BATSIN BÖYLE SİYASET
Dünyanın sahte cennetti, Türkiye’nin dünyaya açılan penceresi Antalya’da geçen hafta Çarşamba günü Manavgat’ta başlayan ve dört bir yana sirayet eden orman yangınları maalesef devam ediyor.
Devlet var gücüyle alevleri söndürmek için elinden geleni yapıyor. Yapmadığını iddia edenler var ama onların bir çoğunun yangın bölgesini bile bilmediklerine eminim. Çünkü birini eleştirebilmek için önce o olayı yaşamak gerek!
Ben yangın çıktığının ikinci gününden beri yani 29 Temmuz Cuma gününden itibaren her gün bölgeye gidip Lider TV’den canlı yayınlarla yaşananları anlatmaya çalıştım. Felakete bire bir tanıklık ettim.
Gördüklerimi, duyduklarımı ve bildiklerimi yazdım, acıları tarif etmeye gayret ettim. Tabi bizimkisi sadece görevini yapmak kamuoyuna doğruları anlatmak. Önemlisi ise bölge insanın yaşadıkları ve çektiği acılardır aslolan.
Yoksa ne siyasiler ne de sosyal medyanın klavye kahramanları zerre kadar beni ilgilendirmiyor. Benim işim gazetecilik ve yazmak.
Çoğu zaman “Gazetecilik tarafsızlıktır, objektif olmayı gerektirir” deriz ama aslında bizim mesleğimiz subjektif olmayı gerektiren bir iştir.
Yani, olaylara kendi bakış açısıyla, kendi penceresinden bakmak anlamı taşır. Kişisel değerlendirme yapmak, kendi görüşlerini belirtmek anlamı anlamlarını taşır.
Bu nedenle yangın bölgesinde ne gördüysem ne duyduysam onları aksettirmeye çalıştım.
Tıpkı önceki günkü yazımda CHP Antalya Milletvekili Çetin Osman Budak’ın kahkahasını ve bir gün sonrada canlı yayında 33 helikopter 3 uçak olmasına rağmen “3 helikopter ile bu yangın söndürülemez” demesini eleştirdiğim gibi.
BİRAZ İNSAF YAHU
Hani bizim büyüklerimiz “Siyasete bulaşma, siyasetten de uzak durma” diye bir sözü hep söylerdi. Doğru mu yanlış mı bilmiyorum ama son birkaç gündür yaşadıklarımla bunun ne anlama geldiğini çözmeye çalışıyorum.
Nedense siyaseti ömrüm boyunca “Sevmedim” dersem, abartmış sayılmam. Çünkü bana göre bir dünya değil. Bir çok kişiyi tenzih ederek söylüyorum, yalanlı dolanlı işlerden hoşlanmıyorum, haz etmiyorum.
Bir koltuk uğruna, insanların birbirlerine attıkları iftiralar, şüyuu vukuundan beter durumda. Bel altı vuruşlar ya da olmamış bir şeyi olmuş gibi göstermeler, açıkçası benim hiç, ama hiç hoşuma gitmiyor.
Çünkü, bu tür işler kul hakkına giriyor.
Son birkaç gündür Manavgat başta olmak üzere Antalya’da yaşanan yangınlarda bunu gördüm bizatihi şahit oldum.
Sadece siyaseten iftiralar atıldı, yangından siyasi medet umuldu, insanların canı yanarken canlarını bir kez daha acıttılar. Resmen insanların ekmeklerine kan doğradılar.
Niye böyle bir şey yazdım biliyor musunuz? Açıklayayım!
Önceki gün Gündoğmuş’taki yangın büyüdü ve ilçe merkezine doğru ilerledi. Manavgat Ulualan Yangın Yönetim Merkezi’nde bulunan Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu helikoptere atlayıp bölgeye gitti. Yangını yerinde görüp çalışmaların koordinesine katıldı.
Kısa bir süre sonrada sosyal medyada Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek’in, “Gündoğmuş'tayız şu anda. Arka tarafta gördüğünüz gibi yangın şehre indi. Ne olur buraya uçak gönderin, helikopter gönderin. Bütün yetkililere sesleniyorum, yanıyor insanlar” diye görüntüsü yayınlandı.
Bu dakikalarda o bölgede 3 uçak 9 helikopter havadan alevlere müdahale ediyordu. Yani bunu Sayın Böcek ne için yaptı anlayamadım. Olanı yok gibi gösterip neyin algısına girişti çözemedim.
Tabi bölgede olan Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’da, “Panik yaratması doğru değil. Muhittin Bey'e hiç yakışmadı bu söylemler. Genel başkanına ve o partiden milletvekillerine yakışır ama kendisini tanıdığım için ona yakıştıramadım" diye açıklama yaptı. Haksız da değil.
Bakan iki adım ötesinde, devletin tüm yetkili organları orada iken Sayın Böcek’in siyasi rant uğruna bunu böyle işlere tevessül etmesi hiç ama hiç yakışık almadı.
İnanın o görüntüyü canlı yayın sırasında arkadaşlar gösterince, “Biraz insaf, daha çok edep yahu” demek aklımdan geçti. Çünkü insaftan uzak bir açıklama geldi bana.
Bir hadiste; “Kıyamet gününde iftira ve yalanla başkasına, suç isnat edenlere, itibarını rencide edenlere, malını haksız yere yiyenlere büyük bir ceza vardır……” denilmiştir.
İnan yangın bölgesinde gördüğüm, duyduğum sözler ve bazı insanlar için “Allah, doğru insanları, bu şeytanlaşmış insanlardan muhafaza etsin” demetten başka çare gelmiyor elimden.
Bir kez daha tekrarlamakta fayda görüyorum, “Eğer böyle bir siyaset dünyası var veya yaratılmak isteniyorsa BATSIN SİZİN BU SİYASET ANLAYIŞINIZ” diyorum.
Bırakın su alevler sönsün, bırakın su yüreklerdeki yangınlar sönüp acılan dinsin. Sonra oturup bir masanın etrafına sabahlara kadar tartışalım, günlerce kavga edelim.