AŞKIN SİSİFOS HALİ
Ah nasıl da bilirdim yörüngesinde aşk olanın çarpacağı
meteorların da büyük olacağını. Ah nasıl da sıyrılırdım enkazları arasından yok
olacağımı bile bile bu eşsiz aşk sağanağında. Ta ki Sisifos’a rastlayana dek.
***
Kendimi Sisifos’ la anlattığım eşsiz zamanlardı. Doludizgin düzeltmelerin,
kalıbına uydurmaların zamanıydı. Kendimi dinlemenin gereksiz hatta kendimi fark
etmemin en anlamsız geldiği zamanlardı.
***
Sisifos nedir, bilir misin diye sordum. Yüzüme anlamsızca
baktı. Hiç duymadım, dedi. Duymasını bekler miydim bilmiyorum. Sana anlatayım
dedim. Sonuçta birçoğumuzun hikayesi böyle başlıyor. Sisifos, Yunan
mitolojisinde Korint Kralı olarak geçer. Suçları nedeniyle tanrılar tarafından
büyük bir kayayı dik bir tepenin doruğuna yuvarlayarak çıkarmakla
cezalandırılır. Tepeye getirdiği anda kaya kendi ağırlığıyla tekrar aşağı
düşer. Hikaye son derece basit olmasına rağmen biz, etkilerini her alanda
yaşadığımız koca bir anlatının içinde buluruz kendimizi.
***
Belki günümüzde bir dağ bulup kayaları taşımıyoruz ama her
türlü insan ilişkisini taşıyoruz, hem de gittikçe ağırlaşan. Söylesenize
Sisifos’tan ne farkımız var, hele ki aşkta.
***
Anlamsız aşklar çağında biz de o kayanın düşeceğini bile
bile tırmanmıyor muyuz hayata? Kimse tarafından cezalandırılmadık. Biz cezamızı
insanoğlu olarak kendimiz kestik. Anlamsız ilişkiler batağında yuvarlanmayı
seçerek. Kendi anlam arayışımızı bırakarak. En çok da kabul edilmiş anlamlar
üzerinden yürüyerek. Birçoğumuzun kendi ilişki tanımı yok. Birçoğumuzun kendi mutluluk tanımı da yok.
Genel geçer yargılarla idare etmeyi ve bunlara uyumlanmayı marifet kabul
etmişiz. Eşsiz düzenin eşsiz insanları olarak kabul edilmiş kodlarla hayata
devam…
***
Günümüzde mitolojinin tanrıları yok ama çok daha büyük bir
güç var: tüketim. Her şeyi tüketme üzerine kurduğumuz harika bir dünya yarattık
ve maalesef. Çok daha büyük bir kayanın altında kalmaya mahkum olduk. Kendi
Sisifoslarımızı yarattık. En çok da aşkın Sisifos haline tutunduk. Nasıl mı?
***
Olmayacağını bildiğimiz halde yaşamaya çalıştığınız her
ilişki bizi bir Sisifos’a dönüştürüyor. Bilinçli veya bilinçsiz fark etmiyor
sanırım. Aynı yörüngede dönüp duran gezegenlerden farkımız kalmıyor. Her
hamlemiz kendi ağırlığımızla birleşip çok daha keskin düşüşler yaratıyor bize.
Belki de durup düşünme zamanı gelmiştir. Dünya kendi başına anlamlı değildir
sadece bir sistemdir. Dünyayı anlamlı hale getiren insanoğludur. Başka bir
söylemle anlamsız hale getiren de demek yanlış olmaz. Mademki anlam dünyasını
biz kuruyoruz belki de yeniden anlamlandırma zamanı gelmiştir.
***
İlk önce kendimizden başlayabiliriz. Yaşadıklarımızı
kalıbına uydurmadan yeni kalıplar kurarak. Anlamsız, şuursuz ilişkiler yerine
daha doygun daha içeriği zengin ilişkilere kapımızı açarak. Çabuk tüketmenin
peşinden koşmak yerine bilinçli tüketici kıvamında ilişkiler yaşayarak. Ve her
şeyden önce de kendi değerimizi kendimize teslim ederek. Bu anlamsızlığın ve
yabancılaşmanın kol gezdiği bu dünyada yaşadığımızın gerçek olmasını sağlayarak.
***
Sisifos, kayayı taşıyadursun, biz özerk davranış
biçimlerimizi kendi benliğimizle uzlaştırarak devam edelim hayata. Ve biliyor
musunuz ne yaşarsak yaşayalım, neye sahip olursak olalım bize kalan sadece
anılarımız olacaktır.
***
Ve aşk da anıdan ibarettir. Yaşadığımız bir andır ama onu
canlı tutan anılarımızdır. Anılarımızdır bize en karanlıkta bile bir umut ışığı
yakan. Nasıl hatırlamak istersiniz kendinizi? Ve nasıl anılarda yer almak
istersiniz sevgili dostlar? Sisifos bize uzaktan göz kırparken siz ne yapıyor
olmak istersiniz? Karar sizin.