20 BİN ÜNİVERSİTELİ DEVLET YURDUNDA

Türkiye’de bu yıl pandeminin getirdiği sıkıntılara ilave olarak öğrencilerin barınma sorunu ortaya çıktı. Yoksa bu ülkede hiçbir üniversiteli gencin aç ve açıkta kaldığı vaki değildir. İmkanı olan ev tutup kalıp, olmayanlar ise devlet yurtlarında barınırdı.

Bugün de böyle olacaktı ama olmadı. Bunun nedeni ev sahiplerinin öğrenciyi kazanç kapısı gibi görmeleriydi. Pandemiyi fırsat bilenler önce bin lira olan kiraları 2-3 bin liraya çıkardı.

Hal böyle olunca da öğrencilerin suni bir barınma sorunu ortaya çıktı. Tabi muhalefet de eline böyle bir fırsat geçince bunun üzerinden hükümete yüklendikçe yüklendi. Oysaki gerçekleri kimse görmedi.

Ben bunu söylerken Antalya ölçekli söylüyorum. Çünkü Antalya’da öyle ahım şahım bir sorun yaşanmadı. İnanmayan devletin kayıtlarına bir göz atar.

Dün Antalya Gençlik ve Spor İl Müdürü Yavuz Gürhan, Türkiye Spor Yazarları Derneği Antalya Şubesi üyeleri ve spor muhabirleriyle Alaaddin Keykubat Gençlik Kampı'nda bir araya geldi.

Gürhan, bir yıllık spor ve gençlik faaliyetlerini anlattı. Say say bitmeyen bir faaliyetleri var. Bu kadar faaliyet içinde evlerine ve ev ahalisine nasıl zaman ayırıyorlar merak ediyorum.

Bir yılda uluslararası katılımlı 109 organizasyona ev sahipliği yapmak ve bunları organize etmek her babayiğidin harcı değil. Bunun yanında birlerce ulusal organizasyon cabası.

Spor sahalarından gençlik merkezlerine, yüzme havuzlarından öğrenci yurtlarına kadar bir geniş yelpazede 186 bini aşkın lisanslı sporcu ve aileleri ile haşır neşir olmak zor zanaat!

Antalya’nın genç ve sempatik müdürü Gürhan, hizmetleri heyecanla anlatırken yorulmadı ama ben dinlerken yoruldum. Her anlattığı ayrı bir haber ayrı bir konu. Bu arada bu işlerin ekip işi olduğu bilinci ile ekibini de kutlamak gerek.

Dünkü toplantıda iş döndü dolaştı bir süre önce kendilerine bağlanan KYK yurtlarına geldi. Gürhan, il genelindeki yurtlarda 16 bini aşkın, devlet desteği ile özel yurtlar ve misafirhaneler dahil 4 bini aşkın öğrenciyi barındırdıklarını anlattı.

Gürhan bir şöyle güzel bir mesaj verdi; “Antalya hiç kimseyi açıkta bırakmayacağız. Yer bulamadım diyen beni arasın.”

Devletin elinden geldiği kadar üniversiteli gençlere sıcak yuva ve aş sağlamaya çalıştığını kaydetti. Hatta bu yurtlarda kaynayan aşlardan yardıma muhtaç ailelere de destek verildiğini vurguladı. ‘Kardeş Aile Projesi’ yapmışlar. Ne güzel değil mi?

Ülke genelinde bu rakamın 1 milyonu aştığı, bu rakamın AB ülkelerinde yurtlarda kalan öğrencilerin toplamından fazla olduğunu öğrenince koparılan yaygaranın nasıl bir maksat taşıdığını daha iyi idrak ettim.

Her zaman söylüyorum, “Bizim devletimiz büyüktür yeter ki siz buna inan” diye... Son anlattığım konu bunun tıpa tıp aynısı. Devlet varsa kimse aç ve açıkta kalmıyor.

