BENİ BÖYLE SEV

İnanılır gibi değildi... Hangi kadın duygularına yıllarca zincir vurabilirdi ki? Dünya sanki onunla birlikte durmuş ve acısıyla bir çatı altında mutlu bir şekilde yaşıyordu. Eşini kaybedeli tam dokuz yıl olmuştu. Yaşına rağmen hala genç ve duru bir güzelliği vardı. Bugüne kadar gördüğüm, tanıdığım kadınlardan çok farklıydı.

Ben eşinden ayrılan iki yıldır yalnız yaşayan bir adamım. Birlikte olmamız için hiç bir neden yoktu. Ta ki o muhteşem kadından o vurgun cümleyi duyana kadar. Sahilin en güzel restoranlarından birinde yer ayırttırdım. Kabına sığmayan genç delikanlılar gibi sevdiğim kadına hazırlandım. Daha önceden reddedildiğim kadının karşısına öz güvenle çıkmak için "Naz yapıyor oğlum, bugüne kadar sana kim hayır diyebildi ki o desin?" diyerek kendime moral verdim.

***

Oysa ben de biliyordum olmayacağını ama yine de bir umuttu işte şansımı zorladım. Sade ve mavi diz hizasında giydiği elbisesiyle yine göz kamaştıran bir güzelliği vardı. Asilliğiyle beni bir kez daha büyülemiş, kendine hayran bırakmıştı. Yemeğe başlarken alkol almak isteyip istemeyeceğini sordum. “Yıllar oldu alkole veda edeli, teşekkür ederim. Siz içmek isterseniz buyurun lütfen” dedi.

İçmedim, içemedim. Alkolün etkisiyle dilim dolaşır da yanlış bir şey söylerim diye korkumdan ben de içmedim. Siyah gözlerin de bir ışık vardı. Onu rahatsız etmemek için gözlerimi her ne kadar kaçırsam da elimde olmadan göz göze geliyorduk. O an zaman dursun, her şey unutulsun ve ben içimde ne varsa karşımda oturan kadına söyleyebileyim istiyordum.

***

Öyle güzel ismi vardı ki. İsmini söylerken bile kalbim titriyordu. Saçlarının kokusu masadan tüm salona yayılırken burnunun direği sızlıyordu.  Ela, sana söylemek istediğim bir şey var. Dinlemelisin beni... Duyacak olduklarını biliyormuş gibi kendinden emin bir şekilde, dinliyorum dedi ve geriye yaslanarak gözlerini masada ki evinin anahtarına bakarak beni dinlemeye geçti.

Tüm cesaretimi toplayarak heyecanıma yenik düşmeden anlatıp rahatlamak istiyordum. Hemen bir yudum su içtim ve hecelerimle verdiğim mücadelemden galip gelmek için art arda cümlelerimi bu güzel kadına sıraladım. Bugüne kadar çok kadın tanıdım. Kimi esmer, kimi sarışın, kimi uzun boylu, kimi kısa boylu, kimi güzel kimi ise güzelden daha güzeldi. Herkesi anlatabileceğim bir tarifim vardı. Seni ilk gördüğüm gün senin tarifini yapamadım ben kendime. Senin güzelliğinin önüne bir şey geçmiş gibi sanki, adını koyamadığım bir şey gölgelemiş gibi...

***

Gece mavisi ince saçların, bir gecenin koyusunda düşsün istiyorum yastığıma. Gözlerinde ki derinlikte dinlensin istiyorum ruhum. Bugüne kadar yaşadığımı sandığım hayatı bugün de bırakayım ve ellerini tutarak yarını seninle birlikte yaşayalım istiyorum. İzin ver bana, bir ömür hediye edeyim senin uğruna. İkinci bahar denen bir şey varsa eğer gel beraber yaşayalım...

***

Ben konuşurken, önüne doğru eğilerek, tok sesiyle “benim için bir duble rakı ister misin lütfen” dedi. Şaşkınlığımı bakışlarım ele vermiş olmalıydı ki kendinden emin tavrıyla “yanlış duymadın, rakı istiyorum” dedi. Rakısından bir yudum aldı ve o güzel dudaklarından döküldü sızılar. Seversin... Bir ömür boyu beni seveceğine inanarak seversin. Sonra bir bakmışsın ki öyle ya da böyle sen de yol alırsın.

***

Ve gidersin... Birileri birilerinden çekip gider. Kimi sessiz sedasız gider, kimileri ise kavgalı gürültülü gider. Sessizce giden çatlatır kalbi ortadan ikiye. Gidenin gittiğinden ziyade kalanın içindedir asıl saklı kalan fırtına.  Gitmek, kocaman bir yaradır benim ömrüme kalan soğuk hatıra. Gel, bu gece dokunma benim yaralarıma. Kabuk tutmayan yarayı azdırma anılarımla.

***

Ben şu an neden hala yalnızım hiç merak ettin mi? Dokuz yıl oldu ben eşimi kaybedeli. Birilerine kapımı açmam, içeri buyur etmem için hiç bir engelim yoktu ama açmadım. Neden mi? Çünkü, ben ne zaman içsem bu zıkkımı sevdiğime ölümüne sözler verirdim. Ona verdiğim en büyük söz ise; ömrümün sonuna kadar seninim, seninleyim. Sen ölene kadar değil, ben ölene kadar ihanet etmem sevgine seninleyim, seninim derdim.

***

Şimdi senden rica ediyorum, bir daha bakma benim gözlerime öyle derin derin... O gözler benim değil sevdiğimin.  Bir kadın ve bir adam... Böylesine eşine sadık bir kadına, ikna etmek için daha ne söylenebilirdi ki? Diyemedim, boğazımda kalan son cümleyi yutkunarak, üzerimde ki geç kalkınmışlık yüküyle  masadan kalktım. O içmişti ama ben sarhoş olmuştum.

***

Ve inanmamak haksızlık olurdu bu kadının sevgisine. İnanıyordum. Ve bir gün, birazdan dudaklarımdan çıkacak olan cümlelerin gerçekleşmesini içimden geçirerek sarf ettim son cümlelerimi.

Gözlerine yarım yamalak bakarak, olur da bir gün birini sevecek olursan ben her zaman senin bıraktığın yerde seni bekliyor olacağım. Nasıl seversin bilemem ama "beni de böyle sev" dedim.