Azerbaycan dönüşü önemli mesajlar: Aynı düşüncedeyim ‘Düşük faiz düşük enflasyon’
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından ilk yurt dışı ziyaretini KKTC ve Azerbaycan'a gerçekleştirdi. Azerbaycan dönüşü uçakta gazetecilerin sorularını yanıtlayan Erdoğan, “Faiz politikası konusunda değişime gitmediğini belirterek, " Bazı arkadaşlar ‘Cumhurbaşkanı faiz politikalarında ciddi bir değişime mi gidiyor’ gibi bir yanılgının içine düşmesin” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Azerbaycan ziyareti
dönüşünde gazetecilerin sorularını cevapladı, gündeme ilişkin
değerlendirmelerde bulundu.
Cumhurbaşkanı
Erdoğan'ın, Azerbaycan ziyaretine ilişkin değerlendirmesi şöyle;
14 Mayıs ve 28 Mayıs seçimlerinin ardından Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti ve Azerbaycan’a düzenlediğimiz ilk resmi ziyaretlerimizi
tamamladık. Değerli Kardeşlerim Cumhurbaşkanı Sayın Ersin Tatar ve Sayın İlham
Aliyev’le ikili ve heyetler arası olmak üzere verimli görüşmeler
gerçekleştirdik.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde Türkiye ve Kuzey Kıbrıs
Türk Cumhuriyeti arasındaki güçlü bağların altını tekrar çizmiş olduk. İkili
gündemimizde yer alan konuları ve Kıbrıs meselesine dair son durumu
değerlendirdik. Maruz kaldıkları onca haksız, hukuksuz ambargoya rağmen, Kıbrıs
Türkü kardeşlerimize devlet hizmetlerinin rahatlıkla sunulabilmesi noktasında
yürüttüğümüz ortak çalışmaları ele aldık. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin
Doğu Akdeniz’de bir çekim merkezi haline getirilmesi yönünde attığımız ve
atacağımız adımları mütalaa ettik. Türkiye olarak, Kıbrıs Türkü’nün hak ve menfaatlerinin
korunması, Doğu Akdeniz’de barış, güvenlik, istikrar ve refahın hâkim kılınması
için üzerimize düşeni yapmaya devam edeceğiz. Türkiye Yüzyılını inşa ederken,
Ada’nın asli unsuru Kıbrıs Türklerinin haklarını savunmak, önceliğimiz olmayı
sürdürecektir. Bu konuda kararlılığımızı Sayın Tatar’a tekrar ifade ettim.
Bundan sonraki süreçleri yine işbirliği içinde yürütmeyi kararlaştırdık.
'AZERBAYCAN HALKININ
MANEVİ DESTEĞİNE BİZZAT ŞAHİTLİK ETTİK'
Lefkoşa’nın ardından Bakü’ye geçtik. İlham kardeşimin ve
Azerbaycan halkının 6 Şubat depremleri sonrasında milletimizle sergilediği
dayanışmayı asla unutamayız. Tıpkı kendi insanımız gibi Azerbaycanlı
kardeşlerimiz de depremzedelerimiz için seferber oldu, harekete geçti. Seçim
sürecinde de Azerbaycan halkının manevi desteğine bizzat şahitlik ettik. 28
Mayıs gecesi Ankara ve İstanbul nasılsa, Bakü’de de aynı coşku, aynı heyecan,
aynı mutluluk vardı. Seçim zaferimize en az bizim ve milletimiz kadar,
Azerbaycanlı kardeşlerimiz de sevindi. Ziyaretimizle hem kendilerine manevi
destek ve duaları için teşekkür ettik hem de gündemimizde bulunan konuları
ayrıntılı şekilde ele aldık.
Ermenistan’la yürütülen normalleşme süreçlerinde kaydedilen
mesafeleri değerlendirdik. Azerbaycan-Ermenistan arasındaki barış sürecinin
ilerlemesi, Ermenistan’la ilişkilerimizin normalleşmesine önemli fayda
sağlayacaktır. Çekilen onca acıdan sonra bölgemizde barışın kapısının
aralandığını görüyoruz. Bu fırsatın kaçırılmaması için ilgili tüm tarafların
sorumlulukla hareket etmelerini bekliyoruz.