YANLIŞTAN DÖNDÜLER

Dün ‘Bu iş kabak tadı verdi’ başlığı ile Elmalı Güreş Ağası’nın taktığı özel mi özel kırmızı plaka ile çakarlı lüks otomobilini gündeme getirmiştim. Hatta yetkilileri bu konuda göreve çağırmıştım.

Nedeni ise yapılanın doğru olmadığını, plakanın yapılan inceleme sonunda sahte olduğunu işin başka boyutlara gittiğine dikkat çekmiştim.

Zaten işin başından beri yanlış üstüne yanlışlar yapıldığını da yazımda belirmiştim. Bunlardan birincisi Elmalı Güreş Ağalığı ihalesini 1 milyon 377 bin liraya ihale eli Mehmet Gök aldı.

Sonra ağalık kemerini 17 yaşındaki yeğen Yunus Alp Gök’e takıldı. Kim ağa kim değil kafalar karıştı.

Neyse bunlar ayrı konu. Dün Mehmet Gök ve yeğeni Yusuf Alp Gök’ün ortak kullandıkları lüks aracın şoförü Serkan Koşcağız, beni aradı ve yaşanan durumu anlattı. Konunun geçtiği gün aracı kendisinin kullandığını ve araçtaki çakarın sadece ışıklı olduğunu ve siren olmadığını belirtti.

Koşcağız, “Araçta Mehmet Gök Bey vardı. Yusuf Alp Gök yoktu. Çıkan yazı ve haberler üzerine kırmızı yazılı plakayı söktüm. Sadece güreşler zamanı kullanıyorduk. O gün acele işimiz olduğu için bunu kullandım. Normal plakayı taktım. Hata benim” diye de bir açıklama yaptı.

Bu açıklamaya inanıp inanmamak size ve bana kalmış. Ben cevap hakkı için bunu sizlerle paylaşmayı görev bildiğim için tekrar gündeme getirdim.

Ama, fakat lakin. Birileri bu konuda son noktayı koymalı. Caka satmanın bir bedeli olmalı!

İŞ ÇIĞIRDAN ÇIKTI

Antalya'da scooter işi çığırdan çıkmaya başladı. Ne kiralayan firmalar ne de kullanıcılar kural tanımıyor. Bu kuralsızlığı gören ilgili ve yetkililerde bir şey yapmıyor.

Scooterler, bildiğim kadarıyla 18 yaşından küçüklere kiralanamıyor. Ama Antalya’da bunu denetleyen yok. Bu araca iki kişinin binmesi yasak! Lakin 3-4 kişi binenlere tanıklık ediyoruz.

Bu sorunlar yetmezmiş gibi trafikte nereden karşınıza çıkacakları belli değil. Bir bakmışsınız ters yoldan, bir bakmışsınız kaldırımdan geliyorlar. Adı martı ya fırsat bulsa uçacaklar!

Fakat bu kez öyle bir sorunla karşılaşılmaya başlandıki sorun mu sorun. Gelişi güzel istenilen yere park edilen bu aletler öyle lüzumsuz yerlere park edilmeye başlandı.

Örnek mi istiyorsunuz? Alın size bir örnek. Bir kullanıcı MARTI’yı Muratpaşa ilçesi Yalı Caddesi üzerinde iş makinesine bağlayıp gitti. Derdi tasası yok çünkü.

Sabah makinesi ile inşaata gidecek olan operatör Nihat Gökoğlu, scooteri görünce şaşırıp kaldı. Adamcağızın elini ayağını ekmek teknesini MARTI kilitlemiş!

Sonra is ilgili firmanın merkezine email ile ulaşılıp yardım talep edilmiş ve sorun çözülmüş. Düşünün bir kere garajınızın kapısına kilitlendiğini ve eşinizi doğuma yetiştçireceğinizi!

Lafın kısası bu iş çığırından çıkmış durumda. Birilere el atmazsa biz daha çok çileleri yazacak gibiyiz.