BİR DE BU BOYUTTAN BAKALIM

Son yıllarda Türkiye’ye, bölgede artan savaşlar yüzünden çok sayıda sığınmacı ve savaş mağduru geldi.

Özellikle Orta Doğu’da yaşanan karışıklar yüzünden mülteciler, güvenli liman olarak Türkiye’ye akın etti.

Biz de tabi ki sorunun bu kadar büyüyeceğini tahmin etmeden, kapılarımızı sonuna kadar araladık.

Müslüman kardeşlerimizi Türkiye’ye kabul ettik!

Avrupa’ya geçmelerini de ucuz iş gücü meselesinden dolayı pek istemedik açıkçası.


***

Suriyeliler ve Afganlar Arap Baharı’nın Orta Doğu’daki dengeleri değiştirmesinden itibaren Türkiye’ye gelmeye başladılar.

Öyle ki ilk başlarda sayıları pek fazla olmasa da yıllar içerisinde arka arkaya gelen göç dalgası ile bunların sayıları Türkiye’de milyonlara ulaştı.

Akabinde ise Türkiye’deki demografik dengeler değişmeye başladı.

Tıpkı Körfez Savaşı’ndan sonraki Türkiye’ye gelen dalga gibi…

Kürt dalgası sonrası, o günden bugüne kadar tartışmaların ardı arkası kesilmedi.

***

Bunların küçük bir kısmı cebinde parayla Türkiye’ye gelirken diğerleri ise yardıma muhtaçtı.

Cebinde parayla gelenler Türkiye’de iş kurdu. Yatırım yaptı.

Parasız gelenler ise kamplara yerleştirildi.

Rusya – Ukrayna savaşı sonrası gelenler ise yine aynı şekilde Türkiye’de iş kurdu ya da bir şekilde hayatını idame ettirmeye çalıştı.

Rus ve Ukraynalıların tek farkı ceplerinde para olmasıydı.

Kültür seviyesi bakımında da Suriyeli ve Afganlardan daha ileri seviyede olmalarıydı.

***

Sonuçta bu insanlar aç kalacak değil ya… Yardım alabilen yardım aldı. Parası olan iş kurdu, yatırım yaptı.

2012 - 2013 yılından sonra başlayan bu süreç sonrasında bazı bölgelerde bu göç dalgasıyla birlikte demografik dengeler değişti.

Özellikle Gaziantep, Şanlıurfa, Adana ve Mersin’de Suriyelilerin iş kurduğu gözlemlendi.

Birçoğu ticarete yönelip dükkan açtı.

Ama ne açmak!

***

Açılan dükkanlardaki tabelaları görmek lazım.

Hepsi Arapça ifadelerle dolu...

Bir tane bile Türkçe ifade bulamazdınız.

Akabinde bu durum günden güne kötüleşti.

Mersin’i hatırlıyorum; Türkçe tabela göremez olmuştuk.

***

Bundan bir süre sonra belediyeler aldıkları kararla bu tabelaları indirmeye başlamıştı.

Ne kadar doğru bir karar demi?

Sonuna kadar arkasındayım bu kararın.

***

Şimdi ise Antalya’da ve diğer turistik illerde bu durumun benzeri yaşanıyor.

Ama tek bir farkla, tabelalar Arapça değil, Rusça…

Sırf turizm bölgesiyiz diye bunlara izin verilmemeli.

Belediyelerimiz bu konuda ciddi kararlar almalı ve harekete geçmeli.

Türkçe tabela asmayan işletmelerin tabelası indirilmeli.

***

Burası Türkiye…

Tamam, turizm merkezindeyiz.

Turizme hitap ediyoruz ama kendimizden ödün vererek bunu yapmayalım.

Bir milleti var eden dili, dini ve ırkıdır.

Dil bu işin en hassas noktasıdır.

Bu şekilde Türkçeye saygısızlık yapılmasına müsaade edilmemeli.