BAYRAMA İKİ ADIM KALA

Eskilere hep eskimiş gözüyle bakmak, nice güzel eskilerin tadına varılamadığını düşündürüyor bana. Genelleme yaparak bütün eskileri zamanı geçmiş, devrini tamamlamış gibi görmek, güzel eskilere haksızlık gibi.

***

Şimdilerde bayramları “tatil aralığı” olarak görenlerle eskileri yaşamış ak saçlıların nerede o eski bayramlar iç çekişindeki hayıflanma tam da bu çelişkiyi anlatıyor. İlkini umarsızlık ikincisini özlem sözcükleriyle tanımlamak haksızlık olur mu bilmem ama uygarlık geliştikçe bizi biz yapan geleneklerimizden uzaklaştığımız da gün gibi ortada. Bayram için çocuklarımıza aldığımız giysilere bayramlık dediğimiz günleri unutmuş gibiyiz. Bayram namazından hemen sonra yapılan kabir ziyaretleri, geniş ailenin bir araya gelerek topluca oturulan bayram sofraları, küslüklerin son bulduğu günler olarak algılanan bayram günleri geride kalmaya yüz tutuyor âdeta. Hısım akraba, konu komşu ziyaretleri; yas bayramı adıyla ilk bayram taziye geleneği; hasta, yaşlı gönül almaları günbegün azalıyor gibi. Bayram sözüyle zihnimizde uyanan sevinç, coşku, birlik düşüncesi; “bayram etmek”, “bayram yeri” derin güzelliğinden uzaklaşarak deyimlerimizde dâhi “bayramlık ağız”a dönüşme yolunda…

***

Bayramlık şeker, kolonya alımlarımız azalsa da, bayramlarda kapımızı çalan hatırnaz sayısı gün geçtikçe yok olmaya yüz tutup da bir kısa mesajla gönül almaya çalışılsa da biz yine de bayramı bayram gibi yaşamaya, yaşatmaya kendimizi verelim. Bu güzel âdetleri bir zamanlar yaşayan, bayramları dört gözle bekleyen çocukluğumuzun sevincini şimdiki kuşağın da yaşamasını sağlamak için elimizden geleni yapmaya çalışalım. Yeni kuşağa anlatalım meselaocukluğumuzda tuttuğumuz tekne oruçlarını, horoz şekeri aşkımızı, bayramdan bir gün önce arifelik toplama sevincimizi, büyüklerin elini öpüp aldığımız bayram harçlığının neşesini…

***

Gençler, bu bayramda annelerinizin, babalarınızın sizi beklediğini unutmayın. Tatil programı yaptıysanız vazgeçin ya da programınızı bayram sonrasına bırakın. Onlar sizinle, torunlarıyla bayramı yaşamak istiyor, bilin. “Bayrama gelemiyoruz.” sözünüzün onlardaki hayal kırıklığını düşünün. Unutmayın anne babalarınız, torunlarının ileride anne babalarına benzer davranışta bulunacak olmasına da dertlenecek. Kaybedeceğiniz günlerin ne kadar değerli olduğunu anlamakta gecikmeyin.

***

Barış Manço bayramı kaybedilen değerlere açıyor, bakın:

               “Sen gittin gideli içimde öyle bir sızı var ki,

                 Yalnız sen anlarsın.

                 Sen şimdi uzakta cennette bizi düşler ağlarsın…

                

                 Bugün bayram erken kalkın çocuklar,

                 Giyelim en güzel giysileri

                 Elimizde taze kır çiçekleri, üzmeyelim bugün annemizi…”

***

Bayram yapmamız için o kadar çok sebep var ki… Bayramları bayram gibi yaşayabilmeye o kadar çok ihtiyacımız var ki… Dünyanın kötü gidişinin, insanlığın kendisini imha etmeye devam edişinin artık son bulmasını arzu etmeye en azından hayal etmeye… Durdurun dünyayı inecek var demeden çocukluk günlerimizin günahsız, lekesiz sayfalarına insanlığın uyanmasını dilemeyi, hiç olmazsa bunun için dua etmeyi becerebiliriz sanıyorum.

***

Alvarlı Efe Hazretlerinin dediği gibi:

“Hüzn ü keder def ola

  Dilde hicâb ref ola

  Cümle günah af ola

  Bayram o bayram ola”

***

Ramazan Bayramı’na, mukadderse, ulaşacağımız bir iki nefeste özelde inananların genelde bütün insanlığın kötülüklerden uzak bir aklığa ulaşmasını diliyor; Bayramınızı içtenlikle kutluyorum.