ATB BAŞKANI ALİ ÇANDIR: KOTA VE YASAK İLE TİCARET GELİŞMEZ
Antalya Ticaret Borsası (ATB) Ocak ayı Meclis Toplantısı, Meclis Başkan Yardımcısı Abdullah İnan başkanlığında toplandı. Yönetimin bir aylık çalışmasıyla ilgili üyelerin bilgilendirildiği Meclis’te ATB Yönetim Kurulu Başkanı Ali Çandır, tarım, ekonomi, çevre kent gündemine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Talep koşullarının zayıflığı ve yeni kredilerin çok yüksek maliyetli olması birlikte düşünülürse 2021 yılının herkes için daha zorlu geçeceğini söyleyen Çandır, “Bu zorlukları aşmamızda bizlere destek olacak bir gelişme ihracat performansımızdır. Nitekim 2020 yılında yüzde 8 civarında azalan ülkemiz ihracatına karşılık yüzde 6’ya varan bir artışı başardık. Bu artışta sektörel bakımdan sanayi ihracatımızın yüzde 11, madencilik ihracatımızın yüzde 9 daralmasına karşılık tarımsal ihracatımızın yüzde 23 ve tarım özelinde de yaş meyve sebze ihracatımızın yüzde 24’ten fazla artmasının önemli katkısı olmuştur " dedi.
AŞI BEKLENTİSİ
Salgınla ilgili aşı ve ilaçtaki gelişmelerin herkes için umut verici belirten Antalya Ticaret Borsası Başkanı Ali Çandır, 2021 yılının dünya ekonomisi için 2020 yılından daha hareketli ve daha iyi olacağını umduğunu, iyileşmelerin ülkemize ve kentimize de olumlu yansımalarını beklediklerini kaydetti.
ÇEVRE UYARISI
Sahip olduğumuz eşsiz doğa, iklim ve çevre zenginliği ile medeniyet, tarih ve kültür varlıklarının değerinin pandemi döneminde bir kez daha anlaşıldığını söyleyen Çandır, “Bir musibet, bin nasihat özdeyişinden hareketle diyorum ki, sahip olduğumuz bu zenginliklerimizin ve varlıklarımızın yıllardır bize sağladığı faydaları 2020 yılında yaşayamadık. Onların olmadığı ya da eksik, zayıf hatta yetersiz kaldığı bir ortamda kentimizin ne denli bir acziyet içinde kalabileceğini küçük bir örnekle ve uyarı mahiyetinde yaşadık. Allah’ın bahşettiği zenginliklerimize ve atalarımızın mirası varlıklarımıza zarar verilmesine, ihanet edilmesine ve yok sayılmasına izin vermeyelim. Aksi halde sadece onlara değil, kendimize ve geleceğimize de ihanet etmiş olacağız. Bu kapsamda merkezi ve yerel yönetimin, sivil inisiyatif örgütleri ile bir bütün olarak kentimizin artık karbon salınımı, su endeksi, çevre ve doğa kirliliği gibi konularda etkili planlamalar yapması ve etkin uygulamalara geçmesi zorunluluğu vardır” diye konuştu.
ZİFTE TERK EDİLEN TARIM ALANLARI
Zarar görmeden tedbir almanın önemini vurgulayan Başkan Çandır, “Düden balıklarının toplu ölümlerini, sularımızı ve toprağımızı kirleten sanayi ile taş ocaklarının yıllardır tarımın göbeğinde sürdürdükleri faaliyetler dolayısıyla ürün kayıplarını, derelerimizi doğaya kapatan HES’leri ve medeniyet adına zifte, uygarlık adına betona terk ettiğimiz tarım topraklarını sizlere hatırlatmak isterim. Son tahlilde bunların hepsi bizim tercihlerimizin sonucudur. Yaşadıklarımız, tercihlerimizi değiştirmemiz gerektiğini gösteriyor. Bu nedenle yıllardır sürdürülebilir tarımdan, ekonomiden ve büyümeden bahsediyoruz. Yine bu yüzden 2021 yılında sürdürülebilirlik etkinlikleri üzerine odaklanıyoruz” diye konuştu.
ÇEVRECİ SANAYİ
Biz sanayi 2.0 ila 3.0 arasında neredeyiz diye tartışırken gelişmiş ülkelerin sanayi 5.0 ile sürdürülebilirlik ve çevre korumaya odaklanmış bir sanayi uygulamasına geçtiğini kaydeden Çandır, Avrupa Birliği’nin 500’den fazla kişi istihdam eden şirketler için zorunlu olan entegre raporlama mevzuatını 2016 yılından beri uyguladığına dikkat çekti. Çandır, “Bu mevzuatla sadece parasal değil parasal olmayan çevre, doğa, sosyal, istihdam, enerji ve benzeri alanlardaki tanımlanmış standartlara uyumu takip etmektedirler. Yani bu ölçekteki şirketler, sadece karları ile değil aynı zamanda bu standartlara uyum dereceleriyle ilgili olarak da devlete ve tüm paydaşlara hesap vermektedirler. Hesap isteyen de hesap veren de bu işlemi, güven duygusu üzerinden değil kurumsal bir gereklilik üzerinden değerlendirmektedirler. Bu değerlendirmenin ilk adımı da şeffaflıktan geçmektedir. Yani hiçbir gelişmiş ya da kalkınmış ülke öyle durduk yerde bugünkü konumuna gelmemiş, hasbelkader hiç gelmemiştir” diye konuştu.