'TÜRK DÜNYASININ
BİRLİĞİ VE DİRLİĞİ İÇİN AZERBAYCAN’LA ÇALIŞMAYA DEVAM EDECEĞİZ'
Azerbaycan’la Stratejik İşbirliği Konseyi ve Karma Ekonomik
Komisyonu gibi mekanizmalarımızı işleterek ikili ilişkilerimizde yakalanan
ivmeyi sürdürmek istiyoruz. Türk Devletleri Teşkilatı başta olmak üzere
bölgesel işbirliği ve istişare mekanizmalarımızı daha da kuvvetlendireceğiz.
Türk dünyasının birliği ve dirliği için Azerbaycan’la çalışmaya devam edeceğiz.
Seçimler sonrasında yaptığımız bu tarihi ziyaretin, mevcut dayanışmamızı
güçlendirdiğine inanıyorum.
Ziyaretlerimizin, ikili ilişkilerimizle birlikte tüm
bölgemiz için hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum. Şahsıma, eşime ve
heyetime gösterilen samimi ev sahipliğinden dolayı Sayın Tatar ve Sayın
Aliyev’e bir kez daha şahsım, milletim adına teşekkürlerimi sunuyorum.
'BİZ BATIYA NE KADAR YAKINSAK
DOĞUYA DA EN AZ O KADAR YAKINIZ'
SORU: Seçimin tamamlanması ve kabinenin kurulmasıyla Türkiye
Yüzyılı resmen başladı. Peki dış politikada yansımalarını nasıl göreceğiz?
Türkiye’nin yeni dönemdeki ekseni batı odaklı mı olacak, yoksa diğer
coğrafyalarda da etkisini sürdürerek denge politikasıyla zirveye taşıyacağı bir
döneme kapı mı aralayacak?
Cumhuriyetimizin 100. yıl dönümünü idrak ettiğimiz bu yılda
özellikle “doğu mu batı mı” gibi bir ayrıştırmaya gitmek, bir defa bizim
ilkelerimizin arasında yer almıyor. Biz batıya ne kadar yakınsak doğuya da en
az o kadar yakınız. Bizim derdimiz özellikle bu yüzyılda dünyadaki tüm
ülkelerle aynı anlayışla bir arada olmak… Hepsiyle tüm görüşmelerimizi en ideal
şekilde sürdürmenin gayreti içerisinde olacağız. Tüm dünyayla şu ana kadar
sürdürdüğümüz ilişkilerimizi bundan sonraki süreçte de rahat ve ilkeli şekilde
yürütmeye devam edeceğiz. Diyalog ve diplomasiyi öncelikli olarak kullanarak
inisiyatif almayı, bölgemizde ve dünyada barışın ve istikrarın egemenliği için
ne gerekiyorsa onu yapmayı inşallah temenni ediyoruz ve bunu yapmaya da
çalışacağız. Tabii bu temelde milletimizin hakkıyla beraber tüm insanlığın
hakkını, hukukunu, ortak menfaatlerini savunmak da bizim asli sorumluluğumuz
olacaktır.
'ZENGEZUR KORİDORU,
İRAN’LA İLGİLİ BİR SORUN, ERMENİSTAN'LA DEĞİL'
SORU: Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan’ı Göreve Başlama
Töreni’nize davet ettiniz ve katıldı. Akşam da bir görüşmeniz oldu. Az önce de
Ermenistan-Azerbaycan normalleşmesine vurgu yaptınız. Türkiye-Ermenistan ilişkileri
ve Azerbaycan-Ermenistan ilişkileri ve bu barış anlaşmasıyla ilgili biraz daha
detay verir misiniz? Çünkü bu barış anlaşması Türkiye’nin de bir nevi
garantörlüğü altında yürüyor benim anlayabildiğim kadarıyla. Bir de Paşinyan’ı
sürekli Ermenistan’da “Türk dostu Paşinyan” ifadeleriyle eleştiriyorlar. Bir de
Zengezur Koridoru’nda hangi aşamadayız? Biz burayı hem demir yolu hem kara yolu
olarak ne zaman açacağız?
Tabii özellikle Paşinyan’ın bizim davetimize icabet etmesi
önemli bir adımdı. Yani bu noktada Paşinyan birçok engelleri aşarak,
ülkesindeki muhalif anlayışları da aşarak bizim bu davetimize icabet etti.
