ATATÜRK…

Son dönemde Gazi Mustafa Kemal Atatürk aleyhine söylenen ağır hakaretlere çokça tanık oluyoruz. Tanık olmanın ötesinde iç acıtan, kalp yaralayan ağır hakaretlere tepki gösteriyor, toplum olarak isyan ediyoruz.  Cumhuriyetin kuruluşunun 100’ncü yılında tanık olduğumuz bu görüntüler ve bu görüntülerin ana karakterleri ne ilk ne de son olacak.

Atatürk, bu ülkenin kuruluşu ve bağımsızlığı için büyük mücadeleler verdi. Yaşadığı 57 yıllık ömrüne binlerce kitap, fikir ve felsefe sığdırdı. O’nun ilke ve inkılaplarına, söylevlerine bir bakın! Yaptığı, yapmak istediği bütün reformlar, Türk milletini yüceltmeye, Türk milletini geliştirmeye yönelik.

Bir insan, Türk milletini yücelten ve Türk milletine değer katan bir insana tepki gösteriyor ve iftira atıyor ise burada amaç da gaye de bellidir. 

Atatürk her yönüyle aydın bir insandı. Her şeyden önce o sizin gibi, benim gibi bir insandı. Her insanın hatası olduğu gibi O’nun da hataları, sevinçleri, bizim gibi duyguları vardı.  O’na türlü iftiraları yakıştıran, galiz hakaretlerde bulunan bu insanlar; Atatürk kadar insan olabilseler keşke…

Atatürk’ün vizyonu, bilgisi ve ortaya koyduğu katma değeri anlayabilmek öyle kolay bir şey değil. O’nu anlamak, O’nun söylediklerine kulak vermek bile ortalama bir zekâ gerektirir. Bu zekâ sizde yoksa ne onu anlarsınız ne de yaptıklarının kıymetini bilirsiniz.  O’nun gölgesi bugün bile ülkemizi, toplumumuzu aydınlatmaya yetiyor. Düşünün; 85 yıl önce Hakk’a teslim olmuş bir insanın fikir ve öğütlerine, bizim dışımızda tüm dünya kulak veriyor ve uyguluyor.

Atatürk, çağın ötesinde düşünen, çağın ötesinde yaşayan bir insandı.

İlke ve inkılaplarına bakan, devrimlerinin ana niteliğini zahmet edip okuyan her insan, bu gerçeği mutlaka ama mutlaka görecektir. O’nun amaç ve gayelerini, yaşadığı zorlukları, topluma kazandırmak istediği niteliklerini samimi olarak anlamak isteyen herkes, O’nun gölgesine sığınacak ve kendini bu gölgede güvende ve güçlü hissedecektir. Okuyan, düşünen, çağı gerçek anlamda anlamak isteyen herkes, vicdanlarında Atatürk’ün fikirden çok öte bir yaşam biçimi olduğuna kanaat getirecektir.

Atatürk’e hakaret eden, iftira atan, yaptıklarını küçümseyen insanların tek bir ortak özelliği var.  Hangi özelliklere sahip olduklarını daha onlara bakar bakmaz anlıyorsunuz. Hayatları boyunca tek kitap okumayan, kendi başta olmak üzere hiç kimseye faydası olmayan, bomboş insanların Atatürk gibi bir insanı küçümsemelerine, bu cesareti kendinde bulmalarına diyecek söz bulamıyorum.

Sanırım onlar en güzel cümleyi Mevlâna söylemiş:

“Bir lafa bakarım laf mı diye, bir de söyleyene bakarım adam mı diye”