AKCİĞERİMİZİ KORUDUK
Borsa olarak 10 yıl önce çevre konusundaki duyarlılığı Vakıf Zeytinliğine sahip çıkarak gösterdiklerini belirten Çandır, “Borsamızın bu uğurda ciddi maliyetler ödediğini ve ödemeye devam ettiğin biliyorsunuz. Antalya’mızın akciğerleri konumundaki bu alanın tarımsal, çevresel ve ekolojik faydalarının geliştirilmesi için tüm paydaşlarımızla var gücümüzle çalışmaya devam ediyoruz. Ancak karşılaştığımız zorluklarla ve yetmezliklerle baş başa olduğumuzu da belirtmek isterim” dedi.
Tarımsal atık, deniz kirliliği, çöplüklerin oluşturduğu riskler, afet toplanma alanlarının belirsizliği, su kıtlığı ve kuraklık riskleri, çarpık kentleşme, tarım topraklarındaki azalma ve istihdam kayıpları gibi yaşamsal sorunları Antalya gündeminden düşürmeyeceklerini vurgulayan Çandır, “2020 yılında yaşamaya başladığımız musibetin, hepimize her alanda ciddi dersler çıkarmamıza fırsat olmasını dilemekteyim. Çünkü daha önce de sıkça belirttiğim gibi bizlerin yapacak başka bir işi ve gidecek başka bir yeriz yok. Kentimize, zenginliklerimize ve varlıklarımıza bu bakımdan sahip çıkmalıyız. En büyük pazarımız olan AB’nin, yakın bir gelecekte turizm, ticaret ve tarım konularında yeni standartlarla karşımıza çıkmaları muhtemeldir. Bu standartları sırf onlar istediği için değil sürdürülebilir büyüme ve hayati sermayemiz için kendimize mal etmeliyiz” diye konuştu.
ÇEKLER ÖDENEMEDİ
Ekonomiyle ilgili değerlendirmelerde bulunan Başkan Çandır, 2020 yılında ülke 1 şok yaşarken Antalya’nın 3 şok yaşadığını vurguladı. Çandır, “Ekonomimizin ana sektörleri felç oldu. Mesela ticaret hacmi ve hareketliliği için önemli bir gösterge olan ibrazında ödenen çek tutarı büyümesinde ilk kez Türkiye ortalamasının açık ara altında kalmış durumdayız. 2020 yılında ibrazında ödenen çek tutarı, önceki seneye göre, Türkiye’de yüzde 10 civarında büyürken kentimizde yüzde 21’den fazla düşmüştür. Böylesine aleyhimize makas açıklığını ilk kez yaşamaktayız. Bunlara benzer göstergeler ve olgulara dayanarak Antalya için ekonomik afet tedbirleri uygulamasına ihtiyaç olduğunu bir kez daha ifade etmek istiyorum. Bu kapsamdaki önerilerimizi ve taleplerimizi özellikle Eylül ayından itibaren dile getiriyoruz” diye konuştu.
BORÇLARIN FAİZSİZ ERTELENMESİ TALEBİ
2021 yılı için önümüzdeki en büyük riskin seri iflas riski olduğunu vurgulayan Çandır, “Böyle bir riskin gerçekleşmemesi için başta kamu otoritesi olmak üzere hepimiz tedbirler almalıyız. Bu tedbirlerin başında, daha önce ertelenmiş olan 2020 yılı ve 2021 yılı kamuya ödemelerimiz en az 2023 yılına kadar faizsiz ertelenmelidir ki diğer ödemelerimizi yapabilme kabiliyetine sahip olalım” dedi. Mücbir sebep kapsamına giren işyerlerinin bazı vergi ödemelerinin ertelenmesinin sevindirici olduğunu kaydeden Çandır, “Bu girişim dar kapsamlı kalmamalı, krizden iş yapamaz hale gelmiş tüm işyerlerine genişletilmelidir. Ayrıca bu tür tedbirler sadece işyerleri için değil aynı zamanda çalışanlar için de düşünülmelidir. Doğru yönde atılmış bu adımın daha da geliştirilmesini bekliyoruz” diye konuştu.
2020 yılında tarımsal kredi büyümemiz Türkiye ortalamasının iki katından fazla olduğuna dikkat çeken Çandır, “Ticari kredi kullanımı artışında da Türkiye ortalamasının yüzde 30’undan fazla durumdayız. İş dünyasının bu denli krediye yönelmesinin ana sebebi, tamamen kapanmaya bağlı sermaye ve tahsilat yetersizliğidir” dedi.