Başbakan Paşinyan’la bu törende ancak ayaküstü bir görüşme yapabildik. Bu
ayaküstü görüşmede kendisinin bu davetimize icabeti sebebiyle teşekkürlerimizi
ifade ettik. Bunun yanında son olarak da Karabağ dahil Azerbaycan’ın toprak
bütünlüğünü tanıyabileceklerine ilişkin ifadeleri bu anlamda önemliydi. Tabii
bunu tanımaları önemli bir gelişme. Ama az önce ifade ettiğiniz gibi
Ermenistan’da da Paşinyan’a karşı takınılan tavır, bu da çok çok önemli. Şu ana
kadar Paşinyan bu konuda geri adım atmadı.
Zengezur Koridoru’na gelince; bu Ermenistan’la ilgili bir
sorun değil. Zengezur Koridoru, İran’la ilgili bir sorun. Yani halkının kahir
ekseriyeti Müslüman olan iki ülke. Burada İran’ın böyle bir tavır içerisinde
olması gerek Azerbaycan’ı gerekse bizi üzüyor. Aslında onları da üzmesi lazım.
Bir de burada vagon başına alınan ücretler filan da ne yazık ki çok çok yüksek.
Temenni ederim ki bu sıkıntıyı da kısa zamanda aşarız. Buna olumlu yaklaşmış
olsalar bugün gerek kara yolu gerek demir yoluyla burada
Türkiye-Azerbaycan-İran birbiriyle bütünleşmiş olur ve belki de “Pekin-Londra
hattı” da açılmış olur.
'KILIÇDAROĞLU TREN
YOLU, KARA YOLU FİLAN BU İŞLERDEN ANLAMAZ'
SORU: Sayın Kılıçdaroğlu’nun seçim kampanyası sırasında
çizdiği bir koridor vardı Azerbaycan’ı dışarda tutan…
Kılıçdaroğlu tren yolu, kara yolu filan bu işlerden anlamaz.
Biz bu İpek Yolu’nu Çin ile kaç yıl önce konuştuk. Biliyorsunuz Çin’in İpek Yolu
Projesi var. O davete ben de icabet etmiştim ve o hala devam eden bir şey. Bu
da bir yerden duymuştur. Bunu söylersem herhalde buradan bana biraz oy gelir
diye düşünmüştür. Ne geldiği ortada.
'NATO’NUN TERÖRLE
MÜCADELE AYAĞI NEREDE?'
SORU: Önümüzdeki ay bir NATO Zirvesi var. İsveç’in de
Türkiye’nin, NATO üyeliği konusundaki tavrıyla ilgili olumlu yaklaşması
konusunda beklentisi var. Türkiye’nin İsveç’ten bu konuda atmasını istediği
somut adımlar vardı. Bu konudaki son durum nedir? O adımlar tam olarak
nelerdir?
Bu NATO Zirvesi Vilnius’ta yapılacak. İnşallah fevkalade bir
durum olmadığı takdirde ben de katılacağım. İsveç’in bu beklentileri, bizim bu
beklentilere uyacağımız anlamına gelmez. Bizim bu beklentilere uymamız için,
her şeyden önce İsveç üzerine düşen görevi yerine getirmesi lazım. Geçenlerde
biliyorsunuz NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg İstanbul’da Dolmabahçe’de
misafirimdi. Orada kendisiyle de görüştüm. Kendisine söylediğimiz şey şu oldu;
eğer bizim İsveç’in beklentilerine illa cevap vermemizi bekliyorsanız, her
şeyden önce İsveç bu terör örgütünün yaptıklarını bir defa yok etmesi lazım.
