Bir yol mümkün

Son dönemin en kıyıda köşede kalan en büyük soru işareti: BRICS. 2009 yılında Yekaterinburg’ta ilan edilen bu kuruluşun işlevi nedir, neden doğmuştur, kapsamı, uygulaması, çalışması ve amacı hangi sınırlar çerçevesindedir gibi sorulara tam manasıyla cevap alınamadığı gibi hakkında en azından resmi kaynaklar bazında herhangi açıklayıcı ve doyurucu bir içeriği şimdilik bulunmuyor.

***

Bizlere açıklananlar ise genellikle temel bazda yer alan ifadeler. Ezcümle; kısa ve basit şekilde, Dünya Ticareti Amerikan Doları yükünden kurtulup başka bir yöntem denemeli demenin bir diğer yolu biziz. Peki, haklılık payı var mı? Açıkçası yok diyemeyeceğim.

***

Kendisini Neoconservative olarak tanımlayan Amerikan temelli hareketin Afganistan ve Irak’ta yaşadığı büyük yenilgilere, Victoria Nuland’ın 2014’ten itibaren Yevromaydan hareketini kaşıya kaşıya açığa çıkarttığı sonucu hala meçhul gözüken Ukrayna ve Rusya savaşına ve son dönemin en büyük insanlık dramı olan Ekim 2023’ten itibaren İsrail’in orantısızca Filistin üzerinde pogrom uygulayarak gerçekleştirdiği insanlık suçuna Amerika’nın ellerini patlatırcasına alkış tutmasının bir bedeli olmalıydı. 

***

Amerikalıların “Gücüm var, ister savaşır öldürürüm istersem de savaş çıkarır izlerim” küstahlığı sadece çatışma sahalarına özgü de değil. Amerikan Dolarının dünya ticaretine olan etkisi düşünüldüğü takdirde bu vaziyetin vehameti çok daha iyi anlaşılabiliyor. Buna mecbur değiliz, Amerika’dan bağımsız bir dünya mümkün demenin diğer yönü olan BRICS ne peki? 

***

Söylenişi hayli komik ve ilk duyduğunuzda çizgi film ismi zannedilebilecek bu kuruluş; adını kurucu ülkeleri Brezilya Rusya Hindistan Çin ve Güney Afrika’nın baş harflerinden alıyor. Evet, yanlış duymadınız! Etki alanları, ekonomik hacmi G-20’yi ve Atlantik Paktını hayli endişeye sokan bu oluşum bir nevi akrostişle oluşturulmuş gibi. Kullandıkları kurucu görsel de bu vaziyetten pek farksız değil. Anladığım kadarıyla ciddi bir imaj çalışmasına ihtiyaçları var gibi gözüküyor. 

****

Peki, bu komik isimli, hayli ciddiyetsiz gözüken bu kuruluşa nasıl oluyor da zamanın başbakan yardımcısı ve bugünün Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek 2017 yılında Türkiye BRICS’e katılmalıdır diyor. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan neden BRICS üyeliği hakkında hayli makul ve olumlu açıklamalarda bulunuyor. Hadi meselenin Türkiye aşamasını geçelim, Saudi vision 2030 parolasıyla atılım yapan ve an itibariyle Ortadoğu’nun en büyük ve geniş kapsamlı ekonomisine sahip Suudi Arabistan neden bu kuruluşa üye olmaya çalışıyor? Bu teveccühün dışardan gözüktüğü kadarıyla sadece bir ekonomik iş birlikle sınırlı kalmayacağı ve kademe kademe büyüyeceğinin göstergesi olabilir mi? 

***

Bu soruya evet denmesinin çok da absürt gözükmeyeceğini tahmin ediyorum. Olaya sadece Türkiye bazında bakmamız dahi bu soruya rahatlıkla cevap verebileceğimizi gösteriyor.

***

Türkiye’de Batıcılığı seküler bir pencereyle yorumlayarak sol-liberal çizgiye selam duran kanadın yükselen sesi Fatih Altaylı’nın BRICS hakkındaki özellikle Bloomberg televizyonunu işaret ederek yazdığı siz çıldırdınız mı konulu tenkit yazısı ve diğer yandan Türk liberalliğin munis, muhafazakar ve etkisiz tarafını temsil eden Ali Babacan’ın BRICS üyeliği hakkındaki demokrasimiz tehlikeye girer konulu konuşması ise direkt olarak bunu işaret ediyor. Açıkçası bu iki farklı kanattaki Batı yanlısı ismin adeta kriz geçirircesine yaptıkları bu açıklamalar bile BRICS’in gelecekte Atlantik Paktı için ne derece tehdit oluşturabileceğini gösterir nitelikte. Ancak mesele Türkiye’nin meselesi. Her halükarda dikkatli olmak ve ona göre adım atmak gerekiyor. 

***

Türkiye kendisine bir çıkış yolu arıyor, doğru da yapıyor. Belki de bu arama çalışması gücünü diplomatik sahada Batı’ya ve NATO’ya karşı tekrar tekrar yansıtma amacıdır, bilemiyoruz. Ancak mümkün.

***

Akif’in de çok güzel tanımladığı gibi garbın afakında çelik bir zırh içerisinde yer alan tek dişi kalmış medeniyet canavarına karşı hiçbir şey ululuğumuza zeval getiremez. Bir yol mümkün.