Bakan Tunç’tan kira açıklaması
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, fahiş kira artışları nedeniyle getirilen “yüzde 25 zam” düzenlemesinin süresinin 1 Temmuz’da dolacağını, söz konusu düzenlemenin süresinin uzatılıp uzatılmayacağının TBMM’nin takdirinde olduğunu belirtti.
Adalet Bakanı Tunç, Haber Global televizyonunun canlı
yayınında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu ve soruları yanıtladı.
Türkiye'nin Uluslararası Adalet Divanındaki Gazze sunumuna
ilişkin soru üzerine Tunç, İsrail'in 7 Ekim 2023'ten bu yana Gazze'de insanlık
suçu işlediğini, uluslararası hukuka uymadan, bir devlet gibi değil, bir örgüt gibi
davrandığını dile getirdi.
Gazze'de akan kanın durması adına Türkiye'nin çeşitli
girişimlerde bulunduğunu anımsatan Tunç, Uluslararası Adalet Divanının
ülkelerden "danışma görüşü" istediğini, Türkiye'nin bu görüşü veren
ilk ülkelerden biri olduğunu vurguladı.
Güney Afrika'nın açtığı davada Uluslararası Adalet Divanının
"tedbir" kararı verdiğini hatırlatan Tunç, ayrıca Uluslararası Ceza
Mahkemesi savcısının, suçu işleyen kişiler hakkında da yürüttüğü bir soruşturmanın
bulunduğunu belirtti.
Soruşturmanın bir an önce davaya dönüşmesi gerektiğini
vurgulayan Tunç, "Uluslararası Ceza Mahkemesinin soruşturmasının bir an
önce davaya dönüşmesi lazım. Özellikle savaş suçunu, insanlık suçunu, soykırımı
işleyenlerin cezalandırılması anlamında." görüşünü paylaştı.
Uluslararası Adalet Divanında devletlerin yargılandığına
işaret eden Tunç, Soykırımın Önlenmesi Sözleşmesi kapsamında Güney Afrika'nın
açtığı davada verilen "tedbir" kararının uygulamaya konulması
gerektiğini, bunun da Güvenlik Konseyi'nin kararıyla mümkün olduğunu söyledi.
Yılmaz Tunç, "Temennimiz bir an önce orada akan kanın
durması. Çocuk katliamının bir an önce sona ermesi. İnsanlığın gözü önünde
bunların artık olmaması gerekiyor. Uluslararası hukukunu, insan haklarını,
adaleti, mazlumun hakkını savunmaya devam edeceğiz." diye konuştu.
MADEN KAZALARINA
İLİŞKİN SORUŞTURMALAR SÜRÜYOR
Bakan Tunç, soru üzerine, Erzincan'ın İliç ilçesindeki ve
Elazığ'daki maden sahalarında meydana gelen göçük olaylarının ardından adli
soruşturmaların derhal başlatıldığını bildirdi.
İliç'teki olaya ilişkin soruşturma kapsamında ilk etapta 8
kişinin gözaltına alındığını, 6 kişinin tutuklandığını anımsatan Tunç, adli
soruşturmanın önemli olduğunu, ancak önceliklerinin arama-kurtarma çalışmaları
olduğunu anlattı.
Yılmaz Tunç, "Yargımıza güveneceğiz. En detaylı bir
şekilde bu kazanın neden kaynaklandığını ve buna neden olan sebeplerde kimlerin
sorumlu olduğunu elbette ki bağımsız ve tarafsız yargımız ortaya çıkaracak. Kim
sorumluysa bu kazadan, yargı önünde elbette ki hesabını verecektir."
değerlendirmesinde bulundu.
Elazığ'daki göçük nedeniyle başlatılan soruşturmanın da
sürdüğünü bildiren Tunç, İliç'teki maden kazasına ilişkin TBMM'de de komisyon
kurulduğunu, Meclis'in de bu konuyu araştıracağını anımsattı.