Bunları bize Stoltenberg ifade ederken, tam o esnada maalesef yine İsveç’te
teröristler caddelerde gösteri yapıyorlardı. Daha sonra bizim İbrahim Bey o görüntüleri
de muhatabına gönderdi. “Stoltenberg’le şu anda Cumhurbaşkanımız görüşme
yapıyor fakat teröristler yine İsveç’te gösteriler yapıyor.” dedi. Bunun
neresinden tutacağız, neresinden ele alacağız ki Vilnius’ta “Tamam, hakikaten
siz bu işi yoluna koydunuz ve bu teröristlere caddelerde gösteri yapma imkânı
vermediniz. Dolayısıyla biz de iyi niyetle buna yaklaşalım” diyelim. Şimdi biz
bu tablo içerisinde bu işe olumlu yaklaşamayız. Kaldı ki bu anayasa işi değil,
yasa işi de değil. Bu ne işi? Kolluk kuvvetleri ne işe yarar? Kolluk
kuvvetlerinin yapması gereken iş, işte bunların önünü kesmektir. Biz Cudi’de,
Gabar’da, Tendürek’te, Bestler Dereler’de bu teröristlerin inine anayasayla mı
girdik? Yasayla mı girdik? Yok. Zaten yasalarda da anayasalarda da kolluk
kuvvetlerine verilmiş olan haklar var. Kullan bu hakları. Sen bu hakları
kullanmayacaksın, bize “Gel İsveç’i NATO’ya al” diyeceksin. O zaman NATO’nun
terörle mücadele ayağı nerede? NATO bunu bir defa halletmesi lazım. Bunu
halletmedikten sonra Vilnius’ta filan biz kalkıp da el bebek gül bebek
diyemeyiz. Yarın Başdanışmanım Büyükelçi Akif Çağatay Kılıç İsveç, Finlandiya,
NATO heyetiyle Daimi Ortak Mekanizmanın dördüncü toplantısını yapacak. Onlara
da şimdiden bu mesajı verecek; “Yani Cumhurbaşkanımızın kanaati budur,
kesinlikle Vilnius’ta çok daha farklı bir şey beklemeyin.”
'MİÇOTAKİS'E
SÖYLEYECEĞİMİZ ŞEYLER BELLİ: AMERİKA SİZE BOL BOL SİLAH VERİYOR'
SORU: Türkiye gibi Yunanistan da bir seçim sürecinden geçti,
hala geçiyor. Miçotakis’in partisi çoğunluğu sağlayamadığı için yeniden seçim
kararı alındı. 25 Haziran’da komşuda yeniden seçim var. Miçotakis eğer
seçilirse sizinle NATO’da görüşmek için fırsat arayacağını söyledi. Siz yeni
dönemde Yunanistan’la ilişkiler konusunda nasıl bir öngörüde bulunuyorsunuz?
Bizim seçimden sonra Miçotakis aradı, tebrik etti. Böyle bir
süreç oldu. Dolayısıyla şu anda Vilnius’ta böyle bir şey olması halinde biz
görüşmekten çekinmeyiz. İki komşu ülkeyiz. Yeter ki zaman zaman ileri geri
verilen mesajlar olmadıktan sonra, biz düşmanlıkları çoğaltmanın değil
azaltmanın peşindeyiz. Dolayısıyla onunla da orada bunları konuşuruz. Tabii
burada bir şey var. Söyleyeceğimiz şeyler belli. Nedir o? “Sayın Başbakan, bu
silahlanmayı bırakın artık. Yani bu silahlanmayla nereye varacaksınız? Durmadan
Amerika size bol bol silah veriyor. Bedava verdiği için mi alıyorsunuz, yoksa
para pul istemiyor da böyle mi alıyorsunuz?” Herhalde bunları bir konuşuruz.
Şunu da bilin ki biz düşmanlarımızı çoğaltmak için değil, azaltmak için varız.
Türkiye budur, Erdoğan budur.
'TÜRK DEVLETLERİ
TEŞKİLATININ DA BU GÜCE İHTİYACI VAR'
SORU: Türk dünyası fikri ne kadar eski fikir olsa da sizinle
birlikte fiili olarak sonuç vermeye başladı. Bütün adımlarınız, eylemleriniz
coğrafyanın tamamında halk tarafından olağanüstü karşılık görüyor. Ben bunun
kendi ülkemdeki bürokratlara, siyasilere, STK’lere yansımasını da izliyorum. Bu
Türk Dünyası Birliği, Avrupa Birliği gibi bir model söz konusu olabilir mi
Türkiye Yüzyılında. Kendine has, Avrupa Birliği’ne benzer kriterler söz konusu
olabilir mi? Bir de her konuda örnek oluyorsunuz, özellikle Türkistan
coğrafyasında demokrasi ve özgürlükler konusunda da telkinleriniz söz konusu
olabilir mi?
Şu anda tabii özellikle bu Türk Devletleri Teşkilatı
noktasında atılmış bir adımımız var. Bunu geliştirmek, daha da güçlendirmek
için bazı adımları atmak mümkün. Önümüzde Kazakistan Türkistan'ında bir zirve
olacak. Bu liderler zirvesine fevkalade bir durum olmazsa ben de katılmayı arzu
ediyorum. Dün de Tokayev tekrar hatırlattı. Ben de fevkalade bir durum olmazsa
geleceğim dedim. Bugün İlham Aliyev kardeşimle de görüştük. Onların da bir
programı var. Eğer o programın tarihiyle değiştirirsem orada da beraber oluruz
dedi. Yani Türk cumhuriyetleri orada bir araya gelirsek bu veya buna benzer
konuları görüşmek isabetli olur. Bunları ele almakta faydalar muhakkak var.
