BENİM MASALIM

Adam için "bir varmış bir yokmuş" masallarına konu olabilecek kadar bile değeri olmayan bir duyguyu yaşıyordu kadın. İçten içe, sessiz sedasız...

***

Kadın, hissiyatını yoğunlaştırdığı adamla küçücük bir an geçirmek için en büyük bahaneleri dahi ödül olarak hediye ediyordu kendisine.

***

Adamın ruhu bile duymazken, o kocaman bir heyecanla ve inatla adama rağmen ilmek ilmek nakış işler gibi hatıra biriktiriyordu gönlünün en güzel köşesinde. Fakat dilinin gönlü kadar cesareti yoktu avaz avaz haykırmak için gönlünde biriktirdiklerini kadının...

***

Aralarındaki mesafe uçsuz bucaksızdı. Bir kere her şeyden önce ‘imkansız anıtı ‘ adını alacak kadar yıkılması zor duvarları vardı adamın tıpkı bir zamanlar İstanbul’un aşılması zor surları gibi.

***

Bir yanı çok naif, bir yanı ise kale gibi sağlamdı ki bir Fatih gerekiyordu kalbini başka bir kalbe sözle yürütebilmek için… Gücü yoktu ki kadının, o kaleyi fethedebilsin. İçinde bulunduğu durum ve şartlar buna müsaade etmiyordu.

***

Her şeye rağmen sabretmeyi ve aynı şehirde olmalarına rağmen en uzağındaymış gibi yaşamak zulmüne boyun eğiyordu. Elinden daha fazlası gelmiyordu. Dahası adama giden tüm yollar kapalıydı. Fazlasını yapamazdı...

***

Haddini aşmak, hakkı olmadan hakkıymış gibi bir yudum sevda dilenmek, kalpten yapılı bir alev topunu adamın kucağına atmak olurdu herhalde.

***

Ağzını kapatmak vardı aslında bu deli gönlün ama gel gelelim alıkoyuyordu adamın varlığı. İllaki kendisini hatırlatıyordu her an. Birlikte içilen kahve sayısı henüz beş parmağa dahi ulaşmamışken komik geliyordu kulağa bu satırlar, değil mi?

***

Gülünsün diye değil de imkânsızlıktan oluyordu bu kâğıtlara iç döküşler, kaleme kıvranışlar... Kıvranmak demişken asıl kıvranmak bir akşam vakti başlamıştı kadının yüreğinde. Gidecekti adam... Kilometrelerce uzağa… Gideceğini işittiği an, kadının yüzüne acı bir hüzün düştü.. Sesi titredi ve yutkundu.

***

Sanki her sabah karşılıklı çay içip, bir simidi paylaşmıyorlarmış da adamın gitmesiyle yarım kalacakmış gibi o bardaktaki çay, bölünecekmiş gibiydi simitleri... İki damla ateş düşerken gözlerinden zor da olsa ‘hayırlısı’ döküldü iki dudağının arasından kadının.

***

Takvim dünden hangi günün habercisiydi sahi? Bugün günlerden neydi? Dedim ya masallara konu olacak kadar bile bir değeri yoktu belki ama bundan sonra bu tarih hiç ama hiç unutulmayacak ve bir ömrün sonuna dek hatırlanacak kadar kıymetliydi.

***

SON SÖZ

Her masal mutlu bitecek diye bir şey yok ya, varsın benim masalım da böyle hüsran bitsin.