"KİRA ARTIŞINDA
YÜZDE 25 SINIRI MECLİS'İN TAKDİRİNDE"
Adalet Bakanı Tunç, fahiş kira artışları nedeniyle getirilen
"yüzde 25 zam" düzenlemesinin süresinin 1 Temmuz'da dolacağına
dikkati çekerek, söz konusu düzenlemenin süresinin uzatılıp uzatılmayacağının
TBMM'nin takdirinde olduğunu ifade etti.
Tunç, "Maliye Bakanımızın enflasyon oranının
düşürülmesi noktasında çabaları var. Bir hedef de var. Hedefin tutturulması
durumunda bu tür sınırlamalara gerek kalmayabileceğini söyledim. Önceliğimiz
enflasyon hedefinin tutturulması." sözlerini sarf etti.
Kovid-19 salgını, depremler ve diğer etkenler nedeniyle
ekonominin olumsuz etkilendiğini, kiracıların korunması konusunda birtakım
tedbirlerin alınması ihtiyacının doğduğunu ifade eden Tunç, "Meclis böyle
bir tedbiri düşündü. Şimdi bunun uzatılıp uzatılmayacağıyla ilgili husus o
günkü şartlara göre belirlenecek." dedi.
Kira uyuşmazlıklarına ilişkin arabuluculuğun zorunlu hale
getirildiğini hatırlatan Tunç, bugüne kadar arabuluculara 132 bin 60 başvuru
yapıldığını, anlaşma sayısının ise 71 bin 112 olduğunu aktardı.
"FETÖ İLE
MÜCADELEDE KESİNLİKLE BİR ZAFİYET OLAMAZ"
Bakan Tunç, Hakimler ve Savcılar Kurulu (HSK) tarafından
ihraç edilen bazı hakimlerin, Danıştay tarafından görevlerine iade edildikleri
hatırlatılarak, "FETÖ ile mücadelede zafiyet mi var?" sorusuna,
"FETÖ ile mücadelede kesinlikle bir zafiyet olamaz." yanıtını verdi.
Türkiye'nin bütün terör örgütleriyle kararlı bir mücadele
sürdürdüğünü kaydeden Tunç, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından 4 bin 6 hakim
ve savcının da ihraç edildiğini hatırlattı.
İhraç edilen hakim ve savcılardan 3 bin 888'inin Danıştay'a
dava açtığını belirten Tunç, 387'sinin göreve iadesinin kararlaştırıldığını, bu
kişilerden 371'inin göreve iade edildiğini bildirdi.
Göreve iadeler konusunda HSK'nin Danıştay'a itirazlarını
yaptığını, temyiz aşamasında olan davaların bulunduğunu vurgulayan Tunç, şöyle
devam etti:
"Bu 371 kişiyle ilgili kamuoyundaki endişeyi de ortadan
kaldırmak adına, eğer incelemede bir hata varsa, sonradan çıkan bir delil de
olabilir, sonradan ifadelerde adı geçen, ByLock kayıtlarında adı geçenlerle
ilgili HSK yeni bir inceleme başlattı. Teftiş Kurulu görevli bu noktada. Her
dosya tek tek incelenecek. Hatalı davranılmaması noktasında titiz davranılacak.
Eğer bir hata söz konusuysa bu konuda yeniden bir soruşturma açılabilir bu
kişiler bakımından. Soruşturma açılıp açığa alınabilir. O süreç kendi
mecrasında devam eder. Burada FETÖ ile mücadeledeki kararlılığımızdan hiçbir
zaman taviz veremeyiz. Yargı süreçlerinde gözden kaçan bir husus olursa da
gerekli inceleme ve soruşturma yine HSK'nin elindeki bir husus."
CAN ATALAY
Adalet Bakanı Tunç, Gezi Parkı davası hükümlüsü Can
Atalay'ın milletvekilliğinin düşürülmesinin ardından CHP'nin ve Atalay'ın
avukatlarının yaptığı başvuruda Anayasa Mahkemesinin "karar verilmesine
yer olmadığına" dair kararına ilişkin değerlendirmelerde de bulundu.
