BİR DEMET TİYATRO

Devletler arasındaki gerginliğin hiç olmadığı şekilde yüksek seviyede yaşandığı, insanlık adına kaygı verici bir dönemden geçmekteyiz. Konvansiyonel savaş artık bitti gibi söylemlerin dahi tamamen taca çıktığı, kendi manşetini ve kurallarını üreten bu dönem hangi figürleri öne çıkaracak kestirmesi pek mümkün değil. Ama tahmin ediyorum; durum komedisi kıvamında ilerleyen bu tiyatronun adı ve tadı hiç değişmeyecek: İsrail ve İran gerginliği.

***

13 Nisan 2024 tarihinde İran İsrail’e karşı birtakım insansız hava araçları vasıtasıyla saldırı başlattığını açıkladı. İsrail Ordu Sözcüsü Daniel Hagari’nin söylemine göre; 300’den fazla savaş aygıtının yönlendirildiği söyleniyor. Hava sahasına girmeden dahi bu saldırının defedilmiş olup, İsrail kanadında en ufak bir hasarın dahi yaşanmaması akıllara şu soruyu getiriyor. Bu saldırının varlığını iki taraf da önceden biliyor muydu? Bu soruyu cevaplamak için öncelikle iki devlet arasındaki “gösterişli” gerginliğin tarihine bakmak gerekmekte.

***

1948 tarihinde kurulan İsrail’in, devletler kamuoyunca kabulu esnasında ret oyu kullanan 13 ülkeden biri İran’a aitti. İlk başta gerginlikle başlayan bu süreci nihayetlendiren tanınma meselesi ise 1951 yılında İran tarafınca resmen gerçekleştirildi.

***

2. Dünya Savaşı sonrası gerçekleşen rüzgarda ise devletler arası herhangi bir sorunun yaşanmadığı, aksine İran Şahı Pehlevi’nin İsrail ile olan samimiyeti ve hatta İsrail ile Mısır arasındaki gerginliklerde dahi İran’ın arabuluculuk yaptığı bir atmosfer yaşandı. David ben Gurion tarafından kaleme alınıp geliştirilen “Çevre Ülkeler Teorisi” ile birebir örtüşen durumların yaşandığı muhakkak. Ortadoğu’da Arap olmayan halklarla ilişkiler geliştirme esası ve buna Şah vasıtasıyla İran’ın talepkar olması ise iki devlet arasındaki ilişki kökünün nasıl geliştiğini kısmen özetliyor.

***

1979’dan itibaren gerçekleşen devrim rüzgarı İran’da nihayete erdiğinde ise İsrail ile olan ilişkisinin koparıldığı, İran’ın devlet statüsü olarak İsrail’i “küçük şeytan” olarak değerlendirdiği tarihe geçiyor. Bu durumun savaş gerginliğinde yaşandığını söylemek de pek mümkün değil. 1986’daki Lübnan’daki ABD’li rehine krizi esnasında anlaşma ve arabulucu esası olarak İsrail’in İran’a belirli bir miktarda yardım ve silah tedarikinde bulunduğu belirtiliyor. Bir diğer esas ise Reagan ve İran arasında 1980 yılında gerçekleşen ve işin sonunda İsrail’in gene İran’a silah sattığı bir senaryo.

***

Bu gerginliğin en bariz şekilde yaşandığı 2006’daki Lübnan Hizbullahı ve İsrail arasındaki savaşta ise İran’ın ciddi şekilde emek sağladığını görmek pek mümkün. Ancak bu durumda; İsrail’e yönelik agresif bir tutum değil, Şii hassasiyeti ve hakimiyetinin İranca hedeflendiği açık bir şekilde gözüküyor. Nihayetinde 2011 yılında başlayan Suriye İç Savaşı esnasında İran’ın bölgede hangi hassasiyetle Beşar Esed’i destekleyip iktidarda tuttuğu ve bu hassasiyetin neden bu kadar şiddetlendiği sorusu bizi yine buraya götürüyor.

***

İran’ın 1950’lerde başlatıp ve sonrasında sekteye uğrattığı, 1990’dan itibaren hızla devam ettiği nükleer program ise İsrail tarafından öne sürülen bir diğer gerginlik sebebi. Ortadoğu’da İranca hedeflenen Şii Hilali projesinin en temel sac ayağı olarak görülen bu program ise İsrail’in sıkça gündeminde yer alıyor. Ortadoğu’daki ağırlık merkezinin enerji kaynakları sebebiyle Akdeniz’den İran Körfezine kayması, ticaret yoğunluğunun ise Hürmüz Boğazında artması ise iki devlet arasındaki sorunlardan biri daha. Yarım asra yaklaşmış iki devlet arasındaki bu gerginliği kinetiğe dönüştüren herhangi bir müdahale oldu mu, tabi ki hayır.

***

İsrail’in kısa vadede hedeflediği Filistin coğrafyasını topyekun ele geçirme ve İran’ın hedeflediği Ortadoğu’daki Emperyal Şii Hilali projesi ise enteresan bir şekilde şehvetli bir tango kıvamında ilerliyor. Ancak garip bir şekilde yarım asırdır devam eden bu iletişim ve birbiriyle zıt temelli olduğu zannedilen bir iki proje hiçbir şekilde çakışmıyor. Peki, günün sonunda ne mi olabilir? Perde aşağı inip tekrardan yukarı kalktığında oyuncuların el ele tutuşarak birbirine sarıldığı. Mümkün müdür, neden olmasın?