BELKIS’IN TAHTI

Mevcut Yemen haritasında, bu barajdan sonra gelen bölgeye yine ‘Ardu’l Cenneteyn’ denmektedir. Bu baraj vesilesiyle, kurak bir bölge, verimli hale gelmiş ve bu başarı onlara Allah’ın bir ihsanı olarak peygamberleri tarafından bildirilmiştir.

Peygamberleri onlara: “Allah’ın nimetlerinden yiyiniz, içiniz, O’na şükrediniz” diyerek bu lütufları hatırlatmıştı. Hz. Süleyman Aleyhisselam rehberliğiyle manen de yükselen bu millet, daha sonra şirke ve tefrikaya maruz kaldı.

M.Ö. 5. asırda ünlü Me’rib Barajı’nın çöküşü ile bu ülkenin yıldızı da söndü. Barajın çöküşünden sonra, Allah onların üzerine kükremiş, hırçın mı hırçın, bentleri yıkan Arim Seli’ni göndermişti. O güzelim bahçelerini, köknar, sedir ve uşer gibi işe yaramaz bitkilerin bittiği fundalıklara çevirdi.

Şimdi sulanmayan yerlerde köknar, sedir ağacı ve uşer gibi çöl bitkileri mevcuttur. Günümüzde sel sularıyla dolan yeni barajla bu vadideki bağ ve bahçeler sulanmaktadır. Baraja ismini veren Me’rib Şehri’nden ise şöyle bahsedilmiştir: “Kuran’aki Belde-i Tayyibe ile Sebe krallığının kurulduğu Me’rib ve civarı kastedilmiştir.

Rivayete göre Allah, bu millete 13 kadar peygamber gönderdi. Hz. Süleyman (a.s.) vesilesiyle manen de yükselen bu millet, daha sonra şirke ve tefrikaya maruz kaldı. M.Ö. 5. Asırda ünlü Me’rib Barajı (veya Me’rib Seddi) Arim Seli’nin patlak vermesi sonucu çöküşü ile bu ülkenin yıldızı da söndü. Kuran’ın anlattığı özelliklere göre Belde-i Tayyibe, Sebe Krallığı’nın başkenti olan Me’rib idi.”

Buna göre Kuran’da geçen ‘Belde-i Tayyibe’, Sebelilerin yurdu olan ve bu sıfatla tanıtılan Me’rib kentidir. Bir kısım Batılı kaynaklarda bu şehrin Me’rib’e yakın Şırvâh olduğu da söylenir.

Kimler tarafından ve ne zaman kurulduğu bilinmeyen Me’rib, MÖ. 1000 yıllarında Sebe Krallığı’nın başkenti idi. Sebe b. Yeşcüb veya Hz. Hud’un kurduğu söylenen Me’rib, günümüzde, Yemen Cumhuriyeti’nin eyaletlerinden biri olup, Kadim Me’rib’in ören yeri ise bu şehrin takriben 4 km kuzeyine doğru Me’rib-Hadramut yolunun solunda yer alır.

Kadim Me’rib harabelerinin hemen girişinde Hz. Süleyman’a ait olduğu söylenen ve birkaç sütunu ayakta duran ‘Süleyman Mabedi’nin kalıntıları göze çarpar. Yine Me’rib-Hadramut yolunun sağında, ana yola takriben 8 km uzaklıkta, Ezene Vadisi üzerinde, Orta Balak ile Kuzey Balak Dağları arasında, Kadim Me’rib Seddi’nin kalıntıları ve bundan 3 km sonra da yeni Me’rib Barajı bulunmaktadır.

Me’rib-Hadramut yolu üzerinde ve yeni şehirden doğuya doğru yaklaşık 10 km uzaklıkta, ana yolun solunda, 2 km solda Belkıs’ın Tahtı veya Belkıs’ın Arşı yer alır. Bundan sonra ise, ana yolun sağında şehrin kalıntılarından, halen sütunları ayakta duran Güneş Tapınağı görünür.

Me’rib, Hz. Peygamber döneminde fethedilmiş ve vali olarak da Ebu Musa el-Eşâri tayin edilmişti. Me’rib’in 2007 sayımındaki nüfusu 238 bin civarındadır.

Dillere destan olan ünlü İrem Şehri’nden ise şöyle bahsedilmiştir:

“Kadim’ veya ‘helak olan’ manasına geldiği gibi, soyu Hz. Nuh’a dayanan İrem b. Ad’ın bu isimle anılan kabilenin ismi olduğu veya bir ümmetin adı olduğu da rivayet edilmiştir.

Öte yandan ‘İrem’ bir şehir veya coğrafyanın ismi olup, Ad Kavminin sakin olduğu mekâna denir. Taberi, bu son görüşü benimser. Kuran’da ‘irem’ gibi çok anlama gelen kelimelerin kullanılması, onların birden çok manaya geldiğini göstermektedir.

Dolayısıyla, ‘irem’ hem kadim, hem ümmet, hem de şehir manasında olabilecek bir şekilde yorumlanabilir. Yani eski zamanlarda, İrem halkı, İrem kentinde, İrem bahçe ve şehirlerini kurdu demektir.