İHRACATTA TARIMIN PAYI ARTTI
Talep koşullarının zayıflığı ve yeni kredilerin çok yüksek maliyetli olması birlikte düşünülürse 2021 yılının herkes için daha zorlu geçeceğini söyleyen Çandır, “Bu zorlukları aşmamızda bizlere destek olacak bir gelişme ihracat performansımızdır. Nitekim 2020 yılında yüzde 8 civarında azalan ülkemiz ihracatına karşılık yüzde 6’ya varan bir artışı başardık. Bu artışta sektörel bakımdan sanayi ihracatımızın yüzde 11, madencilik ihracatımızın yüzde 9 daralmasına karşılık tarımsal ihracatımızın yüzde 23 ve tarım özelinde de yaş meyve sebze ihracatımızın yüzde 24’ten fazla artmasının önemli katkısı olmuştur. 2020 yılında kentimiz ihracatında sektörlerin payına baktığımızda ise sanayinin payı yüzde 33’ten yüzde 28’e, madenciliğin payı yüzde 20’den yüzde 17’ye gerilerken tarımın payı yüzde 47’den yüzde 55’e yükselmiştir. Emeği geçen üreticilerimize ve tüccarlarımıza teşekkür ediyor, bu zorlu yılı artışla tamamlamamızı sağlayan ihracatçılarımızı kutluyorum” diye konuştu.
ENFLASYONU MEYVE SEBZE ARTIRMADI
Yaş meyve sebze ürünlerinin enflasyonu sürekli artırdığının dile getirildiğini bu tespitin doğru olmadığını ifade eden Çandır, “Antalya hallerimizdeki işlem miktarları ve fiyatları ile ilgili son beş yıllık ortalama değerlere baktığımızda bu tespitin doğru olmadığını görmekteyiz. Sebze işlem miktarındaki yıllık ortalama yüzde 5’lik düşüşe rağmen fiyatlarda ortalama yüzde 14’lük artış yaşanmış, meyvede ise yüzde 1’lik miktar düşüşüne karşılık yüzde 21’lik fiyat artışı yaşanmıştır. Bu dönemdeki ortalama TÜFE ve ÜFE ile çekirdek enflasyon değerleriyle karşılaştırdığımızda birbirine çok yakın rakamların olduğunu görmekteyiz. Yani enflasyon üzerinde diğer kalemlerden daha fazla bir etki göstermektedir. Üstelik bazı dönemlerde düşürücü etki ıluşturduğunu da görmekteyiz” diye konuştu.
KOTA İLE YASAK İLE TİCARET GELİŞMEZ
Rusya ile 2015 yılında yaşanan uçak krizinin ardından Rusya’nın domatese kota uygulandığını anımsatan Çandır, “İlk olarak 50 bin ton uygulanan kota 2019 yılında 150 bin tona, 25 Şubat 2020 tarihinde 200 bin tona, 30 Ocak 2021 tarihi itibariyle ise 50 bin ton artırılarak 250 bin tona yükseltildi. Kotanın yükseltilmesi için emek sarf eden bakanlarımıza ve Türkiye Odalar Birliği Başkanımıza teşekkür ediyorum. Ancak yükseltilen 50 bin tonluk kota, muhtemelen bu yıl içerisinde tekrar dolacak ve benzer sorunlarla tekrar karşı karşıya kalacağız. Üyelerimiz ve ihracatçılarımızın beklentisi kotaların tamamen kaldırılması ve aynı sorunlarla tekrar karşılaşılmaması yönündedir” diye konuştu. Rusya’nın Antalya ve İzmir’de üretilen domates ve biber ithalatında Pepino Mozaik ve Kahverengi Rigos meyve virüsüne rastlandığı gerekçesiyle uyguladığı yasakları da eleştiren Çandır, “Yasakların kaldırılmasını bekliyoruz. kotalarla ve yasaklarla ticaret gelişmez. Beklentimiz kotaların ve yasakların olmadığı, gümrüklerdeki işlemlerin ve ticaretin kolaylaştırıldığı bir ticaret düzenidir” diye konuştu.
EĞİTİM VE SAĞLIĞA DESTEK
Borsa olarak eğitim ve sağlığa desteklerinin öteden beri sürdüğünü belirten Ali Çandır, Antalya Oda ve Borsaları ile TOBB’un katkılarıyla daha önce dört lise, bir meslek yüksekokulu ve bir fakülteyi eğitim camiasına kazandırdıklarını, Borsa olarak da semt polikliniğini sağlık camiasına kazandırdıklarını belirtti. Çandır, TOBB öncülüğünde başlatılan ‘Küçük Parmaklar Projesi’ne ATB ve ATSO olarak 110 klavyeli tablet ve Antalya Oda ve Borsaları olarak 4’ü Borsa tarafından karşılanan toplam 20 yüksek akış oksijen cihazını Vali Ersin Yazıcı’nın katılımıyla Milli Eğitim Müdürü ve Sağlık Müdürü’ne teslim ettiklerini anımsattı. Çandır, “Tüm bu destekler için üyelerimize, Antalya Oda ve Borsalarımıza ve Birlik Başkanımız Sayın Rifat Hisarcıklıoğlu nezdinde tüm TOBB camiamıza teşekkür ediyorum” dedi.
HABER MERKEZİ