Çünkü Demokrasi ve Özgürlükler Adasında Türk Devletleri Teşkilatı adımını attık.
Bunu bizim geliştirmemiz lazım. Bu adımı atıp oraya bir virgül koyarsak olmaz.
Ne yapıp yapıp buna noktayı koymak lazım ve ondan sonra da bunu işlemek lazım.
Şu an itibarıyla da Türk Devletleri Teşkilatında gelişmelerin olması bizi çok
daha süratle güçlü hale getirecektir. Türk Devletleri Teşkilatının da bu güce
ihtiyacı var.
'AVRUPA BİRLİĞİ
DÜRÜST DEĞİL'
SORU: Kıbrıs’ta yeni bir görüşme trafiği söz konusu olabilir
mi? Özellikle Rumlardan veya başka çevrelerden bu doğrultuda bir talep var mı?
Şu an itibarıyla Rum kesiminde mevcut yönetim öncekilere
kıyasla daha barışçı bir havanın içerisinde. Eğer bu barışçı havayı devam
ettirirlerse ve başta Avrupa Birliği olmak üzere bazı tahriklere kapılmadan
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin egemen eşitlikteki haklarını korumaya “evet”
derlerse biz de “niye olmasın” deriz. Ama Kuzey Kıbrıs’ın egemen eşitlik
haklarını tanımaları lazım, tanımadıktan sonra bu olmaz. Ben hep anlatıyorum,
yani bu işin ilk başı İsviçre Bürgenstock’tur. Orada Yunanistan
Başbakanlarıyla, ben Başbakanım o zaman, bizler görüşmeyi yaptık ve o zaman
bize söz verdiler, dediler ki “referanduma gitmek suretiyle çıkacak, neticede
biz Avrupa Birliği olarak yanınızda olacağız” Ama bunlar maalesef Kuzey
Kıbrıs’ın yanında olmadıkları gibi hemen Güney’i Avrupa Birliği’ne dahil
ettiler, Kuzey Kıbrıs’ı ise dışarıda bıraktılar. O gün bugündür bu böyle
geliyor, Avrupa Birliği dürüst değil. Biz de 50 seneyi devirdik, hala bu Avrupa
Birliği aynı noktada, değişen bir şey yok. Şöyle bir masaya yatıracağız bu işleri.
Bizim de bunu gözden geçirmemiz gerekir.
'BAZI ARKADAŞLAR
“CUMHURBAŞKANI FAİZ POLİTİKALARINDA CİDDİ BİR DEĞİŞİME Mİ GİDİYOR” GİBİ BİR
YANILGININ İÇİNE DÜŞMESİN'
SORU: Kazandığınız seçim zaferiyle büyük ölçüde yenilenmiş
bir Meclis grubu ve yepyeni bir kabineyle ‘Türkiye Yüzyılı’ olarak
nitelendirdiğiniz yeni bir yolculuğa başladınız. Bu dönem için tıpkı diğer
dönemlerde olduğu gibi, özellikle ekonomide ve dış politikada atacağınız
adımlar merakla bekleniyor. Sayın Şimşek’i ekonominin başına getirerek önemli
bir adım attınız, ekonomi politikalarında bu yeni dönemde öncelikler neler
olacak? Asgari ücretle ilgili bir beklenti var, onunla ilgili toplantılar
yapılıyor, kafanızda net bir rakam var mı? Bir de en düşük memur maaşı 22 bin
lira olacak demiştiniz, temmuz ayı itibarıyla bu gerçekleşecek mi? Bize biraz
ekonomi yönetiminin yeni dönemine ilişkin mesajlar, ayrıntılar verir misiniz?
