ATATÜRK’Ü ANLAMAK
Bizi biz yapan, değerli kılan evrensel bir insanın, Atatürk’ün, aramızdan ayrılışının 86. yıl dönümü. Çok genç ve kısa ömrüne sayısız zafer sığdıran; yalnızca askeri dehasıyla değil, aynı zamanda çağdaş ve filozofik bakış açısıyla dünyaya yön veren bu büyük insanın toprağa kavuştuğu gün.
***
Her 10 Kasım geldiğinde içimi bir hüzün kaplar. Sanki o
devirde yaşamışım, o günleri görmüşüm gibi derin bir özlemle düşüncelere
dalarım. Kimi zaman Atatürk’ün yanında yürüyen bir yaver, kimi zaman bir
öğrenci, kimi zaman da bir çocuk olurum. Yoksulluk ve çaresizliği bahane
etmeden, ileriye dönük büyük adımlar atan Atatürk’ün bizlere miras bıraktığı
Cumhuriyet’i ve kesintisiz devrimleri zihnimde canlandırır; adeta o
simülasyonun içinde yaşarım. Bir rüya gibi...
***
Bu eşsiz insanın aramızdan ayrılışının üzerinden tam 86 yıl
geçti. Atatürk’ün ortaya koyduğu vizyon, bugün bile geçerliliğini koruyor.
Fikirleri, insan odaklı yaklaşımı ve bilime, üretime verdiği önemin değeri
bugün çok daha iyi anlaşılıyor. O’nu, bugünün dünya liderleri bile örnek
alıyor. Dünyanın birçok noktasında O’nu tanıyan, ne yaptığını araştıran, okuyan
insanlar, ülkemizin ne kadar şanslı olduğunu yüksek sesle dile getiriyor.
***
Fakat maalesef, biz O’nu yeterince anlayamadık, anlamıyoruz
ve anlamamakta ısrar ediyoruz. Çağdaş bir Türkiye yaratan Gazi Mustafa Kemal
Atatürk’ü anlamak, yarının Türkiye’sini inşa etmek demektir. Yarını inşa etmek
için, bugün hepimizin başımızı iki elimizin arasına alıp düşünmesi gerekiyor.
O’nu ve yaptıklarını yeniden anlamak ve anlatmak zorundayız.
10 Kasım’da, O aramızdan bedenen ayrıldı ancak ruhu, kendini
Türkiye’ye ait hisseden vatan evlatlarının yüreğinde dört mevsim açan bir çiçek
gibi yaşamaya devam ediyor.
***
Peki, biz Atatürk’ü yeterince anladık mı? Onun gösterdiği inkılapları
özümseyebildik mi? Türk toplumu olarak elimizdeki değerlerin kıymetini bilmek
yerine, yitirdiklerimizin yasını tutmayı mı tercih ediyoruz? Her 10 Kasım’da
“Atam izindeyiz” diyen gençliğin aslında O’nun izinde olmadığını, tersine bir
istikamette uçuruma yuvarlandığını görmeli ve artık buna bir son vermeliyiz.
***
Atatürk’ün en büyük hedefi, tam bağımsız, özgür, bilimsel
düşünceyi benimsemiş bir toplum yaratmaktı. “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir”
sözleriyle geleceğin eğitimli bireyler eliyle şekilleneceğine olan inancını her
fırsatta dile getirdi. Sanayi, bilim ve ekonomi alanlarında çağdaşlaşmayı, her
alanda bağımsız ve güçlü bir Türkiye kurmayı hayal etti. En önemlisi de,
gençliğe olan güveniyle, Cumhuriyet’i emanet ederek, gelecek kuşakların bu
değerlere sahip çıkmasını istedi.
Bugün bizler de O’nun gösterdiği hedefler doğrultusunda
ilerlemeli, O’nun çağdaş uygarlık seviyesine ulaşma idealini yaşatmalı ve
yarının güçlü Türkiye’sini birlikte inşa etmeliyiz.
***
Çürümüş zihniyetleri ortadan kaldırmalı, toplum olarak öz
değerlerimize ve bilimsel düşüncelere sıkı sıkıya sarılmalıyız. Atatürk'ün bize
miras bıraktığı idealleri sürdürebilmek, sembolik anlayış ve davranışlarla
değil, bilime ve yeniliğe dayalı bir toplum inşa etmekle olur. Bunu ne kadar başarabildik
ne kadar başaramadık bir değerlendirme yapmalıyız.
***
Camları Atatürk posterleriyle donatmak ya da sosyal medyada
etkileyici cümleler paylaşmak, elbette güzel; fakat O’nun bıraktığı mirasa
hakkını verebilmek için, bu davranışlarımızın ötesine geçmeli, özde bir değişim
gerçekleştirmeliyiz. Eğer gerçekten Atatürk'ün izinden gitmek istiyorsak, yeni
nesilleri bilimde, sanatta, ekonomide ve toplumsal duyarlılıkta örnek bireyler
olarak yetiştirmeliyiz.
SON SÖZ
Atatürk, her alanda bağımsız, gelişmiş, ileri görüşlü bir
Türkiye hayal etti. Biz de bu hedeflere ulaşabilmek için toplumumuza, çağdaş
değerleri, araştırmayı ve üretimi ilke edinmiş yeni nesiller kazandırmalıyız.