BANA , BİZSİZLİĞİ ANLAT ANNE

Bugün 20 Eylül, yine uzvumdan bir dal kesildi. Sen gittiğin günden beri hayata hep bir adım geriden yürüyorum. Yetişemiyorum sana, sendeki bana... Payıma düşen acının tarifi yok ki nasıl anlatayım şimdi sana...

***

Kuşların çırpınışı gibi çırpınıyorum ne sen görüyorsun ne de bir başkası görüyor. Bugün tam 9 yıl oldu. Yokluğunda geçen yıllarda çok şey değişti. Mutlu olduğum her gün yüreğimden bir yıldız kaydı. Yıldız kayarken güzel dilekler tutulması gerektiğini öğretmiştin bana, hatırlıyor musun anne? Şimdilerde tuttuğum dilekler bile dertli, kederli, isyankar anne...

***

Tuttuğum her dilekte sana avaz avaz bağırıyorum. Kayan her yıldız da sana sitem ediyorum, güceniyorum. Ben küçükken yüzüm biraz olsun asılsa hemen yanıma gelip neye üzüldüğümü sorardın. Üzüldüğüm şey her ne ise ne yapar eder onu bana unutturup yüzümü güldürmeyi başarırdın.

***

Ben o yıllar annelerin elinde sihirli bir değnek olur diye düşünürdüm. Annem yanımda ise her şey tamam olur derdim ki öyle de olurdu zaten. Annelerin sihirleri vardır ve o sihirli dokunuşlarla çocuklarını hep mutlu eder diye bilirdim. Çocuk aklı işte...

***

Eylül ne vakit gelse kapıya dayansa bu ay ve bu tarihle kanlı bıçaklı oluyorum. Azılı bir katil gibi her yıl ben bu günü takvimden silmek için tarihi kendi içimde kana buluyorum. Öfkem, hırsım her yıl  bir önceki yıldan daha çok şahlanıyor.

***

Seni kara toprağın altına koyup dualarla üstüne toprak attıkları günü aklımdan silemiyorum. Gidişini izlemek bu hayattaki en büyük çaresizliğimdi. O gün o derdin beni öldüreceğini biliyordum. Hala ölmedim yaşıyorum. Şifasını bulamayan bir hasta gibi bana biçilen ömür takviminden gün eksiltiyorum. 

***

Biliyor musun anne senin yerini doldurmak çok zormuş. Babama, kardeşime, torunlarına yokluğunu hissettirmemek için verdiğim mücadeleyi bilemezsin. Yaptığım her şey tamamlanmayı bekleyen bir puzzle gibi eksik kalıyor. Bir parçası kayıp ve o parçayı bulamıyorum. Sanırsın o parça seninle birlikte gitmiş. Gittiğin günden veri ocakta pişen yemeğin tuzu eksik, saksıya diktiği çiçeklerin boynu bükük, duvardaki fotoğrafının rengi soluk, gülüşlerimiz buruk, bayram günlerinin ilk sabahı etrafı saran bir tabut kokusu var anne.

Sahi sen tabut kokusu nasıl bir şey bilir misin anne? İçinde sonsuzluğa uğurladığın birini o tabuta sarılıp kokusunu ciğerlerine kadar çektiğin, günün karadan daha kara bir günün oldu mu anne?

***

Seninle birlikte geçirdiğim 27 sene ne çabuk gelip geçmiş hayatımdan. Bir gün bu dünyadan göçüp gideceğini bilmeden gelip geçirmişim senelerimi. Seninle yapılacak çok işim vardı hepsi dar ağacında bir bir asılı kaldı.

***

Bu gece senin yastığına sarılıp uyuyacağım. Senin yürüdüğün yollardan yürüyüp, bana öğrettiğin duaları okuyacağım. Rüyalarıma gelmen için şafak vakti dergahına selam salacağım. En çok sevdiğin çiçeklerden alıp evine getireceğim.  O değil de bugün yine gidişine isyan edip Allah'la aramız bozacağım.  İsyan etmek büyük günah, isyan edip günaha giriyorsun diyorlar ama bugünlerde kim ne derse desin nafile...

***

Bugün dualarımla ve istemeden de olsa sitemlerimle evine geleceğim. İnanıyorum ki kollarına alıp sarılacaksın küçük ve asi kızına.

SON SÖZ

Hadi bu gece rüyalarda buluşalım ve bana bizsizliği anlat anne. Merak ediyorum, senin dokuz yılın biz olmadan nasıl geçti anne?