Atalay'ın milletvekilliğinin düşürülmesine ilişkin kararın
TBMM Genel Kurulunda okunduğunu, bir oylamanın yapılmadığını belirten Tunç,
"Burada 'Meclis'in aldığı bir karar yoktur, bir işlem yoktur', bu nedenle
karar verilmesine yer olmadığına karar verilmişse 'ret' kararına yakın olur.
Ama Meclis'te okunan kesin hükmün 'hukuki değeri yoktur, Yargıtay kararı
usulsüzdür' diye bir karar verir de karar verilmesine yer olmadığına derse o
Anayasa'ya, hukuka aykırı bir karar olur. Onu gerekçeli karar okunduktan sonra göreceğiz."
ifadesini kullandı.
Anayasa'nın 83. maddesinde yer alan dokunulmazlığın
"bir milletvekilinin seçimden önce ya da sonra işlediği bir suç için
tutuklanamaz" şeklinde düzenlendiğini aktaran Tunç, Anayasa'nın 14.
maddesi kapsamındaki "devletin güvenliğine ilişkin suçlar"ın ağır
cezalık suç üstü hali ile seçimden önce soruşturmasına başlanılmış olunması
durumlarının ise bu durumun dışında olduğunu söyledi.
Yüksek Mahkemeler arasındaki görüş farkının Anayasa ya da
yasa değişikliği ile giderilebileceğini belirten Tunç, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Seçimden önce soruşturmasına başlanan terör suçları,
dokunulmazlık kapsamında mı değil mi? Yani Kandil'deki bir terörist elebaşı
aday gösterildiğinde, Türkiye'de bir sabıkası yok, yargılanamadı çünkü, bu kişi
aday gösterildiğinde Kandil'den gelip Meclis'te yemin edebilsin mi? Ya da
Pensilvanya'daki FETÖ elebaşı seçildiğinde gelip TBMM'de yemin edebilsin mi?
Anayasa bu güvenceyi şöyle koymuş; 'seçimden önce soruşturması başlamışsa terör
suçları dokunulmazlık kapsamında değildir' demiş. Yargılaması devam eder,
yargılaması bittiğinde de kesin hüküm Meclis'te okunur ve milletvekilliği
düşer. Anayasa Mahkemesi ile Yargıtay arasındaki görüş farkı buradan
kaynaklandı. Anayasa'nın 83. ve 14. maddelerinin Anayasa Mahkememiz tarafından
farklı yorumlanması nedeniyle buralara gelindi ve uyulmamayla sonuçlanacak bir
duruma geldik. Bu tür tartışmaları sona erdirmenin çözümü anayasa değişikliği,
uzlaşma olmadığı takdirde ise kanun değişikliği.
Bireysel başvuru 2010 yılında Anayasa'mıza girdi. Bireysel
başvuru, kesinleşmiş hükümlerden kaynaklanan hak ihlallerinin incelenmesi
durumunda, Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuruya bakan bölümünün özellikle
Yargıtay ve Danıştay'dan gelen üyelerden oluşmasına yönelik bir anayasa değişikliği
yapılabilir. Anayasa'nın 148. maddesine kanun koyucu, bu görev karmaşasının
olmaması için 'bireysel başvuruda kanun yolunda yapılması gereken inceleme
yapılamaz' demiş. Süper temyiz mahkemesi olmaması için. Ama maalesef gelinen
noktada bu karmaşayı görüyoruz. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ihlal kararları,
ceza muhakemesi kanunumuzda yargılamanın yenilenmesi sebebidir. 'Anayasa
Mahkemesi kararları da yargılamanın yenilenmesi sebebidir' diye ceza muhakemesi
kanunumuza koyduğumuz zaman aslında bu sorun çözülmüş oluruz. Bu da
Meclisimizin takdirinde olan bir husus."
AA