Her dönemde olduğu gibi bu dönemde de şüphesiz ki ekonomi
her zamanki o güçlendirme beklentisini yine aynen devam ettiriyor. Yani burada
ekonomiyi bir kenara koyalım diyemezsiniz. Her ülkenin ilk işi ekonomidir. Ve
burada da atılacak olan adımda, özellikle gerek Hazine ve Maliye Bakanımızın şu
andaki görevi gerek Merkez Bankasındaki değişiklik gerek BDDK’da attığımız
adım, bütün bunlarla beraber ekonomiyle ilgisi olan Bakanlarımız yani Ticaret
Bakanımızdan Sanayi ve Teknoloji Bakanımıza, savunma sanayiine varıncaya kadar
hepsi bu işle ilgili. Tabii ulaştırma önem arz ediyor. Gıda, tarım, hayvancılık
en önemli adımlardan bir tanesi. Çünkü onun üzerinden de bizi vurmaya
kalkıyorlar. Biz bunlara prim vermeden altyapı ve üstyapıda bütün
çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Bu konularla ilgili olarak bir taraftan da tabii
finans sektörümüzü güçlendirmenin gayreti içerisinde olacağız. Finans
sektöründe kaynak arayışlarını devam ettiriyoruz, devam ettireceğiz. Bizim
bankalar noktasında sıkıntımız yok. Bizim bankacılık sektörümüz zaten güçlüdür.
Fakat bütün mesele şimdi finans yönetimini daha güçlü hale getirelim ve finans
yönetimini güçlü hale getirmek suretiyle bir defa enflasyondaki düşüşü de daha
aşağı indirelim…
Tabii bazı arkadaşlar “Cumhurbaşkanı faiz politikalarında
ciddi bir değişime mi gidiyor” gibi bir yanılgının içine düşmesin. Ben burada
aynıyım. Ama Hazine ve Maliye Bakanımızın şu andaki düşüncesi noktasında, biz
tabii kendisine burada atacağı adımları süratle, rahatlıkla Merkez Bankası’yla
beraber atmasını kabullendik, “hayırlı olsun” dedik ve bu şekilde de enflasyonu
tek haneye düşürmekteki kararlılığımızı da bildirdik. Bunu neye dayanarak
söylüyoruz? Biliyorsunuz Başbakanlığım döneminde biz (enflasyonu) tek haneye
düşürdüğümüzde faiz 4,6’ydı, enflasyon da 6,2’ydi. O zaman yine tabii bu işleri
beraber yaptık ve şimdi de Sayın Bakanımıza bunları söyledik, aynı şekilde bunu
birlikte yapmalıyız. Biz o zaman “düşük faiz, düşük enflasyon” teorisiyle
çalıştık. Şimdi de aynı anlayışla çalışıyorum, aynı düşüncedeyim ve bu şekilde
bunu başarabiliriz diye inanıyorum.
Asgari ücret konusuna gelince… Asgari ücret noktasında da
biz kesinlikle işçimizi yine enflasyona ezdirmeyeceğiz. Asgari ücrette de
elimizden gelen gayreti göstereceğiz. İşçimiz bu noktada rahat olsun, huzurlu
olsun. Şu anda çalışmalar yapılıyor, bir an önce de inşallah kararı vereceğiz.
Memur maaşlarına ilişkin adım da zaten temmuz ayındaki görüşmelerde atılacak.
'HAZİNE VE MALİYE
BAKANIMIZ GEREK MERKEZ BANKASI BAŞKANIMIZ BİZİ MAHCUP ETMEYECEKLER'
SORU: Merkez Bankası Başkanlığına Hafize Gaye Erkan atandı.
Sizin keşfiniz midir kendisi? Genç bir kadının Türkiye’nin önemli bir kurumunun
başına getirilmesi açısından bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? Merkez
Bankası açısından bir deneyim eksikliği olabilir mi? Mehmet Şimşek Bey de bu
kararınızda hemfikir mi?
Hafize hanımı Mehmet Bey tanıyordu ve kendisi bu teklifi
bana getirdi. Biliyorsunuz ben kadro hareketine inanırım. Yani ben bir göreve
geldim; ne yapıyorum, kadromla geliyorum; yani Bakan arkadaşlarımı seçiyorum,
inceliyorum ve bununla da kalmıyorum, farklı bazı isimler varsa bunlar üzerinde
de çalışmalar yürütüyorum ve buna göre de kabinemi oluşturuyorum. Bu kabineyi
oluştururken şu anda benim bütün Bakan arkadaşlarım kendi Bakan Yardımcılarını benim
önüme getirmişlerdir ve o Bakan Yardımcılarını ben kendilerinden aldıktan sonra
ayrıca istihbaratla da onlar üzerinde bir çalışma yapmışımdır. Nasıldır, ne var
ne yok filan… Ve aynı şekilde yurt içinde, yurt dışında… Eğer yurt dışındaysa
orada da kimdir, nedir, nasıl birisidir” bütün bunların hepsini soruşturuyoruz.
