ATATÜRK’ÜN SON YILBAŞISI
Genç Türkiye, 1926’da Miladi Takvimin kabul edilmesiyle yılbaşıyla tanışmıştı. Yeni bir gelenek olan yılbaşı, toplumca coşkuyla kabul edildi. Ülkede yeni yıl artık kutlamalar, davetler ve eğlencelerle selamlanıyordu. Hatta dönemin gazete küpürleri hediye ilanlarıyla dolup taşmıştı.
***
Toplumca kabul gören bu geleneğe, devlet de duyarsız
kalmamıştı. 1936 yılında ilk resmi yılbaşı tatili kanun düzenlemesiyle
hayatımıza girdi. Tarih, 31 Aralık 1937… Türkiye 1938 yılı için gün sayıyordu.
İstanbul bir hayli hareketlenmişti. Gözler ise devletin kalbi Ankara’daydı.
Ankara’da yeni yıla heyecanla hazırlanılırken, Çankaya’da
derin bir sessizlik hakimdi. Çankaya Köşkü’nde Cumhurbaşkanı Atatürk, vatan
mesaisine soluksuz devam ediyordu ama durgundu.
***
Ata, eğlenceleri seven bir mizaca sahipti lakin yılbaşı için
bir planı yoktu. Çünkü Ata’yı bizden koparacak amansız hastalık 1937 yılında
kendini hissettirmeye başlamıştı. Bir de vatana adanmış bir ömrün ağır
yorgunluğu vardı.
Yeni yılın son günü Köşkün bir misafiri vardı: efsane devlet
adamı, Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras. Ata’nın daveti üzerine Köşk’e
gelmişti. Gerisini onun hatıratlarından dinleyelim:
“O akşam beni Köşk'e çağırmıştı, hemen gittim. Kendisini
Köşk'ün yukarı katında kitaplığa bitişik açık salonda buldum. İlk sözü şu
oldu…”
***
Aras, hayatında derin izler bırakacak o gecenin davetini
şöyle almıştı: “Atatürk, ‘Bu akşam bir tarafa çıkmayacağım. Sen de suare (eğlenceli
toplantı) görmekten bıkmışsındır. Yılbaşını burada birlikte geçiririz, olmaz
mı?’ dedi.”
Aras sevinçle bu teklifi kabul eder. Ata’nın son yılbaşısına
eşlik ederken aralarında geçen bir olay ise yürekleri sızlatır.
***
Bir sohbet esnasında Aras, Ata’ya gelecek yıl için öneride
bulunur. Ve acı bir sessizlik… Ata bir atalete kapılır ve derin düşüncelere
dalar. Hastalığından iyiden iyiye kuşkulanmaya başlamıştır o sıralar. Kısa bir
sessizliğin ardından Ata’nın dudaklarından şu sözler dökülür:
“Bakalım gelecek yıla yaşayacak mıyım?”
***
Bu sözlerin ardından odaya ağır bir hüzün ve tasa çöker.
Ata, bu tatsız havayı dağıtmak için metanetini toplar ve yeniden söze başlar:
“Yılbaşı gecesi acıklı şeyler düşünmeyelim ve konuşmayalım”
der.
Ne yazık ki Ata’nın şüphesi doğru çıkar. Onu hayattan
koparacak hain hastalık, son yılbaşısında da davetsiz bir misafir olarak yalnız
bırakmamıştır.