imtihan. El ele verirsek, omuz omuza verirsek bu imtihanı geçebiliriz.

Sevgili dostlar; içinden çıkmakta debelendiğiniz zorlukları “Bu felaket başımıza nereden geldi” demek yerine, “Beterin beteri var” diyerek, şükrettiğimiz zaman, hem dayanma gücümüz, hem de psikolojik dayanıklılığımız artacaktır.

Birilerini suçlamak yerine, bu zorlukları aşmak için, bu zor günleri geride bırakmak için, daha doğrusu enerjimizi de, sinerjimizi de zorlukları düzeltmek için harcasak sorunu çözmüş oluruz.

GÜNÜNE GÖRE SÖZLER

Son bir iki gündür Manavgat Belediye Başkanı Şükrü Sözen’in Kalemler Mahallesi’ndeki yangından etkilenmeyen evi gündem oluşturdu. Kimine göre Sözen evini kurtarmak için Manavgat’ı kaderi ile baş başa bırakıp kendi derdine düştü. Kimileri ne göre de Sözen doğru olanı yaptı.

Kimin ne dediği değil ortadaki manzara çok önemli. Hoş, Şükrü Sözen yaptığı açıklamada bazı konulara açıklık getirmiş ama bazı satırlarda da kendini ele vermiş. Çünkü evi arkadaşları! ile söndürdüğünü söylüyor.

Keşke kendi evini değil de başka bir evi söndürmek için canla başla çalıştığını açıklamasında anlatmış olsaydı. Bu konuyla ilgili ortaya çıkan manzarayı ve açıklamaları özellikle Manavgatlılar süzgeçten geçirecektir.

Benim asıl bu noktada gelmek istediğim bir konu var. Bazen atasözleri veya ünlülerin geçmişte söyledikleri sözler günümüzde bile güncelliğini koruyor. Antik Çağ Yunan felsefesindeki filozoflardan ve Sokrates'in öğrencisi, batıdaki ilk yüksek öğrenim kurumu olan Atina Akademisini kurucusu Platon çok güzel bir söz söylemiş.

Platon, “Devleti yönetenler ve halk için savaşanlar mal ve mülk edinmemelidir. Aksi takdirde devleti korumak yerine mal ve mülklerini korumayı öncelik yaparlar” demiş. Haksız mı Yunanlı Platon? Vallahi yerden göğe kadar haklı. Manavgat’taki son villa meselesini görünce sizi bilmem ama ben bu sözün gününe göre söz olduğuna kanaat getirdim.

Bir başka söz de a Nobel Ödüllü Prof. Aziz Sancar’ın sosyal medyadaki ifadeleri. Yine Manavgat ve bölgedeki orman yangınlarına atfen yazılmış.

Diyor ki, “Bu yangın elbet sönecek. Geriye sadece küller kalmayacak. İyiler, kötüler, yakanlar, söndürenler, klavyeden medet umanlar, mücadele edenler, susanlar. Ve tüm kalbiyle dua eden, gece gündüz çalışan, inanan  güzel ülkemin güzel insanları kalacak.”

Tam da yerinde ve gününe göre bir sözler olmuş. Doğru söze ne denebilir ki?

ALKIŞLANACAK İSİMLER VAR

Yangınların ilk gününden beri bölgeye yardım yağdıran işadamları vardı. Bunların bazıları isimlerinin zikredilmesini istemedi ama ben dayanamadım. Fabrikasını ve imkanlarını bölge için seferber eden Yörükoğlu Süt Fabrikası’nın sahibi Cihan Bulut, alevlere su sıkan araçlara tonlarca yakıt desteği veren Hesapçıoğlu Petrol’ün sahibi Emin Hesapçıoğlu ve OPET.

Bir de katkı koyan STK’lar. Gördüğüm kadarıyla ATSO, ATB, MATSO, MÜSİAD, ANTGİAD ve ANTİAD. İsimlerini sayamadığım bir çok kuruluş. İsmini yazabildiklerim ve yazamadıklarım alkışı hak edenler oldu. Gerçi onların böyle bir şeye ihtiyaçları olmadığını biliyorum ama ben yine de yazmış olayım.

40 YIL NASIL TAKİP EDECEĞİZ?

Hepimiz belediyelerin ‘Yap boz, kır dök’ işlerinden şikayet eder dururuz. Hatta bir gün önce dökülen asfaltın bir gün sonra başka bir kurum tarafından kazıldığına tanık olup delleniriz.

Dün Muratpaşa Belediye Başkanı Ümit Uysal’ın bir açıklaması dikkatimi çekti.  Uysal, “Güzeloba Mahallemizde asfalt yenileme çalışmalarına başladık. Altyapısı tamamlanmış olan 19 bin 827 metre uzunluğundaki cadde ve sokağı eski asfaltı kazıyarak, 40 yıl dayanıklı pırıl pırıl, nitelikli sıcak asfaltla yenileyeceğiz. Çalışmalarımız yaklaşık 3 ay sürecek ve tamamlandığında, mahallemizin büyük bir kısmı yenilenmiş olacak” diye açıklama yaptı.

İnanın, ömrümün yeteceğine inansam hiç üşenmeden takip edeceğim. Ama siz de ben de hep birlikte yaşayıp göreceğiz. Bu asfalt kısa bir süre sonra ya yeniden kazılacak ya da Antalya'nın meşhur ‘Eyyam-i Bahur’ sıcağına dayanıp dayanamayacaktır.