Tabii maalesef çok garip ataklar var. Bu ataklarda da bakıyorsunuz, aman ya
Rabbi neler uyduruyorlar neler… Biz tabii artık yani iğnenin deliğinden çok
geçtik, bunları pek yutmuyoruz ama çalışıyoruz, ediyoruz. Ve bu kardeşimizin de
başarılarını bizlere ilettiler, söylediler. Yani Goldman Sachs’tan tut da
oradaki bankacılık, finans sektöründeki çalışmalarına varıncaya kadar bu
durumları söylediler. Ve Merkez Bankası’nda bir de bayan yöneticimiz olsun diye
düşündük. Bu adımı hayırlısıyla attık. Tabii kendisine de gerekli olan
beklentilerimizi söyledik. Ve inşallah bu adımlarla birlikte de gerek Hazine ve
Maliye Bakanımız gerek Merkez Bankası Başkanımız bizi mahcup etmeyecekler ve
hayırlısıyla güzel neticeleri de alacağız diye düşünüyorum.
'ORTADA MASA KALMADI,
DAĞILDI İYİCE'
SORU: CHP’de seçimden sonra bazı değişim tartışmaları var.
Ekrem İmamoğlu ve Özgür Özel de değişim talebini seslendirdi. Bir de Sayın
Kılıçdaroğlu’nun bir açıklaması var, “Ben kaptan olarak gemiyi limana
yanaştıracağım ama değişim taleplerinin de önünü açacağım” diyor. Siz nasıl
buluyorsunuz bu talep ve tartışmaları?
O partinin ne kaptanıyım ne güverte lostromosuyum. Ben AK
Parti’nin kaptanıyım, bana AK Parti’yi sorun. Onu da Kılıçdaroğlu’nu
yakaladığınızda ona sorun. Yani onlarda kaptan ne yaptıysa yaptı zaten, gemi şu
anda bordasından çok kötü çarptı. Her şey ortada. Kiminle yarışıyor, kiminle ne
yapıyor, bizi hiç ilgilendirmez. Biz şu anda seçimi elhamdülillah başarılı bir
şekilde tamamladık, bitirdik. Onlarda ise altılı masa, dokuzlu masa, on birli
masa; ortada masa kalmadı zaten, dağıldı iyice… Şimdi bunu bana sorarsan bu
olmaz. Milletim en güzel kararı verdi. Hayırlısı olsun.
'Aile ve Gençlik
Bankası çok çok önemli'
SORU: Hem seçim sürecinde hem de balkon konuşmanızda yeni
Anayasa sürecinden bahsettiniz. Şu anki Meclis aritmetiği içerisinde bu nasıl
işleyebilir? İkincisi, bu seçim yenilgisinin ardından muhalefet partileri
“parlamenter sistem” ısrarından vazgeçip Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne
uygun yeni bir Anayasa’ya destek verirler mi?
Masa etrafındakilere bakıp konuşacak olursak, vermezler diye
düşünüyorum. Ama bizim grubumuzun görevi nedir? Vereceklermiş gibi gidip
kendileriyle görüşmektir. Arkadaşlarımıza ben görevi veririm, arkadaşlarımız
grup başkanlarıyla veya başkan vekilleriyle görüşmelerini yaparlar. “Böyle bir
anayasa değişikliği için ne dersiniz?” diye sorarlar. Eğer böyle bir anayasa
değişikliğine “evet” derlerse biz de muhalefetle niçin anayasa değişikliğine
gitmeyelim. Ki bunların içerisinde de en önemli maddemiz ailedir. Aile konusuna
biz hassasiyetle eğiliyoruz. İki, Aile ve Gençlik Bankası çok çok önemli. Bu
konuyu yine aynı şekilde kendilerine taşırız. Eğer buna olumlu yaklaşırlarsa
bununla da ilgili adım atarız. Yani bunların bazıları anayasa değişikliği
gerektirir, bazıları ise yasal düzenleme gerektirir. Ve şu anda anayasa
değişikliği gerektiren konularda muhalefet bu işe “evet” der mi sorusunun
cevabına gelince, maalesef orada çok çok iyimser değiliz.