BAŞKANLARIN YENİ STRESİ MECLİS ÜYELİĞİ

Yazının başlığına bakıp da biri için yardım falan istiyor sanmayın. Sadece bir gariplik var bu işte. Eminim ki; bu gariplik zaman zaman sizin de dikkatinizi çekmiştir. Malum genelde seçimler öncesi yaşanır böylesi durumlar ve öyle bir hâl alır ki toplasanız bir kitap bile yazılabilir. Bunun en çarpıcı örneklerini belediye seçimleri öncesi yaşardık.

Yanlış hatırlamıyorsam 2009 yılı 29 Mart yerel seçimi öncesi, Kepez Belediye Meclisi’ne girmek isteyenler, parti yetkilileriyle görüşmeler yapmış ve görüşmeler ciddi pazarlıklara dönüşmüştü. Aynen şu ifadeler kullanılmıştı; “Benim arkamda üç beş bin oy var. Meclis üyesi adayı yaparsanız bu oyları size taşırım.”

Bu örnek ve benzerleri sadece Kepez’de olmamıştı tabii. Sadece birebir tanıklık ettiğim için örnek gösterdim. Muratpaşa ve Konyaaltı’nda da benzer tekliflerin olduğunu duymuştum o dönem. Aynı olayların ilçe belediyelerinde de olduğu aşikârdı. Küçük yerlerde genelde bu durumlar normal karşılanır.

Ama merkezde bir ilçede iseniz buralarda bu işler söz konusu olduğu zaman abartılı bulunur. Bence de abartılı olmuştu. Şimdi yeni bir yerel seçim var önümüzde. Hemen hemen her partinin başkan adayı belli oldu diyebiliriz.

Zira şimdi de aynı söylemleri duymaya başladık. Asıl mesele ve kavga; belediye meclislerindeki üyelikler. Bunun için çetin pazarlıkların devam ettiği kulağıma geliyor. Hatta bu mevkileri rant kapısı gibi görenlerin epey efor sarf ettikleri söyleniyor.


Bazı hemşehri dernekleri, doğdukları topraklardan Antalya’ya göç eden hemşehrilerinin sayısının kent nüfusunun büyük bölümünü oluşturduğunu söylüyorlar. Hatta bunu koz olarak kullanıyorlar.

Üstelik bazı kesimler daha da ileriye giderek sayılarının 150-200 yüz binin üzerinde olduğunu dillendirmeye başladılar bile. Her bir dernek, belediye başkan adayına ve partisine “Biz şu kadar meclis üyeliği kontenjanı isteriz” diye dayatıyormuş!

Hacı Google’dan baktığım zaman Antalya’da yaşayanların il dağılımı farklı çıktı. Antalyalı 1 milyon 90 bin 951, Konyalı 95 bin 797, Burdurlu 78 bin 784, Ispartalı 62 bin 719 ve Diyarbakırlı 46 bin 830 kişi Antalya’da yaşıyor.

Antalya’nın nüfusunda önemli yerlere sahip topluluklar var ama konunun abartıldığını söylemeden geçemeyeceğim. Eğer bu rakamlar doğru ise ve diğer illeri de işin içine katarsan Antalya nüfusunun 2.7 milyon değil de 3 veya 3.5 milyon olması gerekiyor.

Şimdi de bu iddiaların arkasından gelen sözlere dikkat edelim. Deniyor ki; “Bizlerin dert ve sıkıntılarını, isteklerini dinleyecek bir belediye başkanı seçmeliyiz.” Bu zaten doğal bir haklarıyken direterek en azından bir meclis üyeliği istemek de neyin nesi yahu?

Her yöre insanı, hemşehrilerinin destekleriyle aday olabilir. Öyle söylendiği gibi kitleleri peşinden getirmek ise kolay iş değildir. Lakin bu söylemlerin ardından birkaç soru akıllara gelmiyor değil.

Örneğin; eğer bahsettiğiniz kadar çevreniz varsa, hepsinin tek bir yere oy vereceği ne malum? Doğum yerleriniz aynı olmasa da bu kentin siyasileri sizin sorunlarınızla ilgilenmiyor mu? Tüm bu sorular, siyasi çekişme ve hırs uğruna kent içindeki kutuplaşmanın geldiği boyutu ortaya koyuyor maalesef.

Son olarak, böyle düşünenlere bir önerim var. Eğer, yüz binin üzerinde oyunuz olduğunu düşünüyorsanız, bağımsız aday çıkarabilirsiniz. Yüz bin oya bağımsız bir belediye başkanı ve onlarca meclis üyesi kolayca seçilebiliyor.

Bu sayede herhangi bir partinin listesine girmek için de mücadele etmeye gerek kalmaz değil mi?

-----------------

NE OLDU FİYAT LİSTELERİ?

Türkiye’de 1 Ocak tarihinden itibaren yürürlüğe giren 'Fiyat Etiketi Yönetmeliği' kapsamında, restoran ve kafe işletmeleri hizmet verdikleri alanlarda fiyat listelerini görünür bir şekilde sergilemekle yükümlü olacaktı!

Ben bugüne kadar gittiğim bir lokanta ve kafede maalesef böyle bir uygulamaya rast gelmedim. Ha gördüğüm birkaç işletme de liste yerine QR kod koymuş. Benim bildiğim bu listelerin zorunlu hale getirilmesindeki amaç, tüketiciye daha şeffaf bir alışveriş ve yeme içime deneyimi yaşamasını sağlamayı amaçlıyordu ama olmadı.


Benim bildiğim yönetmeliğe göre bu tür işletmeler kapılarının önüne fiyat listesini koyacaklardı. Sanırım iş yanlış anlaşıldı. Masaya oturunca kadar listeyi görme şansınız yok. Çünkü önünüze konan menüyü açıp bakmadan fiyatları göremiyorsunuz!

Tabi oturduktan sonra kalk kalkabilirsen. Bir de ailecek falan gittin mi oraya yandı gülüm keten helva. Kalkamazsınız, kalkmak isteseniz bile çoluk çocuk paçanızdan çekiştirir, rezil olursunuz. Asın be kardeşim şunu kapının önüne herkes hem fiyatı hem cebindeki parayı görsün.


Ne yazık ki birçok konuda olduğu gibi sadece yönetmelik çıkartıyoruz ama buna uymayı sağlayamıyoruz. Bu liste meselesi de öyle oldu gibi. Uygulamanın yürürlüğe girdiği ilk günlerde göstermelik birkaç denetim yapıldı sonrası ise yine aynı tas aynı hamam!